HPV virüsü çiftleri tehdit ediyor
Doç.dr. Aydın Köşüş Ve Doç.dr. Nermin Köşüş, Hpv Virüsünün Çiftleri Tehdit Ettiğini Söyledi.
Abone olDoç.Dr. Aydın Köşüş ve Doç.Dr. Nermin Köşüş, HPV virüsünün
çiftleri tehdit ettiğini söyledi.
Doç.Dr. Aydın Köşüş, “Human Papilloma Virüs (HPV) cinsel yolla
bulaşan en yaygın enfeksiyonlardan biridir. HPV; kadın ve erkek
genital organları, anüs, ağız, boğaz ve diğer mukozal bölgeleri
tutarak, bu bölgelerde kansere neden olabilmektedir. Özellikle
rahim ağzı kanserlerinin neredeyse tümünde (yüzde 99,7) HPV DNA
tespit edilmektedir. Tüm dünyada cinsel yönden aktif kadınların
yüzde 50’sinden fazlası yaşamları sırasında HPV ile infekte
olurlar. Yüzde 90’ ı kendiliğinden gerilerken, yüzde 10’luk hasta
grubunda rahim ağzı kanseri yada öncü lezyonları gelişebilir. Bu
gelişim hemen olmayıp hastanın bağışıklık durumuna göre 5-15 yıl
arasında gelişebilir. HPV saptanan hastaların yaklaşık yüzde
80’inde 2 yıl içinde belirtiler ortadan kalkar. HPV enfeksiyonu her
yaş grubunda görülebilir. Ancak gençlerde daha sık gözlenmektedir.
Ortalama görülme yaşı 52 olmakla birlikte 35-39 ve 60-64 yaşlarında
daha yüksek oranlarda görülebilmektedir. Sosyokültürel ve ekonomik
düzey açısından düşük seviyedeki insanlar, sigara içenler, doğum
kontrol hapı kullanalar, cinsel yolla bulaşan hastalıkları olanlar,
birden çok partneri olanlar, riskli cinsel partneri olanlar HPV
enfeksiyonu açısından riskli grupları oluşturmaktadır. En önemli
risk faktörlerinden bir tanesi de smear dediğimiz rahim ağzı
taraması yaptırmamaktır. Gelişmiş ülkelerde kadınların yüzde 85’i
en az bir kez smear testi yaptırırken maalesef bu oran az gelişmiş
ülkelerde sadece yüzde 5’tir. Rahim ağzı kanseri tüm dünya
kadınları arasında meme ve rahim içi kanserinden sonra görülen en
sık 3. kanser türüdür. HPV rahim ağzı kanserlerinin neredeyse
tamamında en önemli nedendir. 15-49 yaş arasındaki her 4 kişiden
3’ünün hayatının herhangi bir döneminde HPV enfeksiyonu geçirdiği
bildirilmiştir. Amerika’da bugüne kadar 20 milyon HPV vakası
tanımlanmış olup bu sayıya her yıl bir milyon yeni hasta
eklenmektedir. 250 bin kadın her yıl rahim ağzı kanseri nedeniyle
hayatını kaybetmektedir. Human Papilloma Virüsler (HPV) sık
görülen, belirti vermeyen ve oldukça bulaşıcı virüslerdir. Dünya
sağlık örgütü verilerine göre yaklaşık her 10 kişiden 1’inde HPV
vardır. Bir kadının 50 yaşına kadar HPV enfeksiyonuna yakalanma
riski yüzde 80’dir. HPV, rahim ağzı kanserlerinin yaklaşık yüzde
100’ünden, anüs kanserlerin yüzde 80-90’ından, vajen kanserlerin
yüzde 60’ından ve penis kanseri olgularının yüzde 30-40’ından
sorumludur. Bu veriler göz önüne alındığında, HPV’nin önemli bir
halk sağlığı sorunu olduğu ortaya çıkar. Bugüne kadar enfeksiyona
neden olan 120’den fazla HPV tipi tanımlanmıştır. Bu tiplerden
özellikle 16 ve 18 serviks kanseri gelişimi açısından en riskli HPV
tipleridir. Kanser yapıcı etkisi yüksek olan HPV tiplerinden 16 ve
18 rahim ağrı kanseri öncüsü lezyonlarının yüzde 52’sinden ve rahim
ağrı kanserlerinin ise yüzde 77’sinden sorumlu iken, HPV 6 ve 11
ise genital siğillerin yüzde 90’ından sorumludur. HPV özellikle çok
sayıda cinsel eşi olan (veya öncesinde olmuş olan) bireyler ve bu
bireylerin eşlerinde yaygındır. Ortak kullanılan havuzlardan,
havlulardan yada klozetlerden de bulaşabileceği söylenmekle beraber
henüz kesin olarak ispatlanamamıştır. HPV enfeksiyonları son derece
bulaşıcı olduğu için bulaşmayı önlemede özellikle tek eşlilik önem
taşımaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta her iki eşinde
tek eşli olması gerektiğidir. Cinsel ilişki sırasında kondom
kullanılması riski azaltır” dedi.
