Adalet Bakanlığı Müşaviri: FETÖ döneminde ülkeyi cehenneme çevirdiler
Adalet Bakanlığı Lahey Adalet Müşaviri Dr. Hakan Yavuz, adliyeye gittiği zaman başına ne geleceğini kestiremediğini belirterek, "Yıllarca Cumhuriyet savcılığı yapmış birisi olarak bir dosyada tanık dahi olmak istemiyorum. Adliyeye gittiğim zaman başıma ne gelir, bunu kestiremiyorum. Çünkü sistemde ciddi sorunlar var. FETÖ döneminde özellikle ülkeyi zaten cehenneme çevirdiler. Şimdi toparlamaya çalışıyoruz, ama bu çok zaman alacak bir durum" dedi.
Abone olErzurum Atatürk Üniversitesi 15 Temmuz Milli İrade
Salonu'nda düzenlenen 'Suç Sosyolojisi ve Rehabilitasyon
Uygulamaları' sempozyumuna Adalet Bakanlığı Lahey Adalet
Müşaviri Dr. Hakan Yavuz katıldı.
Sempozyumda konuşan Dr. Yavuz, Avrupa Konseyi ülkeleri
arasında ceza infaz kurumlarında mahpus bulunan hükümlü ve tutuklu
sayısında birinci sırada ABD'de, ikinci sırada Rusya ve 2015
istatistiklerine göre 173 bin 522 kişi ile üçüncü sırada Türkiye
olduğunu söyledi. Bu üç ülkede ciddi bir sistematik sorun
bulunduğunu ve bu sorunlarla mücadele etmek zorunda olduğunu
hatırlatan Dr. Yavuz, şunları söyledi:
"Ülkemizde 15 Temmuz'dan sonra olağanüstü şartlar gündeme geldiği
için belki de en büyük zorluklar bizim ülkemizde yaşanıyor.
Sorunları sınıflandırdığımız zaman 3 başlık atlında tespit
yapabiliriz. Aşırı yoğunluk var ceza infaz kurumlarında. Aynı
zamanda denetimli serbestlik bürolarında bir kapasite sorunumuz
var. Personel yetersizliği sorunu var. Hala infaz koruma memuru
alımı yapılmaya devam ediliyor. Öngörülen hizmetlerin yeterince
verilmemesi nedeniyle temel hak ve hürriyetlerin ihlaline ilişkin
iddialar ve bu konuda ciddi tartışmalar var. Neden bu sorunu
çözemediğimizin cevabı aslında zihniyet sorunu. Bununla ilgili iki
temel yönteme odaklanıyoruz. Yeni cezaevleri inşa edip, daha sonra
personelin istihdamı suretiyle cezaevlerinde kapasite artırmak için
uğraşıyoruz. Bu zaman aldığı için daha pratik ve daha kolay hayata
geçireceğimiz denetimli serbestlik üzerinde 2011'den beri sürekli
değişiklik ve kapsam genişletmeye ilişkin düzenleme yapmak
suretiyle denetimi serbestliği 2012'den beri infaz yönetimi olarak
uygulamaya başladık. Ama baktığımız zaman bunun yeterli
olmadığını görüyoruz. Çünkü hem suç oranları artmaya devam ediyor,
hem ceza infaz kurumlarındaki sayı artıyor, hem de denetimli
serbestlik sayıları artıyor. Halbuki bunlardan en azından birinin
durması veya azalması yönünde bir eğilim göstermesi lazım.
Enteresan bir şekilde hepsi aynı anda artıyor. Bunun da Rusya'da
benzer bir örneği yaşanmış. Avrupa Konseyi'nden aldığım bilgilere
göre ikincisi bizim ülkemiz."
'YAPILAN DÜZENLEMELERİN BİLİMSEL ZEMİNİ YOK'
Yapılan düzenlemelerin bilimsel bir zemini olmadığını ifade eden
Dr. Hakan Yavuz, "Denetimli serbestlik dahil, yapılan
düzenlemelerin, getirilen uygulamaların bir bilimsel zemini yok.
Yani bunu getirelim, bu güzelmiş Avrupa'da bakıyoruz, bu güzelmiş
bunu koyalım. Şöyle bir müdahale yapalım, genişletelim. Hep
pragmatik olarak düşünüp, krizi tabiri caiz ise dil altı hapıyla
geçiştiriyoruz. Ama bir baypasa ihtiyacımız var" diye konuştu.
