Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen: Blok zinciri bu coğrafyanın ürünü olabilir
İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Coşkun Küçüközmen, blockchain teknolojisinin “üzerinde yaşadığımız ve bize çok da yabancı olmayan bir coğrafyanın ürünü olabileceğini” söyledi.
Abone olKüresel gelişmelerin de etkisiyle dünya gündeminde
oldukça yer edinen blokchain (blok zinciri) teknolojisi ve kripto
para birimleri konularında DHA’nın sorularını yanıtlayan Prof.
Küçüközmen, blok zinciri teknolojisinin yaklaşık 2,500 yıl öncesine
dayanabileceğini vurguladı.
Küçüközmen toplumun sürekli olarak bilgisayar ve
cep telefonu gibi teknolojilerle bir arada olmasının, “bir şeyleri
daha iyi yapmak, iyileştirmek ve nihai ürün her ne ise onu daha az
maliyetle daha kaliteli ve hızlı bir şekilde yapmak ve neticede
kazancımızı artırmak” hedefinde olduğunu belirtirken, “Ancak bunu
yaparken yüzde 99’umuzun karşı karşıya olduğu bir gerçek var: Bunu
sadece bize sağlanan alan ve sınırlar içinde, yani kapsamını bile
kısmen bilip çok küçük bir kısmını kullandığımız yazılımlar
aracılığıyla yapıyoruz” dedi.
Prof. Küçüközmen, günümüzde teknoloji firmaları için en kıymetli
madenin veri olduğuna dikkat çekerken, asıl meselenin elde edilen
verilerden sonuç çıkarmak kadar veriyi oluşturan süreçleri de
analiz etmek olduğunun altını çizdi.
Verinin anlaşılabilir ve anlamlı bir şekilde görselleştirilmesinin
büyük önem arz ettiğini vurgulayan Prof. Küçüközmen, blok zinciri
teknolojisi ve kripto para birimlerinin güçlü bir şekilde gündemde
yer edinmesiyle ilgili, şöyle konuştu:
“Benim yanıtım bu sürecin itici gücünün para ve Bitcoin olduğu
yönünde. Bir şeye para demek için üç temel şart öğretildi
kitaplarda, biz de aynılarını öğrettik öğrencilerimize: Hesap
birimi olma, ödeme aracı olma ve değer saklama aracı
olma.
"Buna bir de son zamanlarda politika aracı olma özelliği eklendi.
Eski paralar değerini yapıldıkları madenden alırken zaman içinde bu
değer parayı çıkaranın değerine doğru yakınsamaya başladı ve Fiat
Currency yani 'itibari para' denilen noktada durdu.
"Bu noktada paranın değeri sadece ekonomiye olan inanç ve itibara
bağlandı. Paranın maliyeti ve satın alma gücü arasındaki fark
devletin kasasına gelir olarak girer ve devletin vergiler dışında
en ciddi gelir kaynağıdır.”
“Blok zinciri bize çok da yabancı olmayan bir coğrafyanın ürünü”
Blok zinciri teknolojisinin nasıl doğmuş
olabileceğiyle ilgili sorulan soruya ise, bu teknolojinin çok
yabancı olmayan bir coğrafyanın ürünü olabileceğine dikkat çekti ve
ekledi:
“Eski çağda bankacılığı anlatan bir kitabı okurken İstanbul
Arkeoloji Müzeleri Çiviyazılı Belgeler Uzmanı Fatma Yıldız
Hanımefendi’nin bir çalışmasına atıfta bulunan bir bilgi ve yer
alan bir kelime beni heyecanlandırdı.
"Çalışma 1989 yılında bir Sanat Dergisi’nde basılmış ve yazının
başlığı 'Bankacılığa Atılan İlk Adım'. Yer Mezopotamya ve tabii ki
akla ilk gelen Sümerler oluyor, Sümerler diyince de çivi yazılı
belgeler.
"Yazar burada Kaneş-Karum’da (Karum: Asurca Liman/rıhtım) Asurlu
tüccarın karumlardaki merkez bürosuna 'bit-karim' adı verilmekte
olduğunu söylüyor.
"Bit-karim, tüm organizasyonun düzenli işleyişinden sorumlu olduğu
gibi tüm vergilerin toplandığı bir merkez durumunda. Bir ticaret
odası gibi çalışan kurum aynı zamanda tüccarlar arası ihtilafları
çözmede bir hakem gibi işlev üstlenmekte.
"Diğer yandan kayıt, depolama ve emanete bırakma işlemleri de bu
bürolarda yapılmakta. Bit-karim aynı zamanda Asurlu tüccarlar
arasındaki havale ve para gönderme işini de yaparak bir tür banka
görevini üstlenmiş.
