Anasayfa /  Ekonomi

Uzmanlar uyarıyor: “Ekonomik kalkınma ve küresel ısınmayla mücadele için nükleer şart”

Türkiye, Mersin’de Rusya Devlet Nükleer Enerji Şirketi Rosatom tarafından inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile nükleer santrali olan ülkeler arasına katılmaya hazırlanıyor. Uzmanlar, nükleer güç santrallerinin ekonomik fırsatlar sunarken, küresel ısınmayla da mücadele ettiğine dikkat çekiyor.

Abone ol
Abone ol 28 Eylül 2019 14:27

Türkiye, Mersin’de Rusya Devlet Nükleer Enerji Şirketi Rosatom
tarafından inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile nükleer
santrali olan ülkeler arasına katılmaya hazırlanıyor. Uzmanlar,
nükleer güç santrallerinin ekonomik fırsatlar sunarken, küresel
ısınmayla da mücadele ettiğine dikkat çekiyor.


Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) verilerine göre, 2018
yılında nükleer enerji, dünyadaki elektriğin yaklaşık yüzde 10’unu
üretti ve tüm düşük karbonlu elektriğin üçte birini oluşturdu.
Bugün itibariyle dünyada toplam net kurulu kapasitesi 399,7 GW olan
ve işletme halinde 450 nükleer güç reaktörü bulunuyor.


IAEA Genel Müdür Yardımcısı Mikhail Chudakov, nükleer enerji
olmadan, dünyanın sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için yeterli
enerjiyi sağlamasının ve iklim değişikliğini hafifletmesinin zor
olacağını söyledi. Avrupa Atom Forumu (FORATOM) Genel Müdürü Yves
Desbazeille ise nükleer enerjinin çevresel sürdürülebilirlik,
enerji bağımsızlığı ve ekonomik katkı avantajlarına dikkat çekerek,
“Nükleer enerjinin kullanımının sadece karbon emisyonunu
azaltmadığını, aynı zamanda güvenli enerji teminini sağladığını,
çevresel, ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilirliği temin
ettiğini unutmamak önemli” ifadelerini kullandı.


Her 1 Euro yatırım, 5 Euro kazandırıyor


Uluslararası araştırma şirketi Deloitte’ın Nisan ayında yaptığı
’Nükleer Endüstrinin Avrupa Birliği Üzerindeki Sosyo-Ekonomik Etki
Değerlendirme Çalışması’, nükleer enerjinin Avrupa ekonomisi
üzerindeki önemli etkisini ortaya koyuyor. Buna göre nükleer enerji
sektörü, yüzde 47’si yüksek vasıflı olmak üzere 1,1 milyon çalışan
istihdam ediyor. AB GSYİH’sında 507 milyar Euro (556 milyar ABD
Doları), devlet gelirlerinde 124 milyar Euro, hane halkı gelirinde
383 milyar Euro, AB ekonomisinde ise 18,1 milyar Euro’luk ticaret
fazlası desteği sağlıyor. Bu rakamlar rüzgar ve güneş enerji
endüstrilerinden çok daha yüksek bir seviyeye işaret ediyor.
Çalışma sonuçları ayrıca her bir (nükleer kapasite) gigawatın 9
milyar Euro’luk yıllık yatırım fırsatı oluşturduğu, AB GSYH’nda 4,3
milyar Euro’luk etki, AB vatandaşlarının hane halkı gelirlerinde
3,2 milyar Euro’luk gelir, kamu gelirlerinde 1 milyar Euro’luk
gelir ve AB dış ticaretine fazladan 15 milyar Euro gelir
sağladığını gösteriyor. Ayrıca doğrudan ve dolaylı olarak 9 bin
500’den fazla iş desteği sağlıyor. Nükleer enerji için harcanan her
1 Euro, AB’de GSYİH bazında 5 Euro kazandırıyor.


