Cumhurbaşkanı Erdoğan: AGİT kendini neye göre savunacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Danimarkalı milletvekili PKK paçavralarının dalgalandırıldığı kalabalığa nutuk atıyor. AGİT üyesi. Biz belgeleri ortaya koyduktan sonra AGİT kendini neye göre savunacak" dedi.
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, A News televizyonuna konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Halk oylaması sürecinde, yapılan düzenlemeyle ilgili bir rejim-sistem kavgası yapıldığını anımsatan Erdoğan, sürekli olarak gerek meydanlarda gerek Parlamentoda, hükümet yetkililerinin, "Bunun bir rejim meselesi olmadığını" dile getirdiğini vurguladı.
Türkiye'nin rejim sorununun 1923'te hallolduğunu, cumhuriyet rejimine geçildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık."
"Sonraki süreç 2019 Kasım'da atılacak adım"
Türk milletinin, referandumda anayasa değişikliğine yaklaşık yüzde 51,5 oy oranıyla "Evet" dediğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi bundan sonraki süreç 2019 Kasım'da atılacak adımdır. Bu arada işte biliyorsunuz partili cumhurbaşkanına dönüş noktasında, cumhurbaşkanının partisine dönüşüne imkan verecektir. Bir diğer yön de Hakimler Savcılar Kurulu ile alakalı olarak da, yine Resmi Gazete'de yayınlandığı andan itibaren kesin netice, hemen süratle 13 kişilik, 4'ü Cumhurbaşkanı tarafından 7'si Parlamento tarafından olmak üzere 2 de Adalet Bakanı ve müsteşar olmak üzere 13 kişilik Hakimler Savcılar Kurulu üyelerinin atanması sürecidir. 2019 Kasım'ına kadar atılacak adım bu konuda. Ondan sonra 2019 Kasım'ında seçim yapılacak ve yüzde 50 artı 1'i alan kişi bir sandıktan cumhurbaşkanı olarak çıkacak, diğer sandıktan da milletvekilleri çıkacak ve asıl süreç bundan sonra başlayacak."
"Hangi demokrasinin içine sığdıracağız"
Batı'nın Türkiye'ye yönelik tavrı ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Batı'nın bazı ülkeleri gerçekten bize çok, çok çirkin saldırılarda bulundular ve bütün bu saldırılara rağmen bizler tabii hep sabrettik. AB'nin müzakereci bir ülkesi olmamıza rağmen, AB üyesi birçoğu, çok çirkin maalesef adımlar attılar, kapılarını kapattılar. Düşünün yani Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı'na uçuş izni vermeyen bir anlayışı biz nereye sığdıracağız, hangi demokrasinin içerisine sığdıracağız?"
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Türkiye'ye gönderdiği gözlemci heyetine ilişkin değerlendirmesi sırasında, bazı fotoğrafları gösteren Erdoğan, "Bakın kimlerle Avrupa'daki ülkeler çalışıyor, bunu görme bakımından bunları ben çok çok önemli görüyorum. Zira AB biliyorsunuz PKK terör örgütünü, terör örgütleri listesinde kabul etmiştir ve Avrupa'nın mevcut ülkelerinin tamamı bunu terör örgütü olarak kabul etmiştir." dedi.
"Fransa'daki seçimde Türkiye üzerinden kampanya yapılıyor"
Almanya, Avusturya, Belçika, İsviçre, İsveç, hatta Fransa'da "Hayır" kampanlarının yürütüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi mesela Fransa'da bir seçim var bu hafta. Fransa'daki bu seçimde çok ilginçtir Türkiye üzerinden hala orada kampanya yapılıyor. Bu çok çirkin bir şey. Türkiye orada seçime girmiyor ki veyahut da Erdoğan orada seçime girmiyor ki. Bizim üzerimizden niçin böyle bir kampanya yapıyorsunuz veya PKK terör örgütünü niye yanınıza alıyorsunuz? Bakın şu anda şurada göreceğiniz bir kişi Türkiye'ye AGİT üyesi olarak gelmiş bir kişidir. Bu bir Alman parlamenterdir ve ilginç olan AGİT üyesi olarak buraya gelen bir kişinin tarafsız ve bağımsız olması lazım. Yani o buraya bir rapor yazmak için geliyor. Herhangi bir siyasi partinin veyahut da terör örgütünün propagandasını yapmak üzere değil ama şimdi burada bakıyorsunuz, 'Hayır' kampanyasına burada destek vermek üzere orada çekilmiş resimler. Bakın burada PKK terör örgütünün paçavrasının arkasında çekilmiş resimler ve bu kişi AGİT'in mensubu olarak Türkiye'ye gönderiliyor."
