TEDMEM: “Okul müdürlerinin iletişim becerileri için eğitime ihtiyacı var"
Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM, Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) tarafından 2018 yılında üçüncü kez uygulanan Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketi’nin (TALIS) Türkiye için değerlendirmesini yaptı.
Abone olTürk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM, Ekonomik
Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) tarafından 2018 yılında üçüncü
kez uygulanan Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketi’nin (TALIS)
Türkiye için değerlendirmesini yaptı.
Çeşitli ülkelerde uygulanan eğitim politikalarını ve bu
politikaların okullardaki yansımalarını öğretmen ve okul
müdürlerinin gözünden incelemeyi hedefleyen uluslararası ankete
aralarında Fransa, İngiltere, Kanada, Rusya, Brezilya,
Finlandiya’nın da olduğu 48 ülkeden 240 bin öğretmen ve 13 bin okul
müdürü katıldı. Türkiye’den ise ankete 16 bin öğretmen ve 815 okul
müdürü katıldı. TEDMEM tarafından hazırlanan raporun amacı ise 5
yılda bir düzenlenen anketteki Türkiye verilerini analiz etmek ve
değerlendirmeler yapmak. TALIS 2018 kapsamında Türkiye’de ilkokul
ve lise öğretmenlerinden de veri toplandı ancak bu rapor kapsamında
yalnızca ortaokul öğretmenlerine ilişkin veriler ele alındı. TEDMEM
tarafından yapılan açıklamada, raporda öne çıkan bulgular şu şöyle
sıralandı:
“Disiplin mesaisi
Türkiye’de öğretmenlerin OECD ortalamasına göre sınıfta daha
fazla düzen ve disiplini sağlamaya çabaladıkları görülmektedir.
Öğretmenlerin büyük çoğunluğu sessiz olma, dersi dinleme ve
kurallara uyma konusunda öğrencileri sık sık uyarmak zorunda
kaldıklarını belirtmiştir. Türkiye’de öğretmenlerin sınıf içi
zamanın yaklaşık yüzde 27’sini (60 dakikalık sürenin yaklaşık 16
dakikasını) sınıf içi düzeni sağlamaya ve idari işlere ayırdığını
göstermektedir. Etkili öğretmen-öğrenci iletişimi ve öğretmenlerin
sınıf yönetimi yeterliklerinin artırılması ve okuldaki rehberlik
hizmetlerinin nedensel analizlerinin yapılmasıyla ile mümkün
olabilir. Böylece hem öğretimin niteliği hem de sınıf içi öğretime
ayrılan sürenin artması sağlanabilir.
Türkiye’de öğretmen öğrencisinin problem çözme yöntemini
önemsiyor
Öğrencilerin kritik düşünmesini gerektiren görevler verme, bir
probleme ortak çözüm bulmak için küçük gruplar oluşturma, kesin bir
çözümü olmayan problemler sunma şeklindeki uygulamaları sık sık
veya her zaman kullanan öğretmen oranı Türkiye’de OECD
ortalamasının oldukça gerisinde kalmaktadır. Diğer yandan
Türkiye’de öğrencilerden karmaşık problemleri çözmek için kendi
yöntemlerine karar vermelerini sağlayan öğretmen oranı OECD
ortalamasından yaklaşık yüzde 13 daha fazladır. Türkiye’deki
öğretmenlerin bilişsel etkinleştirme uygulamalarını daha az
kullanması, öğretmenlerin bu alandaki yeterliklerinin daha düşük
olduğunu da göstermez.
Deneyimli öğretmen daha çok öğretiyor
TALIS bulguları, öğretmenlerin deneyimi ve fiili öğretime
ayrılan süre arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Tüm bu bulgular bir araya getirildiğinde deneyimli öğretmenlerin
sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı öğrencilerin yoğun olduğu
okullarda görev yapmasının, fiili öğretim süresinin artışına ve
nispeten öğretimin niteliğinin gelişmesine katkı sağlama
potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir.
