YAZMASAM DELİ OLACAKTIM


Merhaba!; doğan güneşe, denizdeki dalgaya, uçsuz bucaksız gökyüzüne, yeni doğan bir bebeğe, mutluya, mutsuza, umuda, umutsuzluğa, can sıkıntısına, neşeye, … Yeniden merhaba!

Bir haftayı aşkın bir süredir yazmıyorum. Hazmetmeye ihtiyacım vardı, bolca da zamana… Bu aralar kafam dolu. Güzel anılar, daha güzel anılar ve çok da güzel olmayan anılar…. En azından kendime bir iyilik yapıp yazmaya karar verdim. Çünkü yazmasaydım deli olacaktım. Bilir misiniz o hikayeyi:


“Söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” Der Sait Faik.

 Sonra bir yerde hayatın devam ettiğini hatıladım. Diyor ya Veysel; “uzun ince bir yoldayım” diye. İşte o yola devam etmek zorundasın dedim kendime. Herkesin kendine ait bir yolu var.  Senin yolun neresi?Peki gerçekten böyle bir yol var mı? Bunu kim bilebilir… Ama dünyada bizim gördüğümüzden fazlası, uçsuz bucaksız… Bu yüzden kendi yolculuğuna çık. Kendi yolculuğun üzerine düşün, sonra biraz daha düşün. Ve gerçek amacını bulduğunda peşinden git. Başarısız olabilirsin, sorun değil. Tekrar başladığın yere dönebilirsin. Kendini başkalarıyla kıyaslamaya ihtiyacın yok. Herkes için tek bir yoldan bahsetmek mümkün değil ya da tek bir bitiş çizgisinden. Yeryüzündeki insan sayısı kadar farklı amaç ve bitiş çizgisi var hayatta. Ve bütün hayatlar muhteşem. Hayatın bir maratondan ibaret olduğunu kim söyledi?

Yorumlar