'Rıza Sarraf davası siyasi bir davadır'
Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Rıza Sarraf davasına ilişkin "Rıza Sarraf davası Türkiye'ye ye dönük açık bir kumpastır. Siyasi bir davadır. Hukuki dayanaktan yoksundur. Türkiye'ye dönük yeni bir kumpastır 15 Temmuz'da başarılamayan veya başka siyasi adımlarla, hukuksal yollarla, gayri hukuki yollar ile başarılamayanlar şimdi ekonomik bir takım yaptırımlar suretiyle Türkiye'ye dönük yeni kumpaslar ile karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim. Davanın sanıkları üzerinde çok net bir şekilde yargılamayı yapanlar baskı uygulamaktadır. Bunlar rehin durumda adeta orada. 'Şu ifadeleri kabul ederseniz şu kadar ceza ile kurtulur tahliye olursunuz.' yazıyorlar ellerine veriyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletini suçlayan hükümeti suçlayan, kurumlarını suçlayan Türkiye'nin aleyhinde karar çıkmasına yardımcı olacak itiraflarda daha doğrusu iftiralarda bulunmaya zorluyorlar" dedi.
Abone olHükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Bakanlar Kurulu sonrası basın
açıklaması yaptı. NATO tatbikatına ilişkin Bozdağ, "Bu NATO
tarihinin en büyük skandallarından bir tanesi. Kabul edilmez bir
durumdur. Açık bir had bilmezliktir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti
olayın duyulmasından sonra gerekli onurlu duruşunu ortaya koymuş
tepkisini ifade etmiştir. Tatbikata katılan askerlerini
derhal tatbikattan geri çekmiştir. Bu saldırı sadece
Cumhuriyetimizin kurucusu ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve son Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 'a dönük bir
saldırı, saygısızlık değildir. Aynı zamanda 80 milyona ve Türkiye
Cumhuriyeti Devletine dönük açık bir saygısızlıktır. Kabul edilemez
bir durumdur. Bu durum nedeniyle NATO Genel Sekreterinin,
yetkilerinin özür dilemesini olumlu karşılıyoruz. Olaya karışan
görevlilerin görevlerine son verilmesini, haklarında idari tahkikat
başlatılmalarını hem Dışişleri Bakanımızı hem Genelkurmay
Başkanımız hem de Cumhurbaşkanımız ile ayrı görüşüp
özürlerini iletmelerini gerçekten olumlu karşılıyoruz. Ancak bu
olayın şahıslar ile kaim bir olay değerlendirilmesini doğru
görmediğimizi ifade etmek isteriz. Bu şahısların bir tasarrufu gibi
görünse de sadece o şahıslar ile izah edilebilir bir durum gibi
gözükmemektedir. İkincisi bir özensizlik sonucu bir işmiş gibi de
gözükmemektedir. Sadece iki kişi ile alakalı işlem
yapılaması, görevlerine son verilmesi bu olayın enine boyuna
araştırıldığı ve her yönünü aydınlatıldığı anlamına gelmez. Onun
için orada görevli üst amirler, komutanlar kimse onlarla ilgili de
işlem yapılması sorumluluklarının olup olmadığını da burada açık
bir şekilde tespit edilmesini ve gereğinin yapılmasını biz Türkiye
olarak bekliyoruz. Bu işin üstünün örtülmemesi gerektiğini çok net
bir şikelide ifade ediyoruz. Bu olay bazılarının Türkiye'ye zarar
vermek için NATO dahil uluslararası bazı örgütleri ve platformları
kullanmaya çalıştığını da maalesef somut ve kötü bir örneği
olmuştur. Türkiye karşıtı olan çevrelerin, Türkiye'ye düşmanlığı
olan çevrelerin NATO'yu etkilemesine ve NATO ile ilgili iş ve
işlemlere sızmasına ve NATO'nun kendi faaliyetlerini de olumsuz bir
şekilde gölgelemesine izin vermemeleri gerekir. Bunu çok net bir
şekilde ifade ediyoruz. Türkiye'nin terör örgütü olarak nitelediği
örgütlere yakın olan içinde olan veya onlara sempatisi olanların
veya onlar ile işbirliği, dayanışma içinde olanların uluslararası
örgütlerin yanında, yakınında bulundurulması veya onlardan istifade
edilmesi, edilmeye çalışılması da asla kabul edilemez. Türkiye'nin
terör örgütü olarak kabul ettiği örgütler ile iltisak, irtibat,
üyelik içerisinde olanlar bu tür uluslararası örgütlerde
çalışanların üzerinde etki kurarlarsa onlar ile beraber olurlarsa
veya bu örgütlerin içine bizzat girerlerse daha bunun gibi pek çok
olumsuzluk ile karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye NATO'nun saygın
bir üyesidir. NATO'ya en büyük katkıyı suna bir üyesidir. Bundan
sonra da NATO'nun saygın bir üyesi olarak katkı sunmaya devam
edecektir. Ama Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti Devletine kurucu
liderimiz ilk Cumhurbaşkanımız ve bugünkü Cumhurbaşkanımıza yapılan
saygısızlığı, hakareti, saldırıyı ve bu alçaklığı da asla kabul
etmesi mümkün değildir. Bu saygısızlığı yapanlara karşı onurlu
duruşumuzu bugün olduğu gibi bundan sonra da muhafaza edeceğiz.
