Çocuk ve Genç İşçilerin Çalışmasına Yönelik Hukuki Düzenlemeler

4857 sayılı İş Kanunu’nun (“İş Kanunu”) 71. maddesi uyarınca hazırlanan “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”te yer alan genç ve çocuk işçi tanımı, çalışma şartları, çocukların istihdam edilebileceği iş alanları ve ebeveynlerin söz konusu iş ilişkisindeki rolü gibi konular hakkında genel bilgilere yer verilmektedir.

  • Çocuk işçi kimdir?

On dört yaşını bitirmiş, on beş yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişidir.

  • Genç işçi kimdir?

On beş yaşını tamamlamış, ancak an sekiz yaşını tamamlamamış kişidir. Genç İşçilere Özel Çalışma Koşulları

  • Hafif iş nedir?

Yapısı ve niteliği itibariyle ve yerine getirilmesi sırasındaki özel koşullara göre;  Çocukların gelişmelerine veya sağlık ve güvenliklerine zararlı etki ihtimali olmayan, • Okula devamını, mesleki eğitimini veya yetkili merciler tarafından onaylanmış eğitim programına katılımını ve bu tür faaliyetlerden yararlanmasını engellemeyen işlerdir.

Ayrıca çocuk işçiler için çalışma saatleri azami olarak günde 7 ve haftada 35 saat olarak düzenlenmişken, genç işçilerin çalışma saatleri günde 8 ve haftada 40 saat olarak düzenlenmiştir. Çocuk ve genç işçilerin ara dinlenme süreleri ise;  Çocuk ve genç işçilere iki saatten fazla dört saatten az süren işlerde otuz dakika, dört saatten yedi buçuk saate kadar olan işlerde çalışma süresinin ortasında bir saat olmak üzere ara dinlenmesi verilmesi zorunludur. Ayrıca, çocuk ve genç işçilerin hafta tatili izinleri kesintisiz 40 saatten az olamazken, bu işçilere verilecek olan yıllık ücretli izin süresi de 20 günden az olmamalıdır.

  • Çocuk çalıştırma yaşı nedir? 

On beş yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak, on dört yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilir.

  • Mesleki ve teknik eğitim okullarından mezun genç işçilerin çalıştırılmasında herhangi bir sınırlama var mıdır? 

3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarından mezun olan meslek sahibi on altı yaşını doldurmuş genç işçiler; sağlığı, güvenliği ve ahlakının tam olarak güvenceye alınması şartıyla Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ekinde belirtilen sınırlamalara bağlı kalmaksızın ihtisas ve mesleklerine uygun işlerde çalıştırılabilirler.

  • Kimler çocuk ve genç işçi çalıştıramaz? 

Çocuk ve genç işçileri;

• Çocuklara karşı işlenmiş suçlardan hüküm giyen,

• Yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymiş olan, işveren veya işveren vekilleri çalıştıramazlar.

  • Çocuk ve genç işçilerin çalıştırılmasında uyulması gereken esaslar nelerdir?

• Çocuk ve genç işçinin işe yerleştirilmesinde ve çalışması süresince güvenliği, sağlığı, bedensel, zihinsel, ahlaki ve psiko-sosyal gelişimi, kişisel yatkınlık ve yetenekleri dikkate alınmalıdır.

• Çocuk ve genç işçiler, okula devam edenlerin okula devamları ile okuldaki başarılarına engel olmayacak, meslek seçimi için yapılacak hazırlıklara ya da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yeterliliği kabul edilen mesleki eğitime katılmasına engel olmayacak işlerde çalıştırılabilirler.

• İşverenler çocuk ve genç işçilerin tecrübe eksikliği, mevcut veya muhtemel riskler konularında bilgisizlik veya tamamen gelişmiş olmamalarına bağlı olarak gelişmelerini, sağlık ve güvenliklerini tehlikeye sokabilecek herhangi bir riske karşı korunmalarını temin etmek zorundadırlar.

