Gezegen unvanı elinden alınan Plüto, “cüce gezegen” ilan edildi
Stanbul Aydın Üniversitesi Gök Bilimleri Araştırma Ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Orhan Gölbaşı, Plüto İçin Tanımlanan ‘cüce Gezegen’ Kavramını Ve Güneş Sistemi’nin Gizemli Üyesinin Keşif HikÂyesini Anlattı.
Abone olNASA yöneticisi Jim Bridenstine’ın, “NASA yöneticisi Plüto’yu
bir kez daha gezegen ilan etti diye yazabilirsiniz. Ben bu sözün
arkasındayım, bu şekilde öğrendim ve bu bilginin doğruluğunun
arkasındayım” sözleri gezegenlikten çıkartılan Plüto hakkındaki
tartışmaları yeniden başlattı.
Güneş Sistemi’nde en son keşfedilen gezegen olarak bilinen
Plüto’nun ‘gezegen’ unvanının elinden alınması bilim dünyasını
ikiye böldü. Son olarak NASA yöneticisi Jim Bridenstine’ın, “NASA
yöneticisi Plüto’yu bir kez daha gezegen ilan etti diye
yazabilirsiniz. Ben bu sözün arkasındayım, bu şekilde öğrendim ve
bu bilginin doğruluğunun arkasındayım” sözleri Plüto konusundaki
tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
İstanbul Aydın Üniversitesi Gök Bilimleri Araştırma ve Uygulama
Merkezi Müdürü Prof. Dr. Orhan Gölbaşı, Plüto için tanımlanan ‘cüce
gezegen’ kavramını ve Güneş Sistemi’nin gizemli üyesinin keşif
hikâyesini anlattı.
‘Sistemin en geç keşfedilen gezegeniydi’
Plüto’nun Güneş Sistemimizde son keşfedilen gezegen olduğunu
belirten Gölbaşı, “1781 yılına kadar Güneş Sistemi’mizde altı
gezegenin olduğu biliniyordu. Bunlar Güneş’e olan uzaklıklarına
göre şöyle sıralanıyordu: Merkür, Venüs, Yer, Mars, Jüpiter ve
Satürn. Bu durum, 1781’de William Herschel’in kendi yaptığı
teleskopla Uranüs gezegenini keşfetmesine kadar sürdü. Uranüs
teleskopla keşfedilen tek gezegen oldu. Daha sonra 1843 yılında
İngiliz astronom John Couch Adams, Uranüs’ün yörüngesindeki
düzensizliklerin bir başka gökcisminin tedirginlik etkisinden
kaynaklanabileceği düşüncesiyle yaptığı hesaplamalarla sekizinci
gezegenin olası yörüngesini buldu. 1845-46 yıllarında, Adams’tan
habersiz olarak Fransız matematikçi Urbain Le Verrier de benzer
hesaplamaları yapmıştı. Bu çalışmaya duyarsız kalmayan Berlin
Gözlemevi müdürü Johan Gottfried Galle, teleskopunu Le Verrier’in
belirttiği yöne doğrulttu ve aranılan gezegeni hesaplanandan çok az
farklı bir yerde buldu. İlk kez matematiksel bir yöntemle
keşfedilen bu yeni gezegene Neptün adı verildi. Buradan hareketle
9. gezegenin olası konumu matematiksel yolla hesaplanmaya
çalışıldı. Ancak Plüto bu etkiyi oluşturabilecek kadar kütleli
değildi. Plüto gökyüzünün tamamının tarandığı fotoğraf plaklarının
incelenmesi sonunda Clyde W. Tombaugh tarafından, 18 Şubat 1930’da,
23 ve 29 Ocak 1930 tarihlerinde çekilen fotoğraflarda Plüto’yu
buldu” ifadelerini kullandı.
Gezegenin ismi için bir yarışma düzenlendi. Uzun tartışmalar
sonunda yeni gezegene, 11 yaşındaki Oxford’lu öğrenci Venetia
Burney tarafından önerilen Plüto (yeraltı tanrısı) adı verildi. Bu
isim aslında dondurucu ve karanlık gezegen için son derece uygundu.
Plüto’nun ilk iki harfi Percival Lowell’ın adının ve soyadının baş
harflerini, son iki harfi de Tombough’un adının ilk iki harfini
taşıyordu. Böylece, hem mitolojik kökenli oluşu hem de bulan
kişileri anımsatması bakımından, gezegen adlandırma geleneğine de
çok uygundu.
‘Eris’in keşfi Plüton’un gezegenliğine şüphe düşürdü’
Prof. Dr. Gölbaşı Plüton’un hikâyesine, “Keşfinden sonra,
gözlemevleri Plüto üzerine araştırmalarını sürdürdüler. Plüto’nun
hafif uzamış, armutsu bir görüntüsünü daha dikkatli inceleyen James
W. Christy (Naval Gözlemevi), 22 Haziran 1978’de Plüto’nun yalnız
olmadığını ve bir uydusu olduğunu keşfetti. Uyduya ölüleri Yunan
ölüm Tanrısı Hades’e (Plüto) taşıyan kayıkçı Charon’un adı verildi.
