Yavuz Dizdar ''Yakında doktora ihtiyaç kalmayacak''
Onkoloji Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, sağlık sistemi ile ilgili açıklamalarda bulunarak, şikayet olmadan doktora gidilmemesi gerektiğini söyledi.
Abone olOnkoloji Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar Türkiye’de Genetiği Değiştirilmiş (GDO) gıdaları gündeme ilk getiren kişi olarak tanınıyor. Sonrasında “ekşimeyen yoğurt”, “kokuşmayan yumurta”, “45 günde büyüyen tavuk” diyerek gıdalardan gelecek tehlikeye dikkat çekti. Yakınlarda yayımlanan kitabı “Vicdan Hayat Kurtarır” da ise insan sağlığına başka bir yönden yaklaşıyor ve direkt olarak sağlık sisteminin unsurlarını eleştiriyor. Dr. Yavuz Dizdar kitabında da değindiği sağlık sistemi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Kanser teşhislerinin büyük bir kısmının kanser olmadığını söyleyen Onkoloji Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, “Bir şeye kanser diyebilmemiz için sonuçta bu tablonun hastada bir belirti vermesi lazım. Eğer siz belirti bulmadan sadece tarama niyetiyle bir şey saptayıp da, buna “patolojik olarak kanser” derseniz, bu her zaman kanser olmayabilir. Sonuçta bir hücre farklılaşması söz konusudur. Bunun sonrasında neye dönüşeceğini de bilmeniz mümkün değildir. Çünkü bunun için ayrı bir klinik çalışma yapmak gerekiyor. Elimizdeki Teknolojik olanakları çok fazla arttı. Çok fazla artan ve çok fazla detaylanan, çok daha hassas Çözünürlüğü yüksek sistemleri kullanmaya başlayınca, eskiden göremediğimiz şeyleri görebilir hale geldik. Tarama programlarına mesafeli yaklaşın dememin sebebi de bu. Yapılması gereken şey çok basit ama kanserin olumsuz algısı yüzünden yapılamamış. Saptadığımız kişiyi bir süre takip edip doğal seyrin nasıl olduğuna bakmamız lazım” dedi.
"ŞİKAYETİNİZ YOKSA ORANIZI BURANIZI
KURCALATMAYIN"
Bu durumda vatandaşın hiçbir şikâyeti yokken orasını burasını
kurcalatmamasını ifade eden Dizdar, “Eğer şikâyeti varsa elbette
sağlık sistemine gitmeli. Ama gittiğiniz şikâyetle doktorun bulduğu
şey birbiriyle uymuyorsa, yani sizi ayağınız ağrıyor diye
gidiyorsunuz ama tiroitte bir şey çıkıyor; safra kesenizde taş
bulunuyor o zaman oturun bir kere daha düşünün. En çok da tiroitte
oluyor bu tür durumlar. Çevrenizdekilerin tiroidini tarasanız yüzde
onunda kanser hücresi bulursunuz. Büyük bir bölümünde de
dokunulmazsa öylece duruyor. Bu şekilde gereksiz teşhis ve
tedavilerle sistem köpürüp şişiyor. Sistem hasta pompalamak üzere
kurulmuş. Hekim de bu durumda fazla bir şey yapamıyor. Yeterli
zamanı ayıramayınca, üzerinde fazla düşünmeden görüntülemeye
gönderiyor. Özel sağlık sistemleri zaten bunu gerektiriyor”
ifadelerini kullandı.
Tıbbın ticarete döndüğünü söyleyen Dizdar, “Bazı meslekler vardır ticareti kaldırmaz. Yapılan işlerden ücret alınmalıdır. Ancak yapılan iş ticarileşmeye döndüğünde durum değişir. Ticarette kaygı ne kadar para kazanılacağıdır. Tıbbın ticarileşmesi bizim bildiğimiz normal ticarete göre çok vahşice gerçekleşiyor. Hasta elini veriyor kolunu kaptırıyor misali vahşileşme. Bunlar tüccar terzi bile değiller, tüccar doktorlar. ‘Doktor transferi' diye bir kavram var mesela. Portföyü olan doktor, bir hastaneden diğer hastaneye gittiğinde kendi hastalarını da götüreceği var sayıldığı için bir transfer ücreti ödeniyor. Hem de hatırı sayılır bir miktar. Portföy büyükse transfer parası da büyüyor Futbolcular gibi Kusura bakmasın bizde sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Bir zamanlar yapılmış olan ve hala da yapıldığına inandığım “hasta yönlendirme” diye bir kavram var. Bir ticari faaliyet alanıdır bu. Yani siz bir yere tetkikler için bir hasta gönderiyorsanız, sürekli aynı yere gönderiyorsanız, bir de bunun telkininde bulunuyorsasnız üzerinde biraz düşünmek gerekir. Belki gönderdiğiniz yer daha iyisini çekiyordur ama siz bundan komisyon aldığınız anda durum değişir. Bu komisyon içselleştirilmiş artık almayana salak gözüyle bakıyorlar” dedi.
Doktorların hepsinin böyle olmadığını ifade eden Dizdar,” İşini cansiperane yapan, idealist dürüst insanlar çoğunlukta. Sözünü ettiğim rayından çıkmış kısım yüzde 5’lik bir bölüm ama diğer yüzde 95’i de götürüyor bu oran” açıklamasında bulundu.