  Çocuk İşçilerin İstihdam Edilebileceği İş Alanları Çocuk ve Genç İşçi Yönetmeliği’nin Ek-1’inde, çocuk işçilerin çalıştırılabileceği hafif işler belirtilmiştir. Hafif iş kavramının tanımı aynı yönetmelik uyarınca “yapısı ve niteliği itibariyle ve yerine getirilmesi sırasındaki özel koşullara göre;

  • Çocuk işçilerin çalıştırılabilecekleri hafif işler nelerdir?

 

• Düşme ve yaralanma tehlikesi olabilecek şekilde çalışmayı gerektirecek olanlar hariç meyve, sebze, çiçek toplama işleri,

• Kümes hayvanları besiciliğinde yardımcı işler ve ipek böcekçiliği işleri,

• Esnaf ve sanatkarların yanında satış işleri,

• Büro hizmetlerine yardımcı işler,

• Gazete, dergi ya da yazılı matbuatın dağıtımı ve satımı işleri (yük taşıma ve istifleme hariç),

• Fırın, pastane, manav, büfe ve içkisiz lokantalarda komi ve satış elemanı olarak yapılan işler,

• Satış eşyalarına etiket yapıştırma ve elle paketleme işleri,

• Kütüphane, fuar, panayır ve sergi yerlerinde yardımcı işler (yük taşıma ve istifleme hariç),

• Spor tesislerinde yardımcı işler,

• Çiçek satışı, düzenlenmesi işleri.   

  • Genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler nelerdir?

• Meyve ve sebze konserveciliği, sirke, turşu, salça, reçel, marmelat, meyve ve sebze suları imalatı işleri,

• Meyve ve sebze kurutmacılığı ve işlenmesi işleri,

• Helva, bulama, ağda, pekmez imalatı işleri,

• Kasaplarda yardımcı işler,

• Çay işlemesi işleri,

• Çeşitli kuru yemişlerin hazırlanması işleri,

• Küçükbaş hayvan besiciliğinde yardımcı işler,

• Süpürge ve fırça imalatı işleri,

• Elle yapılan ağaç oymacılığı, kemik, boynuz, kehribar, lüle taşı, Erzurum taşı ve diğer maddelerden süs eşyası, düğme, tarak, resim, ayna, çerçeve, cam ve emsali eşya imalatı işleri,

• Toptan ve perakende satış mağaza ve dükkanlarında satış, etiketleme ve paketleme işleri,

• Büro işyerlerinde büro işleri ve yardımcı işler,

• İlaçlama ve gübreleme hariç çiçek yetiştirme işleri,

• İçkili yerler ve aşçılık hizmetleri hariç olmak üzere hizmet sektöründeki işler,

• Diğer giyim eşyası, baston ve şemsiye imalatı işleri,

• Yiyecek maddelerinin imalatı ve çeşitli muamelelere tabi tutulması işleri,

• Yorgancılık, çadır, çuval, yelken ve benzeri eşyaların imalatı ve dokuma yapmaksızın diğer hazır eşya imalatı işleri,

• Sandık, kutu, fıçı ve benzeri ambalaj malzemeleri, mantar, saz ve kamıştan sepet ve benzeri eşya imalatı işleri,

• Çanak, çömlek, çini, fayans, porselen ve seramik imaline ait işler (fırın işleri ve silis ve quarts tozu saçan işler hariç),

• El ilanı dağıtımı işleri,

• Bitkisel ve hayvansal yağların üretimi ve bunlardan yapılan maddelerin imaline ilişkin işler (karbon sülfür gibi parlayıcı veya tahriş edici çözücülerle yapılan prine veya benzeri yağlı maddelerin ekstrasyon yoluyla yağ üretimi işlerinde ekstrasyon kademeleri hariç),

