Psikoterapi ile kilo verme
Yozgat Şehir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Ve Psikoterapist Dr. Nihan Coşkun,
Abone olYozgat Şehir Hastanesine başvuran obezite hastaları için kilo
vermeye yönelik bilişsel davranışçı grup psikoterapisi
düzenleniyor.
Yozgat Şehir Hastanesinde obezite tedavisi için sunulan
seçenekler arasında bilişsel davranışçı grup terapisi yöntemiyle
kilo verme programı da yer alıyor. Psikiyatri Uzmanı ve
Psikoterapist Dr. Nihan Coşkun, obezitenin birçok hastalığı da
beraberinde getiren önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirterek,
“Bu sağlık sorunları arasında astım, hipertansiyon, diyabet, kalp
damar sorunları, kardiyolojik hastalıklar, uyku apnesi, bazı kanser
türleri, felç, karaciğer yağlanması yer alabiliyor” dedi.
Obezitenin gelişiminde sosyal, davranışsal, kültürel,
fizyolojik, genetik ve metabolik etkenlerin rol aldığını belirten
Dr. Coşkun, giderek artan obezite sorununun medikal çözümünde
multidisipliner yaklaşımların önemine dikkati çekti. Dr. Coşkun,
tedavi için diyet, egzersiz, davranış değişikliği tedavisi, tıbbi
tedavi, farmakolojik ve cerrahi tedavi gibi yaklaşımların hastanın
durumuna göre belirlendiğini belirterek, şunları söyledi:
“Obezitenin nedeni ve sonuçları birden fazla tıp disiplinini
ilgilendirmektedir. Bu nedenle bu konu ile ilgilenirken ilk aşamada
obeziteye neden olabilecek tıbbi hastalık ya da ilaç tedavisinin
var olup olmadığını tespit etmek ve bunu elden geldiğince kontrol
altına almak çok önemlidir.”
Psikoterapinin obezite tedavisine katkısı
Psikoterapinin obezite tedavisine katkısına değinen Dr. Coşkun,
“Obeziteye neden olan sebepler arasında kilo almaya yönelik
davranışlarımız ve bu davranışlarımızın altında yatan işlevsel
olmayan düşünce tarzımız yatmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi
ile kişinin kilo vermesini engelleyen ve kilo verdikten sonra
kilosunu korumasına engel olan düşünce ve davranışlarını tespit
edip, bunların daha işlevsel ve sağlıklı olanlarıyla
değiştirilmelerini sağlamak amaçlanmaktadır” şeklinde
konuştu.
Dr. Coşkun, “Bu hastalara haftada bir kez seans süresi ortalama
50-60 dakikalık 8 seans terapi uygulanmaktadır. 8 seansın sonunda 1
ay, 3 ay ve 6 aylık kontrol seanslar uygulanmaktadır. Seanslara
psikiyatri uzmanı, psikolog ve beslenme uzmanı da katılmaktadır.
Psikoterapi ile kilo verme programına katılmak için herhangi bir
ruhsal hastalığınız olması gerekmez” dedi.
Dr. Coşkun, programın amacının kilo almaya neden olan ve vermeyi
zorlaştıran düşünce ve davranışları farkedebilmek ve bunları daha
gerçekçi, işlevsel ve uygun olanları ile değiştirmek olduğunu
söyledi. Dr. Coşkun, “Bu bir beceri edinme programıdır ve hedef 8
haftalık terapi sonucunda verilen kilo değil, hayat boyu kilo
vermenizi kolaylaştıracak becerilerde ustalaşmanızı sağlamaktır”
diye konuştu.
"Önce gerçekte bunu neden istediğinizi bulmalı ve her gün
kendinize hatırlatmalısınız"
Psikiyatri Uzmanı ve Psikoterapist Dr. Nihan Coşkun, programda
öncelikle “Neden kilo vermek istiyorsunuz?’’ sorusuna yanıt
aradıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Kilo vermek istiyorsanız önce gerçekte aslında bunu neden
istediğinizi bulmalı, kendinize itiraf etmeli ve her gün kendinize
hatırlatmalısınız. Bunu yapmak kolay değil. Yine kilo vermeye
yönelik psikoterapide üzerinde çalışacağımız konulardan biri de bu
motivasyonu en iyi nasıl bulacağınız ve sürdürebileceğiniz
konusunda olacak. Kilo vermek için belli bir zaman dilimi için
belli bir hedefiniz olduğunda hızlı, etkin, sporsuz, kısa sürede
etki eden diyet programları başlıklarını takip etmeniz çok
muhtemeldir. Bununla birlikte kalıcı ve sağlıklı şekilde kilo
verebilmek için bir beslenme uzmanından yardım alarak sağlıklı ve
açlık içermeyen ve en önemlisi yaşam boyu uygulamaya devam
edebileceğiniz, sürdürülebilir bir program
oluşturmalısınız.”
