Keçi otlatan bir Yörük ....
Abone olÖdemişte yol yapımımı için uğraşan mühendisler Kel Dağda öyle
bir yere gelmişlerki tıkanmışlar, yolu nereden devam ettirecekleri
konusunda kararsız kalmışlar. Oralarda keçi otlatan bir Yörük bir
haftadır hiç çalışma yapılmamasını merak etmiş ve Karayolları
ekibinin yanına varmış;
-“Hayrola hemşerim. Bir haftadan kelli iş yürütmüyorsunuz?”
-“Yok çoban kardeş. Yolu nerden devam edeceğimiz konusunda teknik
araştırma yapıyoruz. Toprak ve kaya örnekleri gönderdik.
Tahlillerden sonra planı işleteceğiz.” Yörük yüzünde alaycı bir
gülümseme ile,
-“Bundan kolay ne var? Toz kireç varsa, ben size hallederim!”
Tahlil sonuçlarını beklemekten canları sıkılan mühendisler eğlence
bulmanın sevinciyle,
-“Olmaz mı elbette var. Peki ne yapacaz?”
-“Şimdi bu kireç çuvalını benim eşeğe yüklücez. Dabanındanda
delecez. Eşeğe deh’ dedinnen. Hayvan en sağlam, en güzel güzargahı
bilir ordan gider. Eşek sağlam olmayan yere basmaz. Kireç ardından
döküldükçe sizde yolu o ize göre yaparsınız!” Mühendisler Yörüğe
kireç çuvalını vermiş ve onun çuvalı eşeğe yükleyip, Dehlemesini
eğlenerek izlemişler. Lakin 3 gün sonra istedikleri tahlil
sonuçları geldiğinde şaşırıp, kalmışlar. Çünkü sonuç Yörüğün
eşeğinin izinin aynı istikametini vermiş. Birkaç gün sonra Yörüğün
keçi sürüsünü telaşlı telaşlı sürdüğünü görmüşler.
-“Çoban emmi nedir bu telaş?”
-“3-4 saate varmaz şiddetli yağmur gelecek. Biran evvel kotaraya
varmak dilerim. Sizinde çadırlar aynı yerdeyse onları hemen sökün
aha şu yan bayıra kurun. Telef olmayın.” Mühendisler gülmüş.
-“Sen telaş etme emmi. Biz Meteorolojiden rapor aldık. Bir hafta
yağış yok.” Yörük aynı telaşla hareket ederken,
-“Benden söylemesi arkadaşlar. Gayrısını siz bilirsiniz”
Gerçektende 4 saat sonra öyle bir yağmur kopmuş ki? Seller sular
olmuş, mühendisler canlarını zor kurtarmış. Çadırları,
malzemelerini sel götürmüş. Sabah olduğunda ölümden dönen iki
mühendis ortak kısacık istifa dilekçesi yazarak, vermişler;
“Eşeğin yol, Keçi çobanı yörüğün Meteoroloji mühendisi olduğu yerde
bize lüzum yoktur!”
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Berber Fıkrası
Galatasaraylının biri berberde saçını kestiriyormuş. Berberin
durduk yerde “İlk gittiğin maçı anımsıyor musun?” diye soracağı
tutmuş:
“Evet, ne olacak?” demiş bizimki sinirli sinirli. Berber;
– Hangi maçtı?
– Bir Fenerbahçe maçıydı.
– Kadıköy’de mi?
– Evet, oradaydı.”
Aradan bir-iki dakika geçmiş. Berber yeniden sormuş:
– Hangi maçtı demiştin?
– Fenerbahçe maçı.
– Nerede nerede?
– Kadıköy dedik ya!
Bir-iki dakika sonra yine aynı hikâye:
– Demek hayatta gittiğin ilk maç bir Galatasaray – Fenerbahçe
maçıydı ha?
Bizimki sinirlenerek:
– Evet, be, Fener maçı dedik ya!
Berber bir kaç dakika sonra aynı konuyu bir daha açmaya kalkışınca
bizimki isyan etmiş:
-Kardeşim, ilk gittiğim maçın Fener maçı olduğunu elli kere
söyledim. Niye yeniden yeniden soruyorsun?
