Çocuk Sözü: Hayal Ettiğimiz Gelecek 

Dünyanın sonunu ne getirecek?

Nasıl bir son zaten tamamlanmamış bir eseri yakıp, kül edecek?

Kıyamet mi?

Peki, nasıl bir kıyamet tüm insanlığı hem kurtarabilecekken hem de yok edebilir?

 Yazmayı, okumayı hep sevdim. Çocukluğumdan beri yazdığım yazılar, günlükler, şiirler bana hep iyi geldi. Ah, hele de kitaplar! Annemin bana binbir zahmetle kırtasiyeden ısmarladığı o kitaplar. O kadar da hızlı bitiyordular ki! Listemdeki başka kitapların haftalar sürerek kırtasiyeye ulaşmasını beklemek benim için zordu. Neyse ki bir kitabı hiç sıkılmadan defalarca okuyabilme zevkine sahiptim ta ki annem elimden alıncaya dek... Eh, o zamanlar kitaplara ulaşmak zor ve zahmetliydi. Hem derslerimi de ihmal etmemi istemiyordu. Herkes ödünç kitaplarını benden alırdı; kitaplığımla gurur duyardım. Hayal gücümde tiyatroyla birlikte önemli rolü olmuştur kitapların...

 Küçükken sınıfta yazdığım kompozisyonu hatırlıyorum, başlığı; "Sevgiyle Başlasak Hayata El Ele" idi. Tam not almıştım.

 O zamanlar sevginin gücüne inanıyordum, sevginin her şeyi güzelleştirebileceğine... Hala da buna inanıyorum, içten içe; biliyorum.

 Ancak, ya sevgisizlik? İşte, sevgisiz kalmış ya da hiçbir şeyi sevemeyen insanın hem kendisine hem de çevresine zararı çoktur. Çünkü insan ne ile yaşar? İçimizde tüm o karanlığa, kasvete ışık tutan, günümüzü aydınlatan sevgi değil midir? İnsan, her şeyi sevebilir. Ama bu duyguyu tatmayan biri sevginin gücünü nasıl hissedebilir? Ruhunu karanlıktan nasıl çıkarabilir ışığı aramıyorsa?

 Sevgi, insanlığın umududur. Ve umut varsa hala çok geç değildir. Bazılarımız için maalesef ki çok geç elbette... Tam anlamıyla sevgisizliğin girdabı içinde tüm olumsuz duygularla kendini ve çevresindekileri zehirlemiş, gözleri karanlığa alışmış birinin kurtarılabileceği düşüncesi büyük ölçüde ahmaklık olur. Ama geriye kalanlarımız için hala umut var.

 Bizler bir zamanlar oyun oynamayı seven, büyüklerin gözünde küçük, tatlı, belki biraz haylaz, afacan ve yaramaz çocuklardık. Şimdi ortak kaygı ve endişeleri taşımıyormuşuz gibi herhangi bir olayda hangi ara birbirimizi ötekileştirir ve saldırır olduk? Her zaman farklı fikirler vardır ve olmalıdır. Bu renkleri ne zaman sevmez olduk? Kendi bildiklerimizi savunup, karşımızdaki bireylere saldırmak ve yaftalamakla içimizdeki yangınlar sönmez, sönmeyecek de... O ateş ki düşmüş bir kere içimize ve biz onu besledikçe, o ateşte yanmaya da, yakmaya da mahkumuz. Sevgiyi barındıranların yapıcı, iyileştirici ve birleştirici gücünün aksine yakıcı ve yıkıcıdır bu tutumdakiler...

 O çocuklar büyüdü büyümesine de hayal ettiğimiz 'biz' ve 'yarınlar, gelecek, dünya' bu muydu? Bir söz vermiştik; çok öncesinden…  Biz ki hiç kimsenin yapamadığını yapacak, Atatürk'ün açtığı bu yolda hiç durmadan yürüyecektik. Oysa daha birbirimizi sevmeyi bile beceremedik.

 Şu sözü yıllar öncesinden hepimiz hatırlarız: "Ben büyüyünce..."

 Büyüdük.

Yorumlar