Bu tür sözlerle sağlık sektöründe şimşekleri üzerine çektiğini söyleyen Dizdar, “Tabi öyle olunca eleştiri biraz oturuyor içine. Ben kimseye kötü bir şey söylemedim. Genel tıp eleştirisi, sistemin eleştirisini yaptım ama inanılmaz şekilde geri dönüş oldu. Sanki birinin adını anmışım gibi geri dönüldü” dedi.
"BANA EN ÇOK İŞİNİ İYİ YAPAN DOKTORLAR TEPKİ
GÖSTERİYOR"
Tıp camiasından gelen tepkilerin çoğunun aslında işini dürüst
yapan, cansiperane çalışanlar olduğunu söyleyen Dizdar, “Tıp
camiasından tepkiler bir kısmı, ‘aslında bir de bu yönden de bakmak
lazım’ şeklindeydi. Bir kemik kitle var ki onlar, ‘vay doktorları
zor durumda bırakıyorsun. Doktorlara şiddeti özendiriyorsun’ diye
tepki gösterdiler. Hiç alakası yok efendim. Bu ülkede sadece
doktora şiddet değil, kadına, hayvana birçok unsura şiddet var ve
bunun hak etmeyle hiç alakası yok. Zaten kitabın tamamını okuyanlar
benim ne demek istediğimi anladı. Sadece beyanatları dinleyenler
konunun ne olduğunu tam olarak anlayamadı” ifadelerini
kullandı.
"YAKINDA DOKTORA İHTİYAÇ KALMAYACAK"
Toplum açısından baktığınızda daha hasta bir toplum olduk. Doktor
açısından baktığımızda cahilleştik diyen Dizdar, “Bu cahilliği
aşmanın tek yolu bütüncül bakmak. Bu bütüncüllük 1900’lerin sonunda
kaybedildi. Tıp eğitimi tam bir felâket. Üniversiteler büyük birer
kreş gibi. Eleştiriyi sağlık sistemi üzerinden yapıyoruz ama bu
bütün meslek grupları için geçerli. Aileler çocukları diploma
sahibi olsun diye okula gönderiyorlar. Çocuklar okulda zaman
geçiriyorlar. Sonuçta bir şey öğrenilmiyor. Okumuyorlar. Buna
müdahale etmeye kalktığınızda, karşınıza okul yönetimi çıkıyor
çünkü o öğrenciden para kazanıyorlar. Ortalık makine mühendisinden
geçilmiyor ama musluğunuzu tamir ettirecek doğru dürüst ustu
bulamıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Doktorların da sonunda teknisyenleşmeye başladığını kaydeden Dizdar, “Doktor dediğiniz kişi bir canlı, bir sistemi ve onun hastalıklarını anlamaya çalışacak kişidir. Oysa 40 yıldır tıpta bir ilerleme yok. Babamın kitaplarına da bakıyorum aynı şeyler yazılıyor. Hep bunlar ezberleniyor. Başka bakış açıları geliştirilmiyor. Sadece teknoloji ilerledi. Arada bir de iyi bir ilaç çıkıyor. Tam tersine hekimlik becerisi yıllar içinde geri plana düşüyor. Çünkü teknoloji o kadar gelişti ki, biz teknisyenleşmeye doğru gidiyoruz. Günün birinde biri çıkıp da,” Doktoraya ihtiyaç yok. Tıp teknisyenliği yeterlidir” derse çok yanlış olmaz” dedi.
"ŞÖHRET OLMAKTAN KORKUYORUM"
Ezber bozan cümleleri çok ses getiren Dizdar, Yeni bir Canan
Karatay mı doğuyor korkusunu yaşayanlar için, “Bunun korkusunu
yaşıyorlar. Yeni bir Canan Karatay derken olumsuz anlamda
söylemiyorum. O da bildiğini söylüyor ve şunun farkında ki, bazı
şeyleri bir şekilde söylerseniz insanların dikkatini çeker. Benim
medyaya düçar olduğum, medyada görünmek için yanıp tutuştuğum falan
yok. Tam tersine en çok korktuğum şey o pozisyonu sevmek. Bu en
sonunda gazinoda yer bulamamış kişinin sokaklara çıkıp bas bas
bağırarak şarkı söylemesi gibi bir şeydir. Tam tersine şöhret olmak
istemiyorum. Çünkü tanınmaya başladığınızda herkesin gözü üstünüzde
oluyor. Oturup bir börek bile yiyemezsiniz” şeklinde konuştu.
"PARAYLA PULLA İŞİM YOK"
İşin maddi yönü hakkında konuşan Dizdar, “Benim maddiyatla hiçbir
zaman işim olmadı. Muayenehanem yok. Hastalarım hastanede ücretsiz
olarak tedavi oluyorlar. Herhangi bir şirketle bağlantım yok. Satın
alınamamak durumu en yakışandadır. Satın alınamayacaksınız. Çünkü
sizin toplumda kabul edilmiş olmanızı sağlayan şey, bundan çıkarsız
olduğunu bilmeleridir. Hala meslektaşlarım “bu adamın bundan ne
çıkarı var” diye düşünüyorlar. Ben çocukların geleceğini kurtarmak
istiyorum. Tıpta köklü değişiklik oluşabilmesi için yeterli bilgi
birikimi oluşmuş. Ama tıp görememiş. Besin endüstrisi yapmış, süt
endüstrisi yapmış, ilaç endüstrisi kısmen yapmış. Bütün Öğrencilere
tıbba gelin diyorum. Tıpta bir Rönesans yani algı değişikliği diğer
alanların da okunabilmesi ile mümkün. Aslında tıbbın önü çok açık.
Burada amaç tamamen bu” dedi.