Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan F-35 açıklaması! "Türkiye'nin dışlandığı bir F-35..."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı-IDEF 2019'un açılış töreninde katıldı. TÜYAP Fuar merkezinde gerçekleştirilen IDEF'19'a Erdoğan'ın yanı sıra, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya katıldı.
Abone olErdoğan, açılışta yaptığı konuşmada, "Devlet geleneğinin geçmişi
2 bin 200 yılı aşan bir ülke olarak savunma sanayisine önem
verilmesi kadar tabi bir durum olamaz. Bu coğrafyada son bin yıldır
Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığımızı güçlü
bir şekilde sürdürmemiz diğer vasıfların yanı sıra etkili bir
savunma alt yapısına sahip olmamıza borçluyuz. Bazıları Türkiye'nin
geçmişini bir asırdan ibaret sanıyor ve tüm okumalarını da buna
göre yapıyor. Halbuki biz dünyanın en güçlü kara ve deniz orduları
kurmuş sadece Osmanlı ile 24 milyon kilometrekareye ulaşan
hakimiyet alanları tesis etmiş bir ülkeyiz. Dünya harp tarihine
baktığınızda hem eğitim ve taktik hem de araç, gereç bakımından en
önemli yeri ecdadımızdan aldığını görürsünüz. Son dönemde
yaptığımız atılımlar işte bu tarihi süreklilik içinde okunmalıdır.
Ele alınmalıdır. Bu vesileyle Kut'ül Amare zaferimizin 103.
yıldönümünü kutluyor, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, kahraman
askerlerimizi bir kez daha hayırla yad ediyorum" dedi.
"SİLAHLANMA YARIŞINA YOL AÇACAK GÜÇ REKABETİNİN HORTLAMA
İHTİMALİ GİDEREK ARTIYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çağın güvenlik paradigması siyasi, sosyal,
ekonomik, askeri, teknolojik ve çevre faktörlerini içerecek şekilde
genişledi. Türkiye'nin içinde bulunduğu bölge dünyadaki siyasi
krizlerin ve çatışmaların en yoğun yaşandığı yer. Bu durum
Türkiye'yi her alanda sürekli teyakkuz halinde tutmayı, gücü
artıracak yöntemler geliştirmeyi zorunlu hale getiriyor. Dünya
bugün tüm insanlığın ortak ihtiyacı olan istikrar ve güven iklimini
tehdit eden gelişmeler sebebiyle adeta diken üzerinde. Kurallara
dayalı uluslararası düzen her gün biraz daha erozyona uğruyor. Tek
taraflı güç kullanma ve yaptırım tehditleri giderek daha sık
başvurulan bir yol haline geldi. Yine ve çok daha tehlikeli bir
silahlanma yarışına yol açacak güç rekabetinin hortlama ihtimali
giderek artıyor. İhtilafların çözümü konusunda askeri seçenekler
giderek daha çok konuşulmaya ve devreye alınmaya başladı. Bölgesel
krizler süratle küresel boyut kazanırken terör örgütleri de bu
tehlikeli gidişin en önemli ve tehlikeli araçları haline
getirilmiştir. İletişim imkanlarını ve teknolojiyi giderek daha
etkin kullanan terör örgütlerinin yol açtığı güvenlik sorunları
sürekli büyüyor. Üstelik Türkiye gibi neredeyse kesintisiz bir
şekilde terörle mücadele eden ülkelere savunma sanayi alanında
gizli veya açık ambargolar uygulanıyor. Mesela, Suriye'de
sınırlarımızın dibinde yuvalanan bir terör örgütüne bize parayla
verilmeyen silahların bilabedel yığıldığını üzüntüyle takip
ediyoruz. Aynı şekilde dünyanın diğer pek çok yerindeki terör
örgütlerinin sahip olduğu silahların izleri de hep belirli yerlere
çıkıyor. Örneği Libya'daki gelişmeler de bunu çok açık ve net
olarak ortaya koyuyor. Kendileri binlerce kilometre öteden tehdit
algıları üretip orantısız bir güçle üzerine gidenler, bizim meşru
hassasiyetlerimizi ısrarla görmezden gelmeye çalışıyor. Türkiye,
siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda olduğu gibi savunma alanında
da hiçbir dayatmayı kabul etmemiştir, etmeyecektir" diye
konuştu.
"TÜRKİYE'NİN DIŞLANDIĞI BİR F35 PROJESİ TAMAMEN ÇÖKMEYE
MAHKUMDUR"
Erdoğan, "Sınırlarımızda yaşanan tacizler sebebiyle hava savunma
sistemlerine ihtiyaç duyduğumuzda ilk başvurduğumuz yer
müttefiklerimiz oldu. Ama maalesef bu yöndeki taleplerimiz ya
tümden cevapsız kalmış ya da işi yokuşa sürme anlamına gelen
şartlar önümüze konmuştur. Kendimizi savunma hakkımızın hiçe
sayılması, hatta bizi doğrudan can evimizden vurmaya yönelik
adımlara destek verilmesi karşısında herhalde sessiz kalmayacaktık.
