TZOB Genel Başkanı Bayraktar: 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi kararının iptalini bekliyoruz
Abone olZiraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kendileri için şeker pancarı üretiminin sürmesinin vazgeçilemeyecek bir konu olduğunu bildirerek, “Şeker pancarının alternatifi yoktur. Bu konudaki görüşlerimizi de hükümetimize ilettik. Hükümetimizden 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi kararının iptalini bekliyoruz. Bu özelleştirmeden vazgeçilmelidir. Biz, çiftçimiz, tüketicilerimizin sağlığı açısından endişeliyiz. Pancar şekerinin, diğer şeker kaynaklarına göre çok daha sağlıklı olduğunu bilim adamları, bütün uzmanlar dile getirmektedir” dedi.
Bayraktar, Birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Mart
ayında fiyatlarda meydana gelen değişimleri ele aldı; patateste
yaşanan sorunu ve 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili
değerlendirmelerde bulundu.
Mart ayında, market fiyatlarındaki artıştan üreticinin
yararlanamadığının görüldüğünü, fiyat alınan ürünler içinde Mart’ta
üreticide sadece 9 üründe fiyatlar artarken, markette bu sayının
20’yi bulduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Üreticide 12, markette 18
üründe fiyatlar geriledi. Markette 3, üreticide 12 üründe ise
fiyatlar değişmedi” dedi.
MARKET FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİM
Yaptıkları tespitlere göre, Mart ayında fiyatı en fazla artan
ürünün, marketlerde sivri biber, üreticide ise ıspanak olurken,
patlıcanın markette de üreticide de fiyatı en fazla düşen ürünler
içinde ilk sırayı aldığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Mart ayında market fiyatlarında portakal, kuru incir ve toz şeker
fiyatında değişim görülmedi. Fiyat düşüşü yüzde 23,89 ile en fazla
patlıcanda meydana geldi. Patlıcandaki fiyat düşüşünü, yüzde 19,19
ile salatalık, yüzde 14,22 ile pırasa, yüzde 10,99 ile kuru soğan,
yüzde 9,31 ile havuç, yüzde 6,10 ile nohut, yüzde 5,14 ile elma,
yüzde 4,38 ile kabak, yüzde 4,08 ile yeşil soğan izledi.
Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 28,29 ile sivri biberde
görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını, yüzde 17,84 ile ıspanak,
yüzde 12,96 ile karnabahar, yüzde 12,70 ile lahana, yüzde 8,92 ile
kaşar peyniri, yüzde 8,87 ile yumurta, yüzde 6,81 ile kırmızı
mercimek, yüzde 6,17 ile yoğurt, yüzde 5,50 ile kuzu eti, yüzde
3,88 ile dana eti, yüzde 3,32 ile patates takip etti.”
ÜRETİCİ FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİM
Mart ayında üretici fiyatlarında, havuç, lahana, marul, elma, kuru
fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru
kayısı, kuru incir ve süt fiyatında değişim görülmediğini belirten
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Patlıcan yüzde 38,46 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürün oldu.
Fiyat düşüşünde patlıcanı, yüzde 21,95 ile patates, yüzde 19,63 ile
salatalık, yüzde 10 ile kuru soğan, yüzde 5,52 ile zeytinyağı yüzde
4,08 ile yeşil soğan izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 29,82 ile ıspanakta görüldü.
Ispanaktaki fiyat artışını yüzde 16,67 ile portakal, yüzde 12,77
ile kabak, yüzde 11,83 ile limon, yüzde 11,40 ile sivri biber,
yüzde 8,40 ile kuzu eti, yüzde 8 ile karnabahar, yüzde 5,36 ile
dana eti, yüzde 3,78 ile yumurta takip etti.”
ÜRETİCİ MARKET FİYAT FARKI
Mart ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının lahanada
yüzde 446,22’yi bulduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Fiyat farkı lahanadan sonra patateste yüzde 358,33, karnabaharda
yüzde 325,68, kuru kayısıda yüzde 297,78, portakalda yüzde 289,14
oldu.
Lahana 5,5 kat, patates 4,6 kat, karnabahar 4,3 kat, kuru kayısı 4
kat, portakal 3,9 kat fazlaya tüketiciye ulaştı.
