Anasayfa /  Yerel

Varto için endişelendiren deprem açıklaması

Muş Alparslan Üniversitesi (mşü) Öğretim Üyesi Ve Afet Yönetim, Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Dr. İskender Dölek, Marmara Denizi’nde Meydana Gelen Depremi Değerlendirerek, “burada Marmara’da Neden Deprem Olduğundan Ziyade Yapmamız Gereken En Önemli Şey Depreme En Kötü Senaryoları Düşünerek Hazır Olmak. Eğer Hala Endişe Ediyorsak Bunun Bize Öğrettiği Şey Geçen Süreyi Çok İyi Değerlendirmediğimiz Yönündedir.” Dedi.

Abone ol
Abone ol 01 Ekim 2019 11:47

Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Öğretim Üyesi ve Afet Yönetim,
Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Dr. İskender Dölek, 1966 yılında
Varto’da meydana gelen depremde fayın kırılmadığıyla ilgili
bulgular olduğunu söyleyerek, “Fay kırılmamışsa Muş’ta özellikle
Varto’da sürenin dolduğu, buna bağlı olarak da burada riskin
arttığı şeklinde bir yorum yapılabilir” dedi.


Marmara’da meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremi
değerlendiren Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Öğretim Üyesi ve
Afet Yönetim, Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Dr. İskender Dölek,
son günlerde Marmara’da meydana gelen deprem aktivitelerine
insanların neden şaşırdığını anlayamadığını ifade etti. Depremin
beklenen ve kaçınılmaz bir durum olduğunu anlatan Dölek, “Bu sadece
birkaç güne özgü değil. Belki 50 yıl, belki 100 yıl sonra yine
gerçekleşecek bir durum. Burada Marmara’da neden deprem olduğundan
ziyade, yapmamız gereken en önemli şey depreme en kötü senaryoları
düşünerek hazır olmak. Eğer hala endişe ediyorsak, bunun bize
öğrettiği şey geçen süreyi çok iyi değerlendirmediğimiz yönündedir.
Marmara’da deprem olmasının boyutları çok ağır olur. Çünkü Marmara
Bölgesi tek başına Türkiye’de ekonomik rakamların yüzde 50’lik bir
kısmını karşılayan bir yapıya sahip. 1999 depreminden sonra
yaşadığımız 2001 krizinin perde arkasında görünmeyen etkilerinden
bir tanesi Marmara’da yaşanan deprem, ertelenen vergiler olmuş ve
bunlar ciddi anlamda sıkıntılar yaşatmış” dedi.


“Türkiye topraklarının yüzde 90’ından fazlası deprem
bölgesi”


Türkiye’nin yüzde 90’ından fazlasının birinci derece deprem
bölgesinde olduğunu kaydeden Dr. Dölek, “Sadece Marmara Bölgesi
değil, Türkiye topraklarının yüzde 90’ından fazlası birinci
derecede, eski ifadeyle belirtirsek deprem bölgesi. Türkiye’nin çok
az yerinde deprem olma riski düşüktür, ama bunun dışında kalan
topraklarımızın büyük bir bölümünde, özellikle Anadolu’nun büyük
bir bölümü deprem riskinin yüksek olduğu bir yerdir. Bu her an için
özellikle son ivme değerleri hesaplandığı zaman her an deprem
olacakmış gibi. Çünkü burada depremi meydana getiren Arap ve
Avrasya levhaları hareketi devam ediyor. Bu binlerce, milyonlarca
sene boyunca sürecek bir hareket. Bu aktivite devam ettiği sürece
deprem riski ülkemiz için kaçınılmaz” ifadelerini kullandı.


“Muş’la ilgili endişelerimizi de artırıyor”


1966 yılında Varto’da meydana gelen depremin ardından fayın
kırılmadığıyla ilgili bulgulara ulaştıklarına işaret eden Dr.
Dölek, “Muş da birinci derecede Türkiye’de önemli deprem riskinin
yüksek olduğu yerlerden biri. Burada son dönemde yapılan çalışmada
şöyle bir gerçek ortaya çıktı. Bu Muş’la ilgili endişelerimizi de
artırıyor. Özellikle Varto ve çevresinde o bölgede belli bir
derinlikteki fayların kırılma olasılıkları üzerine yaptığımız
çalışmada; Muş, Varto ve Mercimekkale tarafından Karlıova’ya doğru
enerji birikiminin yüksek olduğunu tespit etmiştik. Bunun dışında
1966 Varto depremi olarak bilinen depremle de fayın kırılmadığıyla
ilgili bulgular var. Bu çalışmalar teyit edildiği takdirde fay
kırılmamışsa Muş’ta, özellikle Varto’da sürenin dolduğu, buna bağlı
olarak da burada riskin arttığı şeklinde bir yorum yapılabilir. Bir
an önce Varto ve çevresinde depremle alakalı çalışmaların
desteklenmesi gerekiyor, zeminle ilgili çalışmalara yoğunlaşması
gerekiyor, bina stoklarının gözden geçirilmesi gerekiyor, afet
planlarının revize edilmesi gerekiyor. Bununla alakalı yapılacak
müdahale ve diğer planların hepsinin ciddi anlamda revize edilmesi
gerekmektedir” diye konuştu.


“Deprem bölgelerinde yüksek katlı binalardan kaçınmalıyız”


Çok katlı binalar yerine sağlam zeminde az katlı binaların inşa
edilmesi gerektiğine vuru yapan MŞÜ Öğretim Üyesi Dr. İskender
Dölek, “Genel yapı, genel kanaat şudur; yüksek katlı binaların
esneme özelliği veya deprem şiddetini arttırıcı bir özelliği var.
Özellikle deprem bölgelerinde çok katlı binalar yerine daha az
katlı ve sağlam zeminlerde binaların inşa edilmesi, burada
yapılacak bütün binalarda mühendislik hizmetleri, bilim ne diyorsa
onların dikkate alınarak yapılaşmaya geçilmesi önemlidir. Burada
bilinmeyen bir şey yok. Bilim bunları zaten ortaya koyuyor, gereken
şeyleri söylüyor. O zaman bilimin söylediği, mühendislik biliminin
söylemiş olduğu minvalde deprem riskinin yüksek olduğu yerlerde
buna uygun bir şekilde hareket edilmesi önemlidir” dedi.


“5.8’lik bir depremden sonra hasarlı binaların olması anormal
bir durumdur”


5.8 büyüklüğündeki bir depremin ardından hasarlı binaların
olmasının anormal bir durum olduğuna dikkat çeken Dr. Dölek,
“Özelikle Marmara’da 5.8’lik bir depremden sonra hasarlı binaların
olması anormal bir durumdur. Çünkü deprem mühendisliği içerisinde
6’dan büyük depremlerde ancak binalarda çatlakların olabileceği,
yıkımların olabileceği ifade edilirken, 5.8 şiddetindeki bir
depremde yıkımların meydana gelmesi, binaların oturulacak duruma
gelmeyişi endişe verici bir durum. Bunun içinde kentsel dönüşümle
birlikte yapılması gereken şeylerin hızlandırılması gerekiyor. Afet
yönetimini sadece doğal afet şeklinde değil, bunu aynı zamanda
ekonomik bir problem olarak görüp, ekonomik bir sıkıntı olarak
değerlendirmek lazım. Çünkü afetler çok boyutlu olaylar olarak
dikkate alınması gereken önemli hususlardır” şeklinde konuştu.


Yorumlar