Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ateş: “Kadınların haklarına sahip çıkamazsak, medeniyetimizle övünmeye hakkımız, insanlığımızla gururlanmaya yüzümüz kalmayacaktır”
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, Mhp Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Himayesinde Gerçekleşen “toplum, Kadın Ve Şiddet” Konularının, Disiplinler Arası Ele Alındığı 1. Mhp Kaçep Sempozyumu’nda Konuştu. Ateş, Sempozyumda Ülkü Ocakları’nın Kadın Vizyonunu Anlattı.
Abone olÜlkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, MHP Genel Başkanı
Devlet
Bahçeli’nin himayesinde “Toplum, kadın ve Şiddet” konularının
disiplinler arası ele alındığı 1. MHP KAÇEP Sempozyumu’nda
konuştu.
Sempozyumda Ülkü Ocakları’nın kadın vizyonunu anlatan Ateş,
"Kadınların haklarına sahip çıkamazsak, medeniyetimizle
övünmeye
hakkımız, insanlığımızla gururlanmaya yüzümüz kalmayacaktır”
dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’nin onursal başkanlığında MHP Kadın, Aile ve
Engellilerden
Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Depboylu
koordinatörlüğünde
“MHP KAÇEP Toplum, Kadın ve Şiddet" konulu ulusal bir sempozyum
düzenlendi. Sempozyumda konuşan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür
Vakfı Başkanı Sinan Ateş, "Liderimiz Devlet Bahçeli’nin ifade
ettiği gibi ‘Türkiye’nin geleceği kadınlarımızın üstleneceği
yapıcı
role, yapacakları değerli çalışmalara, eşsiz fedakârlıklara
yakından bağlıdır. Biz kadına yönelik şiddet, istismar gibi yüz
kızartıcı gelişmeleri ülkemiz için bir beka meselesi olarak
görüyoruz. Bu manada Türkiye’de kadın ve şiddet konularında
çalışmalar yapan farklı disiplinleri bir araya getirerek,
sorunları
ve çözüm önerilerini tartışmak üzere bu yıl ilki düzenlenen bu
sempozyumun son derece isabetli bir başlangıç olduğunu
düşünüyoruz.
Bu sempozyumun ’kadın’ ve ’kadın hakları’ hususlarında uzun
süredir
devam eden tartışmalara Türk milliyetçiliği bakış açısıyla
vereceği
yönü oldukça önemli buluyoruz. Uzun süredir Batı merkezli
çarpık
bir anlayış etrafında şekillenmekte olan bu önemli konuya kendi
kültürümüz ekseninde Türk kadını kimliği çerçevesinde ortaya
koyacağımız yaklaşımın gelecek tartışmalara da ışık tutacağını
düşünüyoruz“ ifadelerini kullandı.
Dünyanın birçok ülkesinde kadına hak ettiği değer ve paye
verilmezken, Türkiye’nin demokrasi, insan hak ve özgürlükleri
paralelinde tutum takınmasının övgüye ve takdire layık olduğunu
ifade eden Ateş, "Bilhassa ülke yönetiminde cinsiyet ayrımının
rafa
kaldırılması eşitlik açısından da muazzam bir kazanımdır.
Demokrasinin beşiği olarak lanse edilen ve propagandası yapılan
ülkelerin kadını geri plana çekmesi, oy ve temsil hakkı tanıma
konusunda iştahsız ve gönülsüz davranması tarihin bize
gösterdiği
gerçekler arasındadır. Avrupa’da cadı avı bahaneleriyle
kadınlar
diri diri yakılırken, medeniyetimiz kadını baş tacı yapmıştır.
İlk
Türk devletlerinde kağanın yanında mutlaka eşi de yer almış,
alınan
kararlarda pay sahibi olmuştur. Hatta tarihin değişik
dönemlerinde
hükümdar koltuğunda Türk kadınları oturmuş, devletlerini sevk
ve
idare etmişlerdir. İslamiyet’ten önceki cahiliye devrinde kız
çocuklarına reva görülen şiddet ve cinayetler, Efendimizin
rahmet
dolu mesajlarıyla bıçak gibi kesilmiş ve kadının toplumsal
statüsü
olması gereken noktalara yükseltilmiştir. Şu da bir gerçektir
ki,
Türk kadını ihtiyaç olan her durumda varlığını göstermiş, ileri
atılmış, kendisini hatırlatmış ve sorumluluktan kaçmamıştır.
Milli
mücadele yıllarında cepheden cepheye koşarak bebekleriyle
birlikte
vatanın kurtuluş umudunu büyüten, istikbalin kundağını sarıp
sarmalayan asil Türk kadınları olmuştur. Tekerlekleri
gıcırdayan
kağnılarda bağımsızlık özlemini taşıyan, top mermilerine
hayallerini iliştiren, çamurlu, tozlu ve yokuşlu yollara
Türklüğün
hedeflerini oya gibi işleyen soylu Türk kadınları hiç
aklımızdan
çıkmamıştır" dedi.
