Emre Akbaba: "Gönlümde her zaman Galatasaray vardı"
Emre Akbaba, "Galatasaray'da oynamak ise hayalden çok daha ötesiydi ve bugün buradayım" diyerek samimi açıklamalarda bulundu. İşte Sarı-kırmızılı futbolcunun Galatasaray Dergisi'ne yaptığı samimi açıklamaların tamamı...
Abone olGalatasaray'ın yeni transferi Emre Akbaba'nın açıklamaları,
Galatasaray Dergisi'nin bu ayki sayısında yer aldı. Futbola
başladığı ilk zamanları anlatan Akbaba, "Ben kendimi bildim bileli,
çocukluğumdan bu yana futbolu çok seviyorum, hastasıyım. Her zaman
sokakta olsun, okulda olsun her yerde futbol oynadım ve en sevdiğim
aktivite futboldu. Sokaklarda başladım ama 7 yaşındayken
arkadaşlarım kulüplere gitmeye başladılar ve beni de davet ettiler.
Onlarla beraber daha sonra kulübe gitmeye başladım" şeklinde
konuştu.
Sarı-kırmızılı futbolcunun Galatasaray Dergisi'ne yaptığı
açıklamaların tamamı şöyle;
"Fransa'da birkaç kulüp beni denemeye çağırmıştı. 13-14 yaşındaydım
galiba Le Havre'ye gitmiştim. Oradayken "senin boyun çok kısa,
gelişmelisin" demişlerdi. Daha sonra 17-18 yaşında Fransa ikinci
liginde profesyonel değil amatör olarak oynamaya başladım. Amatör
bir kulüpteydim. Fransa'da altyapı takımları liglerde
oynayabiliyor. Ben de Fransa ikinci liginde profesyonel olmadığım
halde forma giymeye başladım. Daha sonra birkaç kulüpten teklif
geldi. Denenmeye çağrıldım ama tercih edilmedim. Aslında o dönemde
Fransa'da profesyonel bir takıma denenmeye gitmek bile ister
istemez iyi bir oyuncu olduğunuzu size hissettirir. Bu şekilde
olunca pes etmiyorsunuz ve hedeflerinizi yükseltmeye başlıyorsunuz.
Evet, tercih edilememek hayal kırıklığı olabilir ama çağrılmak aynı
zamanda umut verdi."
"FRANSIZLARDAN 2-3 KAT İYİ OLMALIYDIK"
Fransa'da denenmek için gittiği kulüplerde seçilmek için
Fransızlardan 2-3 kat daha iyi oynaması gerektiğini belirten Emre
Akbaba, "Orada doğdum ve ister istemez orası da eviniz gibi oluyor.
Bizim oturduğumuz yerde çok göçmen yaşıyordu. Çok ciddi bir sıkıntı
yaşamadık fakat Fransızlar bazen yabancı olduğumuzu hissettirdi.
Fransız kulüplerinde denenmeye gitmeden önce diğer denenmeye gelen
oyuncular bana Fransızlardan 2-3 kat daha iyi oynamam gerektiğini
söylerlerdi. Çünkü aynı seviyede olduğumda Fransızların
seçileceğini biliyorduk. Kamil (Kabay) Hoca beni Alanyaspor'a
çağırmıştı. O zamanlar 17-18 yaşlarındaydım. Abimle beraber
denenmeye gitmiştik. Kamil Hoca beni beğendi ama abimi takımda
tutmayacağını söylemişti. Bu yüzden benim için yalnız kalmak zor
oldu. Hocayla konuştum ve Fransa'da 2'nci Ligi'nde bir sene daha
oynamamın ve bu süre sonunda geri dönmemin faydalı olacağını
söyledim. O sene de Kamil Hoca ayrıldı takımdan. Bir sene sonra
Fransa'da yine aynı turnuvada bu sefer Antalyaspor'un altyapı
sorumlusu izlemeye geldi. Yine beğendiler futbolumu ve aynı
sıralarda Kamil Hoca da Antalyaspor'un A2 takımı başına geçmişti.
Bu sefer Antalyaspor için denenmeye çağrıldım. Türkiye'ye ikinci
gelişimde; yani Antalya'ya geldiğimde ilk olarak sabah antrenmanına
çıktım. Akşam çift kale maç vardı. Orada sadece ben yokum...
Denenmeye 1-2 hafta önce gelen ve orada antrenman yapan gençler
vardı. Fakat benim denenme sürem çok uzun olmadı. İkinci günün
sonunda benimle sözleşme imzaladılar" ifadelerine yer verdi.
"TEK YÖNLÜ OYNAMAYI SEVMİYORUM"
Tek yönlü oynamayı sevmediğini belirten genç orta saha oyuncusu,
"İlk başlarda forvet pozisyonunda oynuyordum. U15'te 10 numara
pozisyonunda oynamaya başladım. U19'da ön liberoya geçtim.
