Aslan, Tavşan ve Dostumuz Tilki

 Ormanda ağaçların sık olduğu alandan zıplayarak son sürat açıklığa doğru ilerledi tavşan, aslan onu orada bekliyordu. Ama aslan yalnız değildi.

Bilmeyenler için büyük orman büyülü ve gizem doluydu. Ancak tavşan için keşfedilmemiş yerler olmakla birlikte, zifiri karanlıkta bile yolu bulmak çok kolaydı. Elbette her şeyin bir ilki vardı, tavşan o gün biraz dalgındı ve farkında olmadan keşfedilmemiş bir yola saptı.

Bu yeni yolun çok güzel olduğunu düşündü tavşan, adeta çiçek kokularıyla bezeliydi ancak görünürde tek bir çiçek bile yoktu. Kuş seslerini çokça işitti tavşan ancak yakında bir ağaca tüneyen ya da yuva yapan herhangi bir kuş da görünürde yoktu. Peki, bu sesler nereden geliyordu? Tavşan burayı nasıl böylesine güzel bulmuştu ki?

Tavşan etrafına usulca bakındı, hala güzel buluyordu istemeden saptığı ormandaki bu keşfedilmemiş yolu. “Geç kalıyorum” diye düşündü tavşan. Öyle ya ormanların kralını ve en yakın arkadaşını bekletmeye gelmezdi. Ah, hayır ormanların kralı olduğu için değil, en yakın arkadaşı olduğu için. Tavşan büyülenmişti ancak artık kımıldaması lazımdı, usulca saptığı bu yeni yoldan geri döndü ve keşfettiği yollardan aslanın onu beklediği açıklığa ulaşmak üzere tekrar yola koyuldu.

Açıklığa ulaştığında ormanda yaşayan diğer tüm yaratıklar yemeklerini yemiş ve şekerleme vakti için yuvalarına çekilmişti. Vakit geç olmuştu ama aslan tavşanı görünce geciktiğine dair hiçbir işaret vermedi. Tavşanın da buna itirazı yoktu. Ancak tavşanın gözü aslanın yanındaki davetsiz parti konuğuna takıldı; tilki de oradaydı!

Tavşan, tilkiyi görmeye hiç hazırlıklı değildi. Onunla uzun bir süredir görüşmüyor ve konuşmuyordu. Ormanda her yaratığın yiyebileceği her yerden adeta fışkıran büyülü yemişler bir gün birdenbire yok olmuş ve büyük bir açlık boy gösterdiğinde de tilki, tavşanı yemeye kalkışmamış mıydı? Üstelik tavşanı kurtaran da aslanın ta kendisiydi! Aslan da ardından tilkiyi yemeye çabaladığında tavşan ona itiraz etmiş ve durumdan faydalanan tilki de can havliyle oradan hızla uzaklaşmıştı. Tavşan ile aslanın arkadaşlıkları da böyle başlamıştı.

Ne garip bir gündü. Şimdi tilki orada durup yüzünde büyük bir ilgiyle şaşkın tavşanı süzüyordu. Tavşan şaşkındı, evet, aslanın onun hayatını kurtardığı o günün ardından tilkiyi ilk kez görüyordu. “Korkmuyorum” diye düşündü tavşan, “Aslan yanımda!”

Ancak küçük tavşanın son düşündükleri de bu oldu. Yüzünde alaylı gülümsemesiyle o açıklıkta vakit kaybetmeden atağa geçen tilkinin avı oldu. Büyülü orman yemişlerinin çok güzel tadı vardı ve etrafta bolca bulunuyordu. Bu yemişlerden tüm yaratıklar ihtiyacı olan besini alabiliyordu. Ama tilki, tavşanı yemeyi seçmişti. Aslan, tavşanı tuzağa çekmişti. Zavallı tavşan bunu tahmin bile edemezdi çünkü daha önce aslan onun hayatını kurtarmıştı yoksa… Kurtarmamış mıydı?

Şimdi av olma sırası tilkideydi. Yeterince kurnaz değildi belki de. Tilki de aslanın gece yarısı partisindeki hususi yemeği oldu. Aslan, mideye az önce bir tavşanı indirmiş obur tilkiyi büyük bir iştahla yedi. Ormanların kanununa uygun davrandığını düşünüyordu aslan. Sonuçta kanunları yazan oydu ve arkadaşı tavşana o zarar vermemişti, sadece izlemişti. Evet, sadece şahit olmuştu. Öyle değil mi?

Aslan, bir parti verecekti ve bu partinin tuzak kurulmuş iki konuğu vardı. Çünkü ‘ya avsındır ya avcı’ diye düşünür aslan hep. Karanlık ormanda karnı tıka basa tokken bile hiçbir şeyde güzellik görmeyen bir yaratığa dönüşmüştü aslan ya da belki de hep böyleydi. Onu gerçekte kim tanıyordu?  Güzellikleri görmeyen ve masumları yok eden biri nasıl ormanların kralı olabilirdi? Nasıl saygı beklerdi? Ormanda hüküm sürmeyi hak etmiyordu. Ona güvenen birini yok etmişti. Bir masumu, masumiyetiyle beraber bir tilkiden bile daha kurnazca ve orantısız gücünü kullanarak katletmişti. Tavşanın görebildiğini görmüyor ya da duyabildiğini duymuyordu. Tavşan her şeyde güzellik ararken aslansa her şeyde bir kusur arıyordu. Aslında arkadaş bile değillerdi. Küçük tavşan yanılmıştı; sadece daha büyük bir planın parçası olmuştu.

“Suçlu değilim” diye düşündü aslan, “Sadece izledim.”

“Ne güzel bir keşfedilmemiş yol” diye düşünmüştü tavşan, aslana ve ölümüne doğru yol alırken…

“Bir aslan ile tavşan zaten arkadaş olamaz” diye düşündü aslan.

“Aslan benim arkadaşım, o beni kurtardı” diye ormanda tüm rastladıklarına anlatmıştı tavşan.

Oysa o büyük açlık zamanı sadece daha büyük bir av olan tilkiyi yemek istemişti aslan, tavşan onun umurunda bile değildi.

Yorumlar