• Pamuk, keten, yün, ipek ve benzerleriyle bunların döküntülerinin hallaç, tarak ve kolalama tezgahlarından ve boyama ile ilgili işlemlerden bölme ile ayrılmış ve fenni iklim ve aspirasyon tesisatı olan iplikhane ve dokuma hazırlama işleri,

• Balıkhane işleri,

• Şeker fabrikalarında üretime hazırlamaya yardımcı işler,

• Araçsız olarak 10 kg’dan fazla yük kaldırılmasını gerektirmeyen torbalama, fıçılama, istifleme ve benzeri işler,

• Su bazlı tutkal, jelatin ve kola imali işleri, • Sandal, kayık ve emsali küçük deniz araçlarının imalatı ve tamiratı işleri (boya ve vernik işleri hariç).

  • On sekiz yaşını doldurmayan işçilerin çalıştırılamayacağı işler nelerdir?

Yaş kayıtlarına bağlı olarak müsaade edilen işlerden olsalar dahi aşağıdaki işlerde on sekiz yaşını doldurmayan işçiler çalıştırılamaz.

• Hazırlama, tamamlama ve temizleme işlerinde,

• Alkol, sigara ve bağımlılığa yol açan maddelerin üretimi ve toptan satış işlerinde,

• Gürültü ve/veya vibrasyonun yüksek olduğu ortamlarda yapılan işlerde,

• Aşırı sıcak ve soğuk ortamda çalışma gerektiren işlerde, • Sağlığa zararlı ve meslek hastalığına yol açan maddeler ile yapılan işlerde,

• Parça başı ve prim sistemi ile ücret ödenen işlerde,

• Eğitim amaçlı işler hariç iş bitiminde evine veya ailesinin yanına dönmesine imkan sağlamayan işlerde,

• Eğitim, deney eksikliği, güvenlik konusunda dikkat eksikliği getirme ihtimali olan işlerde,

• Para taşıma ve tahsilat işlerinde,

• 4857 sayılı İş Kanununun 69 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen gece dönemine rastlayan sürelerde yapılan işlerde çalıştırılamaz.

                                           Çocuk hükümlüler ile ilgili yeni uygulamalar

Yaklaşık 90 bin kişinin cezaevlerinden tahliyesinin önünü açan infaz düzenlemesine yönelik kanun, hamile, çocuk, yaşlı hükümlülerle, şüphelilere ilişkin pozitif ayrım yapan yeni uygulamaları başlattı. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen, "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle infaz sisteminde çeşitli düzenlemeler hayata geçirildi.

30 Mart 2020'ye kadar suç işleyen çocuk hükümlülerin 15 yaşını dolduruncaya kadar cezaevinde kaldığı 1 gün 3 gün sayılacak, 18 yaşını dolduruncaya kadar kaldığı 1 gün ise 2 gün sayılacak.

Çocuk hükümlülerin yaşam alanlarında dikkat etmesi gereken temizlik, resmi kurumlardan alınan kitap, araç ve gereçlerin kullanımı, suç örgütlerine ait afiş, pankart, işaret gibi eşyaların asılmasına ilişkin belirlenen kuralların ihlali durumunda verilen disiplin cezalarında düzenlemeye gidildi.

Bu düzenlemeler ise şöyle:

Ayda bir defa görüşme imkanı tanınacak.

Çocuk hükümlülere, kardeşiyle de aile görüşmesi yapabilmesi imkanı getirilecek.

Çocuk hükümlüler için kurum bünyesinde gerçekleştirilen tören veya anma günü ya da doğum günlerinde çocukların aileleri de katılabilecek.

Çocuk hükümlülere en geç iki ayda bir sağlanan aile görüşmesi imkanı artırılarak ayda bir defa görüşme imkanı tanınacak.