Türkiye’de okul müdürleri öğretime daha az zaman
ayırabiliyor
Okul müdürlerinin bir okul yılı içinde çalışma sürelerini
çeşitli faaliyetlere göre kullanma oranları da incelenmiştir. Buna
göre okul müdürleri, özellikle doğu ülkelerinde (Gürcistan, İsrail,
Japonya vs.), öğretim programı ve öğretimle ilgili görevlere
çalışma sürelerinin yüzde 20’sinden fazlasını ayırmaktadır.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Danimarka, Finlandiya,
Hollanda, Norveç, Portekiz, Rusya ve İsveç gibi ülkelerde ise okul
müdürleri çalışma sürelerinin yüzde 15’inden azını bu faaliyetlere
ayırmaktadır. Bu farklılıklar ülkeler arasında değişen görev
tanımları, sorumlulukları ve yönetme biçimleri ile ilgilidir. Okul
müdürlerinin iletişime ayırdığı sürelerin de incelendiği TALIS 2018
bulguları, Türkiye’nin yüzde 35,9 ile bir okul yılı süresince okul
müdürlerinin öğrenciler, veliler, yerel ve bölgesel topluluklar,
işletme ve sanayi ile iletişime ayırdığı süre oranının en fazla
olduğu ülkeler arasında olduğunu göstermektedir. Okul müdürleri bir
yandan çalışma sürelerinin önemli bir kısmını çeşitli aktörlerle
iletişime ayırmakta, bir yandan da özellikle öğrencilerle geçirilen
zamanı yetersiz bulduklarını belirtmektedir. Bu doğrultuda hem
etkili bir okul müdürlüğü, hem de etkili bir öğrenme ve okul
atmosferi için okul müdürlerinin iletişim becerilerini geliştirecek
destek mekanizmaları sağlanabilir. Ayrıca okul sistemi içinde pek
çok görev ve sorumluluğa sahip olan okul müdürlerinin rolü,
sorumlulukları ve çalışma programları yeniden gözden
geçirilmelidir.
En genç öğretmen ve okul müdürleri Türkiye’de
Türkiye, öğretmenlerin ve okul müdürlerinin en genç yaş
ortalamasına sahip olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Öyle ki
Türkiye’de her dört öğretmenden biri 30 yaş ve altında, her üç okul
müdüründen biri ise 40 yaş ve altındadır. Türkiye’nin böylesine
genç ve dinamik bir eğitim kadrosuna sahip olması bir avantaj
olarak görülebilir. Türkiye’de öğretmen nüfusunun görece genç olan
yaş ortalamasıyla paralel olarak deneyim azlığının beraberinde
getirdiği bazı dezavantajlar da mevcuttur. Türkiye’de öğretmenlerin
ortalama öğretmenlik deneyimi süresi yaklaşık 11 yıl, OECD
ülkelerinde ise yaklaşık 17 yıldır. Benzer şekilde Türkiye’de okul
müdürlerinin ortalama öğretmenlik deneyimi süresi yaklaşık 12 yıl
iken, OECD ülkelerinde bu süre yaklaşık 20 yıldır. Genç öğretmen ve
okul müdürü nüfusunun sistemin etkin aktörleri haline dönüşmesi
sürecinde ihtiyaç duyacakları mesleki gelişim ihtiyaçlarının
belirlenmesi ve ilgili eğitimlerin sağlanmasında sistemin ciddi bir
destek mekanizması sağlaması gerekmektedir.
Kadın müdür çok az
OECD ortalamasında kadın öğretmen oranı yüzde 68,3 iken, kadın
okul müdürü oranı yüzde 47’dir. Türkiye’de ise kadın öğretmen ve
kadın okul müdürü oranları arasında önemli bir fark vardır.
Türkiye’de öğretmenlerin yüzde 55,8’i kadınken, okul müdürlerinin
sadece yüzde 7,2’si kadındır. Bu azalmanın kadın öğretmenlerin
tercihleriyle mi yoksa okul müdürü seçim süreçleriyle mi ilgili
olduğunun belirlenmesi önemli görülmektedir.