Duygusal yeme problemi konusunda Dr. Coşkun, “Duygusal yeme
problemi dediğimiz stres anlarında öfke, kaygı, üzüntü gibi
duyguların varlığında bu duyguları azaltmak ya da ortadan kaldırmak
için yaptığımız yeme davranışıdır. Bu sıklıkla oldukça hızlı
gelişir ki zaten işlevi de budur. Üzerinde daha fazla durmaya
tahammül edemeyeceğimiz duyguları yiyeceğin verdiği haz ile ortadan
kaldırırız. Hatta bazen bu yeme hazdan yoksun bile olabilir. O
durumda yemenin işlevi hazza yakınlaşmak değil, rahatsızlık verici
duygu dalgalarından kendimizi geçici bir süre için de olsa
uzaklaştırmaya çalışmaktır.Bu kısa vadede işe yarayabilir. Sorun şu
ki bazen yediklerimizin içeriği ve miktarı kontrolümüzden çıkar ve
yemekle işimiz bittiğinde gördüğümüz şeyin asıl sorunun olduğu gibi
durduğu ve üzerine midemizdeki hazımsızlık, bulantı hissi, bazen de
özgüven azlığına bile neden olabilen suçluluk, pişmanlık
düşünceleri ve hatta kendimizi iradesiz etiketi yapıştırmamız olur.
Yani yemek acının yerine geçen bir haz olabildiği gibi, acıyı
geçici bir süre hissetmemizi sağlayan bir dikkat dağıtıcı işlevi
görebilir. Her durumda da yeriz ve acı azalır ve beynimiz bir
sonraki sefer acı içinde olduğunda yeme davranışına daha büyük
istek duyar ve yeme isteği de böylece artar. Olumsuz bir duyguyla
baş etmek için yeme davranışını kullandığımız her seferinde bu
alışkanlığımız güçlenir ve kendimizi zorlayıcı duygularla baş etmek
için kullanabileceğimiz alternatif yöntemleri keşfetmek ve
uygulamaktan mahrum bırakmış oluruz. Duygusal yemenin önüne
geçmenin bir adımı da stresle baş etme ve sorun çözme tekniklerinin
kullanımıdır. Bir diğer seçenek ise yeme isteğinin ardında yatan
sıkıntılı duygu ve düşüncelerle kalabilmek ve yakından
inceleyebilmek için beceriler geliştirmektir” dedi.
"Farkına vararak yeme egzersizleri programın bir
parçası"
Beslenme düzenini korumaya yönelik becerileri de açıklayan Dr.
Coşkun, “Yemek sıklıkla kutlama ile eşdeğerdir. Mutlu olduğumuzda
yeriz. Doğum günlerinde, bayramlarda, düğünlerde, altın günlerinde
yemek yeriz. Mutlulukla bu kadar eşleşmiş bir etkinliği ayırmak
kolay değildir ancak bu durumlarda elimizden geldiği kadar beslenme
programına sadık kalmak ama yine de keyifli günün tadını çıkarmak
mümkündür. Programın konularından bir tanesi de bu günlerde
beslenme düzenimizi korumaya yönelik beceriler geliştirmeye yönelik
olacaktır. Uyaran kontrolü ile kastettiğimiz şey ‘farkında’ olmadan
diyetimizi bozduğumuz durumları önceden öngörüp, bu durumlar için
öncesinde eylem planı oluşturmak için beceri kazanmaktır. Hızlı,
başka işlerle uğraşırken ve farkına varmadan yemek de kilo vermenin
önündeki engellerden bir tanesidir. Yeme hızımız ne kadar artarsa
beynimiz doyma sinyali alana kadar geçen zamandaki yediğimiz miktar
da o kadar artacaktır. Bu nedenle farkına vararak yeme egzersizleri
de programın bir parçası olacaktır” şeklinde konuştu.
Yeme davranışının öncesinde insanların aklından geçen bazı
düşüncelerin insanları harekete geçireceğini anlatan Dr. Coşkun,
“Örneğin, ‘Çok zor bir gün geçirdim, bunu yemek hakkım.’ ‘Yemezsem
ayıp olur, çok kırılır’, ‘Yemezsem çöpe gider’, ‘Umrumda değil,
zaten yesem de yemesem de kilo alıyorum’, ‘Battı balık yan gider,
bir kere diyeti bozdum.’ Terapinin amaçlarından biri de bu
düşüncelerin farkına varmayı kolaylaştırmak ve daha işe yarar
alternatif düşünceler geliştirmeye yardımcı olmaktır. Obezite
tedavisinde kilo vermeye yönelik bilişsel davranışçı grup
psikoterapisi uygulaması olan ilk ve tek Şehir Hastanesi olarak bu
programdan en iyi şekilde faydalanabilmeniz bizim için çok önemli.
Bu nedenle bazı önerilerimiz olacak. Bu tedaviden uzun vadede en
iyi şekilde yararlanabilmeniz için seanslara düzenli ve zamanında
katılmanız, not tutmanız, hafta arasında verilen ödevler için zaman
ve emek harcamanız gerekmektedir. Öğrendiğiniz her bir beceriyi ne
kadar sık tekrar ederseniz alacağınız sonuçlar da o kadar yüz
güldürücü olacaktır. Programa başvurmak için endokrinoloji ve
psikiyatri polikliniklerinden muayene sırası alarak muayenede bu
talebinizi doktorunuza bildirmeniz yeterli olacaktır. Sonrasında ön
değerlendirme için yönlendirilecek, yeme alışkanlıklarınızı daha
iyi anlamamız için bir takım formlar doldurduktan sonra kaydınızı
gerçekleştirebileceksiniz. Gruplar yeterli katılımcı sayısına
ulaştığında ise grubun yeri ve saati konusunda
bilgilendirileceksiniz” açıklamalarında bulundu.