Anasayfa /  Yaşam

MHP Milletvekili MYK Üyesi Prof. Dr. Sefer Aycan: “Bir kadın cinayeti bile çoktur”

Mhp Milletvekili Prof. Dr. Sefer Aycan, “her Yıl Bin Kadar Kadın Cinayeti Kayıtlara Girmektedir. Bir Kadın Cinayeti Bile Çoktur” Dedi.

Abone ol
Abone ol 22 Ekim 2019 13:54

MHP Milletvekili MYK Üyesi Prof. Dr. Sefer Aycan, kadın
cinayetlerinin maalesef ülkemizde çok ciddi bir sorun olduğunu
belirterek, “Her yıl bin kadar kadın cinayeti kayıtlara
girmektedir. Bir kadın cinayeti bile çoktur” dedi.


Kadın cinayeti bir kadının, kadın olmasından dolayı öldürülmesi
olarak tanımlanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Sefer Aycan,
“Kadının öldürülmesinin temeli nedir sorusuna, bunun temeli, nedeni
olmaz diyorum. Bir kadının öldürülmesinin bir nedeni olamaz. Ama
şunu biliyoruz, her yıl işlenen kadın cinayetlerinin yüzde 50-60
eski eş, sevgili, erkek kardeş tarafından işleniyor. Yani kadın ile
erkek arasındaki kavgalar, çatışmalar olduğunu biliyor ve
görüyoruz” diye konuştu.


Erkeklerin saldırgan yetiştirildiğini dile getiren Prof. Dr.
Sefer Aycan, “Dövmeyi, kırıp dökmeyi erkeklik sayan bir yanlış
anlayışımız olduğu gerçek. Ama toplumsal sorunlar, yaşanan
tahammülsüzlük, saldırganlık dürtüleri, nezaketsizlik, hoşgörülü
olmamak, kendi sorununu kendi çözme anlayışımız, toplumsal
şartlamalar hepsinin etkisi vardır” dedi.


Prof. Dr. Sefer Aycan, sürekli nafaka ödemesinin kadın iş gücünü
nasıl etkilediği sorusuna ise, “Yoksulluk nafakası almanın şartı:
Bir işte çalışmamak, yani geliri olmamak ve başka birisiyle
evlenmemektir. Medeni Kanun böyle hükmediyor. Yani boşanmış bir
kadın nafaka almaya devam etmesi için çalışmaması ya da kayıt dışı
çalışması gerekir. Her ikisi de çalışma hayatındaki kadının
varlığını azaltacak bir durumdur. Verilen mesaj, kadın nafaka almak
istiyorsa çalışmayacak ve evde oturacak demektedir. Ya da
usulsüzlük yapacaktır” şeklinde cevap verdi.


Tüm kadınların okumasını, meslek sahibi olmasını, gelirinin
olmasını, kimseye muhtaç olmaması gerektiğini kaydeden Prof. Dr.
Sefer Aycan, “Hiçbir kadın yoksul duruma düşmesin ve yoksulluk
nafakası alma ihtiyacı içinde olmasın.


Sosyal devlet ilkesi gereği devlet herkese sahip çıkmalıdır.
Boşanmış kadına, gelir sıkıntısı çeken kadına da sahip çıkmalıdır.
Eski eş, kadın için eski eştir. Bir kadını kavga ettiği, artık
yabancı olmuş eski eşine muhtaç etmemeli, kadının eski eşine bağlı
olmadan onuruyla yaşaması sağlanmalıdır. İşsiz ve boşanmış kadın
her vatandaş gibi istihdam edilmelidir. Fakat gelir sıkıntısı çeken
boşanmış kadın kimseye muhtaç olmasın, onuruyla yaşasın diye
geçimini sağlayacak kadar aylık verilebilir. Bu da devlete yük
olmadan, oluşturulacak fon üzerinden sağlanabilir.