Böyle bir kişi Türkiye'ye gönderildiği zaman AGİT'in tarafsızlığına, bağımsızlığına inanılamayacağını bildiren Erdoğan, her şeyin ortada olduğuna dikkati çekti.
"Dost bildiklerimizden görmek isterdik"
Erdoğan şöyle devam etti:
"Mesela yine Danimarkalı bir milletvekili PKK paçavralarının dalgalandırıldığı, terör örgütünün başının aynı şekilde posterlerinin olduğu bir kalabalığa nutuk atıyor. Bu da AGİT üyesi. Şimdi bu insanlar benim ülkeme geldiği zaman AGİT'in adil davrandığına inanabilir miyim? AGİT üyelerini seçerken hem tarafsız hem bağımsız rapor hazırlasınlar diye seçip göndermekle yükümlü. Şimdi biz bu belgeleri ortaya koyduktan sonra AGİT kendini neye göre savunacak? Aynı şekilde burada aynı kişi burada 'Hayır' kampanyasının önünde. Bütün bu ispatların dışında yine bir başka örnek vereceğim. Bakın bunlar da yine ne yazık ki orada yapılan çalışmaların bir başka boyutu. Bunların hepsi 'Hayır' kampanyası yapan PKK terör örgütünün mensupları.
Şimdi bunların hepsine Avrupa'da müsaade ederlerken, Türkiye'den benim bakan arkadaşlarım oraya gittiği zaman bunlara yol vermediler, müsaade etmediler. Salonları vermediler, verilen salonları sonradan iptal ettiler. Bütün bunlar yapıldı. Ben tabii bütün bunları gördüğüm zaman ne dedim? 'Bu faşizan bir baskıdır, bu bir Nazizm baskısıdır' dedim. İsyan ettiler, niye isyan ediyorsunuz? Siz değil misiniz bizim camilerimizi orada yakan, yıkan. Yönetimin bunlara karşı bir tedbir alması gerekmez mi? Camilerin duvarlarına gamalı haç işaretlerini yapanlar onlar. Böyle elimizde bizim yüzlerce örnek var. Şimdi AB'nin bunlara karşı tedbir alması gerekmez mi? Benim ülkemde kiliselerin duvarlarına biz onların hoşlanmayacağı işaretlerin yapılmasına müsaade etsek acaba kendileri bunu hazmedeler mi? Böyle bir şey olabilir mi? Biz yani Türkiye'de buna benzer hareketler olduğu zaman ilk işimiz şu 14-15 yıl içerisinde hemen kiliselere, manastırlara vesaire sinagoglara tedbir almaktır. İlk önce oraları koruma altına, güvence altına alırız ki orada herhangi bir şey olmasın diye ama biz aynı şeyi dost bildiklerimizden görmek isterdik."
"Demografik yapıyı bozdular"
Güneydoğu Anadolu bölgesindeki referandum sonuçlarına ilişkin
değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, Güneydoğu'nun aslına döndüğünü
belirterek, siyasete atıldığı ilk yıllarda Güneydoğu illerini
dolaştığını, Güneydoğu halkının muhafazakar ve sağlam olduğunu
ifade etti.
Erdoğan, "Ama bölge halkımızı, ne yazık ki bunlar, silah
tehditleriyle vesaire farklı mecralara iradelerini sevk etmek
suretiyle onlara oy kullandırttılar, zaman geldi öldürdüler, zaman
geldi kovdular. İl il vermeyeceğim isimlerini ama biliyorum ki
demografik yapıyı ciddi manada Güneydoğu'da bozdular." diye
konuştu.
Son 1 yıl gibi bir süreç içinde Güneydoğu'da teröre karşı çok ciddi
operasyonel mücadele başladığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20
ay içinde yaklaşık 11 bine yakın teröristin öldürüldüğü, birkaç gün
içinde de 26 teröristin Bestler Deresi'nde etkisiz hale getirildiği
bilgisini verdi.
"Bu konuda kararlıyız çünkü bu milletin huzurunu kaçıran kim olursa
olsun, burada asla acıma diye bir şey olamaz. Çünkü benim milletim
780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarında huzur içinde
yaşayacak." diye konuşan Erdoğan, terör örgütü PKK'nın diğer terör
örgütleriyle dayanışma içinde bölgeyi yakıp yıktığını, evlerin
altından tüneller açtığını hatırlattı.
"Sen bu işi götüremiyorsun"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisinin referandum sonuçlarına itiraz edeceğine yönelik açıklamaların hatırlatılması üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncelikle bir genel başkan olarak dersini iyi çalışması, nerede Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) gidilir, nerede Anayasa Mahkemesine gidilir, nerede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gidilir, bilmesi gerektiğini belirtti.
