Yetişkin Saklambacı ve Kaplumbağa Vakası

İçimden hala sayıyordum; kırk yedi, kırk sekiz, kırk dokuz..

Sanırım beni bulamayacaklardı. Saklandığım yerden çıkmalı mıydım? Yine de bir ebe/sobe durumu yoktu. Bu durumda kazanan belli miydi? 

Küçükken en sevdiğim oyunlardan biriydi saklambaç.. Mahallenin bütün çocuklarının keyifli bir yaz gününün öğleden sonrasında oynadığı o kalabalık saklambaçlardan bahsediyorum. İşte oyunun tadı o zaman çıkardı. 

Ama bir gün hiç bulunmadığımı hatırlıyorum; ne onlar beni bulabilmişti, ne de cesaret edip ben yerimden çıkabilmiştim. Yeni bulduğum gizli saklanma yerimin güvenli kollarına atılmıştım. Daha önce hiçbir çocuk tarafından keşfedilmemiş bu yere.. Sahi kim kazanmıştı? Gerçi koca bir tabak domatesli makarnaya en gizli yerimden bile nasıl çıkarım görün beni.. Neyse, konumuz bu değil..

Sıcaktı, terlemiş ve susamıştım. Karıncalar tarafından ısırılıyordum. Ama yine de bulunamadığım yeni yerimden çok memnundum. Saklanıyordum.

Bir zaman sonra hala daha bu eski oyunu sürdürdüğümü fark ettim. Bazı şeylerle mücadele edebilirken, bazı şeylerden saklandığım yeni gizli yerler keşfettiğimi gördüm. Bu beni korkuttu, hala oyun mu oynuyordum? Beni kovuğuma çeken bu ‘şeyler’ de neydi?

Sanırım herkes belli şeyler karşısında kaplumbağa gibi kabuğuna çekilirken, belli şeyler karşısında da mücadele veriyor; ama bu herkeste farklı. Durumun farkında olanlar da bununla yüzleşip, kabuklarını daha az ve gerçekten gerekli durumlarda kullanıyorlar. Evet, bazı durumlarda da geri çekilmemiz gereken ‘şeyler’ olabiliyor. Hayatta her şey siyah ya da beyaz değil; griler de var.

Buradaki en önemli kıstas hangi durumlara nasıl tepkiler verdiğimiz. Farkındalık burada işliyor ve o olayın üzerine gidip, kendimizle kurduğumuz iç iletişim yoluyla anlamlandırabiliyoruz. Ben misal hala daha insanların ikiyüzlülüğü karşısında çaresizim. Doğal ve samimi olmayan bir insanla sağlıklı bir iletişim kuramıyorum. Olması gereken bu ama iş hayatında maalesef bu türüne çok rastladığımız insanlarla yapmacık ilişkiler kurarak iletişimi bir şekilde devam ettirmemiz gerekiyor. Bu normal değil sadece hayatın gerçeği! Böyle insanlarla karşılaştığımda kendi içime çekilip o insanla daha az konuşma gayretinde oluyorum. İşte bunu fark ettiğim an ise alternatif çözümler geliştirebilirim! Çünkü ‘farkındalık’ ilk adımdır! Bazen aşırısı tam bir baş ağrısı olabilir! Çünkü siz bakmaktan ziyade görürsünüz de! Bazen gerçekten de farkındalık korkunçtur! Cümlelerin altında yatan imaları ve beden dilini yorumlar, başkaları “Canım ne var şimdi bunda?” , derken diğerlerinin algılayamadığı mesajları algılarsınız. Ah, gerçekten kabustur!

Her ne kadar saklanırken yaşadığımız büyülü anları ve o bekleyişteki heyecanı küçükken hissetsek de yetişkin saklambacı çok daha karmaşıktır. Sorunlar katbekat büyür; problemlere çok daha fazla bilinmeyen eklenir. Çözemeyeceğimiz boyutlara gelmesini hiç istemeyiz. Ancak unutmayın ne yazık ki iletişim de her şey değildir; karşınızdakinin karakteri ve farkındalık bilinci de en önemli etkenlerden. Keşke her şeyi konuşarak çözebilsek ancak bazılarımız ne yazık ki önce kendisiyle iletişim kurup, gelişime açık olabilmeli. Yoksa, çok yazık..

İçimden saymayı hangi noktada bitirdiğimi hatırlamıyorum. Oyun oynamayı ne çok severdim. Ne zaman kaçış yolu olarak tercih ettiğimi bilmiyorum ama şu bariz ki hepimiz bir şeylerden kaçıyoruz; kimi gelecek kaygısından, kimi başarısızlık korkusundan, kimi tutkularından.. Bizi yine bu oyundan çıkaracak olan ise içimizdeki azim ve iradeyken, kazanan her zaman bu gücü bulanlar olacaktır.

 

Yorumlar