“Mangal alışkanlığı mide kanserini tetikliyor”
Prof. Dr. Gökhan Akbulut, "etin Özellikle Ateş Ve Alevle, Aşırı Dumana Maruz Kalması, Yanarak Kömürleşmesi Yapısını Değiştiriyor. Bu Da Yemek Borusu Ve Mide Kanseri Riskini Artırıyor" Dedi.
Abone olProf. Dr. Gökhan Akbulut, Kurban Bayramı’nın vazgeçilmezi
mangalın sık kullanımına ilişkin uyardı: "Etin özellikle ateş ve
alevle, aşırı dumana maruz kalması, yanarak kömürleşmesi yapısını
değiştiriyor. Bu da yemek borusu ve mide kanseri riskini
artırıyor."
Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Genel Cerrah Prof. Dr.
Gökhan Akbulut, yüksek ateş ve dumana maruz kalan yiyeceklerin
aşırı tüketilmemesi tavsiyesinde bulundu. Akbulut, yaptığı yazılı
açıklamada, yüksek ateşe maruz bırakılan etin ve salamura
alışkanlığının yemek borusu ile mide kanseri riskini arttığına
dikkati çekti. Kanserin genellikle sessiz seyrettiğini belirten
Akbulut “Ancak kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizlik, kansızlık gibi
belirtilerle kendini gösterebilir. Yemek borusu ve midenin üst
kısmına ait tümörlerde ise yutma güçlüğü, katı gıdaların takılması,
şişkinlik, karın ağrısı olabilir. Bazen kalın bağırsak tümörlerinde
de büyük abdestte kan görülmesi, dışkı karakterinde, şeklinde
değişiklik olabilir” bilgisini verdi.
"Alev etin yapısını değiştiriyor"
Akbulut, yemek borusu kanserlerinin genellikle buzdolabının
olmadığı, kullanılmadığı uzak doğu ülkelerinde görüldüğüne işaret
ederek “Gıdaları saklamak için özellikle balıkları tütsüleyerek
yani duman ve is altında kurutuyorlar. Bazen, gıdalar aşırı
tuzlanarak ya da salamura yapılarak saklanıyor. Böylece bir mevsim
tuttukları balıkları bu şekilde saklayarak yıl boyu tüketiyorlar.
Bu tür saklama yöntemlerinde besini bozmayacak kadar bakteri
çoğalıyor ve bu bakteriler nitrit dediğimiz kanserojen maddeler
üretiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bu tür gıdaları çocukluk çağından itibaren tüketmenin yemek
borusu ve mide kanserlerine neden olduğunu belirten Akbulut “Bir
kez bu tür gıdalar tüketmek elbette buna sebep olmaz. Kanser
oluşumunda daha müzmin bir süreçten, alışkanlıklardan söz etmek
daha uygun olur. Aynı şekilde mangal yaparak et tüketmek, gıdaların
özellikle ateş ve alev, aşırı dumana maruz kalması, yanarak
kömürleşmesi gıdaların yapılarını değiştiriyor. Bu tür gıdaları
sürekli tüketmek de bir risk faktörü olarak değerlendirilmeli”
dedi.
Akbulut, sigara, tandır fırınları, asfalt, mangal, aşırı hava
kirliliği gibi kişinin sürekli dumana maruz kalmasının sadece
akciğer kanseri değil, sindirim sistemi, üriner sistem kanserleri
içinde risk faktörü olduğuna dikkati çekti.
“Kabızlığa neden oluyor”
Salamura gıdalar, yani aşırı tuz içeren ve asidik-bazik
kimyasallara maruz bırakılan gıdalardan uzak durulması gerektiğini
vurgulayan Akbulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu gıdaları çok
miktarlarda ve sürekli tüketmek sindirim sisteminde tahrişe neden
olur. Bu tür gıdaları aşırıya kaçmadan tüketmek gerekiyor. Bu tür
gıdaların tüketilmeden önce iyice yıkanması üzerindeki tuz ve
kimyasalların azalmasını sağlar. Bir diğer önemli konu bu gıdaların
içinde bozulmaya neden olmayacak kadar bakteri ürer ve bu
bakteriler nitrit, nitrat türevleri üretebilirler. Bunlarda
kanserojendir. Yüksek kalorili, yağdan zengin, posası az gıdalar
tüketmek ve bunun sebep olduğu şişmanlık, hareketsizlik bütün
kanserler için önemli bir risk faktörüdür. Özellikle kabızlığa
neden olan bu durum kalın bağırsağın besinlerle alınan kanser yapan
maddelere daha uzun süre maruz kalmasına neden olur.”
“Yiyecekleri kömürleştirmeyin”
Akbulut, en ideal pişirme ve saklama yöntemlerine ilişkin
“Yiyecekleri taze tüketmeli, iyice yıkamalı ve yapılarını
bozmayacak şekilde pişirmeliyiz. Özellikle mangal yaparken etleri
kömürleştirmeyecek şekilde pişirmek gerekir. Yiyecekleri çok
tuzlamadan, fazla kimyasallara maruz bırakmadan saklamak ya da
pişirmek en uygunu. Saklama yöntemleri içinde en uygunu buzdolabı
ama yine de gıdaların taze tüketilmesi gerekiyor. Uzun süre
buzdolabında saklanan gıdalar da yavaş yavaş bozulur. Bir gıdayı
dondurduktan sonra buzlarını çözdüğümüzde tekrar dondurmak gıdanın
yapısının bozulmasına neden olur. Dolayısıyla taze tüketmek, iyi
yıkamak, yeterince pişirmek en uygun yöntem” dedi.
Akbulut, kanser geliştikten sonra temel tedavinin cerrahi
olduğuna dikkati çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Disiplinler
arası ortak bir çalışma gerekir. Bu bir takım çalışmasıdır. Bu
takımın içinde, gastroenterolog, onkolog, radyasyon onkoloğu,
radyolog, girişimsel radyolog, diyetisyen, psikolog, sosyal hizmet
uzmanı bulunmalı. Bazen ameliyattan önce ve sonra ışın tedavisi ve
ilaç tedavisi (kemoterapi) gerekebilir. Hastanın ameliyat öncesi ve
sonrası diyetisyen gözetiminde beslenme desteği ve psikolojik
destek alması gerekebilir.”