Anasayfa /  Keyifli Haberler

5 kuruşu sana versin!.

Abone ol
Abone ol 15 Şubat 2019 20:15

5 kuruşu sana versin!.

Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, nerdeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç bir adam. Nasretti Hoca sormuş:

– Ne cüretle vuruyorsun!..

– Özür dilerim hocam, sizi birine benzettim, küçük bir hata yaptım, ama siz pireyi deve yaptınız.

– Yürü o zaman, kadıya gidiyoruz!

Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen kadı efendi, Nasrettin Hoca’ya vuran gencin akrabasıymış. Kadı efendi, Nasrettin Hoca’yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış:

– Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?

Nasrettin Hoca ısrar etmiş:

– Olmaz, mahkeme yapılsın.

Kadı efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp kararını vermiş:

– Ceza olarak Nasrettin Hoca’ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!..

Nasrettin Hoca, para almaya giden genc adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş. Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasretti Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra demiş ki:

– Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!.



BONUS FIKRA



Temel Kim 500 milyar ister adlı yarışma programına katılır.

Soru 1 100 yıl savaşları ne kadar sürmüştür?




a) 116 yıl, b) 99 yıl, c) 100 yıl, d) 150 yıl.




(Temel bir kaç saniye düşünür cevabı bilemez ve pas geçer)

Soru 2) Panama şapkası hangi ülkede keşfedilmiştir?




a) Brezilya, b) Şili, c) Panama, d) Ekvator




(Temel seyircinin yardımını ister)

Soru 3) Rusların Ekim Bayramı hangi aydadır?




a) Ocak, b) Eylül, c) Ekim, d) Kasım




(Temel telefon hakkını kullanır.)

Soru 4) Kral George IV’ün doğru adı nedir?




a) Albert, b) George, c) Manuell, d) Jonas




(Temel iki şık eleme hakkını kullanır.)

Soru 5) Kanarya adalarının adı hangi hayvandan gelir?




a) Kanarya, b) Kanguru, c) Fare, d) Köpek




(Temel oyundan çekilir.)

İsterseniz doğru cevaplara bir göz atın:




Sorunun cevabı = 116 yıl,


Sorunun Cevabı = Ekvator,


Sorunun Cevabı = Kasım,


Sorunun Cevabı = Albert,


Sorunun Cevabı = Köpek




İtiraf et: Bir an için kendini temel’den daha zeki sanmıştın, değil mi?



Zeki Futbolcu (Fıkra)



dönemin milli takımlar teknik direktörü fatih terim, bir brezilya ziyareti esnasında brezilya teknik direktörüyle görüşmek istemiş.

görüşme ayarlanmış, fatih terim de biraz erken gitmiş stata.. idmanı izleyemeye. idman bitmiş iki teknik adam ve bir çevirmen buluşmuş.

fatih hoca çat pat italyancasıyla demiş ki.

-fo di passa de migron el contra.

tabi çevirmen kulağına fısıldamış, hoca hoca italyanca burda tutmaz, bunlar brezilyalı.

-hoca da demiş ki ya tutarsa.

şaka şaka demiş ki: – o zaman çevir bakalım.

-çok iyi ve güçlü bir takımsınız nasıl böyle olmayı başarıyorsunuz?

brezilyalı teknik adam da -ben oyuncularımın taktiğinden ziyade zekasına önem veririm demiş ve yanına ronaldoyu çağırmış ve sormuş:

-ronaldo senin annen ve babandan olup da kardeşin olmayan kimdir.

ronaldo da demiş ki : -benim

fatih hoca şaşırmış tabi. bunlar harbiden çok zeki diye düşünmüş ve Türkiye’ye dönmüş, dönerken de rio magneti falan almış dolaba yapıştırmak için.

ertesi gün de idman varmış. idmandayken demiş ki kendi kendine: -ulan bizim oyuncular nasıl acaba zeki mi ve ozan tufanı yanına çağırmış ve demiş ki:

-ozan senin annen ve babandan olup da kardeşin olmayan kimdir?

ozan düşünmüş düşünmüş bir şey bulamamış, demiş ki: -ben oğuzhana bi sorayım.

gitmiş oğuzhana sormuş,

-oğuzhan senin annen babandan olup da kardeşin olmayan kimdir?

oğuzhan demiş ki: -benim.

ozan şaşırmış ve hatasını anlamış, nasıl ben bunu düşünemedim diye.. koşmuş fatih hocaya çırıl çıplak.. koşarken de yüzünde garip bir tebessüm eller havada.

demiş ki: -buldum buldum! hoca cevabı buldum!

hoca demiş ki: – kim?

cevap: “oğuzhan özyakup!”

hoca bozulmuş bu duruma, ozana bir fatih hoca bakışı atmış ve ellerini kendine özgü hareketlerle oynatarak demiş ki:

-olur mu salak!.. “ronaldo!”



