AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Emine Bulut cinayetine ilişkin açıklama
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, eski eşi tarafından öldürülen Emine Bulut cinayetine ilişkin, "Toplum olarak bu hepimizi ilgilendiren bir meseledir. Kadına veya çocuğa şiddet olduğu zaman, yeri göğü inletmemiz lazım’’ dedi.
Abone olAK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, eski eşi tarafından öldürülen Emine
Bulut cinayetine ilişkin, "Toplum olarak bu hepimizi ilgilendiren
bir meseledir. Kadına veya çocuğa şiddet olduğu zaman, yeri göğü
inletmemiz lazım’’ dedi.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MKYK toplantısı sonrası
önemli açıklamalarda bulundu. Emine Bulut cinayetine ilişkin
konuşan Çelik, "Rahmetli Emine Bulut’un hunharca katledilmesi
karşısında milletçe derin bir üzüntü yaşıyoruz. Bütün kadın
cinayetleri aynı üzüntüyü oluşturuyor hepimizde. Karşı karşıya
kaldığımız vahşet hafızamızı yeniden aynı acıyla yüzleştiren,
bundan sonra yapmamız gerekenlerle ilgili hassasiyetimizi daha da
arttırması gereken bir durum. Konya’da da bir cinayet gerçekleşti.
Milletimizde haklı bir infial yaratması, bir annenin çocuğunun
gözlerinin önünde hayatını kaybetmesi çok büyük bir üzüntü kaynağı.
Cumhurbaşkanımız da hassasiyetlerinin altını çizdiler. Hükümetin
yapabileceği konular konusunda Aile Bakanlığımız harekete
geçmiştir. Evladımız aile bakanlığımızın Bakanlığımız konuya her
aşamada müdahil olacaktır. Bu şahsın en yüksek cezayı alması
hepimizin temennisidir" dedi.
“Vahşet görüntülerinin yayılması bir başka vahşettir”
Sosyal medyada yer alan görüntülerin toplum üzerinde olumsuz
etkiler bıraktığına işaret eden Çelik, "Burada sadece siyaset
kurumunun vazifelerinin çok ötesinde bir durumla karşı karşıyayız.
Cumhurbaşkanımız da değindiler. Rahmetli Emine Bulut’un hayatını
kaybetmesi kadar, hayatını kaybederken ona yardım etmek yerine
birilerinin görüntü alma telaşına düşmesi, bu şekilde seyirci
olması bunu geniş çaplı ele almamız gerektiğini gösteriyor. Bu
vahşet kültürü nasıl oluşuyor? Orada bir insan hayatını kaybederken
yardım etmek yerine görüntü almak işiyle uğraşmak gibi bir işle
nasıl uğraşıyorlar? Bu topyekun değerlendirilmesi gereken bir konu.
Bu konuda yasal düzenlemelerin ötesinde toplumun her aşamasında bir
konu haline getirilmesi gerekiyor. Biz üzerimize ne düşen ne varsa
hassasiyetle yerine getirdik. Bundan sonra da her türlü üzerimize
düşeni yerine getirmeye hazırız. Muhakkak suretle üzerine
kesintisiz bir şekilde gitmemiz gereken eylemler. Bu şekilde
şiddete başvuran şahısların dışlanması, toplumsal düzeyde bir
duyarlıkla dışlanması, tutum alınması, direnç oluşturulması bütün
toplumun vazifesidir. Diğer bir üzüntü kaynağımız; sosyal medyada,
medyada bu şekilde görüntülerin yayılması. Vahşet görüntülerinin
yayılması bir başka vahşettir. Şiddet görüntülerin yayılması bir
başka şiddettir. Özellikle sosyal medyada nasıl bir duyarlılık
oluşturulabilir bunun altını çiziyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız
hassasiyetlerini ortaya koydular. Her türlü öneriye, işbirliğine
açığız. Mesele sadece hükümeti partileri ilgilendiren bir mesele
değil. Toplumun tüm hücrelerini, tüm vatandaşlarını ilgilendiren
bir mesele. Çok acı bir şekilde içimiz yanıyor. Bir kere daha
milletçe başımız sağ olsun diyorum" ifadelerini kullandı.
