Anasayfa /  Popüler  /  Önemli günler

93. yılında: 1 Kasım 1928 Harf Devrimi süreci ve önemi

1 Kasım 1928’de “Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun” ile birlikte, Arap harfleri terk edilmiş ve Latin harflerine dayanan, 29 harfli yeni bir Türk alfabesi getirilmiştir.

Abone ol
Abone ol 01 Kasım 2021 13:26

Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk halkını en çok etkileyen inkılaplarından biri olan Harf Devrimi, 93. yaşında...

Kimilerine göre halkın bir gecede cahil bırakıldığı, kimilerine göre ise çağdaşlığın sembolü olan 1 Kasım 1928 Latin Alfabesinin Kabulü, yıllardır tartışılan konular arasında.

Peki alfabenin değişmesine neden gerek duyuldu? İşte harf devrimine giden yol...

ARAP HARFLERİNİN ZORLUĞU

Türkler 10. yüzyıldan itibaren İslam dini ile birlikte Arap alfabesini de Türkçe ses sistemine uyarlayarak benimsemişlerdi.

Bunu izleyen 900 yıl boyunca Türkçenin gerek Batı (Osmanlı) gerek Doğu lehçeleri, Arap alfabesinin Türkçeye uyarlanmış bir biçimi ile yazıldı.

Harf meselesi Cumhuriyet’ten önce de yani Osmanlı Devletinde de gündeme gelmiş bir konudur.

Arap yazısının yazılıp okunmasında karşılaşılan çeşitli güçlükler nedeniyle yazının yenileştirilmesi yolunda birtakım önerilere daha Osmanlı zamanında rastlanmaya başlanmıştır.

ALFABE SORUNLARI

Osmanlı Alfabesi'nin yenilenmesini isteyenlerin gerekçesi, bu alfabenin Türkçe'deki ünlü sesleri ifade etmede yetersiz kalmasıydı. Bundan kaynaklı olarak yazım sorunlarıyla basılan kitapların artmasıyla da daha çok karşılaşıldı.

Bazı kişilere göre Arap Alfabesi, İslam kültürüyle özdeşleşmiş bir yazı sistemiydi. Bu sistemin terk edilmesi aynı zamanda Türk kimliğinin ortaya çıkması ve laik temel kazanması için anlamına gelecekti.

Arap Alfabesi'ndeki harflerin Türkçe'yi net bir şekilde ifade edememesi de Harf Devrimi'nin temelini oluşturan bir diğer etkendi.

HARF DEVRİMİNE GİDEN YOL

Mustafa Kemal de bu konuyla 1905-1907 tarihleri arasında Suriye'deyken ilgilenmeye başladı.

1922 yılında Atatürk Halide Edib Adıvar'la yine bu konu hakkında konuşmuş ve böylesi bir değişikliğin sert önlemler gerektireceğini söylemişti.

Aynı yıl Hüseyin Cahit, bir toplantı sırasında Mustafa Kemal Atatürk'e "Neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?" sormuş, Atatürk de "Henüz zamanı değil" diye yanıt vermiştir.

1923 yılında İktisat Kongresi'nde tekrar konuyla ilgili olarak bir öneri sunulmuş ama kongre başkanı Kâzım Karabekir, bu öneriyi İslamiyet'in bütünlüğüne zarar verebileceği gerekçesi ile kabul etmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti beşinci yılını doldurur ve birbiri arkasına devrimler yapılırken Mustafa Kemal ve arkadaşları ekin devriminin en önemli, en büyük adımını atmaya hazırlanır.

Harf Devrimi, Türkiye'de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir.

Bu yasanın kabulüyle o güne kadar kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesinin resmiyeti son buldu ve Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu.

Türk alfabesinin içeriği,  Latin harflerini yazı sistemlerinde kullanan diğer ülkelerin alfabeleriyle birebir aynı olmayıp Türk dilinin seslerini karşılamaları amacıyla türetilmiş büyük ve küçük harfleri bulundurmaktadır.

Bunun yanı sıra Türk alfabesindeki harflerin okunuşları Batı dillerindeki harflerin okunuşlarından farklıdır.

LATİN ALFABESİNİN GEREKÇELERİ

Avrupa ile ilişkilerin kolaylaştırılmak ve geliştirilmek istenmesi.

Arap alfabesinin ıslah çalışmaları sırasında hurûf-ı munfasıla, yani harflerinin birbirinden ayrılarak yazılması yönteminin denenmesi. Harflerin ayrılarak yazıldığı bir alfabenin Türk dili için daha uygun olduğu düşüncesi. Latin alfabesinin eğitimi çok kolaylaştırdığı düşüncesi.

Bakü'de yapılan I. Türkoloji Kongresi'nde bütün Türkler için Arap harfleri yerine Latin yazısının kabul edilmesine karar verilmesi. Atatürk'ün bu kongreyi yakından takip ettiğinin bilinmesi.
Latin alfabesi dışında daha iyi bir alternatifin olmaması. Dünyadaki en yaygın alfabe olan Latin alfabesi dışındaki bir alfabenin örneğin Kiril ya da Çin alfabesinin kabul edilmesinin herhangi bir mantığının olmaması.

1850-60'lardan itibaren Türk aydın sınıfının tümü Fransızca biliyor ve bazen kendi aralarındaki yazışmalarda Fransızca kullanacak kadar bu dili benimsiyordu. Telgrafın yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkçenin Latin alfabesiyle ve Fransız imlasına göre yazılan bir biçimi de günlük yaşamın bir parçası haline geldi.

19. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul ve Anadolu'da Rum ve Ermeni harfleriyle basılan gazete ve kitaplar önemli bir sayı tutmaya başlamıştı. Bu yayınların kazandığı popülerlik, Türkçenin Arap yazısından başka yazıyla da yazılabileceği düşüncesinin benimsenmesine yardımcı oldu.

Sovyetler Birliği'ndeki Türk devletleri Latin alfabesini kullanıyordu. Türkiye; Türk dünyası ile yakınlaşmak, ortak bir alfabeyi kullanmak için Latin alfabesine geçti.

Arap alfabesinde bulunan Vav (و) harfi V, O, Ö, U, Ü; Ye (ﻱ) harfi Y, I, İ; Kef (كـ) harfi ise K, G, N, nadiren de Y sesini verebilmektedir. Bu durum karışıklık çıkarmaktaydı.

NEDEN ÖNEMLİ

Harf İnkılâbı, 1000 yıllık Arap harfleri ile yazı yazmak geleneğini yıkarak, sosyal, kültürel ve siyasî alanda geniş yankılar uyandırmıştır.

Batı dünyası ile temaslarda latin alfabesinin kabulü kolaylık sağlamıştır.

Harf İnkılâbı, kolay okuyup yazma olanağı sağlamasının yanında okuma alışkanlığını da artırmış ve yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır.

Okuma-yazma oranlarında ciddi artışlar olmuştur. Kimi kaynaklarda %2,5 kimi kaynaklarda ise daha düşük olan okuryazarlık oranı Harf Devrimi’nin ardından 1935 yılında %20,4’e ulaşmıştır.

 

Yorumlar