Öyle kendini bilmez, had bilmez zavallıların kendilerini tatmin
için veya başka saikler ile yaptığı bu tür manevralar ile
azaltacaklarını zannediyorlarsa boşuna heveslenemesinler.
Milletimizin kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a olan sevgisini ve saygısını
Türkiye'ni düşmanları belirleyemez, azaltmaz, arttırmazlar o
sevginin, saygının sahibi aziz Türk milletidir. Bundan sonra da
öyle olamaya devam edecektir. Muhalefetin NATO'da yaşanan bu
skandal karşısında ortak tavır koymalarını hükümet olarak
memnuniyetle karşılıyoruz" diye konuştu.
"RIZA SARRAF DAVASI TÜRKİYE'YE YE DÖNÜK AÇIK BİR
KUMPASTIR"
Rıza Sarraf davasına ilişkin bir soruya Bozdağ şu yanıtı verdi:
"Rıza Sarraf davası Türkiye'ye ye dönük açık bir kumpastır. Siyasi
bir davadır. Hukuki dayanaktan yoksundur. 17-25 Aralık sürecinde
Fetullahçı terör örgütünün asker, polis ve yargı içerisindeki
mensupları eli ile giriştiği ancak başaramadığı hukuk darbe
teşebbüsünün ABD ve ABD yargısı eli ile tekrarlanmasından başka
hiçbir şey değildir. Bu dosyadaki delillerin hiç birisi hukuki
değildir. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Kanuna aykırı
hiçbir şey hiç bir adalet mekanizmasında kullanılamaz. Olmayan
belgeler üzerinden ellerinde varmış gibi yargılama yapıyorlar.
Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkilerin tamamı Türkiye'nin
ulusal hukukuna uygun olduğu gibi bu konudaki uluslararası hukuka
da uygundur. Ulusal uluslararası hukuka aykırı herhangi bir işlem
yoktur. Olması da düşünülemez. Türkiye hukuk devleti bu çerçevede
bütün ticari işlemler sürmektedir. Türkiye'nin, İran, Rusya ile ve
başka ülkeler ile olan ekonomik ilişkilerine zarar vermeyi de
hedeflediği çok açıktır. Bu dava çok net siyasidir. Hukuki
dayanaktan yoksundu r. Türkiye'ye karşı bir kumpas davasıdır. Gelen
şeylerde de davanın sanıkları üzerinde çok net bir şekilde
yargılamayı yapanlar baskı uygulamaktadır. Bunlar rehin durumda
adeta orada. 'Şu ifadeleri kabul ederseniz şu kadar ceza ile
kurtulur tahliye olursunuz.' yazıyorlar ellerine veriyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini suçlayan hükümeti suçlayan,
kurumlarını suçlayan Türkiye'nin aleyhinde karar çıkmasına yardımcı
olacak itiraflarda daha doğrusu iftiralarda bulunmaya zorluyorlar.
Güneş gibi çok açık ortada olan bir durum. Hukuka uygun bir delil
şu anda ellerinde yoktur. Olması da mümkün değil aslı yok çünkü.
Sözde deliller nasıl, nerede, ne zaman elde edildi? Kimden nasıl
elde ettiniz. Bunların aslımı, kopyası mı var? Bunların Türkiye'de
veya ABD'de oluşturulması süreçlerinde katkınız var mı yok mu?
Bunlar oluşturulmuş mu yoksa orjinal mi? Varsa elinizde ne var? FBI
ajanı 'teyit etti' diyor. Neye göre teyit etti FBI ajanı
Türkiye'deki? Bir belge var da ona göre mi teyit etti? FBI
ajanının yaptığı teyitin bir kıymeti var mı? Yok. Olmayan bir şeyi
o zaman FBI ajanı bu tapeler ile ilgili veya diğer dosyada olan
veriler ile ilgili verilerin doğruluğuna nasıl hükmetti? Kendisi
dinledi, dinlettirdi mi yoksa dinleyenlerden kendileri mi aldı?
Yoksa dinleme falan yok da oluşturulmuş olan ki bunlar kumpas hep
söyledik. Oluşturulmuş şeyler. Bu oluşturulmuş şeyleri
oluşturanlardan mı aldı? Bunların hepsi elbette ortaya çıkacaktır.