Mülteci öğrencisi olan öğretmen eğitim istiyor
TALIS 2018 kapsamında sınıflarında belirli oranların üzerinde
özel eğitime gereksinim duyan, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı,
göçmen kökenli, ana dili öğretim dilinden farklı olan veya mülteci
öğrenciler olan öğretmenlerin oranları belirlenmiştir. Söz konusu
oranlar ülkeden ülkeye ciddi değişiklik göstermekle birlikte
Türkiye için öne çıkan bulguların başında öğrencilerinin en az
yüzde 1’inin mülteci olduğu öğretmen oranının yüzde 34 olması
gelmektedir. OECD ortalamasının neredeyse iki katı olan bu oran
öğretmenlerin çok kültürlü ve/veya çok dilli sınıflarda öğretime
yönelik mesleki gelişim ihtiyaçlarında da kendini
göstermektedir.
OECD ülkesinde harcama kalemi personel istihdamı, Türkiye’de
okul binaları
Eğitim sisteminde öncelikli harcama alanlarının belirlenmesinde
politikaların uygulayıcıları olan öğretmenlerin görüşlerinin
alınması oldukça önemlidir. TALIS 2018 kapsamında öğretmenlere
öncelikli harcama alanları hakkındaki görüşleri sorulmuştur. OECD
ortalamasında öğretmenlerin yarısından çoğunun harcama önceliği
olarak gördüğü alanların başında daha çok personel istihdam
edilerek sınıf mevcutlarının azaltılması gelirken Türkiye’deki
öğretmenlerin öncelikli harcama alanı olarak gördüğü alanların
başında okul binalarının ve olanaklarının iyileştirilmesi
gelmektedir. Bunu takip eden alanlar ise öğretmenlere yüksek
nitelikli mesleki gelişim sunulması ve öğretmen maaşlarının
iyileştirilmesidir.
Eğitim fakültesinde görmemişler
Öğretmen eğitimi programları sırasında verilen eğitimlerin
içeriklerine yönelik TALIS 2018 kapsamında yapılan analizler,
Türkiye’de öğretmenlerin en az yüzde 80’inin bu alanların pek
çoğunda eğitim aldığını göstermektedir. Ancak, Türkiye’deki her
dört öğretmenden biri, öğretmen eğitiminin temelini oluşturan
öğretilen konulara yönelik alan eğitimi, öğretilen konulara yönelik
pedagoji eğitimi ve okul deneyimi içeriklerinden en az birini hiç
almadığını ifade etmiştir. Pek çok ülkede bu oranlar meslekte yeni
olan öğretmenler için daha iyimser olsa da Türkiye’de meslekte yeni
olan öğretmenlerin de yaklaşık yüzde 21’i bu alanlarda eğitim
almadığını ifade etmiştir. Türkiye’de son 10 ile 15 yılın öğretmen
eğitimi programlarının ve pedagojik formasyon eğitimi
programlarının içeriği düşünüldüğünde meslekte yeni olan
öğretmenlerin dahi bu alanlarda eğitim almadıklarını belirtmesi
şaşırtıcıdır. Bu durumun öğretmenlerin ilgili soruyu yanlış
yorumlamasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Deneyimsiz öğretmen kırsalda kendini geliştiremiyor
Türkiye, meslekte yeni olan öğretmen oranında ve bu
öğretmenlerin kırsal kesim ile ağırlıklı olarak sosyo-ekonomik
açıdan dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu okullarda çalışma
oranında 48 ülke arasında en yüksek değerlere sahip ülke
konumundadır. Meslekte yeterli deneyime sahip olmayan bu
öğretmenlerin ilk atamalarının daha az zorlayıcı çalışma
koşullarına sahip okullara yapılmasını sağlayacak bir atama ve yer
değiştirme politikası oluşturulabilir. Böylelikle harcadıkları
çabanın önemli bir kısmını kendi yeterliklerini geliştirmeye
ayırabileceklerdir. Bu durum aynı zamanda deneyimli öğretmenlerin
dezavantajlı okullarda çalışmaya teşvik edilmesini
gerektirdiğinden, bu okullarda okuyan öğrencilerin daha nitelikli
eğitime erişmesine de hizmet edecektir. Türkiye’de neredeyse her üç
öğretmenden birinin deneyim süresi 5 yıl ve altında olup, bu
öğretmenlerin önemli bir kısmı kırsal bölgelerde yer alan ve/veya
dezavantajlı okullarda görev yapmaktadır.
