İlk Hediye
Abone olGenç adam, yeni tanıştığı kız arkadaşına hediye vermek
istemişti. bu ona alacağı ilk hediye olacaktı. bu yüzden fazla özel
bir şey seçmemeye dikkat etti ama alacağı şey biraz da romantik
olmalıydı. o gece birlikte çiseleyen karın altında yürürlerken,
sevgilisinin avucunun içinde ısıtmaya çalıştığı ellerini hatırladı
ve karar verdi. bir çift eldiven alacaktı.
alışverişe bu tür işlerde pek becerikli kız kardeşini de yanına
alarak çıktı. bir büyük mağazadan içi kürklü bir çift beyaz eldiven
seçtiler. bu arada kız kardeşi de kendine bir çift dantelli külot
aldı…
ne var ki mağazadaki paketleme kısmında bir karışıklık oldu.
eldiven kız kardeşinin paketine girdi, külotlar da mağazanın özel
kuryesi ile kız arkadaşının evinin yolunu tuttu. içindeki
delikanlının yazdığı romantik notla tabii…
sevgilim,
geçen akşam seninle çıktığımızda bunlardan giymediğini fark ettim.
eğer kız kardeşimle beraber olmasaydım, ben uzun ve düğmeli
olanlardan alırdım, ancak kız kardeşim kısa ve düğmesiz olanlardan
kullanıyor. çıkarması daha kolay oluyormuş… renginin açık olması
çabuk kirleneceği izlenimini veriyor. ancak bunları satın aldığım
bayan tezgahtar bana kendisininkini gösterdi. üç haftadır
kullanıyormuş. yakından baktım, hiçbir kirlenme
yoktu.
tezgahtar bayandan bir şey daha rica ettim. seninkileri
giyip, nasıl durduğunu bana üzerinde göstermesini… hemen giydi. çok
şık duruyor, elimi uzattım, okşar gibi sıktım… ele de çok hoş
geliyor ve öyle yumuşak ki… dışarı kıvırdığında içinden tüyler
görünüyor. bu sene moda böyleymiş. tezgahtar kız gösterdi gerçekten
çok hoş…
keşke bunları ilk giyişinde yanında olup giymene yardım
edebilseydim… seninle buluşuncaya kadar birçok yabancı elin ona
dokunacağını düşünmek beni üzüyor… çıkardığın zaman içi biraz nemli
olabilirmiş. o zaman üfleyerek havalandırman gerekiyormuş.
bu akşamki buluşmamızda bunları nasıl avucumun içine alıp, nasıl
defalarca okşayıp öpeceğimi ve okşar gibi avuçlayıp sıkacağımı ve
avuçlarımdan bırakmayacağımı düşünüyorum. bu akşamki buluşmamızda
giymeyi unutma…
sevgilerimle…
BONUS FIKRA
Sahipsiz
Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karşısına
getirilen Temel’e sordu:
– Otomobil çalmışsın, bunu neden yaptın söyler misin?
– Sahibi yok sanmiştum…
– Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın?
– Mezarluğun önine parketmiştu da..
BONUS FIKRA
ŞAKA DA ŞAKA
Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar.
Temel dua etmeye başlar.Allah’ım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım der içinden.
Hava bir zaman sonra düzelir.Temel evine dönmeye başlar.Bir taraftan da balıklara bakar ve içinden bu balıklar fazla yarısını dağıtsam olur der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve bu balıkların yarısı da çok fazla, ben bunların çeyreğini dağıtsam olur der.
Biraz daha zaman geçer Temel tekrar balıklara bakar.Tam o sırada hava tekrar bozulur.Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der:
-Haçen sende şakadan heç anlamiyesun
Uçak Düşerse
Bir uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış:
“Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!”
Böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. Hosteslerden en
akıllısı düşünmüş taşınmış, herkese uygun bir dille anlatılırsa
uçaktan atlamalarını sağlayabileceklerine karar vermiş. İlk olarak
Amerikalı kafilenin yanına gitmiş ve “Sayın yolcularımız, üzerinde
bulunduğumuz alan Japonlar’ın araştırma laboratuarlarıyla kaplı.
Eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisi sırlarını
kaparsınız!”. Bunun üzerine bütün Amerikalılar koşarak çıkışa
gitmişler ve atlamışlar.
Hostes bu sefer İngilizlere yönelmiş. “Sayın yolcularımız, şu anda
dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz. Hemen el
koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!” demiş. Tüm İngilizler
hevesle atlamışlar.
Sıra Fransızlar’a gelmiş. “Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum. Rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim” demiş. Fransızlar “tabii, mersi!” diyerek sırayla atlamışlar.
Hostes, sıra Almanlara geldiğinde “Atlayın aşağı çabuk!” diye bağırmış. Alman kafile “Heil!” diyerek atlamış.
Sonunda sıra Türklere gelmiş. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş: Siz var ya… Buradan hayatta atlayamazsınız.