Daha önce sadece bayramlarda, yılbaşında ve doğum günlerinde çocuk ve 65 yaşını tamamlamış hükümlüler ile beraberinde çocuğu bulunan kadın hükümlülerin dışarıdan hediye almalarına yönelik uygulamanın kapsamı genişletildi. Bu hükümlüler, her zaman hediye alabilecek. 

                                          SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR…

Çocuk suçluluğu olgusu çocuk ve ergenlere özgü ayrı bir kavram olarak literatürde yerini almaktadır. On sekiz yaşından küçüklerin toplumsal norm ve değerlerden sapan davranışlar sergilemesi ve bu sapan davranışların yasalara göre suç sayılması çocuk suçluluğu olarak tanımlanmaktadır. Çocuk suçluluğu kaygı veren sosyal bir problemdir. Dünyada yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği, işsizlik, eğitimsizlik, göç ve düzensiz kentleşme gibi sorunlar sürmektedir. Bu sorunların süregelmesi çocukları suça iten ortamları hazırlamaktadır.

Çocuklar çeşitli nedenlerle suça sürüklenmektedir. Ekonomik nedenler ve sosyal çevre bu nedenlerin başında gelmektedir. Çocuklar suçlu olarak doğmazlar. Suç öğrenilen bir davranıştır. Dolayısıyla çocuklar ancak içinde bulundukları sosyal çevrede suç davranışını öğrenerek suçlu çocuğa dönüşebilirler.

Çocukları Suça Sürükleyen Nedenler:

Çocuk suçluluğunu önleyebilmek ve suça sürüklenmiş çocukları yeniden topluma kazandırabilmek için çocuk suçluluğunun nedenlerinin anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Çocukları suç davranışına sürükleyen nedenler bireysel ve çevresel nedenler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu başlık altında öncelikle bireysel nedenlere kısaca değinilecek, ardından çevresel nedenler üzerinde durulacaktır.

  • Bireysel nedenler

Çocuk suçluluğunu bireysel nedenlere dayandıran görüşler çocukların biyolojik ve psikolojik nedenlerden dolayı suç işlediklerini ortaya koymaktadır. Biyolojik görüşü savunanlara göre çocukların fizyolojik, genetik ve yapısal farklılıklara sahip olması onları suç işlemeye yatkın hale getirebilmektedir. Zeka geriliği, epilepsi, akıl hastalıkları, psikopatoloji ile suça yatkınlık arasında tutarlı ilişkinin olduğunu iddia eden psikolojik görüşler de vardır.

  • Çocukları suça sürükleyen çevresel nedenler

Çocuğun suç işlemesinde çevresel nedenler, bireysel nedenlerden önce gelmekte, suç ortamına zemin oluşturmaktadır. Çocuk suçluluğunda çevresel nedenlerden kastedilen, çocuğun ailesi ve aile dışı çevresinden (okul, akran grubu, çalışma yaşamı ve kitle iletişim araçları) kaynaklanan nedenlerdir.

  • Aile

Aile, çocuğun ilk çevresi ve ilk toplumsallaşma kurumudur. Çocuğun doğumundan itibaren başlayıp, ömür boyu devam eden toplumsallaşma sürecinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinde ailenin önemi büyüktür. Aile kurumunda yaşanan olumsuzluklar çocuğun toplumsallaşma sürecini olumsuz etkileyebilmekte ve çocuğu suça itebilmektedir. Anne ve babanın çocuğuna yönelik ilgi ve sevgisinin yetersiz olması, çocuğunu korumadan yoksun bırakması, çocuğuyla sağlıklı iletişim kuramaması, aile üyelerinin birbirlerine karşı olumsuz tutum ve davranışları, aile içi şiddete başvurulması gibi olumsuz aile içi ilişkiler çocuğun suça yönelmesine sebebiyet verebilmektedir.