Usta çırak ilişkisi yok
Türkiye’de öğretmenlerin çoğu (yüzde 75,8) mesleğe ilk
atandıkları okulda mesleğe uyum etkinliklerine katıldıklarını
bildirmiştir. Bu oran OECD ortalamasından (yüzde 58,1) yüksek
olmasına rağmen, mentorluk programı aracılığı ile mesleki gelişimi
desteklenen meslekte yeni öğretmenlerin oranı pek çok ülkeye
kıyasla Türkiye’de daha düşüktür. Öyle ki Türkiye’de meslekte yeni
öğretmenlerin sadece yüzde 15’i daha deneyimli bir öğretmen
tarafından kendisine mentorluk yapıldığını ifade etmiştir.
Türkiye’de mentorluk programının geliştirilebilmesi için mentorluk
yapabilecek deneyimli öğretmenler belirlenerek, bu öğretmenlerin
ders yüklerinin azaltılması, karşılığında belirli bir ücret
sunulması veya kariyer ilerleme basamağı olarak sistemin
yapılandırılması gibi teşvik mekanizmalarının oluşturulması
gereklidir. Böylelikle meslekte yeni olan öğretmenlerin mesleki
gelişimleri desteklenebilir, deneyimli öğretmenler için ise bu
etkinliklerde yer almada bir motivasyon kaynağı
oluşturulabilir.
Mesleki gelişim alanları belirlenmeli
Öğretmenlerin ihtiyaç duyduklarını belirttikleri sürekli mesleki
gelişim etkinlikleri incelendiğinde ise öğretmenlerin en çok tercih
ettiği alanlar farklı kültürlerden ve/veya ülkelerden insanlarla
iletişim ve çok kültürlü ve/veya çok dilli sınıflarda öğretim
olarak belirlenmiştir. Çok kültürlü ve/veya çok dilli sınıflarda
öğretimle ilgili SMG etkinliklerine ihtiyaç duyduğunu belirten
öğretmenlerin oranı 2008 yılında yüzde 14,5 iken, 2018 yılında
yüzde 22,2 olmuştur. Öğretmenlerin yeterliklerinin geliştirilmesi
göçmen öğrenciler dahil örgün eğitim kapsamında bulunan tüm
öğrencilerin nitelikli eğitime erişme hakkının güvence altına
alınabilmesi için bir ön koşuldur."
"Mentorluk uygulaması yetersiz"
TEDMEM Direktörü Emin Karip, TALIS 2018 raporuna dayalı yapılan
analizler ve değerlendirmelerin öğretmenlerin gözünden öğretmenlik
mesleğinin ve eğitim öğretimin nasıl görüldüğüne dair çarpıcı
bulgular ortaya koyduğunu belirterek şunları söyledi:
“Öğretmenlerin yaklaşık yüzde 56’sı kadın ama okul müdürlerinin
sadece yüzde 7’si kadın. Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin
meslekte ortalama deneyim süresi OECD ortalamasından çok daha az.
Okul müdürlerinin okullarında ortalama yöneticilik kıdemi sadece
3.2 yıl. Ancak mesleğinin henüz başlangıç safhasında olan
öğretmenlere ve yöneticilere sağlanan mesleki gelişim desteği ve
özellikle de mentorluk uygulaması yetersiz. Öğretmenler meslekte
yeni, sınıfta disiplini sağlamak çok fazla zamanlarını alıyor ve
onların önceliği bina ve okul ortamının iyileştirilmesi. Diğer
yandan eğitim öğretim süreçlerinde problem çözme beceri ve
yeterliklerinin geliştirilmesinde de sorun var diyor öğretmenler.
Onların öğrencilerin problem çözme becerilerini kazanmada en sık
kullandıklarını belirttikleri yöntem öğrencilerden karmaşık
problemleri çözmek için kendi yöntemlerine karar vermelerini
istemek. Grup çalışmaları yaptırmak, düşünme ve problem çözme
becerilerini geliştirmeye uygun problemler sunmak gibi
etkinliklerin kullanımı OECD ülkeleri ortalamasının gerisinde
kalıyor. TALIS 2018 raporu öğretmenlerin ve okul müdürlerinin
gözünden bir durum tespiti sunarken, eğitim öğretimin
geliştirilmesi için de önemli ipuçları sağlamaktadır.”