Bugün üreticide 25 kuruş olan lahana markette 1 lira 37 kuruşa, 40
kuruş olan patates 1 lira 83 kuruşa, 81 kuruş olan karnabahar 3
lira 45 kuruşa, 9 lira olan kuru kayısı 35 lira 80 kuruşa, 70 kuruş
olan portakal 2 lira 72 kuruşa satılıyor.”
Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışının ıspanakta
görüldüğünü, ıspanağın yanı sıra portakal, kabak, limon, sivri
biber, kuzu eti, karnabahar, dana eti ve yumurtada fiyat artışları
yaşandığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Ispanakta ve karnabaharda sezon sonuna yaklaşılmasıyla birlikte
hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatlara yansıdı. Portakalda
hasadın sonuna gelinmesi nedeniyle fiyatlarda artış görüldü.
Limonda da Çukurova bölgesinde hasadın bitmesi fiyatları artırdı.
Kabak ve sivri biber gibi ürünlerde talepteki artış fiyatları
yükseltti. Patlıcan, salatalık, yeşil soğan ve maydanoz gibi
ürünlerde artan hava sıcaklıklarının hasat edilen ürün miktarını
artırması fiyatların düşmesine yol açtı. Zeytinyağında da alımların
yavaşlamasıyla birlikte fiyatlar düştü. Kuzu ve dana etindeki fiyat
yükselişi, kuzuda dönemsel olarak arzdaki sıkıntı, dana etinde ise
esas olarak yem fiyatlarındaki artıştan kaynaklandı.”
‘PATATESTE ÇİFTÇİMİZİN SIKINTISI DEVAM EDİYOR’
Patateste çiftçinin sıkıntısının devam ettiğine dikkati çeken
Bayraktar, şunları kaydetti:
“İç tüketimin yaklaşık 4,1 milyon ton, tohumluk kullanımının 400
bin ton civarında olduğu patateste, üretim 4,8 milyonu bulduğunda
pazarlama da sorunlar baş gösteriyor. Arzdaki fazlalık arz talep
dengesini arz lehinde bozdu. Bunun sonucu olarak da patates
fiyatları fevkalade düştü. Yaşanan pazarlama sorunundan en fazla
üreticimiz etkileniyor. Pazarlama problemlerinin çözümüne katkı
sağlaması bakımından girişimlerimizle ton başına 50 lira ihracat
iadesi verildi ama ihracatta yaşanan sorunlar üreticilerimizi
olumsuz etkilemeye devam etti. Ortalama olarak bakıldığında patates
fiyatı 40 kuruş olsa da Niğde ve Nevşehir’de fiyatlar 15-20 kuruşa
kadar geriledi.
Son yaptığımız çağrıdan bu yana depolarda yaklaşık 50 bin tonluk
azalma oldu. Yine de hali hazırda Niğde ve Nevşehir’de 300-350 bin
ton patates alıcı beklemektedir. Bu durum üreticimize fevkalade
sıkıntı yarattı. Bu patatesin yaklaşık yüzde 70’i üreticilerimize
aittir. Niğde ve Nevşehir’de hemen her patates üreticimizde depo
bulunmakta ve bu depolarda önemli miktarda patates alıcı
beklemektedir.
Bilindiği üzere bu yıl hava sıcaklıkları mevsim normallerinin
üzerinde seyretmiştir. Bu durum depoda alıcı bekleyen patatesin
muhafazasını olumsuz etkilemiştir. Bunların bozulma ihtimali
yüksektir. Her geçen gün ürün daha çok zayi olmaktadır. Zayi olan
üreticilerimizin alın teridir. Depoların boşaltılması da
üreticimize ek maliyet getirmektedir.
Pazarlama sorunu yaşayan ve yeterli gelir elde edemeyen üreticimiz,
bir sonraki üretim sezonu için ihtiyacı olan finansmanı
karşılayamayacaktır. Başta patates olmak üzere üreticilerimizin
pazarlama sorununun kalıcı olarak çözümlenebilmesi, üretim ve
fiyatta istikrarın sağlanabilmesinin yolu üretim planlamasından
geçmektedir. Üretim alanları Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre
belirlenmelidir. Üretim planlaması yapılamıyorsa bunun sorumlusu
çiftçimiz değildir. Devletin sorunudur.
Tabii üreticimizin talepleri var. Bankalara olan borçları
bulunuyor. Bunları ödemekte zorluk çekecekler. Banka borçlarının
yapılandırılmasını istiyorlar. Bundan dolayı zarar gören
üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne
olan kredi borçları, vergi, SGK prim borçları ertelenmelidir.
