Anasayfa /  Yerel

Van YYÜ Edebiyat Fakültesinde, "Dünden Bugüne Darbeler: 15 Temmuz" Paneli

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Yeni Eğitim Öğretim Yılında Sosyal Ve Kültürel Etkinliklerine Bir Yenisi Daha Ekleyerek Sosyal Bilimler Enstitüsü İle Beraber “dünden Bugüne Darbeler: 15 Temmuz Darbesi” Adlı Bir Panel Düzenledi

Abone ol
Abone ol 16 Ekim 2019 12:41

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, yeni eğitim
öğretim yılında sosyal ve kültürel etkinliklerine bir yenisi daha
ekleyerek Sosyal Bilimler Enstitüsü ile beraber “Dünden Bugüne
Darbeler: 15 Temmuz Darbesi” adlı bir panel düzenledi.


Moderatörlüğünü Sosyoloji Bölümünden Doç. Dr. M. Zeki Duman’ın
yaptığı panelde tarih bölümünden Prof. Dr. Metin Ayışığı ve Doç.
Dr. Bekir Koçlar konuşmacı olarak katıldı. Özellikle öğrencilerin
yoğun bir katılım gösterdikleri panelde konuşmacılar, genelde
darbelerin dünya siyasi tarihindeki yeri ve rolü, özelde de
Türkiye’nin yakın dönem tarihinde görülen askeri darbelerin
demokrasi kültürümüzde yaşattığı tahribatlar üzerinde durdular.
Darbelerin, siyasal yönetimi alaşağı edilmesini amaçlayan, sivil
hükümetlerin iktidarına son vermek suretiyle demokratik kültürün
yeşermesini ve kurumsallaşmasını engelleyen tarihsel bir olgu
olduğunu vurgulayan konuşmacılar, bugüne kadar gerçekleşmiş olan
hiçbir darbenin nihai olarak; toplumsal refahı, bireysel özgürlüğü,
insan haklarını, sivil iradeyi ve demokrasiyi geliştirmediğini
aksine, söz konusu demokratik toplumun dinamiklerini zayıflatarak
ülkeleri on yıllarca geriye götürdüğünü vurguladılar.


Panelistler, dünya siyasal tarihinde darbelerin özel bir yeri
bulunduğunu, zira tarihe bakıldığında toplumsal örgütlenmenin
yaşandığı ilk dönemlerden itibaren yönetme erkinin kimin elinde
olacağı, mevcut kaynakların paylaşımının nasıl yapılacağı,
toplumsal, ekonomik ve siyasal süreçlerde hangi güç(ler)
mekanizmasının karar vereceği gibi konuların genellikle ihtilaflı
olması nedeniyle toplumlarda yöneten ve yönetilenler arasında kimi
zaman şiddete varan çatışmaların yaşandığını, darbelerin de esasen
bir iktidar ve güç savaşı(mı) olarak görülmesi gerektiğini
vurguladılar. Aynı şekilde darbelerin sadece siyasal açıdan
hegemonik güçlerin kendi aralarında kalkıştıkları politik bir
mücadele alanı olarak görülemeyeceğinin, darbelerin hem askeri
gücün hem de sivil iradenin demokratik kültürü içselleştirmeyle
doğrudan ilişkisinin bulunduğunun vurgulandığı panelde,
konuşmacılar genel olarak Türk demokrasinin 15 Temmuz askeri darbe
girişiminde çok önemli bir sınav verdiğini ve bu sınavda esasen
milli iradenin ve halkın egemenliğinin öne çıktığına işaret
ettiler.