Türkiye'ye geldiğimde de A2 takımında ön libero oynadım. Genelde
oynadığım takımlarda en çok koşan oyuncu oluyorum. Takıma hem
ofansif hem defansif olarak yardım etmek istiyorum. Yani
bahsettiğiniz tipte bir 10 numara değilim. Sadece tek yönlü
oynamayı sevmiyorum" diye konuştu.
"YÜZDE YÜZÜMÜ VERMEK İÇİN ÇALIŞTIM"
Kiralık gideceğini ilk öğrendiğinde şaşırdığını belirten Emre
Akbaba, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Tabii ki futbolcu oynadıkça
kendini geliştiriyor. O yüzden kiralık gitmeye hiç soğuk bakmadım.
Antalyaspor'dayken Samet Hoca ile kampa katılmıştım. Hazırlık
maçında da bayağı bir şans bulmuştum. Ondan sonra beni kiralık
vereceklerini söylediler. O kadar oynadıktan sonra kiralık olarak
gideceğimi duyduğumda biraz şaşırmıştım ama sonuçta kadro çok
kalabalıktı. Ben de tabii ki oynamak istiyordum ve PTT 1. Lig ilk
tercihim oldu. O sene 38 maç oynadım, 15 gol atıp 12 asist yaptım.
Hem takımıma katkı yaptım hem ilk şampiyonluğumu yaşamış oldum.
Benim için güzel bir deneyimdi. Bir alt lige gidince ister istemez
kafanızda 'benim hemen oynamam lazım' düşüncesi oluyor. Aklımda hep
alt ligde kendimi gösteremezsem üst ligde hiç şans bulamam
düşüncesi vardı. Hiçbir zaman 'ben kiralığım, kendimi sakınayım'
gibi bir düşüncem olmadı. Hep yüzde yüzümü vermek için elimden
geleni yaptım."
"SUSİÇ BANA ÇOK GÜVENİYORDU"
Birlikte çalışma fırsatı bulduğu hocalardan da söz eden
Galatasaraylı futbolcu, "Samet (Aybaba) Hoca ve Mehmet (Özdilek)
Hoca ile sadece kamp dönemi geçirebildim. Saffet (Susiç) Hoca ile
daha çok çalışma imkânı buldum. Hocamız bana özgüven aşıladı ve
takımın birinci kaptanlığını verdi. Genç yaşta önemli bir görev.
Bana çok güveniyordu. Benim bir maçı alabileceğimi düşünüyordu
hoca. Ben de her zaman onun bana güvenini boşa çıkarmamak için daha
çok çabaladım" dedi.
"KENDİMİ VEREREK ÇALIŞIYORUM"
Her zaman çok çalıştığını belirten Akbaba, "Kaptan olmak gerçekten
sorumluluğunuzu arttırıyor. Sadece kendinizi değil sahadaki herkesi
düşünmeniz gerekiyor. Maçın öncesinde, maçın içinde ve maçın
sonrasında kaptansınız. Farklı bir sorumluluk ama iyi tarafı da
var. Ciddi anlamda özgüveninizi arttırabiliyor. Farklı bir şey mi
yaptım mı bilmiyorum ama çok çalıştım. Antrenmanlarda her zaman
kendimi vererek çalışıyorum, hiçbir zaman "dinleneyim ya da az
çalışayım" demedim. Belki de her antrenman üstüne koya koya bu
noktaya geldim. Bir de mental olarak güçlü olmak lazım. Çünkü her
zaman zor günler yaşayabilme ihtimaliniz var ve hayat her zaman iyi
gitmez. Önemli olan o zor günlerde bir şeyler yapabilmenizdir"
açıklamasında bulundu.
"AVRUPA ŞAMPİYONASI'NA KATILIRIZ"
Milli takımda oynamanın hedefleri arasında yer aldığını belirten
Emre Akbaba, "Tabii ki milli takım hep hedeflerim arasındaydı. İyi
performans göstererek milli takıma katılmayı amaçlıyordum.
Alındığımda çok mutlu oldum. Beni ilk davet eden Fatih Hoca
olmuştu. Lucescu zamanında forma şansı buldum ve ilk maçımda da gol
attım, hatta ilk topa dokunuşumda. Şimdi hedefim milli takımda
kalıcı olmak. Önümüzde eleme maçları var, yavaş yavaş oynayıp milli
takıma katkı sağlamayı sürdüreceğim. Genç bir kadro kuruluyor,
hocamız bunun hazırlığını yapıyor. İnanıyorum ki bu genç oyuncu
topluluğu arasında iyi bir uyum yakalarsak, çok rahat bir şekilde
Avrupa Şampiyonası'na katılırız" ifadelerine yer verdi.
"FUTBOLCU OLACAĞIM DİYORDUM"
Okul yıllarında da her zaman futbolcu olmak istediğini söyleyen
oyuncu, "Okuldayken öğretmenlerimiz hangi mesleği seçmek
istiyorsunuz diye sorarlardı, ben hep "futbolcu olacağım" diye
yazardım. Bunu görünce öğretmenlerim ''Futbolculuk bir meslek
değildir'' demişlerdi, böyle olunca da ben "elektrik mühendisi"
yazmaya başladım. Aslında nasıl bir meslek olduğuna dair hiçbir
fikrim yoktu" dedi.