“Nükleer güç santrallerinin sadece elektrik üreten tesisler
olarak değerlendirilmesi yanlış”


Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail Cingöz,
nükleer enerjinin bir ülke için büyük bir güç olduğunu belirterek,
şu değerlendirmeyi yaptı:


“2019 yılı ilk yarısı itibariyle Türkiye’nin elektrik enerjisi
üreten santral sayısı, lisanssız santraller dahil 7 bin 957’e
yükselmiştir. Türkiye’nin 664 hidroelektrik, 67 kömür, 257 rüzgar,
48 jeotermal, 327 doğalgaz, 6 bin 349 güneş ve 245 ’diğer kaynaklı’
olarak adlandırılan onlarca elektrik santralinin olması elbette ki
önemlidir. Bu haliyle Türkiye’nin elektrik üreten kurulu gücünün
90.421MW’a ulaştığı görülmektedir. Ancak Türkiye’de gelişen
teknoloji, sürekli artan nüfus ve sürekli artan enerji ihtiyacı göz
önüne alındığında söyleyebiliriz ki, çağımız artık nükleer
devridir. Yarım asrı bulan süredir nükleer enerji hedefi olan
Türkiye, nihayet Rusya ile 12 Mayıs 2010 tarihinde Akkuyu Nükleer
Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşmasını
imzalayarak projesini gerçekleştirmek için harekete geçmiştir.
Nükleer güç santrallerinin sadece elektrik üreten tesisler olarak
değerlendirilmesi yanlıştır. Zira nükleer santral projelerinin
birçok sektöre sağlayacağı dinamizm, binlerce kişiye sağlayacağı
istihdam sahalarının Türk sanayisine katma değer girdileriyle
olumlu etkilerinin göz ardı edilmemesi gerekiyor".


“En uygun çözüm, yenilenebilir ile nükleer enerji
kaynakları”


Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Enerji
Uzmanı Yunus Furuncu da Türkiye’nin artan enerji talebinin
karşılanması, cari açığın düşürülmesi ve dışa bağımlılığın
azaltılması için en uygun çözümün yenilenebilir ile nükleer enerji
kaynakları olduğunu vurguladı. Furuncu, “İşletme döneminde 3 bin
500 kişinin istihdam edileceği NGS’nin yapımında 10 bine yakın
insanın çalışacak olması istihdama olumlu yansıyacaktır. Santralin
yaklaşık 500 bin parçadan oluştuğu ve yerli sanayinin de bu süreçte
etkin olacağı düşünülürse istihdama etkisinin daha fazla olacağı
öngörülmektedir. Ayrıca 1 kWh elektrik başına salınan karbon
miktarı kömür santrallerinde 1000 gram, petrol santrallerinde 840
gram, doğal gaz santrallerinde 470 gramdır. Yenilenebilir enerji
santrallerinde ise bu değerin; güneş santralleri için 46 gram,
rüzgar santralleri için 12 gram ve nükleer santraller için 16 gram
olduğu görülmektedir. NGS’ler, Avrupa’da elektrik üretiminde belli
oranda nükleer enerji kaynağı tercih edildiği için yıllık 700
milyon ton sera gazının havaya salınmasını önlemektedir” dedi.


“İklim değişikliği ile mücadele için nükleer santraller daha çok
tercih edilecek”


İstanbul Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Beril Tuğrul ise nükleer güç santrallerinin sürdürülebilir kalkınma
ve iklim değişikliğiyle mücadele için önemli bir enerji kaynağı
olduğunu kaydederek, şunları söyledi:


“Ekonomik büyüme ve yeni iş fırsatları açısından nükleer enerji
sürdürülebilir kalkınmanın önemli araçlarından biridir. Ayrıca,
nükleer enerji santrallerinin işletiminde sera gazı emisyonunun
olmaması sebebiyle sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkı
sağlamaktadır. 3+ gibi yeni nesil nükleer enerji santraller,
geliştirilmiş tasarımları ve güçlendirilmiş güvenlikli
teknolojileriyle temiz, çevreci, emre amade, baz enerji santraller
olarak nitelenmektedir. Bu nedenle iklim değişikliği ve sera gazı
emisyonları ile mücadele için nükleer enerji önümüzdeki yıllarda
daha çok tercih edilecektir. 2050 yılına kadar iklim değişikliğiyle
mücadele etmek amacıyla küresel elektrik üretiminin önemli bir
kısmının nükleer ve yenilenebilir kaynaklardan üretileceği
öngörülmektedir. Bütün bunların yanı sıra nükleer enerji kullanımı,
elektrik fiyatlarında da denge sağlayan önemli bir enerji kaynağı
durumundadır.”


Yorumlar