Anasayfa /  Politika /  Gelecek Partisi

Ahmet Davutoğlu, FETÖ'nün AK Parti'deki siyasi ayağını açıkladı

15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin ardından başlayan FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarını alevlendirecek açıklama Gelecek Partisi lideri eski Başbakan Davutoğlu'ndan geldi. Davutoğlu, AK Parti'den milletvekili seçilen Hakan Şükür'ün siyasi ayak olduğunu söyledi.

Abone ol
Abone ol 20 Temmuz 2020 11:22

15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin ardından başlayan FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarını alevlendirecek açıklama Gelecek Partisi lideri eski Başbakan Davutoğlu'ndan geldi. Davutoğlu, AK Parti'den milletvekili seçilen Hakan Şükür'ün siyasi ayak olduğunu söyledi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e önemli açıklamalarda bulundu.

FETÖ'nün siyasi ayağından, Gelecek Partisi'nin anketlerdeki oy oranına; AKP'deki düşüşten, Recep Tayyip Erdoğan'ın parti içerisindeki durumuna dikkat çeken ifadeler kullanan Davutoğlu ile yapılan röportaj şöyle:

- Saray, büyük binalar, en büyük cami... Tüm bunları inşa etmek, şatafat, bize kültürel olarak bir şey mi söylüyor?

AK Parti’deki bozulmayı meşru ya da mazur göstermek için söylemiyorum, ama daha önceki dönemlerde olan hortumlama, hayali ihracat gibi şeylere baktığımızda insanın doğasında var maalesef. AK Parti yaşamayabilirdi, gelirken tanımı koymuştu. “Yolsuzlukla, yasakla ve yoksullukla savaşacağım” dedi. Savaşacağın şeye teslim olmuşsun demektir. Benim bütün çabam AK Parti’yi oradan alıp çıkarmaktı. Nepotizme karşı çıkışım, Gelecek Partisi’ni kurmamın sebebi de bu.

"GENÇLER DİNDEN SOĞUYOR"

Herkes kendi akrabasını bir yere getirmek için mücadele ederse, ihaleler şeffaf olmazsa herkes kendi yakınına şirket kurdurur, olan oydu, gördüm. Herkesin çocuklarını siyasete sokmaya çalıştığını gördüm. 7 Haziran’a giderken böyle olmaması için talimat verdim. Yukarıda iyi örnekler oluştuğunda toplum çok çabuk intibak ediyor. Ama bakın bugün gençler dini hayattan soğuyor.

- Evet, araştırmalar AK Parti döneminde deistlerin ve ateistlerin sayısında artış olduğunu gösteriyor...

Çok açık, dini araştırıp İslam’ı kabul etmediğinden değil, yukarıda gördüğü dindarlık örneğinin iyi olmamasından dolayı soğuyor. Geçmişte o dindarlık örneği iyiyken, yani sayın Cumhurbaşkanı Keçiören’de mütevazı bir evde yaşarken güzel bir örnekti.

"ERDOĞAN AK PARTİ TABANINDA SORGULANMAYA BAŞLADI"

- AK Parti seçmeni başta Erdoğan’ı neden seçti?

Sahiciliğinden ve samimiyetinden.

- Şu anda o sahiciliğini sorguluyor mu?

Kesinlikle. Şu anda en büyük problemi sahicilikten ve samimiyetten kopmuş olmasıdır. 7.5 yıl başdanışmanlığını yaptım. Üç gün aynı yatakta yatmadım. Niye bu kadar koşuyorduk? Sahiciliği ve samimiyeti görüyorduk. Davos’ta herkes karamsar bir havadayken yanına gittim, “Bu onurlu tavrınız dolayısıyla hiç üzülmeyin, biz bu tabloyu değiştiririz” dedim. Benim telefonumdan Şimon Peres özür diledi. Hepimiz büyük fedakarlıklar yapardık, çok ciddi risk üstlendik. Kendisine hiçbir saldırı gelmesin diye göğsümü gerdiğim olaylar oldu.