"18 yıl içinde devrim niteliğinde işlere imza atıldı"
AK Parti’nin kuruluşundan bugüne önemli işlere imza attığını,
dış politikada ülkenin itibarını arttıran sorumluluklar
üstlendiğini belirten Çelik, "Yıldönümüz bayrama dek geldiği için
bugün kutlamayı düşündük. Cumhurbaşkanımızın konuşması olacak bir
iki saat sonra. AK Parti’yi millet kurmuştur. Milletin kurduğu
partinin biz sadece tabelasını astık. Demokratik değişim ve
dönüşümün gelişmesi açısından 10 yıllara sığmayacak meseleler bu 18
yıl içinde gerçekleştirildi. Etrafımızdaki olaylara müdahil olma,
Türkiye’nin dış politikadaki itibarını artırma konusunda 18 yıl
içinde devrim niteliğinde işlere imza atıldı. Bugüne kadar milletin
desteğinden daha büyük bir destek tanımadık. 4 yerel seçimden 6
genel seçimden birinci parti olarak çıktık. Referandumlardan
anlımızın akıyla çıktık. Türkiye’nin ihtiyacı olan hükümet
sistemini değiştirdik. İlk başkanlık seçiminde bu şekilde bir
zafere imza atılmış oldu" dedi.
AK Parti’nin aynı hedeflerle yoluna devam edeceğine vurgu yapan
Çelik, "Bugünlerde sık sık CHP ve diğerlerinden bütün bu süreç
değerlendirilirken ekonomi ilgili temeli olmayan iddia gündeme
getiriliyor. Tarihin en büyük finansal saldırılarından biriyle
karşı karşıya kalmamıza rağmen bu kodlara sahip çıktığımız için tüm
bu saldırılardan anlımızın akıyla çıkmayı başarabildik" şeklinde
konuştu.
"Bu bölge muhakkak suretle Türkiye’nin kontrolünde
olmalıdır"
Suriye topraklarında güvenli bölge seçeneğinin Cumhurbaşkanı
Erdoğan tarafından çok güçlü bir şekilde gündeme getirildiğini
hatırlatan Çelik orada oluşturulacak güvenli bölgenin Türkiye
kontrolünde olması gerektiğini belirterek, "Suriye’nin
bahsettiğimiz bölgesinde güvenli bölge kurulmalıdır. Bu bölge terör
örgütünün oradan çıkarılmasını sağlayacak derinlikte olmalıdır. Bu
bölge muhakkak suretle Türkiye’nin kontrolünde olmalıdır. PYD-
YPG’ye yönelik hiçbir unsur bu bölgede bulunmamalıdır. Bu
müzakereler devam ederken ABD ile görüşmeler yapıldı. Böylece
güvenli bölge kararlılığımız bir kere daha belirtildi. Güvenli
böyle bir barış koridoru olacaktır. Mili güvenlik kaygılarımızın
müttefiklerimiz tarafından anlaşılmasını doğru değerlendirilmesini
uygun bir tavır alınmasını bekliyoruz. Gelinen noktada müşterek
hareket noktasının kurulması pozitif bir noktadır. Mümbiç veya
diğer yerlerde karşılaştığımız durumlarla burada karşılaşmak
istemiyoruz. Kurulacak güvenli bölgenin istikrara katkısı olacağı
açıktır" diye konuştu.
