Anasayfa /  Politika

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Barış Pınarı Harekatı ile tam manasıyla takke düşmüş kel görünmüştür”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 105. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Törenine Katıldı.

Abone ol
Abone ol 24 Ekim 2019 17:39

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Özellikle Avrupalı ve
Amerikalı politikacılardan rejime kadar pek çok kesim kendi
başarısızlıklarını terör örgütünü perde yaparak gözlerden saklama
yoluna gidiyor. Şimdi gel gör ki bu teröristlere ev sahipliği yapan
Amerika Senatosunda kongresindeki insanları görüyoruz. Ne zamandan
beri siz teröristlerle dost oldunuz, buna nasıl bu şekilde el
verirsiniz ama bunun bedelini öyle bir zaman gelir ki canınız yanar
o zaman ödersiniz. Barış Pınarı Harekatı ile tam manasıyla takke
düşmüş kel görünmüştür. Türkiye’ye karşı öfke nöbetleri geçirenlere
diyoruz ki artık bu oyun bitti” dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, 105. Dönem Kaymakamlık Kursu kura
törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törende
konuşan Erdoğan, uluslararası bir mücadelenin içinde olunduğuna
işaret ederek, “Yedi düvele karşı dimdik ayakta duruyoruz ve
durmaya revam edeceğiz. Bu bağıranlar çağıranlar bunların
hiçbirinin burada sınırı yok. Niye bunlar buralarla bu kadar
ilgileniyor. Dert başka. Biz 911 kilometre sınırı olan bir ülke
olarak taciz ediliyorsak buna karşı sessiz duramayız ve gereken
neyse onu yapmaya mecburuz. Her kazanımımızın gerisinde çok büyük
emek ve fedakarlık, her kaybımızın gerisinde çok büyük acı vardır.
Millet olarak kazanırken de, kaybederken de hep kültürümüzün,
inancımızın, medeniyetimizin gerektirdiği gibi davrandık. Bunun
için sadece 2. Dünya Savaşı’nda 50 milyon kişinin ölümünden sorumlu
olanların bize insanlık dersi vermeye kalkmalarını acı bir
tebessümle karşılıyoruz. Ruanda’da 1.5 milyon insan öldüreceksin,
Cezayir’de bir o kadar insanı öldüreceksin ve utanmadan sıkılmadan
bize insanlık dersi vermeye kalkacaksın. Bizim tarihimizde asla
böyle bir şey yok. Türkiye’nin bu insani yaklaşımını zaaf olarak
değerlendirmeye kalkanlara kadife eldivenimizin içindeki demir
yumruğumuzu göstermekten asla geri durmadık, durmayacağız. Son
dönemde yaşadıklarımız bu hakikatler ışığında değerlendirilmelidir”
ifadelerini kullandı.


Küresel düzeyde bir yeniden yapılanma sancılarının yaşandığı şu
dönemin sembol mücadele alanının Suriye toprakları olduğunu
belirten Erdoğan, “Suriye krizi başladığı günden beri bir yandan
hayatlarını kurtarmaya çalışan masumlara kucak açarken, diğer
taraftan sınırlarımızın güvenliğini sağlamanın çabası içerisinde
olduk. Meselenin suhuletle Suriye halkının özlemini duyduğu şekilde
çözümü için rejimden bölgeye müdahil olan güçlere kadar çağrıda
bulunduk, çaba gösterdik. 2015 yılında Antalya’da yapılan G-20
Zirvesi’nde tüm liderlere güvenli bölge dâhil somut ve sonuç alıcı
tekliflerde bulunduk. O zaman tüm dünya liderlerine söyledim, Obama
ile yaptığımız görüşmelerde bunu özellikle dile getirdim. Ülkeme
yönelik milyonlarca insan irtica ediyor, biz bunu nereye kadar
kaldıracağız. Hadi sizde gelin elinizi taşın altına sokun dedim,
hepsi lafta kaldı” açıklamasını yaptı.


Dün Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Suriye’de uçuşa yasak
bölge teklifinin yapıldığını hatırlatan Erdoğan, şunları
kaydetti:


“Bu teklifi Suriye’nin dört bir yanında yüz binlerce masum insan
rejimin ve diğer güçlerin savaş uçaklarının bombardımanları altında
can verirken gündeme getirmiştik. Oluk oluk kanların aktığı o
günlerde kimse bu teklife dönüp bakmamıştı. Şimdi Türkiye Suriye’yi
terör örgütlerinden temizleyip asıl sahiplerinin dönüşüne hazır
hale getirirken birden bu tür konular akla geliyor. AB’nin sonu bu
samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğü yüzünden gelecektir. Bu gidiş hiç
iyi değil. Kapıları açarız dediğim zaman tutuşuyorlar. Tutuşmayın.
Vakti saati gelince bu kapılar da açılır. Hadi bakalım yüz binleri
bir de siz ağırlayın. Bu iş nasıl oluyormuş sizden de bir görelim.
Paranız var, güçlüsünüz ama Yunanistan’a yüz kişi gidince denizden
hemen bizi telefondan arıyorsunuz. Burada 4 milyon var, 4 milyon.
Buna sesiniz çıkmıyor. Kararlıyız.”


