Anasayfa /  Medya

ABD'nin Suriye'den çekilmesi ne anlama geliyor?

Amerikan askerleri Suriye'den çekiliyor. Beyaz Saray'dan gelen açıklamaya göre, Amerikan güçlerinin bölgeden çekilmesi 60 ila 100 gün sürecek. Peki, bu ne anlama geliyor? CNN TÜRK'te Buket Aydın'ın sunduğu 40'a konuk olan güvenlik ve terör uzmanı Abdullah Ağar, ABD'nin Suriye'den çekilmesini yorumladı.

Abone ol
Abone ol 19 Aralık 2018 23:06

CNN TÜRK'te Buket Aydın'ın sunduğu 40'a konuk olan güvenlik ve terör uzmanı Abdullah Ağar, "Amerika'nın Suriye'den çekilmesi ne anlama geliyor?'" sorusuna yanıt verdi. Ağar, "Amerika, Suriye'den çekildiğine dair bir cümle kuruyor. Doğru ama bunun anlamı ne? Ve sahaya nasıl yansıyacak?

Bir kere sahadaki taktiksel etkisini mi yoksa üslerle ilgili varlığını mı ortadan kaldıracak. Çünkü DEAŞ'la mücadele gerekçesiyle deniz piyadelerini getirmişti. Onunla beraber 155'lik obüsleri getirmişti, ateş desteği sağlıyordu. Şimdi onların çekilmesini mi gündem edip konuşuyor, yoksa 23 tane üs var, 23 tane üssü derdest edip, toparlayıp Suriye'den tamamen çıkmaktan mı bahsediyor? Bu belli değil. Bir diğer tarafı cümle eksik kurulmuş durumda" dedi.

"Garantiye ihtiyaç duyar"

Yaşanan gelişmenin garantiye ihtiyaç duyduğunun altını çizen Ağar," DEAŞ'la mücadele için ABD orada değil. O bir gerekçe. O gerekçe üzerinden İsrail'in güvenliği başta olmak üzere coğrafyayı bir şekilde domine eden bir başka terör örgütü. Yaklaşık 50 bin kilometre, Suriye'nin 3'te biri. 175 bin kilometre karenin 3'te birini YPG-PKK'ya tahsis etmiş durumda. ABD yaptı bunu. Şimdi orası ne olacak? Yani çıktı kelimesi YPG-PKK'nın etkisizleştirilmesi anlamına geliyor mu? Veya YPG-PKK kalırsa orada nasıl bir denklemle beraber varlığı devam edecek, buna Türkiye nasıl bakacak, Türkiye'nin bunun üzerinde ortaya koyacağı etki ne olacak? Bir diğer tarafıyla sorumuz şu; Türkiye'nin operasyon yapmasını engelleyen bir vaatle mi karşı karşıyayız? Trump ağzından bir cümle ile mi karşı karşıyayız? Bu önem taşıyor. Vekâletler savaşında şunu gördük; Lider seviyesinde kamu diplomasisi yapılıyor. Lider seviyesinde psikolojik harekât yapılıyor. Lider seviyesinde aldatma, şaşırma, yanıltma, oyalama, kandırma yapılıyor. Böyle bir fotoğraf varken bu neye ihtiyaç duyar; tamamiyle ve tamamiyle garantiye ihtiyaç duyar" ifadelerini kullandı.

Türkiye, Amerika'ya güvenebilir mi?

Abdullah Ağar, Buket Aydın'ın "ABD, biz çekiliyoruz deyince bu acaba Türkiye'nin önünü kesme amaçlı mı? Yarın biz oraya bir harekât düzenlesek dünya kamuoyunda DEAŞ'a karşı savaşan YPG-PYD'yi vurmaya kalkan Türkiye gibi bir algı yaratmaya çalışıyor ABD bu hamlesiyle? Bir tuzak mı? Müdahaleye engel mi? Ya da Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dost döneminin sinyali mi? Türkiye, Amerika'ya güvenebilir mi?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Türkiye, Amerika'ya bu koşullarda güvenemez"

"Türkiye, Amerika'ya bu koşullarda güvenemez. Gerekçelerini ortaya koymamız lazım. Yakın dönemde dost ve müttefik olarak iddia üretirken, bir düşman gibi, hatta bir sinsi bir düşman gibi davrandı. Bu bir gerçek. Biz devlet yöneticisi değiliz. Bu konuda rahat cümleler kurabiliriz. Belki devlet bu cümleleri istediği gibi kuramıyor. Ama ABD, Türkiye'nin üniter yapısına tehdit olan YPG-PKK başta olmak üzere FETÖ'yü bir şekilde destekledi. Şu an onu bir şekilde himaye ediyor. Bir diğer tarafıyla da Türkiye ve İslam dünyası için çok büyük bir tehdit olan DEAŞ gibi radikal bir örgütü, kendi hedef ve menfaatleri doğrultusunda gerekçe üreterek kullandı. Örneğin bir cümle kuruyor; 'DEAŞ'la mücadele için buradayım.' Ama o cümlenin arkasına baktığın zaman Türkiye'nin, Suriye'nin, Irak'ın üniter yapıların bozulmasıyla ve Ortadoğu coğrafyasının yeniden dizaynı ile ilgili bir temel denklem ortaya çıkıyor.

"2011 senesi çok önemli bir milat"

Şimdi burada ABD'nin gizli bir ajandasının olduğunu herkes görüyor. Sadece bu gizli ajanda kendisi tarafından açıklanmadığı için herkes bununla ilgili isabet oranları farklı farklı olmak üzere doğru veya yanlış analizleri var. Ve buna dair ortaya koymuş oldukları stratejiler var. Buradan bakıldığında açıkçası Türkiye, Cumhuriyet tarihinde karşı karşıya kaldığı risklerin en büyüğü, en zorlusu, en tehlikelisi ile çok değişik seviyelerde ve katmanlarda son 3-5 sene içerisinde karşı karşıya kaldı. Aslında bununla ilgili de 2011 senesi çok önemli bir milat. 2011'de Irak'ta doğrusal işgal bitti, asimetrik işgal başladı. Suriye'de iç savaş başladı. Şemdinli, Yüksekova ve Beytüşşebap olayları yaşandığı halde Türkiye'de çözüm sürecinin taşları döşendi. Ve ondan sonra çözüm süreci Cumhuriyet tarihinin en büyük isyan girişimine sebebiyet verdi."


Yorumlar