Parçalanmış aile yapısı çocukları suça itebilmektedir. Anne veya babanın boşanma, ölüm, aileyi terk veya başka yerde çalışmaya gitme gibi herhangi bir sebeple aileden uzaklaşması çocuğun psikolojik gelişimini engelleyen duygusal boşluklara yol açmaktadır. Bu hallerde çocuğun sevgi ve korunma ihtiyacının tatmin edilememesi, özdeşim kurabilmek için gerekli örnekten mahrum kalması söz konusudur. Ayrıca ailenin en büyük çocuğu aileden uzaklaşan baba veya annenin yerini almak durumunda kaldığında bazı psikolojik problemlerle karşılaşabilmektedir.

Ayrıca ailede alkol/madde kullanan bireylerin olması çocuğun antisosyal davranışlar sergilemesinde etkili olabilmektedir. Tutuklu çocuklar üzerine yaptıkları araştırma, aile/akrabalarda madde kullananların oranının %23.3, alkol kullananların oranının ise %40 olduğunu ortaya koymaktadır. Alkol ya da madde kullanan aile bireylerini örnek alarak alkol/madde kullanmaya başlayan çocuklar, bu maddelerin etkisiyle sağlıklı bir düşünce yapısından uzaklaşarak suç işleyebilmektedirler.

  • Okul ve eğitim düzeyi

Eğitim düzeyi ile suçluluk arasında ters yönlü bir ilişkinin olduğuna yönelik araştırmalar mevcuttur. Eğitim düzeyinin yükselmesiyle çocuğun suç davranışında bulunma eğilimi azalmaktadır. Çocuk suçluların önemli bir kısmının düşük eğitim düzeyine sahip olduğu görülmektedir. Yapıla araştırmalarda suç isnad edilen çocukların %75.2’si ilkokul ve altı eğitim düzeyine sahiptir. Çocukların %83.3’ü eğitimlerini tamamlayamadan öğrenimlerinin herhangi bir basamağında okullarını terk etmişlerdir. Hükümlü çocuklarla yaptığı araştırmalarda katılımcıların %58.2’sinin ilkokuldan daha ileri bir eğitim basamağıyla hiç karşılaşmamış olduğu görülmektedir.

Çocuğun aileden sonra sosyalleşmesini sürdürdüğü ilk kurum okuldur. Sosyalleşirken toplumsal değer ve normları öğrenen çocuğun bu öğrendiklerini şekillendirmesinde okulun önemli bir rolü bulunmaktadır. Sosyalleşme sürecinde okul, çocuğu eğitme işlevine sahiptir. Çocuk eğitim sürecinde ne kadar başarılı olursa, sosyalleşmesi de o kadar sağlıklı olur. Dolayısıyla yetersiz eğitim, yetersiz sosyalleşmeye yol açmaktadır. Bunun sonucunda da suç davranışı ortaya çıkabilmektedir. Öyle ki, okul başarısızlığı, okuldan kaçma, okulu terk etme, disiplin cezası alma gibi davranışları beraberinde getirebilmektedir. Çocuğun okul başarısı düştükçe, suçlu olma olasılığı artmaktadır. Okul başarısızlığı ile okuldan kaçma arasında yakın bir neden sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Bazen okul başarısızlığı okuldan kaçmanın en önemli nedeni olabilirken, bazen de bunun tersi söz konusu olabilmektedir.

Yapılan araştırmaya göre, suçlu çocukların %69’unun, kontrol grubu çocukların %18’inin okulda başarısız oldukları, suçlu çocukların %56’sının, kontrol grubu çocukların ise %23’ünün okuldan kaçtıkları görülmektedir. Paşakapısı Cezaevi’nde kalan çocuklarla yapılan araştırmada ise, tutuklu çocukların %82’sinin okulda başarısız oldukları, %68’inin okuldan kaçtıkları ortaya çıkmaktadır.

                             SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK SAYISI 2019’DA ARTTI

Türkiye’de 2019 yılında güvenlik birimlerine suça sürükleme nedeniyle getirilen çocuk sayısı 2018 yılına göre yüzde 5.8 artarak 511 bin 247’ye çıktı.                