Açık Koyu



temel 70’lı yıllarda amerika’da dolmuş şoförüdür. bir gün siyah ve beyazlar arasında ön taraflara oturma tartışması çıkmış, temel de mecburen müdahalede bulunmuş.

ayağa kalkarak;

– kökeninizin ne önemi var? hepimiz insanız, bugün ölsek yarın iskeletlerinizin rengi farklı mı görünecek? damarlarınızdan akan kan hepinizde kırmızı. bırakın artık bu saçmalıkları, renk ayrımını. farz edin ki hepiniz yeşilsiniz!

insanlar durulunca temel yerine oturur ve ekler;

-şimdi. açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya geçsin.



Genç Kız



kadının biri bir gün işten eve erken dönmüş. bir bakmış ki kocası yatak odasında genç bir kız ile birlikte. öfkeden deliye dönmüş tabi.

“şerefsiz pislik herif. bunu bana nasıl yaparsın?” diye öfkeyle karışık ağlayarak bağrınmış.

“her zaman sana sadık bir eş oldum, çocuklarının anası oldum. karşılığı bu muydu? seni terk ediyorum ve hemen boşanacağım senden.”

adam panik halinde:

“bir dakika hayatım açıklayabilirim, durum sandığın gibi değil.”

“hadi anlat. ama bunlar bana söyleyeceğin son sözler olacak.” demiş karısı.

adam başlamış anlatmaya:

“eve gelirken arabaya binerken bu kıza rastladım. çok utangaç ve savunmasız duruyordu. acıdım ve arabaya aldım. çok zayıf olduğunu fark ettim. kıyafetleri de eski ve kirliydi. 2 gündür bir şey yemediğini söyledi. ben de eve getirip sana dün yaptığım yemekten ısıttım. hani senin kilo almamak için yemediğin yemekten. zavallı kız dakikada sildi süpürdü yemeği.

temizlenmeye de ihtiyacı vardı. duş alabileceğini söyledim ve o duştayken kıyafetlerini çöpe attım, hepsi kirli ve yırtık pırtıktı. tabi yeni kıyafetlere ihtiyacı vardı. dar diye birkaç senedir giymediğin kot pantolonunu, yıldönümümüzde sana hediye ettiğim ama zevksiz olduğumu söyleyip giymediğin iç çamaşır takımını, kardeşimin sana hediye ettiği ama onu gıcık etmek için giymediğin bluzu verdim. ayrıca geçen sene o pahalı mağazadan alıp işyerinde de birisi aynısını giyiyor diye giymediğin çizmeleri verdim…”

kadın, kollarını bağlamış ve kocasına “eee?” bakışı atmış.

adam bir nefes almış. ve anlatmaya devam etmiş:

“kız, duyarlılığım ve yardımlarımdan ötürü çok minnettar kaldı. uğurlamak için kapıya doğru gidiyorduk, sonra birden dönüp ‘karınızın kullanmadığı başka bir şey var mı?’ dedi.”



kurabiyeler



yaşlı adam ölüm döşeğindeydi…

artık son dakikalarını yaşıyordu…

hasta yatağında yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu duydu, en sevdiği çikolatalı kurabiyelerin kokusu…

birden gözleri aralandı,

kendini ayağa kalkacak kadar güçlü hissetti…

bu şaşılacak bir şeydi, ölmek üzere olan adamı ayağa kaldırmaya kurabiyelerin kokusu yetmişti…

duvara tutunarak merdivenlere kadar yürüdü…

basamakları ağır ağır inerken sanki mutfağa değil hayata yaklaşıyor gibi heyecanlıydı…

nihayet mutfak kapısına kadar geldi…

işte masanın üzerindeki tepside onlarca çikolatalı kurabiye,

tam karşısında duruyordu…

son gücüyle masaya yaklaştı, o kurabiyelerden bir tane ağzına atabilse sanki ömrüne ömür katılacaktı…

bir tane almak için elini uzattı…

ama birden karısı yetişti ve eline vurdu.

“çek elini bakayım…

onlar senin cenazen için…”




Yorumlar