Keşfinden sonra geçen süreçte hep göz önünde olmasına karşın,
Plüto’nun bir uydusunun olduğu 48 yıl boyunca fark edilememişti. Bu
durum, Güneş Sistemi’nde yeni bir gökcisminin keşfedilmesinin
aslında ne kadar zor olduğunun da bir kanıtıydı. Yeni uydunun
keşfiyle, Plüto’nun büyüklüğü de kesin olarak belirlenmişti.
Plüto’nun çapı 2 bin 274 km, Charon’unki ise bin 212 km. idi. Bir
başka ilginç ayrıntı da şuydu: Sistemin kütle merkezi, Plüto ile
Charon arasındaki uzay boşluğuna düşüyordu. Oysa Güneş
Sistemimizde, gezegen ile uydusunun oluşturduğu ortak kütle
merkezinin ana gezegen üzerine düşmediği başka bir örnek yoktu.
2005’te Eris keşfedildi. Eris, Plüto’dan daha büyük bir Kuiper
Kuşağı cismi (KBO) olarak dikkat çekti. Eğer Plüton bir gezegen ise
diğer KBO’lar gibi, Eris de gezegen sınıfına sokulmalıydı. Bu
durumda, “bir cisme gezegen denmesi için, objektif ve bilimsel
dayanak ne olmalıydı?” sözleriyle devam etti.
‘IAU Plüton’un kaderini belirlemek için toplandı’
İstanbul Aydın Üniversitesi Gök Bilimleri Araştırma ve Uygulama
Merkezi Müdürü Prof. Dr. Orhan Gölbaşı, “Sonunda Uluslararası
Astronomi Birliği (IAU) duruma el koydu. IAU, astronomi
terminolojisinde yetkili tek kurum olarak, yeni bir gezegen
tanımını 14-25 Ağustos 2006 tarihleri arasında Prag’da yapılan 26.
Genel Kurul Toplantısı’nda masaya yatırdı. IAU Başkanı Ron Ekers,
toplantıdan 2 yıl önce, katılımcıların bu konuda bilgilendirilmesi
ve yönlendirilmesi için bir Gezegen Tanımlama Komitesi kurmuştu.
Gezegen Tanımlama Komitesi, Güneş Sistemi’nde bulunan gezegen ve
diğer gökcisimlerinin üç sınıfa ayrılmasını öneriyordu: Gezegen:
Güneş etrafında bir yörüngede dolanan kendi kütle çekimi altında,
hidrostatik denge halinde ve hemen hemen küresel bir şekle sahip
olan ve yörüngesinin yakın komşuluğunu temizlemiş olan bir
gökcismidir. Cüce gezegen: Güneş etrafında bir yörüngede dolanan,
kendi kütle çekimi altında, hidrostatik denge halinde ve hemen
hemen küresel bir şekle sahip olan ancak yörüngesinin yakın
komşuluğunu temizlememiş olan ve kendisi bir gezegenin uydusu
olmayan gökcismidir. Güneş Sistemi’nin Küçük Nesneleri: Güneş
etrafında yörüngede dolanan ve yukarıdaki tanımlara girmeyen diğer
gökcisimlerinin tümü. Dolanma dönemleri 200 yıldan daha uzun küçük
cisimlerin tümü, Ceres, Plüton ve Eris dâhil, cüce gezegenler
sınıfına giriyorlardı” ifadelerini kullandı.
‘Gezegenliği elinden alındı, cüce gezegenlerin ilki kabul
edildi’
Plüto’nun asıl olarak zayıf kütle çekiminden dolayı ‘gezegenlik’
sıfatını kaybettiğini anlatan Gölbaşı, “Sonunda, IAU Genel
Kurulu’nun 24 Ağustos 2006 tarihinde yapılan kapanış oturumunda
yeni gezegen tanımlaması konusundaki öneriler oylandı. Cüce gezegen
“Dwarf planet” tanımının kullanılması kabul edildi. Plüto’nun “cüce
gezegen” olarak tanımlanması ve bu yeni türün prototipi sayılması,
237 evet, 157 hayır ve 30 çekimser oyla kabul edildi. Bu tanımla
gelen yeniliğe göre, gezegenler civarlarını yakın komşuluklarında
bulunan gökcisimlerinden temizleyecek kadar kütleli olmalıydı.
Jüpiter, Satürn, Neptün ve Uranüs gibi gezegenler de, temiz
yörüngelere sahip uydularıyla bir aile oluşturur. Oluşan sistemde,
uydular birbirleriyle çarpışma riski olmadan kararlı yörüngelerde
dolanırlar. İşte bu dinamik etki gezegen belirlemede en etkin
faktörlerden biri sayıldı ve Plüto’nun küme düşmesine neden oldu.
Böylece, masalsı bir keşif sonunda uzun süre gökbilimcilerin ilgi
odağı olan Plüto’nun bir alt kümeye düşmesi, oy çokluğuyla da olsa
kesinleşmiş oldu. Plüto, Amerikalılar tarafından keşfedilen ilk
gezegen olması bakımından onlar için önemliydi. NASA Başkanının
açıklamalarında bu unvanı kaybetmiş olmanın üzüntüsü öne çıkmış
olabilir” şeklinde konuştu.