Bu Türkiye'ye dönük yeni bir kumpastır 15 Temmuz'da başarılamayan
veya başka siyasi adımlarla, hukuksal yollarla, gayri hukuki yollar
ile başarılamayanlar şimdi ekonomik bir takım yaptırımlar
suretiyle Türkiye'ye dönük yeni kumpaslar ile karşı karşıya
olduğumuzu ifade etmek isterim. Bu dava Türkiye'ye dönük çok net
kumpas davasıdır."
"ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE YENİ KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
ÇIKACAKTIR"
Yeni Kanun Hükmünde Kararnamelere ilişkin Bozdağ, "Tabi yeni Kanun
Hükmünde Kararname ile ilgili çalışmalar değerlendirildi.
Önümüzdeki günlerde yeni Kanun Hükmünde Kararname çıkacaktır. Hem
tedbir kararnamesi hem de düzenleme kararnamesi olmak üzere iki
ayrı Kanun Hükmünde Kararnameyi önümüzdeki günlerde yayınlayacağız.
Muhtevasını yayınlandığında görürsünüz Şimdiden onun detaylarını
burada vermek istemem" dedi.
"FAİZLERİN AŞAĞIYA ÇEKİLMESİ YATIRIMCIYI TEŞVİK BAKIMINDAN DA
ÖNEMLİ PEK ÇOK ADIM BAKIMINDA DA ÖNEMLİDİR"
Faiz konusunda Bozdağ, "AK Parti hükümetleri yüksek faizle,
yüksek enflasyonla mücadelede başarılı olmuş hükümetlerdir. 3 Kasım
2002 seçimlerinden sonra hükümetimizin kurulduğu tarihlerde
Türkiye'de enflasyonda faizde çok yüksek rakamlardaydı. Oradan
buraya geldik biz. Şuan ilk dönemdeki faizlerle mukayese
edilemeyecek oranda faizler düşüktür. Enflasyon düşüktür. Ancak
bunun daha düşmesi, tek haneli rakamlarda kalması son derece
önemlidir. Hükümetimiz bunun üzerinde ciddi çalışmalar
yürütmektedir. Cumhurbaşkanımızın yüksek faiz konusundaki yaklaşımı
gizli değildir, sır değildir. Herkesin bildiği bir yaklaşım. Yüksek
faizin olduğu yerde olumlu gelişmelerin olduğu yerde olumlu
gelişmelerin olmayacağı, her türlü olumsuz sonuçların ortaya
çıkacağı bir gerçektir. Bu konuda faizlerin aşağıya çekilmesi
konusu elbette ekonomiyi bilenler bizden daha iyi bileceklerdir,
onun kendi içerisinde kuralları var. O kurallar çerçevesinde bu
işleyecektir. Bugün Bakanlar Kurulu'nda bu konu konuşulmadı. Ama
Cumhurbaşkanımızın bu konuda şikayeti ve bunun aşağıya çekilmesi
konusundaki iradesi yeni değildir. Önceki Merkez Bankası Başkanı
döneminde vardır. Yeni Merkez Başkanı dönemimde de var. Onun içinde
burada faizle ilgili hususta rutinin dışında elbette MB ve diğer
çalışma yapanların kendi ezberlerinden giderek adım atmaları veya
bildikleri çerçevesinde gitmeleri hep olumlu sonuçlar doğurmuyor.
Öyle görüyoruz yani. Biraz daha faizlerin aşağıya çekilmesi
yatırımcıyı teşvik bakımından da önemli pek çok adım bakımında da
önemlidir. Umarız bu konuda olumlu gelişmeler olur. Ancak bu konu
bugün Bakanlar Kurulu'nda gündeme gelmedi" diye konuştu.
"TERÖR ÖRGÜTÜYLE ABD İŞBİRLİĞİ YAPTI, ONLARA SİLAH VERDİ"
Rakka'dan çıkarılan DEAŞ militanlarının Türkiye'ye girdiği
iddiaları doğru mudur? sorusuna Bozdağ, "Rakka'ya operasyon ABD
tarafından PYD/YPG terör örgütleri kullanılarak gerçekleştirildi
bildiğiniz gibi. Türkiye olarak biz bir terör örgütüyle mücadele
için diğer bir terör örgütüyle işbirliği yapmanın doğru olmadığını
hep söyledik. Ama maalesef buna rağmen vahim bir yanlış yapıldı.
Terör örgütüyle ABD işbirliği yaptı, Onlara silah verdi ve Rakka
operasyonunu DEAŞ terör örgütüne karşı PYD/YPG terör örgütüyle
gerçekleştirdi. Ama takip ettiniz, hepimiz takip ettik operasyon
aylarca sürdü ama çatışma haberleri neredeyse pek duyulmadı.
