PAÜ’nün 4 projesi birden TÜBİTAK tarafından destek aldı
Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyeleri Tarafından Çalişmalari Sürdürülen 4 Proje, 2019 Yılı Birinci Döneminde Tübitak Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ardeb) Tarafından Destek Aldı.
Abone olPamukkale Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından çalışmaları
sürdürülen 4 proje, 2019 yılı birinci döneminde TÜBİTAK Araştırma
Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) tarafından destek
aldı.
TÜBİTAK’ın prestijli proje desteklerinden biri olan ARDEP 1001
Programı 2019 Yılı I. Dönemi sonuçları açıklandı. Bu program
kapsamında sunulan 2.226 proje önerisinden yapılan bilimsel
değerlendirme sonucunda 271 proje önerisinin desteklenmesine karar
verilirken, desteklenen projelerden 4’ü Pamukkale Üniversitesi’ne
ait oldu.
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dâhili Tıp Bilimleri Tıbbi
Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Akça’nın
“miR-3179’un Küçük Hücre Dışı Akciğer Kanseri İnvazyon ve
Metastazını Düzenleyici Rolünün in vitro ve in vivo Olarak
Saptanması” başlıklı projesi, Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ak’ın “Azobenzen İçeren Elektro-aktif
ve Foto-aktif Molekül ve Polimerler” konulu projesi, Mühendislik
Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Mehmet Cihat Alçiçek’in “İnegöl Havzası’nın Stratigrafisi ve
Tektono-Sedimanter Gelişimi” isimli projesi ve Mühendislik
Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can
Berk Kalaycı’nın “Sürdürülebilir Şehir Lojistiği için Etkin
Rotalama Algoritmalarının Geliştirilmesi” adlı projesi TÜBİTAK
ARDEB tarafından desteklenen projeler arasında yer aldı. Pamukkale
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dâhili Tıp Bilimleri Tıbbi Genetik
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Pamukkale Üniversitesi Kanser
Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hakan Akça,
yürütücüsü olduğu proje hakkında şunları dile getirdi; “Akciğer
kanseri, kanser ilişkili ölümler arasında dünyada ilk sıralarda
gelmektedir. Akciğer kanseri hastalarının yaklaşık yüzde 90’ı
sonunda metastazdan dolayı yaşamını yitirmektedir. İnvazyon,
metastazın ilk ve en tehlikeli adımıdır. İnvazyon mekanizmalarının
anlaşılması kanserle mücadelede en önemli adımlardan biri olabilir.
Bunun için, bu mekanizmadaki her bir parçanın bilinmesi önem arz
etmektedir. Son zamanlarda yayınladığımız çalışmalarda AKT/NF-kB
yolağının küçük hücre dışı akciğer kanserinde (KHDAK) sürekli aktif
olduğunu ve hücresel invazyonu uyardığını gösterdik. Hücresel
proseslerdeki önemli rollerinin keşfinden sonra miRNA’ların,
kanserinde dâhil olduğu çoğu hastalığın önceden tanısı ve
ilerlemesinde büyük rolleri olduğu anlaşılmıştır. Önceki projemizde
(112S636) miR-3179’un KHDAK invazyonunu regüle ettiğini ve bu miRNA
ekspresyonunun NF-kB tarafından düzenlendiğini başarı ile göstermiş
bulunmaktayız. Fakat miR-3179’un bu proseste hangi
mekanizmayı/mekanizmaları kullandığı henüz bilinmemektedir. Bu
sebeple, bu proje önerisinde biz, miR-3179’un hedef gen(ler)ini in
vitro modelde bulmayı amaçladık. miR-3179’un kalıcı olarak
transfekte edildiği H1299 ve A549 hücreleri ile miR-3179’un kalıcı
olarak inhibe edildiği H1975 ve II-18 hücrelerinin invazyon
yeteneğindeki değişiklik invazyon chamber yöntemiyle, metastaz
yeteneğindeki değişiklik xenograft modeli (orthotopik model) ile
tespit edilecektir. Metastaz tanısı almış ve almamış KHDAK
hastalarının parafine gömülü dokularından miR-3179 ve hedef
gen(ler)inin ekspresyonları qRT-PCR yöntemi ile analiz edilecektir.
Böylece bu proje önerisi ile miR-3179’un KHDAK invazyon ve
metastazındaki düzenleyici rolünün moleküler mekanizmalarının
anlaşılmasını ve bu miRNA’nın KHDAK metastazında biyobelirteç
olarak kullanılma potansiyelini aydınlatmayı
hedeflemekteyiz.”
“Azobenzen İçeren Elektro-aktif ve Foto-aktif Molekül ve
Polimerler”
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ak, proje yürütücüsü olduğu çalışma
hakkında verdiği bilgilerde şunları aktardı: “Nanoteknolojinin
gelişmesi ile birlikte ısı, ışık gibi dış etkilere molekül
düzeyinde cevap verebilen moleküler anahtarların (molecular
switches) uygulama alanları hayal gücümüzle sınırlı hale gelmiştir.
