Hiç Halim yok
Abone olHiç Halim yok
Plajın bol adaleli yakışıklısı, bir sabah duştan çıkmış hayran
hayran kendisini seyrederken bir bakmış ki, tüm vücudu güneş yanığı
yalnız orası süt beyazı. İçine sinmemiş onu da yakacak doğru plaja
gitmiş, güneş doğarken soyunmuş tamamen kendini kuma gömmüş. Her
yer kumun altında orası dışarda…
İki ihtiyar hanımefendi, sabah yürüyüşüne çıkmışlar erken ellerinde
baston birden kumdan dışarı çıkmış şeyi görmüşler biri etrafından
dolaşmış bastonu ile orasına burasına dokunmuş sonrada arkadasına
dönmüş…
– ”Dünyanın adaleti yok” demiş.
– ”Nasıl yani” demiş öteki.
– ”Nasıl olacak” demiş yaşlı kadın.
– ”Bak şimdi bu nesne varya bu nesne 10 yaşımdayken merak ettim, 20
yaşımdayken tanıştım, 30 yaşımda hoşlanmaya başladım, 40
yaşımda
peşine düştüm, 50 yaşımda satın alır oldum, 60 yaşımda bulmak için
adaklar adadım, 70 yaşımda unuttum”…
bastonu ile dokunarak bir daha işaret etmiş:
– ”Şimdi 80 yaşındayım, bu allahın belası şey kumda bile yetişmeye
başlamış ama benim eğilip dokunacak halim bile yok”.
BONUS FIKRA
Akıl unutur Defter Unutmaz
Kayserili, iş yerine eleman alacakmış. İşe başvuran gençleri kendisi imtihan ediyormuş. Soru hep aynı:
-12, 12 daha kaç eder? Herkes sorunun cevabını kafadan hemen söylüyormuş ama Kayserili kimseyi işe almıyormuş.
Akıllı bir genç, Kayserili tüccarın arkadaşını bulmuş ve bu durumu anlatmış. Arkadaşı:
-Tamam, sana aynı soruyu sorunca hemen kağıt kalem iste, toplamayı yap göster, o zaman seni işe alır, bu işteki kerameti de kendisi sana söyler, demiş. Delikanlı, tüccarın yanına varmış. Soru yine aynı soru.
Delikanlı hemen kağıdı kalemi almış, toplamayı kağıda yazmış, sonucu göstermiş.Kayserili:
-İşe alındın, aradığım adam sensin demiş.
Delikanlıya sebebini de hemen açıklamış:
-Unutma, bir şeyi alırken de satarken de, hesaplarken de her zaman yaz! Akıl unutur, defter unutmaz.
50 Dolar
karı koca amerika gezisinde las vegas’a uğruyor.
hazır las vegas’a yolları düşmüşken adam kumar oynamak için karısından izin istiyor fakat bir türlü karısını ikna edemiyor.
nihayet son gece karısı razı oluyor ve adamın cüzdanını alarak içinden bir elli dolar çıkarıp adama veriyor.
sevinçle kumarhaneye koşan adam elli dolarlık pul alıp önce kollu makinelerde başlıyor oynamaya.
şansı yaver giden adam beş yüz dolar kazanıyor.
buradan poker masasına geçiyor ve kazancını beş bin dolara çıkarıyor.
son olarak rulet masasını ziyaret ediyor ve kazanmaya burada da devam ediyor.
kazancı önce elli bin dolara, sonra da beş yüz bin dolara ulaşıyor.
artık diğer masalardaki oyuncular da oyunu bırakıyor ve adamı izlemeye başlıyorlar.
o gecenin şanslı gecesi olduğuna inanan adam beş yüz bin dolarının tamamını siyaha yatırıyor.
top dönüp dolaşıp siyahta durunca kumarhane seyircilerin tezahüratıyla yıkılıyor.
adam bir milyon dolarını bu kez kırmızıya yatırıyor ve seyircilere bunun son eli olduğunu, kazanacağı 2 milyon dolarını alıp evine gideceğini duyuruyor.
ne yazık ki top yine siyahta durunca büyük hayal kırıklığına uğrayan adam seyircilerin teselli sözleri arasında kumarhaneden ayrılıyor.
sabaha doğru otele dönen adam tam odasına girerken karısı tıkırtıyı duyup uyanıyor ve soruyor:
“nasıl gitti?”
adam gayet sakin cevap veriyor:
“hiiiiç. verdiğin elli doları kaybettim.”
Kahrolsun Amerika!