Türkiye’nin yıllardır gösterdiği mücadelelere rağmen Suriye
krizinin çözülmediğini, bu çabalar bir yana DEAŞ adı altında bir
terör örgütünün de ortaya salınmasıyla iyice içinden çıkılmaz bir
hale geldiğini ifade eden Erdoğan, “Suriye’de faaliyet gösteren
terör örgütlerinin bir süre sonra doğrudan ülkemizi hedef almaya
başladıklarını da gördük. Bir yandan sınır bölgelerimizdeki
şehirlerimiz taciz edildi, diğer yandan büyük şehirlerimizdeki PKK
ve DEAŞ canlı bomba eylemleriyle canımız yandı. Bu saldırıların son
6 yılda ülkemizde ardı ardına patlak veren pek çok hadisenin bir
parçası olduğunu da biliyoruz. Karşımızdaki bu tablo üzerine
terörle mücadelemizde ve bağlantılı olarak bölge politikalarımızda
köklü bir değişim kararı aldık. Ülkemize yönelik tehditleri
doğrudan kaynağında ortadan kaldırma stratejisine geçtik ve bu
doğrultuda kritik adımlar attık. Terör örgütlerini inlerinde
vurarak adeta felç ettik. Yurt içinde de teröristlere göz
açtırmadık. 15 Temmuz darbe girişiminin hedeflerinden biri de
Türkiye’nin terörle mücadelesindeki bu etkili stratejini
çökertmekti. Darbe girişimini başarısızlığa uğratarak bu büyük
oyunun bir hamlesini daha boşa çıkardık. Hemen ardından Fırat
Kalkanı Harekatı ile karşı cevabımızı verdik. Zeytin Dalı Harekatı
ile büyük planının bir ayağını daha kırdık. Bu bölgelere geri dönen
365 bin sığınmacı Türkiye’nin Suriye’deki insani duyarlılıkla
adımlar atan tek ülke olduğunu gösterdi. Tüm bu süreç siyasi ve
diplomatik çabalarımızı kesintisiz sürdürmemize vesile oldu.
İdlib’te Rusya ve İran’ın desteği ile oluşturduğumuz nispeten
stabil durum sayesinde yüz binlerce insanın hayatını kurtardık ve
milyonlarca insanın da yerinden edilmesini engelledik” dedi.


Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine olan saygıyı
her fırsatta tekrarladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şunları ifade etti:


“Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok, böyle bir şey de
düşünmüyoruz. Bizim Suriye’de de Türkiye’de de Kürt kardeşlerimizle
bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz terör örgütlerinin ta
kendisiyledir. Batı yatıyor kalkıyor Kürtler aşağı Kürtler yukarı.
Bizim Kürt kardeşlerimizle bir işimiz yok. Bizim işimiz terör
örgütleriyle. Böyle söyleyerek terör öğütlerinin adını vermeyerek
Kürtler dediğiniz zaman Kürt kardeşlerimizi teröristler olarak
vasıflandırıyorsunuz. Bu yanlış bir şey, bunu çözmemiz lazım.
Askeri seçeneğe daima en son çare olarak başvurduk. Türkiye, Barış
Pınarı Harekatı aşamasına böyle bir süreç sonucunda geldi. Afrin’i
teröristlerden temizlediğimiz günden beri Fırat’ın doğusundaki
terör oluşumuna da izin vermeyeceğimizi her platformda en yüksek
sesle anlattık. Biz bir şeye üzülüyoruz. Devasa ülkelerin liderleri
bu teröristlerin başlarını yanlarına alıyorlar, masaya oturuyorlar
ve onlarla bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. Teröristi siz muhatap
olarak karşınıza aldığınızda terörle mücadele olur mu? Bu
uluslararası terörle mücadele toplantılarını neden yapıyoruz?
Bunlara prim veriyorsunuz, şımartıyorsunuz, azdırıyorsunuz. Verilen
sözlerin tutulmaması halinde planlarımızı kendi imkanlarımızla
hayata geçirmek zorunda kalacağımızı altına çize çize ifade
ediyoruz. Baktık ki kendimiz söyleyip kendimiz inliyoruz ve kolları
sıvayıp harekatı başlattık. Siyasete ve diplomasiye olan saygımız
gereği attığımız her adımdan önce muhataplarımıza niyetimizi ve
hamlemizi açıkça söyledik. Barış Pınarı Harekatına başlarken de
Amerika’yı gerektiği şekilde, Rusya’yı ve İran’ı, BM’yi
bilgilendirdik. Sonradan anlaşılıyor ki kendilerinden izin almak
yerine sadece bilgi vermemizden de bayağı rahatsız olmuşlar”
açıklamasını yaptı.


