SEKSEK

Sanırım bir kere düşersen hep düşmekten korkuyorsun...

Seksek oynamayı ne çok sevdiğimi hatırlıyorum. Ama hiç yola sekseği benim çizdiğimi hatırlamıyorum. Başkalarının çizdiği sekseklerde sektim hep. Birilerinin çizdiği yollarda olan bu oyunda oynadım. Oyun güzeldi ama ben çizmemiştim, dahası o yolu da ben seçmemiştim.

Bazen alışkanlıklarımızın içinde savrulup, gidiyoruz. ‘Düzen’ dediğimiz şeyde kayboluyoruz. Ancak hatırlamıyoruz; gerçekten kendimiz için bu hayatı biz mi seçtik? Seçtiysek  ya da seçmediysek de mutlu muyuz? Bu ‘oyuna’ bir şekilde katıldık, peki ya devam etmek istiyor muyuz? Yine oyunda kalsak ama oyunu biz şekillendirsek; istediğimiz gibi?

Seksek oynarken çokça da düşerdim. Dizlerimdeki yaralar kabuk bağlamaya vakit bulamadan tekrar kanardı. Oynuyor, düşüyordum, oynuyor, düşüyordum... Bu böyle sürüp gidiyordu...

Büyüyünce işler değişti tabii... Yine düştüm ancak bu sefer korktum, oysa çocukken hiç korkmazdım ve bu sefer acıyı hissettim, oysa yine çocukken bu acı rutin bir alışkanlık halini almış olmalı ki farklı hissettirmiyordu. Ancak şimdi ne kadar acıttığını çok net duyumsadığım için tekrar düşmek istemiyorum. Düzenime, rutinime sığınıyorum ve kabuğuma çekiliyorum sırf düşmemek için...

Yıllar geçiyor ve çocukken denemekten, oynamaktan, düşmekten hiç bıkmadığımız ve korkmadığımız şeylerin evrilmiş hali karşısında çoğumuzun boynu bükük. Hala başkasının çizdiği seksekte oynar gibiyiz; işin kötüsü o zaman daha cesur ve korkusuzken, vazgeçmezken, risk alırken ve en önemlisi duygularımızı son sürat yaşarken, şimdi her adımımızı ‘güvenli alan’ içerisinde atıyoruz. Ama soru şu; mutlu muyuz?

Mutluysak sorun yok ama ya değilsek? Biz kimiz ve ne yapmak istiyoruz? Nereye doğru gidiyoruz? Bir bilinmezliğe mi? Gerçek mutluluk, kendini tanımaktır. Kendini tanıyan, kendine değer veren -benim ‘yararlı bencillik’ dediğim- ve üst sıraya kendini koyarak yaşayabilen insan mutludur. Ve bu insan mutluysa çevresindeki herkesi de mutlu edebilecektir. Sevgi bulaşıcıdır deriz ya! Mutluluk da öyle! Bu yüzden; Önce Sen!

‘Benim için sadece zaman geçti’ dememek için yaşamalıyız ve buna bir an önce başlamalıyız. Bu oyunda bir şekilde varız ama neden kendimiz çizip, oynamayalım?

Yorumlar