Yaralama, ölüm hadiseleri neredeyse hiç duyulmadı. Acaba burda
çatışma oldu da mı duymadık ? Haber vermediler de duymadık ya da
olmadı mı ? Yaralama, ölüm hadiseleri gerçekleşti mi gerçekleşmedi
mi ? Bunların hiçbirisi tam net olarak ortaya çıkmış değil. Ama bir
baktık bir televizyon kanalı haberi üzerine PYD/YPG terör örgütünün
teröristleri güvenli bir koridor oluşturmuşlar, DEAŞ terör
örgütünün teröristleri araçlara binmişler, silahlarıyla beraber o
güvenli koridordan geçiyorlar. Anlaşılan aralarında bir anlaşma
var. O anlaşma gereği güvenli olan bölge nereyse oraya doğru
gidiyorlar. O anlaşmanın ve işbirliğinin ABD'den habersiz olduğunu
kabul etmemiz kimsenin bizden beklememesi lazım. Biz biliyoruz ki
PYD terör örgütü ABD'li yetkililerin bilgisi ve onayı olmadan
herhangi bir iş yapamazlar. Şimdi böylesi bir olayı onlardan
gizleyerek yapmaları da mümkün değil. Ama burada hepimizin şunu da
sorması lazım. Koalisyon güçleri ve ABD'nin ana hedefi, hepimizin
ana hedefi DEAŞ'ı, terör örgütünü yok etmek değil mi ? Yok etmek.
DEAŞ teröristlerini yok etmek değil mi ? Yok etmek. Peki
yakalamışsınız onları alın yargıya teslim edin. Yargı hesabını
versin. Teslim oldularsa alacaksınız değil mi ? Yargıya götürüp
yargıya vereceksiniz. Şimdi yargıya teslim etmiyorlar. Çatışma
varsa o zaman imha edilmeleri lazım. Çatışma yok. O zaman bu
teröristler nereye gitti? Bence bunu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
Sözcüsü'ne değil de ABD'li yetkililere sormak lazım. Buradaki
teröristler nereye gitti ? Hangi başkente gittiler veya bundan
sonra nereyi başkent yapacaklar veya bundan sonra nereyi
bombalayacaklar. Nerede terör eylemi yapacaklar ona sormak lazım.
Tabi Türkiye olarak biz bu DEAŞ'lı teröristlerin Türkiye'ye
girmemesi için her türlü tedbirimizi aldık ve almaya da devam
ediyoruz. Sınırlarımızda bildiğiniz gibi, duvar örme çalışmaları,
tel örgü ve pek çok tedbir geliştirdik ve uyguluyoruz. Onun
dışında da güvenlik birimlerimiz de, istihbarat örgütlerimiz de bu
konuda çok etkin bir çalışma yürütmektedir. Elbette DEAŞ terör
örgütünün hedeflerinden birisi de Türkiye'dir. Türkiye bunun
bilincinde olarak DEAŞ terör örgütüne karşı da her türlü mücadeleyi
bundan sonra da yürütecektir. Bu olay ABD'nin işbirliği içerisinde
olduğu terör örgütü PYD ve YPG'nin nasıl bu işbirliği içerisinde
diğer bir terör örgütüyle kanka olduğunu ve iyi anlaştığını
gösteren de ibret verici bir örnektir aynı zamanda. Ve Türkiye'nin
tezlerini de doğrulayan bir örnektir. Biz bugüne kadar böyle bir
mücadele terör örgütüyle olmaz diyorduk ve ortaya çıkan sonuç
Türkiye'yi haklı gösterdi. Olur diyenleri de yalanladı. İnşallah
bundan sonra terör örgütleriyle işbirliği yaparak bir başka terör
örgütüyle mücadele etme tuhaflığını hiçbir yerde görmeyiz" diye
yanıt verdi.
"OCAK AYI İÇERİSİNDE TAŞERONLA İLGİLİ YASA TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ'NE GELECEK VE YASALAŞACAKTI"
Taşeron düzenlemesi Bakanlar Kurulu'nda konuşuldu mu? sorusu
üzerine Bozdağ şöyle konuştu: "Taşeronla ilgili çalışmalar son
noktaya geldi. Geçenlerde Sayın Başbakanımızın başkanlığında ilgili
bakan arkadaşlarımız uzun bir toplantı yaptılar. Şu ana kadar
yürüyen çalışmaları tek tek ele aldılar, değerlendirdiler ve daha
sonra Sayın Başbakanımız hem Maliye Bakanımıza hem de Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımıza bazı hususlar üzerinde ayrıca durulması
talimatını Verdi ve onlar da bu hususlar üzerinde çalışmalarını
sürdürüyorlar. İnşallah Aralık ayı sonu Ocak ayı içerisinde
taşeronla ilgili yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelecek
ve yasalaştırılacaktır."