“Türkiye’nin sınırları boyunca oluşturulmak istenen bir terör
koridorunu yıkıp geçmek için kimseden izin almaya ihtiyaç yoktur”
diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı’na
ilişkin şu bilgileri verdi:


“Bu kararlılığımızı sahada da gösterip 120 kilometre genişlik ve
32 kilometre derinlikteki harekat bölgemizin üçte ikisine yakın
bölümünü sadece 9 günde ele geçirdik. Şu ana kadar bölgede
kontrolümüze geçen alan büyüklüğü 4 bin 220 kilometrekareye ulaştı.
Elbette bu kolay bir başarı olmadı. Teröristlerin sınır
şehirlerimize attığı füzeler ve havanlar sebebiyle 20 sivil
insanımız hayatını kaybetti. Suriye tarafında teröristler ile
yaşanan çatışmalarda 7 askerimiz ile Suriye Milli Ordusu’ndan 96
kardeşimizde şehit oldu. Ayrıca 90 askerimiz ile 369 Suriye Milli
Ordusu mensubu kardeşimizde yaralandı. Teröristlerin kayıpları da
795’i buldu. Harekat alanında ortaya çıkan bu tablo karşısında
muhataplarımız nihayet sesimize kulak verdiler. Ülkemize gelen
Amerika heyetiyle oturup konuştuk ve niyetimizi, amacımızı,
hedefimizi belirttik ve sonuçta harekatımıza 120 saat ara verilmesi
halinde teröristlerin belirlediğimiz bölgenin dışına çıkartılacağı
sözünü aldık. Bunu da 13 maddelik bir mutabakat metniyle kamuoyuna
duyurduk. Salı günü akşamı 22.00 itibariyle sona eren bu sürenin
bitiminde Amerika tarafı bize tüm teröristlerin harekat bölgemizden
çıktığının garantisini yazılı olarak verdi. Şimdi askerlerimiz ve
Suriye Milli Ordusu karış karış harekat alanını tarıyor, tuzakları
etkisiz hale getiriyor. Bu arada karşımıza teröristler çıkarsa
onları tepelemek en tabi hakkımızdır. Böylece Barış Pınarı
Harekatını başarıya ulaştırmış olduk. Resulayn ve Tel Abyad
arasında güvenli hale getirdiğimiz bu alan sınırlarımızı
teröristlerden arındırma planımızın ilk aşamasını oluşturuyor.
Batıya doğru Tel Rıfat aşağıda Münbiç bunların hepsi bu planlamanın
içerisinde var. Terör örgütlerinin ve Amerika’nın telaşla attığı
adımlar harekat bölgemizin dışında ama asıl planımızın içinde kalan
bölgelerde karmaşık bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı. Harekat
alanımızın doğusundaki Kamışlı ile batısında ki Aynel Arab bölgesi
hızla Rusya desteğindeki rejim güçlerinin kontrolüne bırakıldı.
Aynı oyun Münbiç bölgesinde de oynandı. Bizim amacımız sınırlarımız
boyunca terör örgütünden arındırılmış bir bölge oluşturmak olduğu
için karşımızdaki bu yeni duruma göre yeni değerlendirmeler yaptık.
Salı günü Rusya lideri Putin ile gerek ikili gerekse heyetlerarası
yaptığımız görüşmeler sonunda Fırat’ın doğusunda yer alıp, harekat
alanımızın dışında kalan sınır bölgeleri ile ilgili bir mutabakata
vardık. Terör örgütünün sınırlarımızdan tamamen uzaklaştırılması
konusundaki uzlaşmayı içeren bu 10 maddelik mutabakatı da kamuoyu
ile paylaştık. Buna göre terör örgütü mensupları dün 12.00’de
başlamak üzere 150 saat içinde içinde tıpkı Barış Pınarı Harekatı
bölgesinde olduğu gibi sınırlarımızın 30 kilometre dışına
çıkarılarak buralardan uzaklaştırılacaktır. Bu 30 kilometrelik
alanın ilk 10 kilometresi Kamışlı şehir merkezi hariç Türkiye ve
Rusya ortak devriye bölgesi olacaktır. Belirlenen süre sonunda
terör örgütü bölgeden tüm unsurlarıyla uzaklaştırılabilirse bu
mutabakatta başarıyla hayata geçirilmiş olacaktır. Şayet terör
örgütü bu bölgelerden ülkemizi taciz etmeyi sürdürürse biz kendi
harekat planımızı buralarda da hayata geçirmeye devam edeceğiz.
Sonuçta Fırat’ın doğusundaki 480 kilometre alanın 120
kilometrekaresini şu anda doğrudan kendimiz kontrol ediyoruz. Kalan
kısmı da Rusya ile birlikte durumu kontrol altında tutma kararı
verdik. Her anlaşma gibi Rusya ile vardığımız mutabakatta her iki
tarafın özellikle ulaşabilecekleri asgari şartları içeriyor.
Sınırlarımız boyunca ve Suriye toprakları içinde bölücü terör
örgütünün ülkemizi tehdit eden bir hakimiyet alanı kurmasına izin
vermeyeceğiz” diye konuştu.