"O GÜN BANA KIZANLAR, BUGÜN 'HAKLISIN' DİYORLAR"

- Ama çok da uzaklaşmıyor, en fazla MHP’ye gidiyor..

Bence uzaklaşıyor. Şöyle düşünün: 1 Kasım’da AK Parti kendi başına yüzde 49,5 oy aldı. Şimdi anketlerde yüzde 30 bandının altına geriledi. Hadi deyin yüzde 35... Nereye gitti bu yüzde 15?

- Nereye gitti?

Bir kısmı MHP’ye gitti, bir kısmı da HDP’ye geri döndü. Dolayısıyla AK Parti cazibesini kaybetti, çekirdek oylara doğru gerilemeye başladı. İstanbul, Ankara, Antalya’nın kaybedilmesi AK Parti’nin çözülme işaretleri. Bunu gördüğüm için bütün iyi niyetimle geçen sene 22 Nisan’da bir manifesto yayımladım. Orada söylediklerimi daha önce cumhurbaşkanına kapalı kapılar ardında da söylemiştim. Beni manifesto yayınlandığında suçlayanlar dahi, bugün “Haklıymışsınız, sizi anlamamışız, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bizi perişan etti” diyorlar.

- Bugün seçim olsa.. AK Parti’nin kaybettiği yüzde 15 oyun ne kadarı Gelecek Partisi’ne gelir?

Yüzde 2 diyen anketlere itibar etmeyiniz bir kere. Baraj sıkıntımız olacağını düşünmüyorum. Ben teşkilatçıyım. Gelecek Partisi’ne ilgi çok yüksek ve AK Parti’den hoşnutsuzluk en üst düzeyde.

- Araştırmacı Can Selçuki ‘Huzursuz muhafazakarlar’ın varlığından söz etti ve yeni partileri dinlemeye başladıklarını ifade etti. Muhafazakarlar huzursuz mu?

AK Parti’de bir huzursuzluk, hoşnutsuzluk olduğu aşikâr. Siz artık sokakta AK Parti rozetiyle dolaşan siyasetçi görüyor musunuz? Göremezsiniz, çünkü insanlar sorguluyor. Sayın Cumhurbaşkanı AK Parti genel başkanı olarak her toplantıda ‘gönül seferberliği’ diyor. Ya gönül kalmadığı zaman seferberliğin anlamı mı olur? Muhafazakar hoşnutsuzluk şurada da var: AK Parti “Eski Türkiye” der, eleştirirdi, şu anda eski Türkiye’nin bütün aktörleriyle el ele...

"AK PARTİ 28 ŞUBAT MANTIĞIYLA YÖNETİLİYOR"

- MHP’den mi bahsediyorsunuz?

Tayyip Erdoğan, 2002’den itibaren eski Türkiye derken 90’lı yılların Türkiyesi’nden bahsederdi. Peki 90’lar Türkiye’sinin yaşayan aktörleri nerede şimdi? Sayın Bahçeli nerede? AK Parti’yle ortak... 28 Şubat’ın en büyük şampiyonu Doğu Perinçek nerede? Hadi diğerlerini saymayayım. Ama bunlar çok görünür aktörler. Eski Türkiye kötüyse, sen neden onlarla berabersin? Dört yıldır beni ekrana çıkaracak televizyon yok neredeyse. Eski Türkiye’nin aktörleri her gün televizyonda. Kim karar veriyor, doğrudan Cumhurbaşkanlığı.

İstemedikleri biri çıkınca televizyonlara uyarı gidiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte AK Parti, otoriterleşmeye ve 28 Şubat mantığındaki bir devlet yönetimine yöneliyor. Bunu ideolojik olarak söylemiyorum, mantığı söylüyorum. Yani yukarıdan tanımlanacak, ‘Devletin menfaati şu’ diyecek, ‘O değil, budur’ diyen herkes hain ilan edilecek. Bu darbe mantığıdır.