"Türkiye, kendi güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için bu
tercihe yöneldi"
Çelik, AK Parti’ nin 7’inci Olağan Kongresinin 7 Ekim 2019
itibariyle başlamasına karar verildiğini açıklayan Çelik, ABD’nin
patriot teklifine ilişkin, "Bir geri çekmeden çok bir teklifte
bulunuyorlar. Bu teklifin süresi dolduğunda zaten otomatik olarak
teklif düşmüş oluyor. Cumhurbaşkanımız bu durumu daha önce açık bir
şekilde ifade etti. S-400’lerin alım sürecinden önce; uygun kredi
koşulları, teknoloji paylaşımı, finansman gibi konularda iş birliği
istemiştik. Bu işbirliği konusunda Türkiye açısından verimli bir
işbirliğine yanaşmadıkları için Türkiye seçenek denedi. Bu
seçenekte de finansman konusu, teknoloji paylaşımları ve kredi
koşulları konusunda Türkiye’nin önüne S-400 seçeneği verimli bir
seçenek olarak geldi. Dolayısıyla Türkiye, kendi güvenlik
ihtiyaçlarını karşılamak için bu tercihe yöneldi. Türkiye, bu
anlaşmayı yaptıktan sonra tekrar teklifler geldi. Bu tekliflerde de
teslimat konusunda arzu ettiğimiz süre verilmiyordu, kredi
konusunda arzu ettiğimiz bir formül yoktu ve teknoloji paylaşımı
konusunda da arzu ettiğimiz yaklaşımı göremedik. Arkasından bir de
buna ön şart olarak S-400’lerin alınmaması gibisinden, egemen bir
devletin tasarruf alanına müdahale alanına gelebilecek şartlar öne
sürülünce Türkiye bu duruma pozitif bakmadı. Verilen tekliflerin
süresi dolduğu için de teklifler düşmüş oldu. Yani bir teklif
verdik ve sonrasında onu geri çektik gibi bir durum söz konusu
değil. Onların teklif vermeyle ilgili olarak Türkiye’nin
ihtiyaçlarını karşılayacak bir formül üretip üretmeyeceğini
önümüzdeki dönemde göreceğiz” dedi.
“Özellikle kadın ve çocuğa yönelik şiddette yeri göğü
inletmeliyiz”
Kırıkkale’de eski kocası tarafından boğazı kesilen Emine Bulut
cinayeti hakkında basın mensuplarından gelen ‘Cinayetlere karşı AK
Parti hükümeti yasal bir düzenleme yapacak mı’ sorusuna cevap veren
Çelik, “Dünyanın her tarafında cinayetlerle ilgili yasal
yaptırımların arttırılması anlamanda talepler gündeme geliyor.
Yasal düzenlemeler konusunda yeterli düzenleme yapıldı. Şu anda
yasal düzenlemelerle ilgili bir tartışmadan çok bu cinayetlerle
ilgili; duyarlılık, bilinç ve tutumla ilgili bir problem ortadadır.
Tabii ki, yasal düzenlemelerle ilgili bir ihtiyaç olursa herhangi
bir tereddüt edilmez. Esas mesele; bilinç düzeyinde, hassasiyet
düzende, duyarlılık düzeyinde toplumun her zerresinin, toplumun
aşağıdan yukarıya doğru, aile ve kahvehanedeki sohbetlerden
başlayarak, bu konudaki eğitime daha çok ilgi ve alaka göstererek
yapılması gerekenler var. Hükümetin konuyla ilgili yapacağı işler
son derece yüksek bir hassasiyetle yerine getirilmektedir.
Toplumsal duyarlılık, kültürel duyarlılık kısmında hepimizin günlük
kullandığımız dilden diğer unsurlara kadar pek çok alanı
kapsamaktadır. Bir kadın çocuğunun önünde hayatını kaybediyor fakat
birisi o kadına yardım edeceği yerde sadece görüntüsünü çekmekle
kalıyor. Nasıl bir vahşet kültürüdür bu. Özellikle bu cinayet
sosyal medyada birinci sıra. Birinci sıra olması çok kıymetlidir.