Güvenli hale getirilen yerlerde Türkiye’den 1 ila 2 milyon
arasında mültecinin geri dönüşünün sağlanacağını belirten
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sonlandırdı:


“Uluslararası toplumun desteğiyle yürüteceğimiz bu proje için
hemen temaslara başlıyoruz. Asıl çözümün Suriye’deki tüm kesimlerin
katılımıyla oluşturulacak yeni anayasanın teşkilinden ve buna göre
yapılacak özgür seçimlerle şekillenecek yeni yönetimin iş başına
gelmesinden geçtiğini biliyoruz. Bu ayın 30’unda Cenevre’de
yapılacak buluşma çok büyük önem arz etmektedir. Gerek Astana’da
gerek Cenevre’de yürütülen görüşmelerin herkesin kabul edebileceği
makul bir anlaşmayla sonuçlanması gerekiyor. Suriye’nin toprak
bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması ancak bu sürecin
başarısıyla mümkündür. Aksi takdirde ne Şam yönetimini kimse
muhatap alır ne de ülkedeki kaos sona erer. Yeni anayasa
çalışmaları ve sonrasında ülkenin yeni yönetiminin belirlenmesi
süreci Suriye konusundaki niyetlerin ortaya konacağı bir test
olacaktır. Türkiye olarak bizim bu konudaki samimiyetimizi ve
gayretimizi kimse inkar edemez. Süreci terör örgütlerini veya
rejimi kullanarak sabote etmeye kalkacak herkesi dünya kamuoyuna
ifşa edeceğimizin bilinmesini istiyorum. Amerika ve Rusya ile
vardığımız mutabakatların amacına ulaşması PKK, YPG ve DEAŞ terör
örgütlerinin sınırlarımızdan başlayarak Suriye topraklarındaki
varlığının tamamen sona erdirilmesine bağlı. İster ABD, ister
Rusya, ister rejim, isterse başka bir güç olsun terör örgütlerinden
herhangi birini isim, bayrak veya üniforma değiştirerek yeniden
karşımıza dikmeye kalkarlarsa biz bu oyuna gelmeyiz. Bu durumda hiç
kimse kusura bakmasın kendi bildiğimiz yolda ilerlemeye devam
etmekten asla çekinmeyiz. Bu yolda ödeyeceğimiz bedelin büyüklüğünü
de küçüklüğünü de de asla hesap etmeyiz. Barış Pınarı Harekatı
şantaj ve tiyatro sahnesini yıkmış, hakikatleri ortaya
çıkartmıştır. Suriye’deki kaotik durum uzunca bir süredir asıl
niyetleri, asıl projeleri, asıl hesapları gizlemenin örtüsü olarak
kullanılıyor. Özellikle Avrupalı ve Amerikalı politikacılardan
rejime kadar pek çok kesim kendi başarısızlıklarını terör örgütünü
perde yaparak gözlerden saklama yoluna gidiyor. Şimdi gel gör ki bu
teröristlere ev sahipliği yapan Amerika Senatosunda kongresindeki
insanları görüyoruz. Ne zamandan beri siz teröristlerle dost
oldunuz, buna nasıl bu şekilde el verirsiniz ama bunun bedelini
öyle bir zaman gelir ki canınız yanar o zaman ödersiniz. Barış
Pınarı Harekatı ile tam manasıyla takke düşmüş kel görünmüştür.
Türkiye’ye karşı öfke nöbetleri geçirenlere diyoruz ki artık bu
oyun bitti."


Yorumlar
Çok Okunanlar