Anasayfa /  Keyifli Haberler

Hangi Renkk

Abone ol
Abone ol 13 Aralık 2018 05:45

3 rahibe kilisiye giderlerken hergün bir kuşçu dükkanının önünden geçerlermiş. Dükkanın dışarısında kafeste bir papağan varmış ve rahibeler ne zaman geçşe, bu papağan bağıra bağıra üç renk söylermiş. Mesela bir sabah “Kırmızı, beyaz, beyaz”, bir sabah “Siyah, mavi, beyaz” demiş. Rahibeler, bir anlam veremez, gülüp geçerlermiş… Ama, rahibelerden biri birgün olayı çözmüş ve “Bana bakın!! Bu papağan biz o gün ne renk iç çamaşırı giyiyorsak o renkleri sayıyor!!!” demiş.



Öteki ikisi çok şaşırmışlar, inanamamışlar. Ama hep birlikte emin olmak için ertesi sabah üçü de siyah çamaşır giymişler ve tahmin edin : ) ) ) papağan o sabah “Siyah, siyah, siyah!” diye bağırmış… Böylece olay iyice anlaşılmış. Bunun üzerine rahibeler, papağana oyun oynamak için ertesi sabah iç çamaşırı giymeme kararı almışlar, yine yola çıkmışlar, kuşçu dükkanının önünden geçerken heyecan dorukta……. ve papağanın sesi duyulmuş:

-KIVIRCIK! KIVIRCIK! DÜZ!…



BONUS FIKRA



Macera



Güzel bir bayan Napolyon’a:

-Heşmetmeap! demiş. Bu kadar şan şeref kazandığınız halde neden hala yeni maceralar peşinde koşuyorsunuz?



Napolyon:

-Ya siz hanımefendi, bu kadar güzel olduğunuz halde neden hala makyaj yapıyorsunuz?





BONUS FIKRA





En Tehlikeli ve Korkunç Hayvan



Bir gün dostları Hoca’ya:

— Dünyada en tehlikeli ve korkunç hayvan hangisidir?

Diye sormuşlar. Hoca hiç düşünmeden cevap vermiş:

— İnsandır, demiş.

Dostları bu cevaba hayret etmişler ve itiraz ederek:

— Bu nasıl olur? Diye sormuşlar. Hoca şu açıklamayı yapmış:

— Köpek ekmeğini yediği adama hıyanet etmez. Yılan kendisine dokunmayanı sokmaz. Kurt, insanın bulunduğu yerlerden uzakta yaşar. Halbuki, insan, hiç de böyle değildir. O kendisine iyilik edene bile fenalık yapar. Siz, hiç dünyada, kendi cinsine insanlar kadar kötülük eden bir varlık gördünüz mü?





Biraz Toprak



Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adam,deniz kenarında oltayla balık tutuyordu.Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona.

-”Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim,” dedi.

Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı.Hükümdar balıkçıya,

-”Ne yapalım,şansın bu kadar,oltana ağır bir şey takılmadı” diyerek alıp sarayına götürdü.

Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar. Beş,on ,yirmi,elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on milli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi. Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu. Bunda bir sır olduğunu anladılar.

Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular. Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu.

” Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz. Ama bir avuç toprak bunu doyurur”

Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydu ve kemik yukarı kalkıverdi.


Yorumlar