Başbakanlık Afet Fonu’ndan bu üreticilerimize mali destek
sağlanmalıdır. Bu üreticilerimizin, üretime devam edebilmeleri için
patates tohumluğu yardımı yapılmalıdır. Patatesin sanayiye
entegrasyonunu sağlamak suretiyle, patateste üretim ve işleme
çeşitliliği sağlanmalıdır. Bunlarla ilgili çalışmalarımız devam
edecek.
Üreticilerimizin alın terinin karşılığını alması ve binbir emekle
ürettikleri ürünün zayi edilmeden değerlendirilmesi en büyük
temennimizdir.”
ANTALYA’DA YAŞANAN HORTUM
Son yıllarda yaşanan afetlerin de çiftçiye oldukça sıkıntı
verdiğini vurgulayan Bayraktar, “En son, Antalya’da Çarşamba gecesi
gerçekleşen hortum nedeniyle Aksu ve Muratpaşa ilçelerimizde
seralarda ve buğday tarlalarında hasar meydana geldi. Bu alanlarda
hasar tespitleri bir an önce yapılmalı ve çiftçimizin mağduriyeti
giderilmelidir. Zarar gören alanlarda çiftçilerimizin, primlerin
yüksekliği veya tarım alanlarının çiftçi kayıt sistemi (ÇKS)
kapsamı dışında kalması nedeniyle sigorta yaptıramadıkları
görülüyor. Başbakanlık Afet Fonu’ndan zarar gören çiftçilerimize
yardım yapılmalıdır” dedi.
14 ŞEKER FABRİKASININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ
Son günlerin tarımda değişmez gündem konularından biri haline gelen
şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de değinen Bayraktar, şöyle
konuştu:
“Bilindiği gibi, Türkşeker'in, Afyonkarahisar, Alpullu, Bor,
Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu,
Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat’tan oluşan 14 şeker fabrikasının
özelleştirilmesiyle ilgili ihale ilanı, 21 Şubat 2018 tarihli Resmi
Gazete’de yer aldı ve özelleştirme süreci başladı.
Stratejik olduğu tartışılmaz bir ürün olan şekerin hammaddesi olan
şekerpancarının üretimi çiftçimiz için vazgeçilmez tarımsal bir
faaliyettir. Öyle ki ülke çapında 3,4 milyon dekar alanı şeker
pancarı üretimi için ayırıyoruz. Bu alanda geçen yıl 105 bin pancar
üreticisi çiftçimiz, 20,8 milyon ton şeker pancarı üretimi
gerçekleştirdi. Sadece çiftçimiz değil, 60-65 bin mevsimlik işçimiz
de şeker pancarı üretiminde çalıştı.
Katma değeri yüksek bir ürün olan pancarın, posası, yaş ve melaslı
kuru küspesi de hayvancılıkta ucuz hayvan yemi olarak
kullanılmaktadır. Aynı büyüklükteki orman alanından üç kat daha
fazla oksijen sağlayan şeker pancarı toprağı da organik madde
açısından zenginleştirmekte, münavebeli tarımda ekilecek diğer
ürünlerde de verim artışına sebep olmaktadır.
Özelleştirilecek 14 fabrikaya 1575 köyümüzden 47 bin 758 çiftçimiz
pancar vermektedir. Bu çiftçilerimiz, 1,25 milyon dekar alanda
üretim yapmaktadır. Bu fabrikalar, 4 binin üzerinde çalışanla, 7
milyon ton şeker pancarı işlemekte ve 947 bin ton şeker, 322 bin
melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretmektedir.
Yani bu fabrikalar küspe, melas temin ederek o bölgede
hayvancılığın gelişmesine, hatta sosyo ekonomik yapının gelişmesine
fevkalade büyük katkı sağlıyor.
Bizim için şeker pancarı üretiminin sürmesi vazgeçilemeyecek bir
konudur. Biz, çiftçimiz, tüketicilerimizin sağlığı açısından
endişeliyiz. Pancar şekerinin, diğer şeker kaynaklarına göre çok
daha sağlıklı olduğunu bilim adamları, bütün uzmanlar dile
getirmektedir.”