Konuşmasında Prof. Dr. Metin Ayışığı, Türkiye’de bugüne kadar
gerçekleşmiş bulunan darbelerin tarihsel karakteri, özellikle de
milli mücadelede Atatürk’ün ortaya koyduğu mücadeleci kimlik, halka
duyduğu güven ve azim gibi konular üzerinde durarak, 15 Temmuz
darbe girişiminde gerek siyasal iradenin gerekse halkın gösterdiği
kararlılığın milli mücadele dönemine benzediğine dikkat çekti.
Atatürk’ün kurtuluş savaşına başlarken tek dayanağının ve aynı
zamanda dayandığı gücün halkın iradesi ve özgürlük istenci olduğunu
vurgulayan Prof. Dr. Ayışığı, darbelerin süreklilik göstererek
adeta bir gelenek halini almasının toplumsal, sosyal, siyasal ve
ekonomik kayıplarının sanıldığından da daha fazla olduğunu ve 15
Temmuz’la beraber halk iradesinin darbe geleneğine bir son nokta
koyduğunu ifade etti. Türkiye’de gerçekleşen darbelerin tarihsel ve
kültürel bir geçmişinin bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ayışığı,
aslında Atatürk’ün kendi döneminde bu gerçeği çok daha öncesinden
fark ettiği için asker ile siyaseti ayrı mekanlarda, kulvarlarda ve
alanlarda kalmasını/olmasını istediğini, askerin esas yerinin kışla
olduğunu, siyasetin ise sivil iradeye bırakılması gerektiğini
vurguladı. Dolayısıyla 15 Temmuz’un Türk siyasal tarihinde bir
milat olarak görülmesi gerektiğinin altını çizdi.


Tarih bölümünden Doç. Dr. Bekir Koçlar ise, Türk demokrasi
kültüründe darbelerin alışılagelen bir olgu olarak
görülemeyeceğini, belli toplumsal, siyasal ve ekonomik koşulların
bir ürünü olarak görülmesi gerektiğini aynı şekilde darbelerin
gerçekleşmesinde sivil dinamiklerin de unutulmaması gerektiğini
vurguladı. Doç.Dr. Koçlar, bugüne kadar gerçekleşmiş olan ve her
gerçekleştiğinde de toplumu gerileten darbelerin asla kabul
edilebilir bir yanının olamayacağına, ancak esasen darbeye giden
yolda sivil hükümetlerin olduğu kadar, aydınların ve yargının da
çok fazla hatası bulunduğuna işaret etti. Nitekim her darbe
sonrasında ordunun yaptığı eylem için gerekçeler ürettiğini, ancak
bu gerekçelerin toplum nezdinde inandırıcılığının olmadığını zira
topluma rağmen toplumun dizayn edilmeye çalışıldığını vurgulayan
Doç.Dr. Koçlar, hem sivil hem de asker olarak bugüne kadar yapılan
ve her defasında ders alınmadığı için tekrarlanan darbelerin 15
Temmuz’la birlikte sona erdiğine ve bu sonun aynı zamanda
demokrasimizi ve sivil iradenin üstünlüğünü güçlendirdiğine dikkat
çekti.


Panelin hem moderatörlüğünü yapan hem de panele konuşmacı
sıfatıyla katılan Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. M. Zeki
Duman ise, genelde darbelerin gerçekleştiği ülkelerin benzer
özellikleri, özelde de 15 Temmuz askeri darbe girişimin başarısız
olmasının nedenleri üzerinde durdu. Doç. Dr. Duman, konuşmasında
darbelerin özellikle 20. yüzyılla birlikte gelişmekte olan
ülkelerde görülmeye başlandığını ve bu ülkelerin yönetimsel açıdan
benzerlikler taşıdığını vurguladı. Arjantin’den Şili’ye,
Yunanistan’dan Mısır’a, İspanya’dan Türkiye’ye varıncaya kadar
dünyada birçok ülkede darbelerin yaşandığını, ancak Avrupa
kıtasında 1980’lerle beraber darbe geleneğinin inkıtaa uğradığını
Ortadoğu ve Güney Amerika kıtalarında ise bu geleneğin halen davam
ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Duman, “Neden darbeler belirli
ülkelerde sıkça görülüyor?” sorusuna eğilmek gerektiğini ifade
etti.