Üç Amerikan askeri ıraklı bir amcanın bakkal dükkanına
girerler.alışveriş yaparken “kahrolsun amerika” diye bir ses
duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini
görürler. Bunun Üzerine ıraklı bakkal amcaya ‘bu papağanı buradan
yok et yarın geldiğimizde görürsek seni mahvederiz’derler.
Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar
çünkü papağan kuşunu çok sevmektedir.Derken aklına cami imamlarının
papağanı gelir.Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır
ve’Hocam eğer sakıncası yoksa papağanları değiştirelim’ der. Hoca
kabul eder ve değişim gerçekleşir.
Ertesi gün işgalci amerikan askerleri gelir, papağanı görürler ve kızarak
-biz sana bunu yok edeceksin demedikmi? deyince
Bakkal amca bu papağan o değil dese de inandıramaz. Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır: kahrosun amerika!!
ses çıkmayınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
-Kahrolsun amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun amerika!
papağan dile gelir
-Amin evlatlarım
Nereye Kızlar Sicilyaya mı
Hocanın biri fıkra anlatmaya bayılırmış;
özellikle de belden aşağı fıkralar ve espriler tabii ki…
Bir gün kızlar bir karar alırlar ve hoca gene böyle espriler
yaparsa sınıftan toplu halde çıkmaya karar verirler…
Bu durum hocanın kulağına gider.
Derse gelir ve Sicilyalı erkeklerin cinsel organının
Türklerinkinden 10 cm. daha uzun olduğunu söyler…
Kızlar birbirlerinin yüzlerine bakarak ayağa kalkarlar ve almış
oldukları karardaki gibi sınıfı terketmek isterler, tam sınıftan
toplu halde çıkarken, hoca kızlara seslenir:
– “Ooo… Nereye kızlar? Sicilya’ya mı?”
BONUS FIKRA
Hocanın bir gün subaşıya işi düşer. Adam haraç ve rüşvet yiyen birisidir.
Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurur ve üstüne bal sıvar.
Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun.
Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş:
– “Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor…”
Hoca yutar mı:
– “Kusura bakmasın evlat”, demiş. “Kusur ilamda değil çömlek
Subaşı: Osmanlı döneminde, kapıkulu süvarileri arasından seçilerek savaş zamanı güvenlik işlerine bakmakla, barış zamanı da vergi toplamakla görevlendirilen kimseye denir.
Şarap Çeşnicisi
Şarap fabrikasının emektar çeşnicisi ölür. Yenisi için ilan verirler.
Derken perişan kılıklı belli ki ayyaş birisi başvurur. Fabrika müdürü biraz da bu ayyaşı başından savmak düşüncesi ile test için ona bir kadeh şarap verir.
Adam şarabı içer ve ; “ Kırmızı bir Muscatel, 3 yıllık kuzey yamaçta yetişmiş, çelik varillerde yıllanmış” cevabını verir.
Müdür şaşkınlıkla “doğru” der.
Bir başka şarabı tattırır” Kırmızı Cabarnet, 8 Yıllık güneybatı yamaç mahsulü ve meşe fıçılarda yıllanmış” doğru cevabı üzerine iyice şaşıran müdür beyimiz, sekreterinin yanına gider ve ona bir bardak suya biraz idrarından karıştırarak getirmesini söyler ve adama bunu beyaz şarap niyetine içirir.
Adamın yanıtı:
“Sarışın, 26 yaşında 3 aylık hamile, eğer beni işe almazsan babasını da söylerim”
Oturan Boğa Hazır
kızılderililerin genç reisi 18 yaşına geldiğinde canı evlenmek ister. kabilenin büyücüsüne gider, der ki:
– “oturan boğa kadın ister.”
büyücü:
– “oturan boğa ormana gitsin, üzerinde delik olan bir ağaç gövdesi bulsun ve onun üstünde eğitim yapsın, hazır olunca gelsin.
15 gün sonra reis geri gelir. der ki:
– “oturan boğa hazır.”
büyücü de kabiledeki en güzel kızı ona verir. reis alır kızı çadıra girer.
– “90 derece eğil” der.
kız eğilince, kıza bir tekme vurur. kız çığlık atarak bunu niçin yaptığını sorar. reis şöyle cevap verir:
– “oturan boğa akıllandı, önce yaban arılarını kontrol!”
Soba
fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır.
birden yağmur bastırır. hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır.
bu sırada hepsinin dikkati odada yanmakta olan soba üzerinde toplanır.
soba yerden 1 m. kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir.
sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
kimyacı, “adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış”.
fizikçi, “adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş”.
jeolog, “burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış”.
matematikçi, “sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış”.
antropolog, “adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş”.
bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.
adam cevap verir:
– “boru yetmedi.”