Türkiye-Rusya-İran Üçlü Liderler Zirvesi (2)
Suriye Başlıklı Üçlü Liderler Zirvesi Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ev Sahipliğinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’nde Yapıldı.
Abone olSuriye başlıklı üçlü liderler zirvesi bugün Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin katılımıyla
Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’nde yapıldı.
Liderlerin başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerinin ardından
başlayan Suriye başlıklı zirvenin açılışında konuşan İran İslam
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani, Suriye’nin toprak bütünlüğüne
vurgu yaptıktan sonra Suriye’nin istikrar, güven ve huzurun geri
dönmesi için gerekli zeminin hazırlanması gerektiğini ifade ederek,
“İran, Rusya ve Türkiye olarak bizlerin en önemli gündemi, bu üç
ülkenin Suriye krizinin barışçıl yöntemlerle çözülmesi, terörizm
ile mücadele, Anayasa Komitesinin kurulmasını destekleme,
sığınmacıların geri dönmesi, tutukluların ve kaçırılanların
değişimi, insani yardımların iyileştirilmesi ve ülkenin yeniden
onarımı yolunda gösterdikleri çabaları ve bu yöndeki uluslararası
çabaları değerlendirmektir” açıklamasında bulundu.
İran İslam Cumhuriyetinin, geçmişte olduğu gibi bugün de Suriye
krizinin sadece siyasi yolla çözümlenebileceğine inandığını
söyleyen Ruhani, “Suriye hükümeti ve halkı bu ülkenin kendinde
barındırdığı farklılıkları dikkate alırsa kendi kaderini belirlemek
gibi ağır görevi yerine getirme gücüne sahiptir. İran, Suriye
krizinin başından beri askeri çözüm yolunun çözüm yolunun sonuç
vermeyeceğini vurgulamıştır. Suriye krizinin üzerinden 9 yıl gibi
uzun bir zaman geçerken bazılarının peşinde olduğu yönetimi
değiştirme yaklaşımlarının bu süreçte elde edilen tecrübeler
ışığında artık geçerliliğini yitirdiğine inanıyoruz. Suriye krizi
ve bölgedeki benzer krizler barışçıl yöntemlerle ve o ülkelerin
kendi halkı tarafından çözümlenmelidir” şeklinde konuştu.
Terörizm ile mücadelenin, özellikle DEAŞ, El-Kaide ve onlara
bağlı gruplar Suriye’de tamamen yok olana kadar devam etmesi
gerektiğini söyleyen Ruhani, “Teröristlerin halkı kendileri için
canlı kalkan kullanmak gibi alçakça girişimlerine izin
verilmemelidir. Teröristlerin pençesi altındaki halkın sağlıklı ve
onurlu ve biçimde kurtulması için uygun bir çözüm yolu
bulunmalıdır” ifadelerini kullandı.
Astana sürecindeki ortakların Soçi kentinde İdlib Mutabakatını
imzaladıklarını belirten Ruhani, “biz de teröristlerin bu bölgeden
çıkartılması ve Suriye hükümetinin teröristlerin kontrolündeki
bölgelere tekrar hakim olması için bu mutabakata destek verdik.
Şüphesiz bu mutabakatta Astana sürecinin garantör ülkelerinin asıl
çabalarından ve bu mutabakatın uygulanması hedeflerinden birisi de
İdlib bölgesinde büyük bir insani krizin yaşanmasının önlenmesiydi.
Fakat bu mutabakatın uygulanması planlandığı gibi ilerlemedi. Bu
mutabakat imzalandıktan sonra daha birkaç gün bile geçmemişken
teröristlerin kontrolündeki bölgeler azalmadığı gibi inanılmaz bir
şekilde artış göstermiştir. Bu durum şu gerçeği göstermektedir ki,
teröristlere hiçbir zaman sahadaki koşulları suiistimal etme
fırsatı verilmemelidir. Biz burada şuana kadar katedilen yolu
değerlendirmek ve Suriye halkının her türlü baskı ve dış müdahaleye
maruz kalmadan kendi geleceğini belirlemesine yardımcı olabilecek
önemli kararlar almak amacıyla beşince kez bir araya geliyoruz.
Bizim vurguladığımız ortak temel ilkeler, terörizm ile mücadelenin
bu ocak söndüren belanın kökü kazınıncaya kadar sürdürülmesi,
diyalog ve anlaşma, gerilimin azaltılması, anayasa reformu,
sığınmacıların geri dönmesi, tutukluların değişimi ve Suriye’nin
yeniden onarılmasıdır” açıklamasında bulundu.
Ruhani konuşmasında Adana Mutabakatına da değinerek, “Suriye ve
Türkiye arasında 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatının tekrar
hayata geçirilmesi iki tarafın endişelerini giderecek, acı bir
dönemi sonlandıracak bir başlangıç için uygun bir olgu olabilir.
Astana süreci, Suriye krizi ile ilgili diğer süreçlerin aksine
Suriyeli taraflar arasında ihtilaf çıkartma peşinde olmamıştır. Bu
sürecin temel yaklaşımı her zaman anlaşmazlıkların yapıcı işbirliği
yolu ile çözülmesi, Suriye krizi için barışçıl çözüm bulunması
çabalarına odaklanmıştır. Astana süreci başka süreçlere ve
inisiyatiflere karşı planlanmamıştır. Amerika’nın Suriye
topraklarında gayri meşru olarak askeri güç bulundurması BM üyesi
ve bağımsız bir ülke olan Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve milli
egemenliğini tehlikeye atmıştır. Amerika Başkanı geçen yıl askeri
güçlerini Suriye’den çekeceğini ifade etmişti. Ancak bu sözünün
akıbeti onun diğer sözleri gibi oldu. Zira bu sözler geçmişte
gerçekleşmediği gibi gelecekte de gerçekleşmesi için bir irade
göstermemektedir. Amerikan güçlerinin biran önce bölgeyi terk
etmesi ve Suriye hükümetinin bu ülkenin diğer bölgelerinde olduğu
gibi Fırat’ın doğusu ve kuzeyinde de egemenliğini sağlaması
zaruridir. Siyonist rejim son aylarda Suriye topraklarına saldırını
artırmıştır. Bu rejimin yetkilileri söz konusu saldırıların
sorumluluğunu üstlenmiş ve benzer saldırılarını Irak ve Lübnan’a
taşımıştır. Bu saldırılar bölgede geniş kaos ve çatışma
oluşturabilecek nitelikte, düşmanca, yasa dışı ve provokatif
girişimlerin bariz birer örneğidir. Bölge devletleri ve halkları,
BM kararlarına göre bu tür saldırılara karşı meşru müdafaa hakkına
sahiptir. Maalesef uluslararası kuruluşlar bu tür taciz ve
saldırılara karşı olması gereken tepkiyi göstermemekteler”
dedi.