"Ancak borç alacak ilişkisi ve bunun kayda geçirilmesi çok önemli
hatta ilk Blockchain işlemi desek çok mu abartmış oluruz? Evet,
borç alacak ilişkisini kayda geçirmek için borçlunun tırnak baskısı
ve 9 tanığın isimleri ile saygın biri olarak katibin ismi tablete
basılıyordu.
"Çoğu birkaç tanıklı olan ve borçlunun ve alacaklının mühürleri
bulunan bu kontratların hiçbiri basit hesap pusulası ya da tutanak
defteri niteliğinde değildi. Hepsi, her iki taraftan gelecek
anlaşmazlığa ve itiraza karşı hukuken geçerli belgeler olarak
arşive saklanmaktaydı."
Bitcoin ve blok zinciri teknolojisini tarihiyle ilgili
Küçüközmen, “ACM Magazine Aralık/2017 sayısında Bitcoin’in akademik
soyağacını ifade eden çalışmada ise bu işin temelini David Chaum’un
1983 ve 1988 yıllarındaki çalışmasına atıfta bulunularak dijital
kimlik, dijital şifreleme ve dijital imza ile işlemlerin nasıl
yapılacağının önemini vurguluyor. Makale akademisyenlerin kuşkucu
bakış açısı nedeniyle piyasada olup biteni anlamakta geç kaldığını,
en azından Satoshi Nakamoto’nun 2008 yılında internet üzerinden
yayınladığı makale ile Bitcoin üzerine yapılan akademik çalışmalar
arasındaki birkaç yıllık sürenin bile bunu teyit ettiğini söylüyor"
dedi.
Sözlerine devam ederken, icadın ihtiyaçtan doğduğunu vurgulayan
Küçüközmen, aracı firmaları blok zinciri teknolojisi ve Bitcoin
hakkında uyarırken, “Satoshi Nakamoto 2008 yılında bizi
tanıştırdığı makalesinde şunu söylüyor: ‘İhtiyaç duyulan şey; güven
yerine şifreleme kanıtı üzerine kurulu, iki tarafın birbiri ile
doğrudan bağlantılı olduğu elektronik bir ödeme sistemidir. Bu
sistem, ağa dahil olan dürüst düğümlerin işlemci gücünün, ortak
çalışan saldırgan düğümlerin işlemci gücünden fazlalığı oranında
güvenlidir’. Yani Nakamoto’nun makalesi, tüm aracılara ve
aracılıktan para kazananlara 2008 yılında yapılan ve çok ama çok
fazla ciddiye alınması gereken bir uyarı. Sizin yaptığınız işi
artık bir sistem yapacak ve ister yasa ile isterse piyasa
hükümranlığı neticesinde kazandığınız güç ve para tahmin
etmediğiniz kadar hızla ve kısa bir süre içinde elinizden gidecek”
dedi.
“En büyük risk anlamadan bu işe girmek”
Kripto para birimleri yatırımı yapmanın blok zinciri teknolojisini anlamaktan geçtiğini vurgulayan Küçüközmen, “Bitcoin’in üzerinde gezindiği bu blok zincir sürecini anlamak da sizi zengin edebilir, en azından gelecekteki kayıplarınızın önüne geçebilir. Ancak bu kârlı süreç çok ciddi yatırım risklerini de içeriyor. En büyük risk anlamadan bu işe girmek. Para ve zaman kaybetme ihtimaliniz yüzde 99. Bu süreci anlamak için başlangıç seviyesinde dahi olsa teknoloji okuryazarı olmak, internet dünyasının her gün yenileri eklenen terimlerine aşina olmak ve bunları dağarcığa ekleyerek bu dili konuşamasanız bile anlayabilecek seviyede olmanız gerekiyor” dedi.
“Blokchain ayak sesleri ufukta beliriyor”
Blok zinciri teknolojisinin yatıırm amaçları dışında kurum ve firmaları nasıl etkileyebileceği hakkında düşüncelerini dile getiren Küçüközmen, “Şirketler, özellikle bankalar teknolojiyi kopyalamada ve uygulamada çok başarılı. Ancak mobil ödeme sistemlerindeki gelişimin hızı ile Blockchain ayak sesleri ile ufukta beliren devre dışı kalma ihtimali birçok bankayı harekete geçirmiş durumda. JP Morgan Bankası’nın CEO’su Jamie Dimon Bitcoin için “iğrenç bir sahtekârlık” dedikten kısa bir süre sonra bu sözü söylediğine pişman olduğunu dile getirdi. Bu yankı bile Bitcoin değerini ciddi oranda aşağı/yukarı oynatmaya yetti” diye ekledi.