Sonuçlara göre, şu anda 1 milyon 400 bin oy farkı bulunduğunu
kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ve bütün bunların yanında artık YSK bir defa seçimlerde nihai
kararı veren mercidir. Bunu bilmesi lazım. Bunu ben de yaşadım, çok
iyi biliyorum. O zaman da yine aynı zihniyette bunların bir adamı
vardı. O yetkiyi kendine devşirmek istedi. YSK'nın başında o zaman
bulunan zat, isim vermeyeceğim, dedi ki 'Bu yetki senin değil, bu
yetki benim' dedi. 'Nihai kararı, YSK Başkanı olarak ben veririm'
dedi ve ikileyemediler. YSK olarak kararı verdi ve o karar
uygulamaya girdi. Anayasa Mahkemesinin özellikle bireysel
başvuruda, bu, onun yetki alanı içinde değil. Yetki alanı içinde
neyse, Anayasa Mahkemesi de o konuda çalışma yapar, onun da
kararını verir. AİHM kesinlikle zaten ilgi alanı içinde değil. Bu,
Türkiye'nin kendi iç meselesidir, kendi yasal düzenlemeleri içinde
bu yapılır ve adım da buna göre atılır. Dolayısıyla oralardan
alınacak cevap, YSK'dan aldığı cevap dışında bir cevap
olmayacaktır. Yüzde 86 katılım olan bir seçimi, referandumu şaibeli
hale düşürme gayretinden başka bir şey değildir. Buna hakkın yok.
Kendi tabanında veyahut da ona biliyorum ki inanarak, 'Hayır' veren
vatandaşlara da 'Ne yapmak istiyorsun sen?', bu soruyu
sorduracaktır. Ortada bir gerçek var artık ya, boşuna uğraşma. Sen
bu işi götüremiyorsun, anlatamıyorsun."
Erdoğan, milli iradenin üstünde bir irade olamayacağını ve hala
kalkıp, YSK'yı suçlu duruma düşürmenin onlara bir şey
kazandırmayacağını kaydetti.
"Üzerimize düşen görevi yerine getiririz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'ye ne zaman üye olacağının
sorulması üzerine, YSK'nın kesin neticeleri açıklayıp, Resmi
Gazete'de yayımlanmasının ardından, kurucusu olduğu partiye gidip,
üye olmayı düşündüğünü bildirdi.
Erdoğan, "Olağanüstü kongreyle ilgili ise bu konu tabii ki şu anda
partimizin yetkili kurullarının vereceği bir karardır. Yetkili
kurulları bu kararı vermek suretiyle, ne zaman olacağına yönelik
kararı verir, ha bizler de üzerimize düşen neyse, o görevi yerine
getiririz." değerlendirmesinde bulundu.
2017'de sizi yine partinizin başkanı olarak görecek miyiz?" sorusu
üzerine Erdoğan, "Böyle bir kararı, eğer yetkili kurulları
partimizin alıyorsa, aldıktan sonra da böyle bir görev şahsıma
tevdi ederse, ben tabii bu hizmeti partimde de seve seve vermeye
her zaman hazırım." yanıtını verdi.
"Obama'nın yapamadığını yapacaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile
Washington'da ilk yüz yüze görüşmesinden beklentilerinin sorulması
üzerine, belgeler ve atılacak adımlar noktasında ciddi bir hazırlık
içinde olduklarını belirtti.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) başının, stratejik ortak olan
ABD'de barınıyor olmasının, sadece kendisini değil, tüm milleti
üzdüğünü anlatan Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
"İnanıyorum ki Sayın Trump bu konuda Sayın Obama'nın yapamadığını
yapacaktır. En azından idari noktada bir karar vermek suretiyle,
onun böyle elini kolunu sallayarak, 'Pensilvanya'dan 170 ülkeyi
idare ediyorum' diye beyanatlar veren bu adamı oradan kalkıp,
'Nasıl idare ediyorsun, sen böyle bir terör örgütünü?', Bunun
hesabını herhalde soracaklardır. En azından idari noktada böyle bir
hesaplaşma olacaktır diye düşünüyorum."
"Trump ile her görüşmede umutlarım daha da artıyor"
Türkiye'nin ABD ile savunma sanayindeki ikili ilişkilerine
değinen Erdoğan, bu ilişkilerin kesintiye uğradığını ancak hızla
geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Obama ile ilk tanıştığı zaman da umutlarının çok fazla olduğunu
aktaran Erdoğan, hemen böyle bir şey söylemenin yanlış olacağını
kaydetti.