Boşanmış erkekler ne olursa olsun eski eşlerine hiçbir şekilde
şiddet uygulamamalıdır. Tartışmaları bile yanlışken, öfke kontrolü
sağlanmadığı durumda ortaya çıkacaklar çok vahim sonuçlara neden
olmaktadır. Nafaka konusunda hukuki mücadele etmek gerekir.
Bilindiği gibi yoksulluk nafakası ödemesi kusurlu olan tarafın
ödediği bir durumdur. Bu nedenle evli erkeklerin boşanma öncesinde
kusurlu duruma da düşmemelerini öneririm. Aksi halde yoksulluk
nafakası ödemek zorunda kalacaklardır. Bu yüzden de eski eşi bir
kadınla tartışması, kavga etmesi, daha kötüsü şiddet uygulaması
kabul edilemez bir durumdur.


Nafakasının ölçüsünü hakim, ödeme yükümlüsünün gelirine göre
belirlemektedir. Tartışılabilir, nafaka miktarına itiraz
edilebilir.


Esas tartışma konusu nafaka ödeme süresidir. Medeni kanun mağdur
durumda olanın, geliri olmayan kişinin “süresiz nafaka isteme
hakkı” olduğunu belirtmekte, hakimler de genellikle süresiz nafaka
ödenmesine hükmetmektedir. Daha önce, medeni kanunumuzda bir yıl
süre ile nafaka ödenmesine hükmedilmekteydi. Şimdi hakim süresiz
nafaka ödemeye hükmedebilmektedir. Tartışma konusu da budur. Ne
kadar süreli olsun? Bu sistem diğer tüm ülkelerde farkı
sürelerdedir. Avrupa ülkelerinde nafaka sürelerinin ölçütü
genellikle evlilik süreleriyle bağlantılı olmaktadır. Bizde
uygulanan süresiz nafaka soru işareti oluşturmaktadır. Kişi
ödeyemez ise ne yapacağız, bunları tartışmak ve düzenlememiz
gerekmektedir” şeklinde konuştu.


Yoksulluk nafakası farklı ülkelerde farklı uygulandığını
belirten Prof. Dr. Sefer Aycan, “Bazı ülkelerde yoksulluk nafakası
hiç yok, bazılarında ise belli sürelerde veya evlilik süresine göre
değişmektedir. İslam hukukunda ise yoksulluk nafakası uygulaması
yoktur. İslam hukukunda boşanma halinde erkeğin kadına ödediği
günümüzde tazminata benzer bir yaklaşımdır. Maddi ve/veya manevi
tazminat olarak kabul edilecek bu ödemeden başka düzenli olarak bir
ödeme yapılanmamıştır.


Sürekli yoksulluk nafakası çocuklar için ayrı bir konudur.
Çocuğa ödenen nafaka başkadır, konuda bu değildir. Bu nedenle
kadının aldığı yoksulluk nafakasının çocuk üzerinde doğrudan etkisi
yoktur. Ama annesi ile babası arasındaki yoksulluk nafakası
yüzünden olan kavga dolaylı olarak çocuğun psikolojisine olumsuz
etki yapacaktır. Çocuk arada kalacak veya bir şekilde taraf
olacaktır. Bu da ilişkilerini ve psikolojisini etkileyecektir.


Nafaka dışında elbette boşanmanın kendisi de başlı başına
sorundur. Boşanma anlaşmalı olsa da sorundur, ortada çocuk varsa
daha çok sorundur. Boşanma anlaşmalı değil, hatta kavgalı ise çok
büyük sorundur. Her konuda bitmeyen, bitmeyecek sorunlara sebep
olacaktır. Herkes, her çift ayrı kültürdür. Bu nedenle boşanmanın
kuralları, hukuku olur, olmalıdır. Her boşanma, her boşanma davası
ayrıdır, ayrı gerekçeleri ve ayrı sonuçları vardır. Bu nedenle
kararları her davaya göre değerlendirmek gerekir” dedi.


Yorumlar