Berber açıklamış:
– Fener deyince saçların diken diken oluyor da, daha rahat
kesiyorum.
XXXXXXXXXX
Sekreter arkadaşımızın 16 ve 12 yaşlarında iki adet çocuğu var.
Çocuklar okuldan döndükleri bir gün bilgisayarla oyun oynuyorlar.
Telefon çalıyor. Telefondaki kişi kendisini şöyle tanıtıyor.
“Ben sincan jandarma karakolu’ndan filanca başçavuş. Bugün öğlen
itibariyle ostim kavşağında bir zincirleme trafik kazası oldu.
Kazaya karışan araçlardan bir tanesinin de plakası 06 xx 900, yeşil
renk mazda. Aracı kullanan ve olay yerinde vefat eden bayanın
anneniz olma ihtimali var.”
Verilen plaka ve araç tanımı annelerinin profiline uyduğu için
çocuklar fenalaşıyor. Olay şöyle devam ediyor;
“Şimdi bayan maktulün üzerinden bir kimlik çıktı, ancak kimlik
parçalandığı için, elimizdeki bilgilerle doğrulama yapmamız
gerekiyor. Annenizin tam adı/soyadı, doğum yeri, doğum tarihi,
kütük bilgisi, anne adı, baba adı. Son olarak da annenizin kızlık
soyadı.”
Çocuklar tabi o panik anında gerekli tüm bilgileri veriyorlar.
Konuşmaya arada arkadan başka bir erkek sesi de karışıyor.
“Komutanım, ambulans gelmiş ne yapalım” şeklinde sorular. Telefonu
kapatmadan önce de en son olarak “Verdiğiniz doğum yeri ve baba adı
elimizdeki evraktakine uymuyor, ölen kişi başka birisi olabilir,
biz sizinle bağlantıya geçeriz” diyorlar.
Çocuklar hemen annelerini arıyorlar. Anne iş yerinde, sapasağlam.
Sekreter arkadaş gelip yaşadığı olayı bana aktarıyor. İlk aklıma
gelen şey “Derhal internet bankacılığından yaralandığınız bankalara
haber verin ve bilgi almaya çalışın, birisi sizin tüm kimlik
bilgilerinizi ele geçirmiş, hesaplarınıza ulaşmaya çalışıyorlar”.
Kendisi ilk olarak ****** bankası’nın internet bankacılığına
girmeye çalışıyor, “Bankanızı arayın” mesajı alıyor. Derhal bankayı
arıyor. İlk olarak hesaptaki para durumu kontrol ediliyor, kayıp
yok. Ancak kredi kartları ve internet bankacılığının ****** bankası
merkezince iptal edildiği anlaşılıyor.
Detaylı görüşmelerden sonra, aynı gün bir bayanın sekreterimize ait
internet şifresini “değiştirmek” amacıyla destek telefon hattını
aradığı anlaşılıyor. Tüm kimlik bilgilerine doğru cevaplar veren
“saldırgan”, anne kızlık soyadı sorularına yanlış cevap veriyor.
Bunun üzerine olayın bir saldırı olduğunu anlayan operatör telefon
numarasını not edip, gerekli hesap kilitleme ve kredi kartı iptal
işlemlerini yapıyor.
Yaşanan olayda adamların atladığı şey şu. Sekreter arkadaşımız ve
eşi, yıllar önce aralarında bir karar alıyorlar. diyorlar ki, anne
kızlık soyadı olarak ortak sanal bir isim belirleyelim, her türlü
işimizde gerçeği yerine onu kullanalım. Evi arayan saldırganlar
“gerçek” kızlık soyadına ulaşmış oluyorlar.
Sizlere tavsiyem “anne kızlık soyadı” konusunu siz de benzer bir
yöntemle değiştirin. Çok akıllıca.
İnanılır gibi değil. 12 yaşındaki çocuğu yaşadığı duygusal travma
nedeniyle tedavi görüyor. Gerekli suç duyuruları yapıldı ve
tahkikat devam ediyor. İnsanların acımasızlığına inanabiliyor
musunuz?
Alıntıdır…
Dostlarınızın da bu ve buna benzer olaylardan haberdar olması için
lütfen paylaşın…