Bir bilinç geliştirmek açısından, bununla ilgili üzüntümüzü
paylaşmak adına son derece önemlidir. Ama görüntülerin yayılması
aşamasında bir yaygınlık varsa bu hepimizin mücadele etmesi gereken
bir şeydir. Neticesinde bir kadın çocuğunun gözleri önünde bir
vahşete maruz kalıyor. Bu durumun diğer çocuklara, kadınlara,
toplumun tamamında bir travma yaratmaması gerekirken, bu
duyarlılıkla hareket edilmesi gerekirken; sanki büyük bir
seferberlik ilan edilmiş gibi görüntülerin yayılması üzerinden bir
tablo ortaya çıkıyor. Bu da başlı başına bir vahşettir. Şiddetin
her türlüsüne karşı olmalıyız. Özellikle kadına ve çocuğa dönük
şiddete karşı yeri göğü inletmemiz lazım. O kişinin toplumdan
dışlanması lazım. Neşet Ertaş’ın dediği gibi ‘Kadınlar insandır.
Biz de insanoğlu’ bu bilinçle hareket etmek lazım” ifadelerini
kullandı.
“Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’de yapılması gerekenleri tam
anlamıyla yapmaktadır”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün ‘Türkiye, Doğu
Akdeniz’de karaya oturmuştur’ şeklinde yaptığı açıklamayı
değerlendiren Çelik, “Büyük bir şaşkınlık içerisinde Cumhuriyet
Halk Partisi’nin dış politika konusundaki açıklamalarını
dinliyoruz. Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda
bütün salonun gündemini oluşturan, dünyanın her tarafında gündem
oluşturacak bir şekilde Filistin, Kudüs meselesine değinmişti.
İsrail gazetelerinde de konu geniş yer bulmuştu. Sayın
Kılıçdaroğlu, bu konuşmanın ardından çıktı, Cumhurbaşkanının
konuşmasında Kudüs’e değinmediğini söyledi. Biz de, ‘İsrail
gazetesinin duyduğunu bile CHP Genel Merkezi’ neden duymuyor’ diye
sorduk. İkinci bir skandal ise; seçimlerde ikinci olmuş bir
partinin dış politika duyarsızlığının bu şekilde olması bizi üzdü.
‘Doğu Akdeniz’de bütün ülkeler var bir tek Türkiye yok’ diyor.
Oradaki sondaj gemilerimizden haberi yok, deniz kuvvetlerimizin
sondaj gemilerini koruyan gemilerinden haberi yok. En son Savunma
Bakanımızın, kuvvet komutanlarımızın o gemilere indiğinden haberi
yok. Oradaki varlığımızdan haberi yok. Sondaj gemilerimiz ve
oradaki gemilerimiz konusunda Cumhurbaşkanımızın sık sık altını
çizdiği hassasiyetler neredeyse günlük olarak dünya basınına
düşerken maalesef CHP yönetiminin bundan haberi yok. Bu
karşılaştığımız değerlendirmelerin bir parçasıdır. Bahsedilen
değerlendirmeler Sayın Kılıçdaroğlu’na ne tür bilgi verildiğini
göstermesi açısından vahimdir. Türkiye, Doğu Akdeniz’de hem Türkiye
Cumhuriyeti’nin çıkarlarını koruma konusunda hem de KKTC’nin
çıkarları ve hak ve menfaatlerimizi korumak konusunda, diplomasi
anlamında yapılması gerekenleri tam anlamıyla yapmaktadır. Askeri
varlık gösterme açısından yapılması gerekenleri tam olarak
yapmaktadır. Arama faaliyetlerini açısından yapılması gerekenleri
de tam olarak yapmaktadır. Zaten, dünya bunu bildiği için, bugün de
Fransa Cumhurbaşkanı, Yunanistan Cumhurbaşkanı’yla görüşmesinden
sonra bir açıklama yaptı. Bu açıklamasında ‘Türkiye’nin Doğu
Akdeniz’deki varlığı, uluslararası hukuka aykırıdır’ dedi. Buradan
cevap vermiş olalım. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de varlığı,
uluslararası hukukun her maddesine uygundur. Kendilerinin yaptığı
Avrupa Birliği içerisinde hukuksuz bir mahalle dayanışmasıdır. Ama
herkes bunu bilirken CHP’nin bu şekilde değerlendirme yapması son
derece üzücüdür. Şaşırmıyoruz artık” şeklinde konuştu.