Son yapılan kanun değişikliğinde, nişasta bazlı şeker kotası
konusundaki düzenlemenin de yer aldığını bildiren Bayraktar,
“Basında nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 5’e indirileceği,
glikozun bu kapsamdan çıkarılacağı haberleri yazılmaktadır. Glikoz
kapsam dışına çıkarılırsa, nişasta bazlı şeker kotasının
düşürülmesinin bir anlamı kalmaz. Firmalar bu yolu kullanarak
nişasta bazlı şeker kotası dışında glikoz üretir ve kotayı anlamsız
kılarlar. Cargill gibi firmalara da gün doğar. Zaten günümüzde de
denetim yetersizliğinden merdiven altı üretimi de ilave ettiğimizde
kotanın çok üzerinde nişasta bazlı şeker üretiliyor” dedi.
Bayraktar, şeker üretiminde şeker pancarının alternatifinin
olmadığının açıkça görüldüğünü belirterek, “şeker pancarının
alternatifi yoktur. Bu konudaki görüşlerimizi de hükümetimize
ilettik. Hükümetimizden 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi
kararının iptalini bekliyoruz. Hükümetimizden çiftçi ve işçileri
memnun etmesini, Türkşeker bünyesinde bu fabrikaların üretime devam
etmesini istiyoruz. Bu özelleştirmeden vazgeçilmelidir” diye
konuştu.
SORULARI YANITLADI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, basın toplantısında basın
mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Bayraktar, nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 5’e düşürülmesini,
bunun yeterli olup olmadığı sorusuna şu yanıtı verdi:
“Yüzde 5 meselesi değil. Problem glikozun serbest bırakılmasıdır.
Glikoz serbest olduğu zaman kotaların yüzde 5’e düşürülmesi bir
anlam ifade etmiyor. Daha önce de biliyorsunuz bu kotalar yüzde 10
olarak açıklandı. Bakarlar Kurulu kararıyla da yüzde 50 civarında
artırılabiliyordu yani yüzde 15’e çıkabiliyordu.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus şu; merdiven altı ve
kayıt dışı anormal bir üretim var. Devlet bunu önleyemiyor yani
kontrol mekanizmaları çalışmıyor. Cezai müeyyideler yeterli değil.
Kota dışında anormal bir üretim var. Dolayısıyla sadece kotaların
düşürülmesi yeterli olmaz. Denetim mekanizmalarının kurulması
fevkalade önemlidir. Bir de glikozun serbest bırakılması bu kotanın
ehemmiyetini de ortadan kaldırıyor.”
Bayraktar, bir basın mensubunun, “Bu durumda şeker kurulunun aktif
hale getirilmesi öncelikle gündem konusu olması gerekmiyor mu?”
şeklindeki sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Şeker Kurulu bugüne kadar çok iyi görev yaptı mı? Bu da tartışma
konusudur. ‘Kayıt dışı üretim var’ diyoruz. ‘Merdiven altı üretim
var’ diyoruz. ‘Kota dışı üretim var’ diyoruz. Denetleme daha önce
Şeker Kurulu’na aitti. Görevini yapabildi mi? Etkin bir şekilde
yapmadı.
Ama benim gözlemlediğim şey yapmadığı. Bundan sonra yapar mı yapmaz
mı? Onu da bilemem. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
bünyesinde bu işi yapar mı yapmaz mı? Ama her şeye rağmen
söylüyorum bu işin denetlemesi yapılmadığı, cezai müeyyideler
artırılmadığı takdirde kota mota hepsi hikaye. Bunlar çözüm değil.
Kayıt dışı üretim devam edecektir. Bu kotanın belki iki misli üç
misli piyasaya nişasta bazlı şeker sürülecektir.
SOSYAL TARAFLAR BU FABRİKALARIN ÖZELLEŞMESİNE
KARŞILAR
Burada sosyal taraflar. Kim bunlar? Ziraat Odaları, çiftçi
örgütleri, işçi örgütleri, tüketici dernekleri. Bunlar bu
fabrikaların özelleşmesine karşılar. Görüşlerini de beyan
ediyorlar. Burada hükümetin iddiası şu; bu fabrikalar
özelleştiğinde bir üretim kaybı olmayacak, iki istihdam kaybı
olmayacak. Biz de daha önceki özelleştirmeleri örnek veriyoruz. Et
Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, TEKEL, Orman İşletmeleri
vesaire. Bunlarda hem istihdamda hem de üretimde kayıpları olmuş.
Örnekler önümüzde. Şimdi bu fabrikalar önümüzde, bu özelleşen
fabrikaların üretim yaptığı bölgelerde pancarın poları düşük.