'UZUN VADEDE BİR ŞEYLER YAPILMASI GEREKİYOR'
Denetimli serbestlik kurulduğundan beri af kanunu çıkarılmadığını,
getirilen düzenlemelerin de toplumda af olarak algılandığını
kaydeden Dr. Yavuz, 105'nci maddede yapılan değişikliklerin panik
halinde bu sistemi nasıl azaltabilirizi öngörerek yapılan
değişiklikler olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Yine her artışın sonunda bu müdahale ile azaltmışız. Ancak hemen
devamında gelen yükseliş düzenliyoruz ve en son 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra yaptığımız düzenleme dahi kapsamı bayağı
genişletmesine rağmen, azaltmaya neden olmadı ve devam ediyor.
Şimdi bu mesele, dediğim gibi sadece yargıya eşit bir mesele değil.
Hakim ve savcıların pratiği ile ilgili mesele değil. Politik bir
tarafı var. Cezaya dair politikası ile ilgili bir tarafı var. Bunun
da çok derinlikli olarak düşünülmesi ve acele edilmeden uzun vadede
bir şeyler yapılması gerekiyor. Benim önerim meseleye 3 başlık
altında yaklaşılması gereği. Bir insana ceza verdiğimizde onun
cezadan sonra nasıl bir insan olmasını umuyoruz. Yani onu bir süre
kapatalım, cezaevinden sonra bırakalım, kaldığı yerden devam etsin.
Yoksa insanları cezalandırdığımız zaman hayatlarına bir yön mü
verelim? Bunun için de cezanın amaçlarıyla ilgili zihnimizin
netleşmesi lazım. Sistemimizin böyle bir sorunu var. Biz cezanın
amacının ne olduğunu tam olarak tespit etmemişiz. 2016 yılında
yapılan bir araştırmada, 'Adalet sistemi ile ilgili anladığınız
nedir?' diye sorulduğunda 'cezaların verildiği yer' denilmiş.
Yargıyı toplumun yüzde 78'i, cezaların verildiği yer olarak
algılıyor. Hukuk davaları, ticaret davaları falan değil. Adaletin,
ceza adaleti üzerinden tecelli ettiğine inanıyor. Dolayısıyla
meşrutiyetin en çok sağlanması gereken alan ceza adaleti. Ama buna
ilişkin özellikle son 10 yıldır FETÖ ile irtibatlı yargı
mensuplarının kolluk mensuplarının yapıp ettikleri bu
meşrutiyeti ciddi ölçüde toplum nezdinde zedeledi."
'SİSTEMDE CİDDİ SORUNLAR VAR'
Sistemde ciddi sorunlar olduğunu belirten Dr. Yavuz, "Ben savcılık
yaptım yıllarca. Bunu yapıp ediyoruz, ama bunun meşruiyeti ile
ilgili bizim de sorunlarımız var. Mesela ben bir cumhuriyet savcısı
olarak, yıllarca yapmış birisi olarak, bir dosyada tanık dahi olmak
istemiyorum. Çünkü sistemde ciddi sorunlar var. Bu politik bir şey
değil yani. Orada bir flu alan var. Adliyeye gittiğim zaman, başıma
ne gelir bunu kestiremiyorum. Çünkü sürekli krizler içerisinde
Türkiye, debelenip duruyor. FETÖ döneminde özellikle ülkeyi
cehenneme çevirdiler. Şimdi toparlamaya çalışıyoruz, ama bu çok
zaman alacak bir şey. Bunların hepsinin üzerinde düşünülmesi lazım.
Günümüzde ceza evine giren herkesi, eninde sonunda çıkarmak
zorundasınız, çok istisna suçların haricinde herkes tekrar topluma
dönmek zorunda. 10 kişiyi dahi şu an öldürseniz, en fazla 36 yıl,
sonra şartlı salıverilmeden yararlanıp çıkmanız gerekiyor.
Dolayısıyla bu insanların ömür boyu içerde tutulması mümkün değil.
En şiddetli suçlu dahi olsa topluma dönecek. Dolayısıyla biz bu
insanların topluma döndüğünde zararsız olmaları için bir yatırım
yapmalıyız. Yani cezaevlerinde onları kapalı tutmamız, topluma
döndüklerinde yeniden topluma zarar vermeyecekleri anlamına
gelmiyor. Geçici olarak onu sınırlıyoruz, ama döndüğünde ne olacak,
bunu kestiremiyoruz. Çünkü tahliye sonrasındaki destek konusunda da
ciddi problemlerimi var" şeklinde konuştu.