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2019 yılında güvenlik birimine gelen veya getirilen çocuklara ilişkin istatistikleri yayımladı. Buna göre, geçen yıl güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 5,8 artışla 511 bin 247 olarak kayıtlara geçti. Söz konusu çocukların yüzde 50,1'ini 15-17, yüzde 25,2'sini 12-14, yüzde 24,7'sini ise 11 yaş ve altı gruptakilerin oluşturduğu görüldü. Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların yüzde 65,4'ü erkek, yüzde 34,6'sı kız çocukları olarak kaydedildi. Çocukların yüzde 46,1'inin mağduriyet, yüzde 32,9'unun suça sürüklenme, yüzde 15,1'inin bilgisine başvurma, yüzde 3,4'ünün kayıp (bulunan), yüzde 2,5'inin diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldiği veya getirildiği tespit edildi.

Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olayların 168 bin 250'si suça sürüklenme nedeniyle gerçekleşti. Bu kapsamda çocuklardan yüzde 31,7'sine yaralama, yüzde 25,6'sına hırsızlık, yüzde 8,1'ine Pasaport Kanunu'na muhalefet, yüzde 6,9'una göçmen kaçakçılığı, yüzde 4,6'sına ise uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak suçları isnat edildi.

                                     SUÇ MAĞDURU ÇOCUKLARIN ÇOĞU ERKEK

Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 235 bin 931 çocuğun yüzde 87,5'ini suç mağduru, yüzde 12,5'ini takibi gereken olay mağduru çocuklar oluşturdu. Suç mağduru çocuklardan yüzde 53,8'inin erkek, yüzde 46,2'sinin kız çocuğu, takibi gereken olay mağduru çocukların ise yüzde 56,2'sinin erkek, yüzde 43,8'inin kız çocuğu olduğu görüldü.Güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen 206 bin 498 çocuktan yüzde 57,6'sının yaralama, yüzde 15,2'sinin cinsel suçlar, yüzde 11'inin aile düzenine karşı suçlardan mağduriyet yaşadığı belirlendi. Bu çocukların yüzde 3,5'inin tehdit, yüzde 2,7'sinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yüzde 2,1'inin de hırsızlık suçlarından mağdur olduğu kayıtlara geçti.                          

TÜİK verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104.531'e ulaşırken, suça sürüklenme nedeniyle güvenlik birimlerine 107.984 çocuk getirildi. Çocukların yüzde 34.4'üne yaralama, yüzde 24.8'ine hırsızlık, yüzde 6.2'sine uyarıcı madde kullanmak, yüzde 3.9'una ise mala zarar verme suçları isnat edildi.

                                           Çocuk hükümlüler ile ilgili yeni uygulamalar

Yaklaşık 90 bin kişinin cezaevlerinden tahliyesinin önünü açan infaz düzenlemesine yönelik kanun, hamile, çocuk, yaşlı hükümlülerle, şüphelilere ilişkin pozitif ayrım yapan yeni uygulamaları başlattı. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen, "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle infaz sisteminde çeşitli düzenlemeler hayata geçirildi.

30 Mart 2020'ye kadar suç işleyen çocuk hükümlülerin 15 yaşını dolduruncaya kadar cezaevinde kaldığı 1 gün 3 gün sayılacak, 18 yaşını dolduruncaya kadar kaldığı 1 gün ise 2 gün sayılacak.

Çocuk hükümlülerin yaşam alanlarında dikkat etmesi gereken temizlik, resmi kurumlardan alınan kitap, araç ve gereçlerin kullanımı, suç örgütlerine ait afiş, pankart, işaret gibi eşyaların asılmasına ilişkin belirlenen kuralların ihlali durumunda verilen disiplin cezalarında düzenlemeye gidildi.

Bu düzenlemeler ise şöyle:

Ayda bir defa görüşme imkanı tanınacak.