"GÖNLÜMDE HER ZAMAN GALATASARAY VARDI"
Sarı-kırmızılı takıma transferiyle ilgili de konuşan Akbaba,
"Sonuçta serbest bir oyuncu değildim, bonservisim kulüpteydi. Eski
kulübümün bazı beklentileri vardı fakat ben onlara Galatasaray'a
gitmek istediğimi ilettim. Onlar da bana başka kulüplerle
anlaştıklarını ifade ettiler. Hatta geçen sezon arasında başlamıştı
teklifler. Evet, sonuçta profesyonel oyuncuyuz ama sevdiğimiz bir
takım var. Bu görüşmeler yaşanırken Alanyaspor antrenmanlarına
devam ediyordum. Gönlümde her zaman Galatasaray vardı. 'Siz başka
bir takımla anlaşmış olabilirsiniz ama ben istemiyorum' dedim.
Ertesi gün beni tekrar kulübe çağırdılar ikna etmek için, onlar da
kendi açılarından haklı olabilirler, fakat sonuç değişmedi. Sonuçta
bir karar vermem gerekiyordu. Aileme de danıştım. Ama herkes benim
gibi düşünüyordu. Babam olsun, eşim olsun, tüm ailem Galatasaray'a
gitmemi istemişti" şeklinde konuştu.
''GALATASARAY'IN ÇOCUĞU EMRE AKBABA'' SLOGANI
Taraftarların kendisine sevgi göstermesinin çok hoşuna gittiğini ve
onlardan biri olduğunu vurgulayan Akbaba, "Taraftarın bana bu
şekilde sevgi göstermesi adaptasyon sürecimi çok kısalttı. Aslında
ben de onlardan biriyim. Ben de o tribünlere çıktım. Sonuçta
kendimi bu camiaya ait hissediyorum ve taraftarlarımız da bana bu
konuda destek sağlıyorlar. Burada olduğum için o kadar mutluyum ki,
anlatabilmem çok kolay değil. Taraftarımıza çok teşekkür ederim.
Onları mahcup etmemek için her şeyi yapacağım" dedi.
"HAYALİM ALİ SAMİ YEN'DE MAÇ İZLEMEKTİ"
Hayalinin Ali Sami Yen Stadı'nda maç izlemek olduğunu belirten 25
yaşındaki futbolcu, izleyemediği için üzgün olduğunu belirtti.
Akbaba, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim ilk hayalim Ali Sami
Yen'de maç izlemekti. Ali Sami Yen Stadı yıkıldı ve orada maç
izleyemedim. Türk Telekom Stadı'nda maç izlemek istedim ve o
hayalime ulaştım. Sosyal medyada çıkan fotoğrafı çektirdiğimde
Kahramanmaraş'ta oynuyordum ve daha 20 yaşındaydım. Ali Sami Yen
Stadı'na veda edildiği zamanlarda sosyal medyada bir paylaşımım
olmuştu, çünkü Ali Sami Yen'de maç izleyemediğim için halen çok
üzülürüm. Galatasaray'da oynamak ise hayalden çok daha ötesiydi ve
bugün buradayım."
"İSPANYA LİGİ HEDEFLERİM ARASINDA"
İleride Avrupa'da futbol hayatını sürdürmek istediğini söyleyen
milli futbolcu, "Hoca ile ilk konuşmamızda transferin hayırlı
olmasını diledi. Göztepe maçından önce antrenman durumumu sordu,
ben de iyi durumda olduğumu söyledim. Açıkçası ben o maçta en fazla
5-10 dakika şans bulurum diye düşünüyordum, o da bulursam... Ama
Fatih Hoca bana güvenip 30 dakika forma şansı verdi. Oyuna girmeden
önce oynayacağım mevki üzerine konuştuk yalnızca. Öncelikle burada
kupalar kazanmak istiyorum. Belki ileride hem kendimi daha iyi
geliştirebilmek hem de kulübüme para kazandırmak için Avrupa'da
futbol hayatımı sürdürmeyi düşünebilirim. Hedeflerim arasında
İspanya Ligi var diyebilirim. Farklı bir duyguydu sonuçta...
Arena'da gol atıp sevinmeyeceğimi hayal bile edemezdim. Ama kendi
kendime maçtan önce, gol atarsam sevinmeyeceğimi söyledim" şeklinde
konuştu.
"İKİ KEZ MAÇ İZLERKEN AĞLADIM"
En etkilendiği futbol maçların sorulması üzerine ise Akbaba, "Ben
futbol maçı izlerken hayatımda iki defa ağladım. Bir tanesi milli
takımın Kosta Rika'ya karşı oynadığı Dünya Kupası maçı... Diğeri
ise Süper Kupa finalinde oynanan Real Madrid maçı... Mario Jardel
golü attığında sevinçten ağlamıştım" dedi.