YEDİNCİ TAT

 Söylediklerini bir kez daha düşündüm. Doğru şeyler söylüyordu. Doğru şeyler ama yanlış bir anlatımla..

EZGİ KAYGISIZ ezokaygisiz@gmail.com

YEDİNCİ TAT

 Söylediklerini bir kez daha düşündüm.

 Doğru şeyler söylüyordu.

 Doğru şeyler ama yanlış bir anlatımla.. Örneğin; seçtiği kelimeler o kadar kırıcıydı ki.. Üstelik farkında bile değildi! Çünkü, bu zamana kadar hiç uyaran olmamış! Küfür, hakaret ve tehdit içerikli söylemleri, onun ifade gücünü destekleyen şeylerdi.. Ne yazık, haklıyken haksız duruma düşmek.. Çünkü tam olarak yaşanan buydu.

 Kelimeler o kadar sihirlidir ki, eğer ana dilinize hakim ve çok fazla okuyan biriyseniz, yukarıda bahsi geçen gereksiz ‘destekleyici’ söylemlere gerek kalmaz. Soğukkanlılık ve sağduyu da cabası. Ama ya karşımızdaki kişi? Eğer o her şeyi bildiğini sanan, bizde olmayan hayatın şifrelerine erişmiş bilirkişi, kendisini dev aynasında görmeye devam ederse, biz nasıl anlatacağız derdimizi, değil mi? Çünkü, karşımızdaki en güzelinden bir kötü örnek!

 Kelimeler değişir, anlatımlar değişir ama duygular hep iz bırakır. Birine neden küs olduğunuzu hatırlatacak olay zihninizde artık yer bulmasa da, o garip duygu izi hiç silinmez. Adeta bir yedinci tat gibi!

 Özellikle, tanımadığınız biriyle yapılan konuşmalarda gereksiz samimiyetten kaçınmalı ve kullandığınız kelimeleri, bu duygu süzgecinden geçirmelisiniz. Hiç düşündünüz mü; kimlerde nasıl yaralar bıraktığınızı?

 Herkes söylemez neye üzüldüğünü; belki iyi bir gözlemciyseniz ancak fark edebilirsiniz durumun vehametini.. Kişinin size karşı davranışları değişir, sizden uzaklaşır ve bir zaman sonra koparsınız. Ya da bağınızın olmadığı, sadece belki de bir kere gördüğünüz birine karşı yaptığınız konuşma, onun duygu dünyasında ne gibi değişme ve gelişmelere sebebiyet verir. Özgüvenini zedeleyebilir, herkes her etkiye aynı tepkiyi vermez, değil mi? Öyle olsaydı psikolojiye gerek kalmazdı.

 Bazen de gözlemleriniz sizi yanıltabilir; “Ben ne yaptım şimdi?” , “Aman canım, sen de çok alıngansın!”, gibi tepkilerde bulunabilirsiniz. Ancak, insan duygusal zekası gizemli ve karmaşıktır; empati ve farkındalık ile gözlem burada en büyük yardımcımız olacaktır. Herkes, herkesten bir şey öğrenebilir. Lütfen, ön yargıyı bırakarak, her yaşta gelişime açık olmaya çalışalım.

Bu zamana kadar belki de başarısız stres yönetiminden kaynaklı kimi, ne kadar yaraladıysak, yaraladık. Ancak bundan sonrası için çaba göstermek mümkün! Karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışarak, “Ben bu durumda senin için ne yapabilirim?” , gibi destekleyici ve pozitif cümlelerle onun yanında olduğumuzu gösterebiliriz. Aynı samimiyetle, bir şeye üzüldüğümüzde ise sihirli ‘ben dili’ yardımıyla “Böyle olması beni üzdü, bu duruma kırıldım” , gibi cümlelerle karşımızdakini yargılamadan, iletişime açık bir şekilde duygularımızı ifade edebiliriz. İletişim kanalları özellikle böyle durumlarda hep açık olmalı, yoksa en küçük bir olayda bile çözülemeyen o küçücük sorunlar büyük sonuçlar doğurabilir.

 İnsanları kırmadan, pozitif duygularla hareket etmek, sizi ağırlaştırmadığı gibi aksine zihni ve bedeni de rahatlatır, maneviyatı da önemli bir olgudur. Ancak bunun sürekliliği için sağlıklı bir beden ve zihin çok önemlidir. Size iyi gelen ne varsa yapın; kitap okuyun, tatile çıkın, yeni yerler ve mekanlar keşfedin! Kısacası; ruhunuzu besleyin! Tıpkı fiziksel beslenme gibi ruhunuzun da beslenmeye ihtiyacı var. Ruh ve beden sağlığı bir bütündür; zihninizi dinlendirin ki kötü, olumsuz duygularınızı başkalarına yansıtarak insanlara duygusal zarar vermekten sakınmış olun.

 Duygusal şiddet, baskı, mobbing bugün modern dünyanın bir sorunu olarak süregelmekte. Tıpkı bir pandemi gibi mutsuz insanların bulaştırdığı bir nevi hastalık ve bu döngüden kendinize fayda sağlayarak çıkamıyorsanız psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Unutmayın; kime, ne ölçüde zarar verdiğinizi bilemezsiniz ama en büyük zararı kendinize verdiğinizi bilmelisiniz!

Tüm yazılarını göster