Nitekim öyle de yaptık. Rusya ile vardığımız S 400 anlaşmasının
gerisinde işte böyle bir süreç vardır. Daha da önemlisi kendi hava
savunma sistemlerimizi üretme konusunda çok hızlı bir şekilde yol
alıyoruz. Bugünlerde F35'ler konusunda da benzer bir haksızlığa,
daha doğrusu dayatmaya maruz kalıyoruz. Proje ve üretim ortağı
olduğumuz bir konuda bizi dışlamaya çalışanların hala bu işin
sonunun nereye varacağını göremediklerini düşünüyoruz. Açık
konuşuyorum, Türkiye'nin dışlandığı bir F35 projesi tamamen çökmeye
mahkumdur" ifadelerini kullandı.
"ŞİMDİ ÜRETTİĞİMİZ BOMBALARIN GÜCÜ VE EKONOMİKLİĞİ
KARŞISINDA ŞAŞKINLIKLARINI GİZLEYEMİYORLAR"
Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Milli muharebe uçağını üretecek adımları attık. Hava
Kuvvetleri'nin bundan sonraki filolarında ağırlık milli muharebe
uçaklarından oluşacak. Bu çerçevede geleceğin teknolojisi olarak
bakılan insansız muharebe uçaklarıyla ilgili de çok yoğun
çalışmalarımız var. Helikopter konusunda karşılaştığımız
sıkıntıları ATAK'ları üreterek zaten geride bırakmıştık.
Uçaklarımızda kullandığımız bombaları bize vermemek için kırk takla
atanlar, şimdi ürettiğimiz bombaların gücü ve ekonomikliği
karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Bu konudaki en çarpıcı
örneklerden biri de silahlı ve silahsız insansız hava araçları.
Terörle mücadelede bu araçlara ihtiyaç duyduğumuzda yine ilk iş
gidip müttefiklerimizden yardım istedik. Onlardan herhangi bir
destek alamayınca dolaylı bir yola başvurup bölgemizdeki bir
ülkeden bu araçları edindik. Bu şekilde aldığımız insanız hava
araçlarının çalıştırılması ve bakımı konusunda bize yaşatılan
sıkıntıların hiç de iyi niyetli olmadığını görünce hemen kolları
sıvadık. Bir yandan özel sektörümüzü diğer yandan kamunun
kontrolündeki savunma sanayisi kuruluşlarımızı bu işte
görevlendirdik. Sonuçta bugün Türkiye silahlı ve silahsız insansız
hava araçları konusunda dünyada söz sahibi bir konuma gelmiştir.
Diğer alanlarda da aynı hassasiyetle çalışıyoruz. Özellikle yüksek
teknolojiye dayalı savunma sanayisi ürünlerinin tasarım ve
üretimine çok büyük önem veriyoruz. Zırh, optik, yazılım, motor,
simülasyon, patlayıcı teknolojileri başta olmak üzere ülkemizin
önünü kesmek için araç olarak kullanılan her hususta kendimizin ve
dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıyı kurmakta
kararlıyız. Önümüze çıkarılan engeller karşısında asla pes etmedik.
Hep yeni ve daha ileri çözüm yolları aradık. Yeri geldi sabotajlara
yeri geldi ihanetlere maruz kaldık. Ama asla yılmadık.
Hedeflerimize doğru yürümekten vazgeçmedik. Bugün doğrudan
Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak görev yapan Savunma Sanayii
Başkanlığımızın portföyünde proje bedeli 75 milyar doları bulan
690'dan fazla başlıkta çalışma var. Hisseleri doğrudan veya dolaylı
olarak kamuya ait savunma sanayisi şirketlerimizin her biri kendi
alanlarında dünya markası haline geldi. Özel sektör kuruluşlarımız
çok sınırlı imkanlarla çok büyük başarılara imza atıyorlar. Savunma
sanayisi alanında deneyimli ve uzmanlaşmış insan kaynağımız oluştu.
Artık dışarıdan uzman getirmek yerine biz dışarıya uzman gönderir
hale geldik. Dünyanın her yerinde teknolojinin lokomotifi savunma
sanayisidir. Ülkemizde de bu alanda yapılan çalışmaların ticari
alana uyarlanması konusunda giderek daha başarılı örneklerle
karşılaşıyoruz"
Erdoğan, fuarın ve bu tür platformların ürünlerin tanıtımına ve
pazarlanmasına katkıda bulunduğunu belirterek, "Diğer yandan yeni
iş birliği zeminlerinin oluşmasına vesile oluyor. Özellikle KOBİ
boyutundaki firmalarımız için buradaki iklim gerçekten çok önemli"
dedi.