DARİO

Hep kızlarından dem vurulur İzmir’in; ama erkekleri!. Onlardan biri konuk olacak bugün köşemize.. David Arugete; herkesin bildiği adıyla Dario Moreno..

İtalyan yahudisi bir ailenin çocuğu olarak 1921’de dünyaya gelir. Beş kardeştirler. Demiryolu emekçisi babasının bir silahlı çatışmada öldürülmesi yaşamının kırılma noktalarındandır.

Çocukluğu ve gençlik yılları yokluk içinde geçer. Hatta babasının ölümü üzerine annesi Madam Roza tarafından bebek denilecek yaşta yetimhaneye bırakılır ve dört yaşına kadar ailesinden ayrı orada yaşar. Bugünleri hiç ama hiç unutmaz Dario!. Parasız ve yoksulluk içinde geçen yıllarından edindiği ders ‘ Paylaşmak ‘ olur. İleride, yurt dışında kazandığı paraların büyük bölümünü canı gibi sevdiği İzmir’in Tilkilik ve Karantina Semtlerinde gereksinimi olan hemşehrilerine, eşine dostuna dağıtır..

Yetimhane yıllarından sonra ailesiyle bir süre Tilkilik’te yaşar. Okul çağına gelince Talmud Torah Yahudi İlkokulu’na kaydedilir ve bitirir. Geçim sıkıntılarının bunalttığı annesi, Dario’nun henüz bıyığı bile terlememişken evlenir ve İsrail’e yerleşir. Zor günler yine başlamıştır; zaten hiç bitmemiştir de!.

Yaşamını kazanmak için türlü çeşitli işlerde çalışır. Müzik ve Fransızca o dönemlerde İzmir dışındaki iki sevgilisidir. Bir yandan delicesine çalışırken diğer yandan edindiği elden düşme gitarla müzik yapma hevesine dalar ve Fransızca öğrenmeye gayret eder.

Dürüsttür, çalışkandır. Günümüzde Mimar Kemalettin Caddesi’yle İkinci Kordon’un kesiştiği köşede hala ayakta duran Kardıçalı Han’da getir – götür işlerinden İzmir’in ünlü avukatlarından ve baro başkanı Nuri Fettah Esen’in yanında katiplik seviyesine getirir bu vasıfları Dario’yu. Ama O’nun gönlü müziktedir.. İş çıkışlarında Bahribaba Parkı’nı mesken edinir, gitarını geliştirir. Müziği ve ünü İzmir’in Yahudi cemaatinde fark edilir ve ( Yahudilerde bir tür ergenliğe geçiş töreni olarak adlandırabileceğimiz ) Bar – Mitzvah Törenlerinin aranılan ismi olur. İlk kez şimdiki Konak Vapur İskelesi’nin üzerindeki bir gazinoda sahne alır..

Askerlik görevini Akhisar Orduevi’nde orkestra solisti olarak yapar. Sonrasında döndüğü İzmir’de çeşitli mekanlarda sahne alır. Şimdilerde Orduevi olarak kullanılan Kordon’daki eski NATO binasının olduğu yer kırklı yıllarda Marmara Gazinosu’dur ve orada da icra eder sanatını.. Maddi olanaklarını düzeltince Asansör Sokağı’na taşınır ve İstanbul’a gidinceye dek orada yaşar. ( Sokağın ismi şimdilerde Dario Moreno Sokağıdır.. Asansör’de İzmir Körfezi’ne hakim, belediye tarafından işletilen bir kafeterya ve restoran bulunmaktadır. Eski İzmir’i solumak isteyenler için bulunmaz bir nimettir o sokak, Dario Moreno Sokağı )

Nefeslenelim mi biraz? Buyrun lütfen; kocaman bir loca ayırttım Dario’nun İstanbul’da ilk çıktığı Fenerbahçe Belvu Gazinosu’nda! İzmir’in Çocuğu İstanbul’dadır artık..

Deniz ve mehtap sordular seni neredesin?

Nasıl derim terk etti

Bırakıp beni gitti

Anladılar ki aşkımız bitti.

Alay ettiler benle hep

Sen oldun bunlara bak sebep

Mehtap dedi: "Gördüm ah onu"

Belinde erkek kolu"…

Ünü en azından ülkenin büyük şehirlerine kadar ulaşmıştır. Ankara’daki Bomonti Gazinosu’ndan bir hafta sonu için teklif alır. İki gün için gittiği başkentte iki yıl kalır. Sevgili Sunay Akın’ın kitaplarından öğrendiğimize göre kaldığı oteldeki oda arkadaşı bir önceki yazımızın kahramanı Şair Orhan Veli’dir. Veli’nin sabah çıktığı odaya gelir uyur; akşam vakti Şair gelmeden gazinodaki programına gider. Birbirlerini görmeden uzunca bir süre not yazarak haberleşirler. Nihayet tanıştıklarında Fransız Ozanlarının nice şiirini Tercüme Bürosu için çeviren ve oraların özgürlük havasını dizeler boyunca soluyan Orhan Veli de formülü verir: Fransa’ya git. Şansını Paris’te dene!.

Paris hep aklındadır zaten.. Dönüşte çok az kalır İstanbul’da.. 1946’da Atina’ya gider. Sonraki adresi ise nihayet Paris’tir..

Porto Del Sol Müzikholü’nde çalışmaya başlar. İlk yıllar yine zorlu, yine yokluklar içinde geçer. Ümidini hiç yitirmez ama.. ‘ Jezabel ‘ isimli şarkısıyla yıllar sonra hak ettiği üne ve değere kavuşur.. ‘Adieu Lisbon ‘ ve ‘ Cou Courou  Cou ‘ kalipsolarıyla ününü perçinler. Jacques Brel’le ortak projeler yapar, 32 filmde rol alır.. İzmir hep aklının ve gönlünün bir köşesindedir ama; hep!. Öyle ki; 47 yıllık kısacık yaşamının sonlarına doğru kaleme aldığı dokunaklı ve son derece naif vasiyetinde de İzmir vardır:

‘’ Vasiyet ediyorum!. Bunu böyle bil İzmir; tatlı ve sevgili şehrim. Birgün şayet senden uzakta ölürsem beni sana getirsinler.. Fakat mezarıma götürürlerken ‘ Öldü ‘ demesinler; koynunda ‘ Uyuyor ‘ desinler.. ‘’

Dario, 1968’de İstanbul’da ayrıldı aramızdan.. Vasiyeti hiç dikkate alınmadan İsrail’den gelen annesi Madam Rosa tarafından İsrail’e götürüldü. Şimdilerde ülkenin merkezinde yaklaşık ikiyüzbin nüfuslu fabrikalarla çevrilmiş Holon Şehri Mezarlığı’nda uyumakta.. Rahat uyuduğunu hiç sanmıyorum ama!.

O’nun yeri ve memleketi, sonsuzluğa dek uyuyacağı kent; Victor Hugo’nun Arşipel’in yaratılışından bile tutkulu addettiği, Atatürk’ün annesini emanet ettiği İzmir’dir!.

Bahribaba Parkı artık yok; Maşatlık da! Olsun! Belediyenin Hukuk İşleri Dairesi, Kültür Daire Başkanlıkları var ama!. Uğraşın! Alın getirin İzmir’in Çocuğunu memleketine!

Gündoğdu Meydanı’na yakın bir yerde, Körfezin yanıbaşında yatmak yakışır Dario Moreno’ya…

Yorumlar