ÖLÜMÜN YÜZÜ

Yaşadığımız ömür sermayesi olan hayatın arka kapısıdır ölüm. Özellikle bu aralar da çok duyduğumuz bir kelime. TV’lerde, sosyal medyada, açık oturum koltuklarında hiç bu kadar konu olmamıştı. Ve budan sonra da hep olacak gibi.

SEVDA YERİNDE bulut-3340@hotmail.com

ÖLÜMÜN YÜZÜ

Yaşadığımız ömür sermayesi olan hayatın arka kapısıdır ölüm. Özellikle bu aralar da çok duyduğumuz bir kelime. TV’lerde, sosyal medyada, açık oturum koltuklarında hiç bu kadar konu olmamıştı. Ve budan sonra da hep olacak gibi.

'Davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir’ deyimi gibiydi hayatımızda. Ben o davulun ilk gürültüsünü   28.10.2018’de babamı kaybettiğimde duydum. Ölümün soluğu ilk o zaman nefesime deydi. Maalesef, insan bir sürü anı biriktirdiği ve her an yaşamına şahit olduğu en yakınını kaybetmeden anlamıyor ölümün yüzünü. Geriye kalanlar mı! Dolduramayacağın bir boşluk, ara ara gözünün daldığı anılar, beraber geçirdiğin sahneler ve birkaç gözyaşıyla, özlem kırıntılarından başka bir şey değil.

Bana çok gizemli gelir ölüm ve ötesi merak edilmeye de değer bir konu. Çünkü hayatımızın kaçınılmaz bir sonu. Tek tek sırası gelenin, herhangi bir sebeple gittiği yer. Bu konu hakkındaki en gerçek bilgi tabi ki yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. 

Her şeye ibretle bakmak vardır ya, işte onun gibi, her gün haşır- neşir olduğumuz ölüm haberlerini duymamızda da belki bir ibret vardır bizlere, hayatın geçiciliğini, değer ve sevgi anlayışlarımızı neye yoğunlaştırmamız gerektiğini, ölümden sonraki yatırımların neler olduğunu bilmemizi, hayatımızı ve yaşamımızı sorgulamayı, yapılan türlü hatalardan köşeden dönmemizi, kalp kırmak yerine kazanmamızı, yardımlaşma  kriterlerimizi çoğaltmamızı, kini, nefreti, öfkeyi kalplerimizden söküp atmayı, sevgi ve saygı anlayışlarımızı çoğaltmayı ve daha bir çok şeyleri anlamamızı istiyordur.

En önemlisi ise, hayatın arka kapısı olan ölümün, diğer ebedi hayatın ön kapısı olduğunu bilip, oradaki hayatımızı düzeltmemiz gerektirdiğini, birazda manevi değerlerimiz üzerinde çalışmamızın lüzumunu, ilahımız, yaratıcımız olan, yüce Allah (cellecelaluhu) ile aramızdaki buzları eritmemiz için hayatımızda  çalan bir zil sesi olduğunu anımsamamızdır ölüm.

Ve her ne olursa olsun ölüm bir son değil, yeni bir hayatın başlangıcıdır. Onun için ayrılık değil bir kavuşma köprüsüdür. Hayatımızın döngüsü olan, doğum, yaşam ve ölüm üçlüsünü şekillendiren en önemli ana hattır. Bazı gerçekleri bununla görür ve uyanırız. Bakışımız, görüşümüz, değerlendirme biçimimiz, yargılama ve ön görümüz bununla değişir. Çoğu kişinin hayatına anlam katar. Önceden önemsemediğimiz minik güzelliklere farkındalık sağlar.

Hz. Muhammed (sallahualeyhivessellam)’ın;

‘‘ Kişiye vaiz (nasihat) olarak ölüm yeter.’’ (Taberâni) sözüyle, aslında ölümün bize büyük bir sohbet olduğunu bildirmiştir. Bu sohbet ise, Dünya’nın değersizliğini anlayıp, Ahiret yurduna hazırlık yapmamızı önerirken,  insani içeriklerimizi yükseltmemizi de anlatan bir nasihattir. Gerçekten de şimdilerde çok ihtiyacımız olan bir şey.

Eğer sevdiklerimizi kaybettiysek, onların bir yerde bizi beklediğini bilin. Ruhlarını, dua, sadaka, istiğfar ve güzel anmalarla sevindirin. Çünkü artık onlar bizden bunu bekler. Sevgi ve huzurda kalın..

   

Tüm yazılarını göster