Günümüzde HPV virüsünün bulaşmasını engellemeye yönelik aşıların
geliştirildiğini ifade eden Doç.Dr. Nermin Köşüş, “Bu aşılar
özellikle birliktelik başlamamış olan 9 yaşından sonraki kız
çocuklarına önerilmektedir. Yurt dışında pek çok ülkede rutin
aşılama takvimine eklenmiştir. HPV’ye bağlı enfeksiyonun görülme
ihtimali yüzde 90 oranında azalmıştır. Ülkemizde ise sağlık
bakanlığının bu konu ile ilgili çalışmaları devam etmektedir.
İleride ülkemizde de aşı takvimine eklenmesi ümit edilmektedir. Tip
6, 11, 16 ve 18 suşlarını içeren (quadrivalan) aşılar yanında tip
16 ve 18 suşlarını içeren (bivalan) aşılarda mevcuttur. Günümüzde 9
tip HPV virüsünü içeren yeni bir aşı geliştirilmiş olup yurt
dışında kullanıma girmiştir. Ülkemizde henüz bulunmamaktadır.
Çapraz reaksiyonla pek çok virüse karşı koruma sağladığı
belirtilmektedir. Aşıların koruyuculuğu yüzde 90’ın üzerindedir.
Rahim ağzı kanseri virüsü bulaşan kişilerde her zaman bir bulguya
rastlamak mümkün değildir. Bazı hastalarda genital bölgede siğil
dediğimiz parmaksı çıkıntılar oluşabilir. Ancak bunlara neden olan
tipler daha çok HPV 6 ve 11 tipleridir. Bu virüsler rahim ağzı
kanseri nedeni değildir. Rahim ağzı kanseri virüslerinin tespiti,
rahim ağzından alınan sürüntü örneğinin DNA testleri ile
incelenmesi sonucunda konur. Yine aynı sürüntünün patolojik olarak
incelenmesi sonucunda virüsün yaptığı hücresel değişiklikler de
gözlemlenebilir. Bundan dolayı 20 yaşından büyük kadınlarda smear
testi, 30 yaşından büyüklerde ise smear testine ilave olarak HPV
testi yaptırmaları önerilir” diye konuştu.
Dr. Köşüş, HPV virüsüne bağlı testlerde anormallik tespit edilen
hastalarda ileri değerlendirme yapmanın gerekli olduğunu
belirterek, “Ciddi anormallik olmayanlarda sadece rahim ağzı
taraması takip yapılabilirken, orta veya ileri derecede anormallik
olanlarda kolposkopi dediğimiz kameralı aletler yardımıyla rahim
ağzının değerlendirilmesi yapılır. İşlem esnasında gerekli olan
hastalarda biyopsiler yapılır. Çıkan sonuçlara göre hastaların
takipleri yapılır. Bu takipler sırasında anormal alanların
çıkarılması yada yakılması yöntemleri daha sık kullanılırken bazı
hastalarda, özellikle yaşı ileri olan veya çocuk sayısını
tamamlamış hastalarda rahim alma operasyonu tercih edilebilir.
Operasyon sonrasında dahi bu hastaların belli bir süre takibi
gereklidir. HPV virüsüne bağlı siğil gelişen hastalarda tedavide
geç kalmamak ve siğillerin aşırı çoğalmasına fırsat vermemek
gerekir. Aksi halde tedavisi daha da zorlaşacaktır. Genital siğil
gelişenlerde değişik ilaçlarla tedavi uygulanabilir. Bu ilaçlar
siğilleri kimyasal ektileri ile yakarak yok etmektedir. Az siğili
olanlarda ayaktan tedavide kullanabileceğimiz bir tercihtir. Ancak
sağlam mukozaya mümkün olduğunda değdirmemek önemlidir. Yaygın
olanlarda ise daha çok yakma yada dondurma yöntemleri tercih
edilir. Çok yaygın olanlarda cerrahi eksizyon yaparak siğil olan
cildin tamamen çıkarılması gerekebilir. Laser tedavisi de yakma
işleminde kullanılabilmektedir. Rahim ağzının kanser öncüsü
lezyonlarda ise daha çok yakma, dondurma veya cerrahi eksizyon
dediğimiz rahim koruyucu tedaviler ön planda iken, rahim ağzı
kanseri gelişenlerde klasik kanser cerrahisi uygulanması
gerekmektedir” açıklamalarında bulundu.