Pardon, Sırada mısınız?

Havadaki nem miktarının oldukça yüksek olduğu bir yaz günü klimasız ortamda erimeden durabilme ihtimalinin oldukça düşük olduğunu biliriz. İşte böyle bir gün evin rutin ihtiyaçları için civardaki küçük ve havasız bir markete yollanmıştım.

Öylesine bakınırken gözüme çarpan bir şey olunca alışveriş yapmak benim için oldukça keyifliyken, zoraki alışverişlerde ise oldukça gereksiz hırslarım var ki hırslar her türlü olumsuz duygulardır. Neyse oralara hiç girmeyelim. Neee!? Herkesin, bir takıntısı vardır. Her neyse.. Yine zoraki bir alışveriş zamanıydı. Yani bu durumda stresli olmam bana özgüydü ve her ne kadar yaza bayılsam da bunu işkenceye çeviren oksijenin olmadığı marketin de pek bir yardımı dokunmuyordu.

Zor bela alacaklarımı aldım. Küçük ve kalabalık bu markette devasa market arabasıyla sıraya girdim. Tabii ki insanlar hemen karakterini belli eder; en sondan ‘belli belirsiz’ şekilde en öne geçmeye çalışanlar mı istersin, güya sadece öne bir şey sormak için geçip alışverişini tamamlayanlar mı... Bu örnekler böyle sürüp, gider. Ama mağazadaki sıra böylece bitmek bilmiyordu. Üstelik o gün çok da yorgun ve halsizdim.

Bu insanların karakteri gereği bu şekilde davranması normal. Evet, gerçekten doğal! Ama ya sesini çıkarmayan bizler? Hayır, bizim de karakterimiz böyle olduğu için değil! Sözde “uğraşmak” istemiyoruz. İşte bundan hem şikayetçi olup, hem küçük homurdanmalar ve birkaç mimik dışında bizler ne yapıyoruz? Bu ister bir market sırası, ister toplu iş görüşmesi olsun, ya da başka bir haksızlık.. Bizler sesimizi çıkartabiliyor muyuz? Sıradakinin biz olduğunu bile bile buna müsamaha gösterebiliyorsak o insanlar bu şekilde davranmaya devam etmeyecek mi? Yanlıştan rahatsızız ama yanlışa izin vermiş olmuyor muyuz? Belki yaşlı biri diye göz yumduk, belki başka bir hikaye.. Hikayeler değişir, tamam ama izin alınsa ya da biz fark etsek de davranışımızı buna göre sergilesek daha iyi olmaz mı?

Tüm bu sorular o sıcak, havasız ve küçük market sırasında kafamda dönerken birden bir ses duydum; kendi sesimi! Oysa konuşacak halim bile yoktu.. “Pardon, sırada mısınız?” Onun sırada olmadığını biliyordum, o biliyordu, diğerleri biliyordu. Ama çoğumuzun da bildiği gibi söz söyleme bir sanat olduğu için ‘usulüne uygun’ bir şekilde söylememiz gerekir. Evet biliyorum, maalesef bu böyle... Kabaca söylemek gerekirse yine sıraya kaynak yapmak isteyen kişi dönüp, bana baktı ve yarım ağız bir şeyler geveleyip, sıranın sonuna doğru yollandı. Önümdekilerin gözlerinde minnetle bana baktıklarını hatırlıyorum ama  haksızlığa karşı susmuşlardı.

O gün sussaydım, o sıranın sonu hiç gelmeyecekti. Kimse mükemmel bir hayat yaşamıyor; bizler de yorgun, hasta, uykusuz vs. olabiliyoruz. ‘Bazı şeyleri’ görmezden gelmeyi öğrendik ancak her şeye sessiz kalmamayı da öğrenmeliyiz. Kayıtsız kalırsak o sıra bize hiç gelmez. Bu her zaman böyledir. Bazen en önde olan sizsinizdir ancak arkadan bir el uzanır ve son şansınızı o kapar. Ve sizler de belli bir zaman susmuşluğun getirmiş olduğu ani bir patlamayla kendi tavrınıza bile şaşırırsınız. Çünkü sabrın sonsuz bir sükunet olmadığını fark edersiniz. Birileri size karşı bencilce ve hoyratça davranıyorsa yapılan bu haksızlık ve hoş olmayan davranışa anında kayıtsız kalmayın ancak bunu da kelimelerin muazzam seçimiyle gösterin. Her ne kadar büyükler, “Terbiyesizin terbiyesini vermek, bir fakiri sevindirmek kadar sevaptır”, dese de... 

Ama belki de bu haksızlıkları ve kaba davranışları yapan sizsinizdir. Ancak unutmayın sizler uzun vadede kazanamayacaksınız. Her ne kadar etrafınızda sizinle ‘kibarca’ sohbet edip, gülen ‘arkadaşlarınız’ olsa da aslında sizin nasıl insanlar olduğunuzu biliyorlar. Bilmiyorlarsa bile öğrenecekler çünkü maskeler elbet bir gün düşer ve bazı insanlar bakmanın ötesinde görür de... Ve şunu da asla unutmayın sizi kimse gerçekten sevmiyor. En azından bu halinizle! Sonradan çok pişman olmamak adına belki şimdiden kendinize çekidüzen verebilirsiniz ve böylece insanların gerçekten de değişebileceğini ‘bize’ gösterebilirsiniz. Umut en pozitif duygudur. Öyle umalım..

 

Yorumlar