Konuşmasında darbelerin sıkta yaşandığı ülkelerde başta
demokrasi kültürünün eksikliği, siyasal ve ekonomik istikrarsızlık
olmak üzere sivil oligarşinin bürokratik tahakkümü, askeri
vesayetin ve ideolojik kamplaşmanın varlığı ama daha da önemlisi
insan hakları ve evrensel hukukun zayıf olduğunu vurgulayan Doç.
Dr. Duman, sivil iradenin güçlü olduğu toplumlarda ancak
demokrasinin kurum ve kuruluşlarıyla işleyebildiğini belirtti.
Sivil ve kamusal alanın cılız kaldığı, siyasetin vesayet altında
alındığı toplumlarda ise hem halkın iradesinin tecelli edemediğini
hem de toplumun refah düzeyinin yükselemediğini söyleyen Doç. Dr.
Duman, her darbe sonrasında toplumun bir bütün olarak modern
dünyadan koptuğunu, gelişen kapitalizme eklemlenemediği için de
geride kaldığına dikkat çekti.


15 Temmuz darbe girişiminin Türk siyasasında adeta bir dönüm
noktası teşkil ettiğini, belirten Doç. Dr. Duman, hain darbe
girişiminin başarısız olmasında altı önemli hususun dikkate
alınması gerektiğini vurguladı. Doç. Dr. Duman, 15 Temmuz’un aynı
zamanda diğer darbe girişimlerinden de ayrılan en önemli yönünün,
siyasal iradenin darbe esnasında göstermiş olduğu kararlılığa
işaret etti. Daha önceki darbelerde siyasiler genellikle
şapkalarını alıp darbecilere boyun eğerlerken, ilk kez
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halkla beraber sahaya, sokağa
indiğini ve darbecilere karşı mücadele ettiğini vurgulayan Doç. Dr.
Duman, siyasal partilerin bir bütün olarak hükümetiyle
muhalefetiyle darbeye direnmesinin darbe girişiminin başarısız
olmasına yol açtığını belirtti. Siyasal aktörlerin cesur ve kararlı
duruşları yanında toplumun da aynı şekilde bir bütün olarak darbe
karşısında durmasının çok önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr.
Duman, toplumun on yıllardır sürekli kendi özgür iradesiyle seçtiği
ve ülkeyi yönetmek üzere meclise gönderdiği sivil iktidarın
askerler tarafından alaşağı edildiğini ve bu durumun halkta ciddi
anlamda bir nefrete ve antipatiye yol açtığı için de darbe girişimi
başlar başlamaz halkın sokağa çıkarak buna direndiğini vurguladı.
Siyasetçilerin göstermiş olduğu cesur tavra halkın hiç düşünmeden
eşlik ettiğini ve bu darbeye geçit vermediğini belirten Doç. Dr.
Duman, 15 Temmuz hain darbe girişimin başarısız olmasında sivil
iktidarın ve halkın iradesi yanında yargının, polis teşkilatının ve
medyanın göstermiş olduğu darbe karşıtı tutumun da etkili olduğunu
vurgulandı.


15 Temmuz darbesinin genelde de darbelere giden yolda Türk
siyasasının genel bir değerlendirilmesinin yapıldığı panelde gerek
panelistlerin ufuk açıcı konuşmaları, düşündürücü ve eleştirel
yaklaşımları gerekse de öğrencilerin yoğun ilgisi ve konuşmalar
sonrasında yapmış oldukları katkılar, panelin verimli ve yararlı
geçmesini sağladı. Panelistler, dünya tarihinin ayrılmaz bir
parçası olarak karşımıza çıkan darbelerin belirli tarihsel,
toplumsal ve kültürel koşulların kimi zaman zaruri ama genelde de
keyfi sonuçları olarak karşımıza çıktığını, darbelerin sadece
siyasal süreçlerin bir bileşeni ve öznesi olarak değil, aynı
zamanda toplumsal yaşamın sosyolojisinde görülen demokratik
pratiklerin eksikliğinden de kaynaklandığı hususunda birleştiler.
Aynı şekilde Türkiye’de Osmanlıdan Cumhuriyete tevarüs edilen darbe
geleneğinin 15 Temmuz hain darbe girişimiyle de sona erdiğine
dikkat çektiler.


Yorumlar