Manisa Sağlık-Sen’den ’Barış Pınarı Harekatı’na destek
Sağlık Sen Manisa Şube Başkanı Mustafa Irgatoğlu, Barış Pınarı Harekatı İle İlgili Olarak, "fırat Kalkanı Ve Zeytin Dalı Operasyonları İle Emperyalizmin Oluşturmak İstediği Terör Koridorunun Önünü Kesen Devletimiz, Fırat’ın Doğusuna Yönelik Bu Harekatla Da, Emperyalizmin Taşeronluğunu Yapan Pkk/pyd Terör Örgütünü Süpürerek, Bölgeyi Asıl Sahiplerine Teslim Etmeyi Amaçlamaktadır" Dedi.
Abone olSağlık Sen Manisa Şube Başkanı Mustafa Irgatoğlu, Barış
Pınarı
Harekatı ile ilgili olarak, "Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
operasyonları ile emperyalizmin oluşturmak istediği terör
koridorunun önünü kesen devletimiz, Fırat’ın doğusuna yönelik
bu
harekatla da, emperyalizmin taşeronluğunu yapan PKK/PYD terör
örgütünü süpürerek, bölgeyi asıl sahiplerine teslim etmeyi
amaçlamaktadır" dedi.
Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK), Suriye Milli Ordusu ile
Suriye’nin kuzeyinde YPG/PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı
yürütülen Barış Pınarı Harekatı’na Sağlık Sen Manisa Şubesi
destek
açıklamasında bulundu. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan
Sağlık
Sen Manisa Şube Başkanı Mustafa Irgatoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, Fırat’ın doğusunda yuvalanmış terör örgütlerini
temizleyerek güvenli bölge oluşturmak amacıyla ’Barış Pınarı’
askeri harekatını başlatma kararı almıştır. Fırat Kalkanı ve
Zeytin
Dalı operasyonları ile emperyalizmin oluşturmak istediği terör
koridorunun önünü kesen devletimiz, Fırat’ın doğusuna yönelik
bu
harekatla, emperyalizmin taşeronluğunu yapan PKK/PYD terör
örgütünü
süpürerek bölgeyi asıl sahiplerine teslim etmeyi
amaçlamaktadır.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında olduğu gibi
devletimiz,
Barış Pınarı Harekatını da uluslararası hukuktan kaynaklanan
haklarını kullanarak gerçekleştirmektedir. Suriye ile 911
kilometre
sınırı olan Türkiye’nin, hemen güneyinde emperyalizmin
stratejileri
doğrultusunda hareket ederek huzur ve güven ortamına musallat
olan
taşeron terör örgütleriyle mücadelesi uluslararası hukuktan
kaynaklanan en tabii hakkıdır. On bin kilometre öteden gelerek
sözde kendi güvenliği için bölgeleri ateşe verenlerin ve ona
karşı
sessiz kalanların, yine onların taşeronlarının oluşturdukları
güvenlik sorununu bertaraf etmek için harekete geçen Türkiye
Cumhuriyeti Devletine karşı, gerek içerideki lejyonerlerin
gerekse
dışarıdaki emperyalizmin aparatçığı konumundaki yapıların
söylemlerinin hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. Öte yandan;
emperyalist ülkelerin, rejimin ve terör örgütlerinin
ürettikleri
şiddet dalgası sonucu yurtlarını terketmek zorunda kalan
milyonlarca insanın yaşadığı trajedi karşısında üç maymunu
oynayanların, Türkiye’nin mülteci sorununa ilişkin getirdiği
önerileri, içi boş cümlelerle, yaptıkları açıklamalarla
savuşturduklarına da hep birlikte şahit olduk. Bu yüzden; 4
milyonu
aşkın mülteciyi ülkesinde barındıran Türkiye’nin, bu konuda
ürettiği çözümü, sahada uygulama girişiminin ilk ayağı olan
terörü
süpürmek ve şiddeti durdurmak için başlattığı operasyona
yönelik
yapılan ve her neresinden bakarsanız bakın kaynağı
dezenformasyon
olan ve yalana dayalı açıklamaların hiç bir hükmü yoktur.
Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin yetkilileri her zemin ve şartta
’Suriye’nin
toprak bütünlüğüne saygılıyız’ açıklaması yapmaktadır. Fakat,
hiçbir değeri tanımadan insanları katleden, şehirleri yerle bir
ederek Suriye’yi insansızlaştıran stratejilerin emperyalist
mimarlarının ve gerçekleştirdiği her sınır dışı operasyonla
birlikte Türkiye’yi ’işgalci’ diyerek karalayanların sözleri
her
defasında boşa düşmektedir. Kaldı ki, milletimizin de
devletimizin
de hafızasında Suriye Arabıyla, Kürdüyle Türkmeniyle,
Nusayrisi,
Sünnisiyle kardeşlerimizin yurdudur. Bu noktada ABD Başkanı
Trump’ın, köksüz ve histerik bir söylemle Türkiye’yi ekonomi
ile
tehdit ederek harekatın sınırlarını çizme çabası ancak ve ancak
hadsizlik olarak değerlendirilebilir. Dünyanın birçok bölgesini
ateşe vermiş ABD’nin başkanı, ’Türkiye, benim büyük ve emsalsiz
bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey
yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce
yaptım)’
diyerek ancak ve ancak nevzuhur bir anlayışın yetersizliğini
ortaya
koymuştur. Zira, Türkiye Cumhuriyeti, her ne şartta olursa
olsun
savaşta ve barışta tarihin derinliklerinden tevarüs ettirdiği
geleneğe bağlı kalmayı azmetmiş bir devlettir. Onun için her
gittikleri yerde bozgunculuk çıkaranların, terör örgütleriyle
iş
tutanların, hatta terör örgütlerine binlerce tır silah ve
mühimmat
yardımı yapanların tehditleri de boş hükmündedir.Bütün
bunlardan
hareketle; büyük Memur-Sen ve Sağlık Sen ailesi olarak
emperyalizmin taşeron terör örgütlerinin eliyle toza
dönüştürmek
istediği toprakların, yeniden sahipleriyle buluşması için
devletimiz tarafından gerçekleştirilecek Barış Pınarı
Harekatının
yanında durduğumuzu belirtmek isteriz" dedi.