Erdoğan, "Yola bir çıkalım, yola çıktıktan sonra tek avantajımız
şu, Sayın Trump tabii başarılı bir iş adamı. Özellikle emlakçılık
sektöründe bir marka oluşu önemliydi. Biz de özellikle piyasadan
geliyoruz. O yönde bir deneyimimiz var. Ama dediğim gibi şu andaki
yaptığımız 3 telefon görüşmesinde, umutlarım her görüşmede daha da
artıyor. Temennim odur ki ABD'deki bu görüşmede, bu noktadaki
umutlarımız perçinlenir. Ondan sonra ardından NATO zirvesinde,
Brüksel'de tekrar bir araya geleceğiz. Orada da görüşeceğiz. Her
geçen gün daha iyiye giden bir süreç olur diye umudum var." diye
konuştu.
AB ile ilişkiler
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki gerilen ilişkilerin
ardından, sorunların çözülmesine yönelik bir zirve yapılıp
yapılmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir
dışişleri bakanları zirvesinin zaten yapılacağını ve bu zirvede
AB'nin tavrını göreceklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çünkü şu ana kadar kapıyı kapatan maalesef hep Avrupa Birliği
oldu. Hala kapıyı kapatmaya ne yazık ki direniyor. Tabii bu şekilde
bu giderse, kolay değil. Mesela bir vize sorunu yaşıyoruz, hala
devam ediyor. Bundan ötede mültecilerle ilgili verilmiş sözler var,
bunların hiçbirisi yerine gelmiyor. Tabi bütün bunlarla beraber
bizim Avrupa Birliği'ne tahammülümüz daha ne kadar olacak? Çıkıyor
bakıyorsun birisi, bir açıklama yapıyor. İşte Türkiye'yi biz
müzakereleri durdurmak suretiyle askıya alacağız. Şimdi bütün bu
şeyler, Türkiye'nin AB'ye bakışını olumsuz yönde etkilemektedir. Ve
ben arkadaşlarıma da onu söylüyorum. Diyorum, öyle çok fazla bundan
sonra Avrupa Birliği'ne minnette bulunmayın. Dürüst davranacaklar,
bize verdikleri sözleri yerine getireceklerse getirsinler. Ha
getirmeyeceklerse, aynı şekilde İngiltere bir Brexit yapmıştır, işi
bağlamıştır. Ha biz de kalkar kendimiz kamuoyu araştırmamızı
yaparız, ona göre adımımızı da atarız. Yani 54 sene biz Avrupa
Birliği ile mi yaşadık? Avrupa Birliği bize verdi de biz onla mı
ayakta durduk? İşte şurada son 14-15 senedir Türkiye 3 kat büyüdü.
Onların desteğiyle mi büyüdük? Türkiye artık kendi kaderini kendisi
tayin etme imkanına, gücüne sahiptir. Ha biz istiyoruz ki, bizim
AB'ye vereceğimiz çok şey var, ama AB de bize vereceklerini,
katkılarını bir defa Türkiye'den esirgemesin. Dürüst olsun ve ikide
bir hakaret etmesinler. Şunu bilsinler, eğer biz Türkiye'ye hakaret
edersek, ha bu karşılıksız kalmaz. Bunu bilecekler. Artık böyle bir
Türkiye var."
"Bundan sonraki süreç böyle işlemeyecek"
AB'ye tam üyeliğin hala Türkiye'nin stratejik hedefi olup
olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, Türkiye'nin Kopenhag
kriterlerini yerine getirdiğini ancak AB'nin Türkiye'yi hala
oyaladığını belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Eğer siz bu konuda bizi oyalamaya devam ederseniz, biz Ankara
siyasi kriterlerini ortaya koyar ve yola böyle devam ederiz. Çünkü
sizin Kopenhag siyasi kriterleri dediklerinizi biz zaten hayata
geçirdik. Türkiye'nin bu noktada herhangi bir şeyi yok. Türkiye
adımını bu noktada attı. Ve şu anda Avrupa Birliği müktesebatının
gerekleri neyse, bunlar bizde var. Ama siz teröristlerden
kalkıyorsunuz, raportörler oluşturuyorsunuz, onlara rapor
hazırlattırıyorsunuz. Böyle bir anlayış bizim tarafımızdan kabul
görmez ve bugüne kadar hazırladığınız ne kadar rapor varsa hepsi de
ideolojiktir, siyasidir. Ve bu ideolojik raporlarla Türkiye'yi hep
mahkum etmek istediniz. Kusura bakmayın, bundan sonraki süreç böyle
işlemeyecektir. Bunu görmeleri, bilmeleri lazım."