ORMAN

Kuru otların yanarken çıkardığı sesleri ilk O duydu. Yaklaşık 40 günlük ömrünün yirmi yedinci günüydü! Yuva girişine en yakın arkadaşına gidip antenleriyle tehlikeyi iletti.. Koloninin devinimleri daha bir arttı. Önce Kraliçe Karıncayı galerinin diplerine taşıdılar. Ölümcül alevlerin cehennem sıcağı çabuk ilerliyordu. Bir bölümü tehlikeden henüz habersiz diğer kolonileri uyarmak için dört yana seğirttiler. Kalanlar, galerilerdeki yüzeye yakın yiyecek stoklarını en diplere taşıyıp kurtarma telaşındaydılar.. Dört bir yana dağılan ulakların hiç biri geri dönemedi!.

Martın hemen başında dünyaya getirmişti anası; nur topu gibiydi.. Diğer kardeşine göre daha bir heybet vardı görünümünde. İlk kış uykusundan uyanalı dört ay ya olmuş ya olmamıştı.. Kaba hesapla bir bucuk yaşındaydı. Gündüzün sıcağından akşamın serinliğine geçilirken mağaralarından çıktı. Gökyüzü tuhaftı. Uzaklardan gelen kimi sesleri arıların vızıltısına benzetip yürüdü. Yürüdükçe önce ılık, giderek sıcaklığı artan alaz yaladı bedenini.. Geri döndü; daha sıcaktı gündüzden  gecenin karanlığı!. Hızlı hareket etmek için önce dört patisiyle koştu mağaraya doğru. Ön ayakları yanınca iki ayağıyla koşmayı denedi!. Duman ve külün işgali karşısında daha fazla direnemedi, düştü!. Tüyleri tutuşurken aklı hala birkaç saat önce çıktığı mağarasındaydı. O mağaraya dönemedi!.

On dokuz bireylik bir sürüydüler. Akşama doğru aç olan karınlarını doyurmak için plaj yakınlarına indiler. Kimileri taşla kovaladı, kimileri yemek artıklarını attı önlerine.. Sineklerden korunmak için çeşmenin hemen ötesindeki çamur alanına yatmadılar; sinek yoktu ortalıkta!. Sahile indikleri tepeye doğru döndüklerinde cehennemle burun buruna geldiler.. Alfa dört dönüp, bağırıp çağırıp korumaya çalıştı ailesini. Bir saati bulmayan ölüm kalım savaşının sonunda üçü erişebildi suya. On altı yaban domuzu kavruldu!.

Yavru leylekler kısa uçuş denemeleri yapmaktaydılar! Çok değil onbeş yirmi gün sonra güneye göç vardı. Kasabaya yakın bir tepenin yamacındaki elektrik direğinin tepesiydi yuvaları. Tan ağarırken esen ters rüzgar ölüm getirdi!. Yavrular tek kanatlarını bile açamamışlardı. Annelerinin kanatları ise üzerlerinde tütmekteydi. O yıl ve takip eden yıllarda güneye doğru uçamadılar; bir daha hiç uçamadılar..

Rüzgar alev getiriyordu!. Dört meşe palamudunu stokladığı kavukta yer yoktu. Hızla ağaçtan indi. Kurtulursa şayet aç kalmayacağının hesabındaydı. Yaşam garantisi ağacı hafızasına kazırken bir yandan da koşuyordu. Koştu, koştu!. Dört meşe palamudu ondan çok önce yanıp kavruldu. Hemen sonrasında o koşu da durdu!.

Kulaklarının ucundan bacaklarına kadar çok güzeldi. Ama; en çok da gözleri! Alevler arasında kaçacağı yönü hesaplarken tee ötelerden kopup gelen yanık kozalak sol gözünü aldı. Çöktü ön bacaklarının üzerine; öylece kaldı.. Başını kaldırmaya çabaladı, olmadı!.

Açtı!. Tehlikeyi göze alıp köye indi. Akşam vaktiydi. Bembeyazdı aksi gibi genç gelincik. Ardı ardına asıldı çiftenin tetiğine köylü. Can havliyle ve bir hayaleti andıran hızıyla saçmalardan kurtuldu!. Tüfeğin menzilinden çıktığını bile anlayamadan alevlerin kucağındaydı ama..

Orman dostlar! Orman sadece  ‘ Orman ‘ değildir!..

Başımız Sağolsun…

   

Yorumlar