Anasayfa /  Politika /  Chp

'Kamu Bankaları, saray düzeninin keyfiyetine kurban ediliyor'

CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selin Sayek Böke, “Kamu Bankaları, saray düzeninin keyfiyetine kurban ediliyor” dedi.

Abone ol
Abone ol 27 Mart 2017 13:17



Genel Başkan Yardımcısı Böke’nin yazılı basın açıklaması şöyle:



Saray düzeninin, ekonominin bütün kurum ve kurallarını yok eden keyfi yaklaşımı, şimdi de kamu bankalarının genel kurullarının, açık yasa hükmüne rağmen, hukuksuz biçimde ertelenmesiyle kendisini gösterdi. Bankalar Kanunu ve Ticaret Yasasına ve bu yasalara dayanan Şirket Ana Sözleşmelerine göre, Mart sonuna kadar yapılması gereken Vakıfbank ve Halkbank Genel Kurulları hükümet eliyle ne hikmetse sessiz sedasız referandum sonrasına ertelendi.



İlk olarak, Olağan Genel Kurulu’nu hesap yılının sonundan başlayarak üç ay içinde, yani 31 Mart’a kadar toplamak zorunda olan Türkiye Vakıflar Bankası Yönetimi, kanunu açıkça yok sayarak Genel Kurulu’nu 4 Mayıs’ta toplama kararı aldı. Hemen ardından, diğer bir halka açık kamu sermayeli banka Halkbank da yine en geç 31 Mart’a kadar toplamak zorunda olduğu Genel Kurulu’nu, Banka Yönetimi’nin 20 Mart tarihli kararıyla 4 Mayıs 2017’e erteledi. Üstelik Saray rejiminin hukuku yok sayma anlayışının devamı olarak, Halkbank ve Vakıfbank yönetimleri, açıkça yasa dışı olan bu erteleme için ortaya bir gerekçe dahi koymadı. Öte yandan Olağan Genel Kurulu’nu ana sözleşmesi gereği yine en geç 31 Mart 2017’de toplaması gereken Ziraat Bankası yönetiminden de, toplantı için yasal sürenin dolmasına sadece 4 iş günü kalmasına rağmen, henüz Genel Kurul tarihine ilişkin bir açıklama gelmiş değil.



Söz konusu bankaların Genel Kurullarında 2016 yılı faaliyet dönemine ait yıllık Faaliyet Raporu, Sayıştay Raporu, Denetim Raporu, Denetçi Raporu, Finansal Tablolar, Kâr-Zarar durumları ilan edilecek, Banka yönetimlerinin ve yöneticilerinin 2016 yılı içinde yaptığı bütün işlemlerin yasalara ve tüzüklere uygun olup olmadığı oylanarak, aklanmaları gerçekleştirilecek. Yönetim ve Denetim Kurulu üyeliklerine atananlar belirlenecek. Dolayısıyla Genel Kurullar, bankaların tüm faaliyetlerinin kamuoyuna detaylı ve saydam biçimde duyurulması, faaliyetlerde bir hukuka aykırılık ve suiistimal olup olmadığının ortaya çıkması, bir sonraki döneme dair kararların alınması için büyük önem taşıyor. Bir başka deyişle, halka açık ve ağırlıklı sermayesi kamu kaynaklı olan bu bankaların Genel Kurullarının keyfi biçimde ertelenmesi demek, millete ait kaynağın kullanıldığı kurumların ve o kurumların alacağı kararların saklanması, kamuoyu denetiminden kaçırılması demek. 



Şimdi Hükümete Soruyoruz:

 




Her bakımdan bankalarımız için önem taşıyan ve 31 Mart’a kadar toplanması kanunen şart olan Genel Kurulları neden referandum sonrasına erteliyorsunuz?


Kamu sermayeli bankalarımızın Genel Kurullarının referandum öncesi yapılmasını neden istemiyorsunuz? Gizli bir gündeminiz mi var?


Türkiye’nin on yıllar içinde dişinden tırnağından arttırarak oluşturduğu ve finansal sistemimizin bel kemiği olan bankalarımız için hangi planlarınız var ki, bu ertelemeleri yapıyorsunuz?


Saray’ın danışmanlarının yöneticisi olduğu ve adına Varlık Fonu dediğiniz İpotek Fonunuz, kamu birikimlerini yabancılara ya da yandaş işadamlarına daha kolay açsın diye, bu bankaların yönetimleriyle, ya da yapılarıyla mı oynayacaksınız? 


Yoksa, bu bankalarımızla ilgili kamuoyundan sakladığınız devir, el koyma, fon oluşturma, hukuki çerçeve değişikliği, birleştirme adı altında yeni operasyonlar mı planlıyorsunuz? Ya da bilmediğimiz ve kimsenin aklına gelmeyen gizli planlarınız mı var?




Veya,

 




Bankalarımızın 2016 faaliyet dönemine ait hesaplarında, Hükümeti ürküten şeyler mi var? Rakamlar çok kötü sonuçlar mı ortaya koyuyor? Yoksa yandaşlara sağlanan kamu kaynaklarını saklayamaz hale mi geldiniz? Bunların referandum öncesi ortaya çıkmasından mı çekiniyorsunuz?





Referandum öncesi bu bankalarla ilgili olarak hangi bilgilerin ortaya çıkmasını istemiyorsunuz?




Hükümet bu soruların cevabını kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Kuralsızlığın, yasaların yok sayılmasının, teamülleri hiçe sayan yönetim anlayışının bedelini koskoca bir ülke, yani 80 milyon, ekonomik istikrarsızlık ve ağır bir çöküşle ödemektedir. Hiç kimsenin, Türkiye gibi bir ülkenin ekonomisini kuralsızlığa mahkum ederek bugünümüzü karartmaya, geleceğimizi ipotek altına almaya hakkı yoktur.



Türkiye’de ekonomik istikrarın önündeki en büyük engel kuralsızlık ve keyfi yönetim üzerine inşa edilmiş olan Fiili Başkanlıktır. 16 Nisan’da toplum Türkiye ekonomisini istikrarsızlaştıran kuralsız ve keyfi yönetim düzenini kalıcı kılmayı öneren anayasa değişikliğini oylayacak. Türkiye 16 Nisan’da, Saray rejiminin keyfiliğine ve kuralsızlığına HAYIR diyecek ve böylece ülkemizin hayırlı geleceğinin ilk adımı da atılmış olacaktır.


Yorumlar