Proje kapsamında ışıkla optik, elektriksel, mekanik, şekil
değişikliği gibi birçok özelliklerin tersinir olarak
değiştirilebildiği foto-aktif molekül ve polimerler üretilecektir.
Moleküler düzeyde güneş enerjisini depolayabilen yüksek verimli
termal enerji depolama cihazlarının tasarımı yapılacaktır. Bunun
yanında elde edilecek foto-aktif moleküllere holografik litografi
tekniği ile kontrollü ışın girişim deseni uygulanarak (SRG-Surface
Relief Grating) üç-boyutlu veri depolama, holografik optik
elemanların tasarımı, dalga kılavuz filtresi, süper hidrofobik
yüzey oluşumu, biyomedikal uygulamalar, optogenetik farmakoloji
gibi birçok alanda kullanılabilecek nano boyutta desenlenmiş
malzemeler üretilecektir.”
“İnegöl Havzası’nın Stratigrafisi ve Tektono-Sedimanter Gelişimi
(KB Anadolu)”
Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Mehmet Cihat Alçiçek’in yürütücüsü olduğu proje hakkında
verdiği bilgiler çerçevesinde şunları kaydetti: “Bölgesel olarak
Paratetis paleocoğrafyası içinde yer alan Anadolu yarımadasının
oluşumunun ardından gelişen karasal havzalardaki iklimsel süreçler
başlıca linyit, bor, trona, manyezit ve huntit gibi zenginliklerin
oluşmasına neden olmuştur. Projede KB Anadolu karasal havzaların
gelişimini denetleyen iklimsel, tektonik ve jeotermal döngülerin
etkileşimi ile oluşan havzaların jeolojik evrimlerinin anlaşılması
ile birlikte yaşamsal döngüler ve ekonomik üretim için yönlendirici
sonuçlar elde edilecektir.”
“Sürdürülebilir Şehir Lojistiği için Etkin Rotalama
Algoritmalarının Geliştirilmesi”
Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Can Berk Kalaycı’nın yürüttüğü proje hakkında verdiği
bilgilerde şunları kaydetti: “Yüzyılı aşkın süredir artan fosil
yakıt kullanımları dünyada çevresel ve sosyoekonomik birçok sorun
ortaya çıkarmıştır. Atmosfere salınan karbondioksitin azaltılması
gerekmekte ve fosil yakıt teknolojilerinin yerini sürdürülebilir
teknolojilere bırakması büyük önem arz etmektedir. Sürdürülebilir
şehir lojistiği, şehir içinde yük araçlarından kaynaklanan
problemleri gidermek için çevre dostu araçlar kullanılarak iki
kademeli lojistik faaliyetlerin planlanması, sürdürülmesi ve
iyileştirilmesidir. Büyüyen şehirlerin lojistik operasyonlarının
planlanmasında, enerji israfı, gürültü/kirlilik gibi olumsuz
çevresel etkiler ya da trafik sıkışıklığı gibi sorunlar nedeniyle
ortaya çıkan şehir lojistiği kavramında amaç düşük maliyet/emisyon
ile sosyal yaşamdaki ve ulaştırmadaki verimliliği arttırma ve bu
verimliliğin sürdürülebilir kılınmasıdır. Şehir lojistiğinin güncel
uygulamalarında, merkez depolardan şehrin çevresindeki uydulara
daha büyük araçlarla; uydu depolardan müşterilere ise daha küçük ve
çevre dostu araçlar ile dağıtım yapılmaya başlanmıştır. Trafiğe
kapalı alanlarda ve pratikte birçok tersine lojistik örneği bulunan
dağıtım ağı optimizasyonu uygulamaları sürdürülebilir şehir
lojistiğinde öne çıkmaktadır. Artan çevresel/ekonomik kaygılar ve
devletlerin fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması yönünde
aldığı kararlar, elektrikli motor ve batarya teknolojisi alanında
yapılan araştırma/geliştirme çalışmalarının da hızlanmasını
sağlamıştır. Bu nedenle, elektrikli araçların rotalanması
probleminde doğrusal ve doğrusal olmayan şarj süresi ile tam ve
parçalı şarj varsayımları üzerine odaklanılmıştır. Her biri farklı
özelliklere sahip müşteriler ile şarj istasyonları ve elektrikli
araçlardan oluşan bir filonun dağıtım ağının optimize edilmesi bu
proje ile hedeflenmektedir. Ele alınan sürdürülebilir şehir
lojistiği konusunda yürütülecek çalışmaların uygulama alanları ile
ilişkili olarak operasyonel faaliyetlerin bilimsel yaklaşımla daha
etkin planlanması hem ekonomik hem de sosyal anlamda fayda
sağlayacaktır.”