"Kadınların haklarına sahip çıkamazsak, medeniyetimizle
övünmeye
hakkımız, insanlığımızla gururlanmaya yüzümüz kalmayacaktır"
Kadına yönelik şiddete tepki gösteren Ateş, şunları
kaydetti:
"Artık kadına şiddet otomatiğe bağlanmış, saldırı ve kaba
güç
gösterileri iyice kontrolden çıkmıştır. Psikopatlar, cani
ruhlular,
eli kanlı canavarlar, gözü dönmüş manyaklar kadın, genç kız ve
çocuk demeden katletmektedir. Buna bir çözüm ve çare
bulunmalıdır.
Kadın hakkı insan hakkıdır. İnsan hakkı ise eşref-i mahlukata
ait,
bununla mündemiçtir. Hak düşmez, hak zayi olmaz, mazlumun ahı
yerde
kalmaz, asla kalmayacaktır. Kadınların haklarına sahip
çıkamazsak,
medeniyetimizle övünmeye hakkımız, insanlığımızla gururlanmaya
yüzümüz kalmayacaktır. Yusuf Has Hacib’in dediği gibi; ‘insan
nadir
değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.
İnsanlığı
çoğaltmaktan başka seçeneğimiz, doğruluğu yükseltmekten başka
seçeceğimiz yol emin olunuz kalmamıştır.’ İman imansızlıktan;
ahlak
ahlaksızlıktan korkmaz. Şunu çok net ifade etmek lazımdır ki,
kadına el kalktığı müddetçe, çocuklarla ilgili cinsel istismar
suçları duyulduğu sürece ne demokrasiden, ne özgürlükten, ne de
insanlıktan bahis açmak imkansızdır. Bahanesi ne olursa olsun
kadına şiddet konusu çözülmeden, uzanan eller kırılmadan, daha
da
önemlisi şiddete müzahir psikolojik ve sosyolojik faktörler
köreltilmeden kadın hakkını konuşmanın da tek başına bir anlam
ve
karşılığı olmayacaktır. Kadın şiddetine son verilmeden
gelişemeyiz,
kalkınamayız, adam gibi adam olamayız. Kadın cinayetleri
kesilmeden
insanlıktan hiç bahsedemeyiz. Akan kanı durdurmalı, şiddet ve
cinayetlere yol açan sosyal, ekonomik, psikolojik açmazları
mutlaka
rehabilite ve tedavi etmeliyiz. Aksi halde, kadına şiddetin
dozajındaki artış, Allah muhafaza, toplumsal huzur, asayiş ve
dengeyi hepten mahvedecek, geriye sadece yıkım ve harabeden
başka
bir şey kalmayacaktır. Türkiye’nin geleceği kadınlarımızın
üstleneceği yapıcı role, yapacakları değerli çalışmalara ve
eşsiz
fedakârlıklara yakından bağlıdır. Bu itibarla Ülkü Ocakları
olarak
her zaman kadınlarımızın yanındayız, her şart altında Türk
kadının
hak ve hukukunu savunmaya devam edeceğiz."
"Milli kültürümüzün merkezinde olduğu Türk toplum yapısına
uygun
bir kadın ve kadın hakları anlayışı geliştirmeliyiz"
Türk kadınının kültürel, siyasi ve ekonomik konumunun
güçlendirilmesini önemli bulduğunu kaydeden Ateş, “Vatanın ve
milletin bekası için vefası, imanı, aklı, nezaketi, merhameti
ve
sabrı ile münevver Türk kadınlarının yetiştirilmesi
gerekmektedir.
Türk kadını, şüphesiz ki milletinin en karanlık günlerinde
evinden,
evladından, eşinden ve canından vazgeçerek taşıdığı her
mermiyle
Milli Mücadele’nin seyrini değiştirdiği gibi, yetiştireceği her
bireyle de milletimizin mukadderatına eşsiz katkılar
sağlayacaktır.
Türk milliyetçileri olarak maddeye dayalı, maneviyatı eksik,
yüzeysel bir kadın modelini kabul edemeyiz. Milli kültürümüzün
merkezinde olduğu Türk toplum yapısına uygun bir kadın ve kadın
hakları anlayışı geliştirmeliyiz. Bu çerçevede, göreve
atandığımız
ilk gün yönetimdeki arkadaşlarımla yaptığımız toplantıda ‘Ülkü
Ocaklarında ne kadar erkek kardeşimiz varsa o kadar da hanım
kardeşimiz olacak. Kadın; anadır, bacıdır, yardır. Ülkü
Ocaklarına
da kadın eli değecek. Ülkü Ocaklarının her kademesinde hanım
kardeşlerimizi, asenalarımızı görmek istiyoruz’ demiştim. O
tarihten bugüne kadar geçen süreçte hamdolsun bu kapsamda pek
çok
çalışma yaptık ve ciddi yol kaydettik. Asırlara dayanan Türk
medeniyetinin temsilcisi olan hareketimiz, milli kültürümüzün
ve
geleneğimizin bir devamı olarak Türk kadınının içtimai
statüsüne
büyük ehemmiyet vermektedir. Bu şuurla ‘Türk kadınını hak
ettiği
yere taşımayı’ en önemli gayelerimizden biri olarak belirledik.
Kadim Türk kültüründen ve İslam ahlakından feyzini alan; modern
çağın ilmine ve idrakine de uygun bir güzergâhta ilerleyen Türk
milliyetçiliği hareketi bu müktesebata, kurumsal ve ideolojik
çerçeveye fazlasıyla sahiptir” diye konuştu.