Çocuk hükümlülere, kardeşiyle de aile görüşmesi yapabilmesi imkanı getirilecek.

Çocuk hükümlüler için kurum bünyesinde gerçekleştirilen tören veya anma günü ya da doğum günlerinde çocukların aileleri de katılabilecek.

Çocuk hükümlülere en geç iki ayda bir sağlanan aile görüşmesi imkanı artırılarak ayda bir defa görüşme imkanı tanınacak.

Daha önce sadece bayramlarda, yılbaşında ve doğum günlerinde çocuk ve 65 yaşını tamamlamış hükümlüler ile beraberinde çocuğu bulunan kadın hükümlülerin dışarıdan hediye almalarına yönelik uygulamanın kapsamı genişletildi. Bu hükümlüler, her zaman hediye alabilecek.                

                                       GAZİANTEP ÇOCUK KAYBINDA İLK SIRALARDA

TÜİK istatistiklerine göre; Gaziantep'te 2017 yılında 691 aile çocuklarının kaybolduğuna dair polis ve jandarmaya başvurdu. Verilere göre Gaziantep'te erkek ve kız çocuğu kayıp vakalarındaki rakamlar ürkütücü boyutlara ulaşıyor. Kentte 11 yaşından küçük 258 erkek çocuk kayıp olarak kayıtlara geçti. Kız çocuklarında ise 11 yaşından küçük 67 kayıp vakası var.

Eski Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı, kentte en çok Suriyeli çocukların kaybolduğunu ve bu durumun da dikkat çekici olduğuna işaret etti. Şarklı, "Kayıp çocukların ailelerinin sadece güvenlik güçlerine başvurması çok ilginç. Oysaki baromuzda ‘Çocuk Haklarını Koruma Merkezi' bulunmasına rağmen şimdiye kadar hiçbir ebeveyn bize başvurmadı. Kayıp çocukların büyük kısmının Suriyeli olması ise ciddi bir soruşturma konusu olmalı" dedi.

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre; son 9 yıl (2008-2016) incelendiğinde, ayda ortalama 968, günde 32 çocuğun kaybolduğunu ortaya konuluyor. 2008 yılında kayıp müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri/vatandaş tarafından bulunarak güvenlik birimlerine getirilen kayıp çocuk sayısı 4 bin 517 iken; bu sayı 2014 yılında yüzde 314'lük artış ile 18 bin 696'e yükselerek en üst seviyeye ulaştı.

         ÇOCUKLAR GÜVENLİK BİRİMLERİNE EN ÇOK MAĞDUR OLARAK GELDİ

Güvenlik birimlerine 2017 yılında gelen veya getirilen 335 bin 242 çocuğun yüzde 46,2'sinin mağdur olarak, yüzde 32,2'sinin kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla (suça sürüklenme), yüzde 13.7'sinin bilgisine başvurma amacıyla, yüzde 3.4'ünün kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) ve yüzde 4,4'ünün başka nedenlerden dolayı geldiği ya da getirildiği tespit edildi.

Suça sürüklenme nedeni ile güvenlik birimlerine 107 bin 984 çocuk getirildi. Bu çocukların yüzde 34.4'üne yaralama, yüzde 24.8'ine hırsızlık, yüzde 6.6'sına Pasaport Kanunu'na muhalefet, yüzde 6.2'sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 3.9'una ise mala zarar verme suçları isnat edildi.

                         ADLİ BİRİMLERE 66 BİN 321 ÇOCUK SEVK EDİLDİ

Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların yüzde 68.5'i ailesine teslim edilirken, yüzde 19.8'i adli birimlere sevk edildi. Sosyal kuruma teslim edilen çocukların oranı ise yüzde 3.4 oldu. Diğer taraftan, geliş nedeni suça sürüklenme olan çocukların yüzde 57.6'sı adli birimlere sevk edilirken, yüzde 36'sı ailesine teslim edildi. Mağdur olarak gelen çocukların yüzde 87.3'ü ailesine, yüzde 3.5'i sağlık kuruluşuna, yüzde 3,1'i de sosyal kuruma teslim edildi.

