İŞE DÖNMEK BİR ‘İNSANLIK HALİ’ Mİ?

Hükümetin açıklamalarına göre bayramdan sonra bizlerden artık işe yeniden dönmemiz bekleniyor. Peki, işin Kovid-19 zamanlarındaki anlamı nedir? İşe nasıl dönmemiz gerektiği konusundaki tartışmaların ortasında unutulan bir mevzu var ki iş olarak adlandırdığımız şey 20. yüzyılın siyaset felsefecisi Hannah Arendt’in insanlık durumu olarak kavramsallaştırdığı mevzunun çok önemli bir parçasıydı.

Hükümetin, yayımlanan Kovid-19 sonrası toparlanma stratejisinde belirtildiği üzere insanlar tıpkı bir dişçi koltuğuna oturur gibi “işe yeniden dönecekler”: dikkatlice ve yüzlerinde maske ile.

İnsanları ikna etme çabasının gerisinde yatan sebep elbette ekonomiyle ilgili. Belgenin bir yerinde hasta olan insanlar değil ekonomi diye yazıyor. “Virüs ekonomiyi ne kadar uzun süre etkilerse bizlere uzun vadeli tahribat verme riski de o kadar büyük olacaktır.” Belgeye göre, ekonominin nefes almaya ihtiyacı var, insanlar da bu ekonominin oksijeni.

Kapitalist tüketim “işi” alelade bir emeğe dönüştürdü. Eğer her şeyi sadece tüketmek üzere yaparsak geriye bu dünyada kalacak bir şey bırakmamış olacağız. Bunun sonunda da dünyaya dair paylaştığımız anlamı ve hissi yitireceğiz. Burger yap, burger ye ve burger ol.

İnsanlık Durumu kitabında  Arendt’in verdiği masa örneği oldukça önemli. İçinde bulunduğumuz durumu da oldukça iyi açıklıyor.  Bir masa, zanaatkârlığın somut bir ürünüdür. Ama bunun yanında insanların birlikte ve biraz mesafeyle etrafında da oturdukları bir nesnedir. Toplumsal olunurken aynı zamanda belli bir mesafe de korunmuş olur. Masanın olmadığı bir durumda Arendt’in toplumların hedeflemeleri gerektiğini düşündüğü bir amaç olan çoğulcu politika için de bir forum veya zemin olmayacaktır. Siyasetin mümkün olması için etrafında bir araya gelebileceğimiz ama aynı zamanda farklılıklarımızı da hem korumamıza hem de göstermemize imkan sağlayacak bir şeylere ihtiyaç duyarız. Tam da “iş” olarak adlandırdığımız kavramın sağladığı şey budur işte.

Eğer hükümetin bayramdan sonra çalışmaya çağırması insanları mutsuz ediyorsa, bu belki de onların işe çağrıldıklarını değil de sadece emeklerini kullanmaya çağrıldıklarını düşündükleri içindir. Bu noktada, ne çalışma mekânlarının ne de toplu taşıma araçlarının Kovid-19’dan azade olmadıkları ve insan yaşamı için güvenli olmadıkları bir zamanda, çalışmaya döndürülmek ve bedenlerimizi ekonominin hizmetine koşturmak adına kandırıldığımızı düşünmekten kaçınmak gerçekten de zor. Sanki metrobüse binmekten başka çaresi olmayan adamın ciğerlerindeki problem onun inlemelerinden daha önemliymiş gibi. 

Hükümetin bu mesajı basitçe ve beceriksizce kurgulanmış bir mesaj değil. Hem hep birlikte insan olarak kalmak için yaptığımız işin hem de bu işin bizler için olan değerini anlamaktan yoksun bir anlayışı gösteriyor.

Bundan dolayıdır ki, işe nasıl döneceğimiz konusundaki tartışmalar ve politikalar oldukça önemli: aynı zamanda nasıl bir toplum olduğumuzu ve olmak istediğimizi de konuşuyoruz aslında.

Eğer iyi bir siyaset için işin insani değerini daha dikkatli bir şekilde ele almak anahtar bir mevzu ise, önümüzdeki problemi aynı zamanda değerli bir işin ne olduğunu düşünmek için de bir fırsat olarak görmeliyiz.

Arendt belki bize bir yol gösterebilir. Fakat felsefesi bizi oldukça uzaklara taşıyacaktır. Daha önce feministlerin de ifade ettiği üzere, Arendt’in emeğin zorunluluğu olarak tarif ettiği şey aynı zamanda kadınların geleneksel olarak yapmak zorunda kaldıkları çalışma biçimlerine karşılık geliyor. Son üç aylık dönemde, insan bedenlerini hayatta tutma emeği çoğunlukla ve önemli maliyetler karşılığında kadınlar tarafından yerine getirildi.

“Masa yapmak” elbette büyük ve önemli bir mevzudur. Ve fakat ölmekte olan, acı çeken ve rahatsızlık yaşayan bir bedenden haysiyetli bir insan varlığı yaratma işi de o kadar mühim. Sağlığımızı korunması gereken zayıf fakat cesur bir şey olarak düşünmek yerine ihtiyacımız olan daha insani bir siyasal geleceği yaratmak için etrafında toplandığımız bir masa olarak düşünsek ne olur? Ya işe dönmek aynı zamanda insanlık durumuna da dönmenin bir yoluysa?

Yorumlar