"HAKAN ŞÜKÜR FETÖ'NÜN SİYASİ AYAKLARINDAN BİRİ"

- Yıllardır ‘FETÖ’nün siyasi ayağı’ konusunda herkes birbirini suçluyor. Size sorsam?

Siyasi ayak araştırılacaksa ta 70’li yıllara kadar gitmek gerekir. İlk defa size söyleyeceğim. Siyasi ayak şudur: FETÖ yapısı içinde biri vardır. Ve siyasete birini gönderir, “Oraya git, benim adıma orayı ele geçir” der. Bu organize bir siyasi ayaktır. İkincisi ise FETÖ ya da başka yapıların; gidin şu siyasilerle ilişki kurun, siyasete etki yapın denilerek ilişki kurmaktır. Birincisi açık ve net olarak suçtur. İkincisi ise suç ortaya çıktıktan sonra devam ediyorsa suçtur.

- Örnek verseniz?

FETÖ ile organik bağı olduğu istihbari ya da hukuki olarak tescil edilmiş siyasetçiler FETÖ’nün siyasi ayaklarıdır. Bazıları özellikle bu ayakları sürdürdüler. Mesela Hakan Şükür, milletvekiliydi. Şimdi bunlar siyasi ayaktı. Başka milletvekilleri de vardı. Görevli olarak gelmişlerdi. Diğerleri suç unsuru çıktıktan, 17-25 Aralık’tan sonra hâlâ bu ilişkiyi sürdürmüşse siyasi ayak niteliği taşırlar.

- Siz de 17-25’i milat olarak düşünüyorsunuz...

Benim miladım, MİT’e karşı yapılan operasyon, 7 Şubat 2012. Ondan sonra müsteşarıma dış işleri bakanlığında “Bunların ayaklarını keseceksiniz” talimatı verdim.

- Türkiye’de yazarlar, araştırmacılar, gazeteciler yıllarca bu örgütün içini, dışını yazdı. Bedeller ödedi. İş siyasetçiye gelince ‘Kandırıldık’ deyip kurtulmak, hiçbir bedel ödememek mümkün mü?

“Kandırıldık” diyene halkın siyasi bedel ödetmesi onu iktidardan almasıdır. Ben zihni olarak da her zaman onlarla farklılık içinde oldum. Onların etkin olmasına hep olumsuz baktım. Bakan olduğumda da koruma amirimi tek bir kriterle yanıma aldım, hala yanımdadır, “FETÖ’den olmasın” dedim.

"BEN OLSAM YÜCE DİVANA GİDERDİM"

- 17-25 Aralık için Sayın Babacan “O dosyaların bir noktada tekrar incelenmesinde fayda var” diye bir açıklama yaptı. Katılır mısınız?

Oradaki ifadeyle ilgili açıkça şunu söylemek istiyorum. 17-25 aralık ‘minik bir darbe’ değildi. 17-25 Aralık baya baya, seçilmiş hükümete karşı yapılmış bir darbeydi. Minik diye küçültmek doğru değil, adını koymak lazım. Ama “AK Parti iktidarları döneminde yapılan hiçbir işlem sorgulanmamalı, sorgulayan FETÖ’nün ajanı olur” deniyor ya, bu da ikinci hata. Araştırma Komisyonu’nu ben kurmadım.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın başbakanlığı döneminde kuruldu. Ben geldiğimde o günkü komisyonun raporu bu yöndeyse gereğinin yapılmasını söylerim. Benimle ilgili bir iddia dahi olsa onun soruşturulmasını isterim. Suçlu mu değil mi bilemem ama o zaman o 4 bakana da söyledim. “Sizin yerinizde olsam giderim. Suçunuz yoksa aklanır gelirim” dedim. Benimle ilgili bir iddia olsa Yüce Divan’a giderdim.

 

Kaynak : Cumhuriyet

 

Yorumlar