Güvenlik birimlerine suça sürüklenme nedeni ile getirilen 107 bin 984 çocuğun 35 bin 986'sının bağımlılık yapan madde kullandığı görüldü. Bağımlılık yapan madde kullanan çocukların yüzde 85,6'sını 15-17 yaş grubu, yüzde 14'ünü ise 12-14 yaş grubundaki çocuklar oluşturdu. Çocukların yüzde 84'ünün sigara, yüzde 6.3'ünün alkol, yüzde 5.4'ünün esrar, yüzde 1.2'sinin ise hap kullandığı tespit edildi.

                                                              SONUÇ

Suç geçmişten günümüze süregelen önemli bir sosyal problemdir. Tarihin her döneminde suçla mücadele edilmiştir. Suç işlemenin belli bir yaşı olmadığı, çocuk yaşlardan yetişkinliğe kadar her yaş grubunda suça karışan bireyler olduğu sosyal bir gerçekliktir. Suç davranışının bir çocuk tarafından gerçekleştirilmesi oldukça kaygı vericidir ve bununla mücadele etmek tüm toplumların öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır. Çocuklar kendileri isteyerek değil, çeşitli nedenlerle suça sürüklenmektedir.

    Suça sürüklenmiş çocukların önemli bir kısmının özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

• Gelir düzeyi düşük, çok çocuklu ailelerden gelmektedirler ve sağlıklı aile ilişkileri bulunmamaktadır. • Aralarında parçalanmış aile yapısına sahip olanlar bulunmaktadır.

  Yetersiz ebeveyn gözetimindedirler. Aile içinde hatalı disiplin anlayışı hakimdir. Ailenin ve çocuğun eğitim düzeyi düşüktür.

• Okulda başarısızdırlar ve kariyer hedefleri bulunmamaktadır.

  Ailelerinde ve arkadaş grubunun içinde suçlu olan ve alkol/madde kullanan bireyler bulunmaktadır. Dolayısıyla ailelerindeki ve arkadaşları arasındaki sapmış bireyleri örnek alarak alkol/madde kullanabilmektedirler.

• Erken yaşlardan itibaren çalışma yaşamına atılanlar bulunmaktadır.

  Sosyokültürel etkinliklere katılımları düşüktür. Şiddet içeren diziler-filmler izleme, şiddet içerikli oyunlar oynama eğilimleri vardır.

• Çocuk suçluların özelliklerine bakıldığında onları suça sürükleyen öncelikli nedenlerin aile başta olmak üzere sosyal çevre ve ekonomik nedenler olduğu görülmektedir. Bu çocukların aile ve arkadaş çevrelerinde suçlu bireylerin olması suçun öğrenilen bir davranış olduğunu göstermektedir. Çocuk suçlular yakın çevrelerinde suçlu bireyleri kendilerine rol model alabilmektedir.

  Çocuk, suç işleyen aile büyüğü ya da arkadaşı gibi olmak istediğinden onların sapan davranışlarının uygun olduğunu düşünmekte, suç işlemeyi haklı çıkaracak gerekçeler üretebilmektedir.

• Çocuk suçluların aileleriyle ilişkilerine bakıldığında ailelerin çocuklarına karşı yeterli ilgiyi göstermediği, aile içi iletişimin sağlıklı olmadığı, ailenin çocuğa karşı ya aşırı baskıcı ya aşırı hoşgörülü ya da umursamaz bir şekilde tutarsız disiplin uyguladığı görülmektedir. Aile ilişkileri iyi olmayan çocukların aileleriyle olan bağlarının da zayıf olduğu söylenebilir.

Yorumlar