Türkşeker’in bünyesinde kâr yapan fabrikalar da var. Poları yüksek
olan bölgelerden alım yapan fabrikalar kâr yapıyor. Poları düşük
olan fabrikalardan alım yapan fabrikalar kârda değil. Ama Türkşeker
toplamda kârda. Zarar eden fabrikaları absorve edebiliyor,
yürütebiliyor.
‘ALAN İŞADAMI, ‘BU İŞTEN ÇEKİLİYORUM’ DERSE NE
OLACAK?’
Özelleştirmeden sonra fabrika kar yapmadı. İşadamı bir sene iki
sene dayandı. ‘Bu rantabl, verimli değil. Ben bundan vazgeçiyorum’
derse ne olacak? Yani bizim iddiamız o. Poları düşük bu fabrikalar
Türkşeker’in bünyesine üretime devam edebilir. Ama
özelleştirdiğiniz zaman kâr yapmayabilir. Tabii işadamı bunu
babasının hayrına almıyor, ekonomik bir faaliyet için alıyor. Para
kazanmak üzere alıyor. Para kazanamazsa, ‘ben bu işten çekiliyorum,
veya ben fabrikayı rantbal, verimli hale getirmek için işçiyi,
pancar alımını azaltıyorum, ceza verseniz de buna da yapabileceğim
bir şey yok. Buna da razıyım’ derse ne olacak? Bunları iyi
düşünmek, iyi değerlendirmek lazımdır. Bizim de söylemeye
çalıştığımız budur.
İstihdam konusunda işçilerin, üretim konusunda da çiftçilerin
kaygısı var. Çiftçi örgütleri, işçi örgütleri bu durumdan
kaygılarını belirtiyorlar hadise bu. İnşallah dikkate alınır ve
bundan vazgeçilir.
‘PATATES ÜRETİCİMİZE DESTEK VERİLMESİ
GEREKİYOR’
Bayraktar, patatesle ilgili bir soru üzerine şu bilgileri
verdi:
“Patates konusunda stoklarda üreticinin maliyeti hızlı bir şekilde
artıyor. Şuan depolarda patatesler bozulmaya da başladı. Bizim
patates tüketin çağrımıza, o bölgelerden, değişik bölgelerden
olumlu cevaplar geldi. Bir miktar patates tüketimi arttı. Verilen
destekle bir miktar ihracat da oldu. Bütün bunlara rağmen biz
stokları 300-350 bin tona indirdik. Burada üreticimizin tekrar
tarlaya çekilmesi ve üretim yapabilmesi adına üreticimize bir
destek verilmesi gerekiyor. Banka borçlarının yapılandırılmasını
bunun için talep ediyoruz. Bunun dışında da hükümetimiz tarafından
bir yardım yapılması lazım. Bunu yapmazsak ne olur? Üreticimizin
önümüzdeki yıl tarlaya girme şansı olmaz. Üretim düşerse o zaman
arz ve talep dengesi talep lehinde bozulduğu zaman fiyatlar
artacaktık.
Manidar olan bir şey var. Üreticimiz Nevşehir ve Niğde’de 15-20
kuruşa patatesi satıyor. Türkiye ortalaması 40 kuruş. Tüketici bunu
2 liradan yiyor. Manidar olan budur. Stoka müsait olmasa anlarız.
Birkaç gün içinde bozulacak. Zayiatı çoktur. Bir miktar makas kabul
edilebilir ama patates stoka müsait. Nasıl oluyor da bu kadar makas
oluyor? Bunu anlamakta fevkalade güçlük çekiyorum. Bu manada da
kontrol mekanizmalarının devrede olması lazım. Benim üreticim 20
kuruşa patates satamazken tüketici bundan istifade edemiyor.
Tüketici 2 liraya patates yiyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil.
Ve üretici açısından da sürdürülebilir değildir.”
‘ET FİYATLARI MESELESİ TAMAMEN MALİYETLE
İLGİLİDİR’
Bayraktar, et fiyatlarıyla ilgili bir soru üzerine de “Et fiyatları
meselesi tamamen maliyetle ilgilidir. Biz her zaman söylüyoruz. Yem
maliyetlerini aşağı çekemediğimiz takdirde bizim et fiyatlarını
aşağı çekme şansımız yoktur. Yem fiyatları sürekli artıyor. Bu
ülkenin et ihtiyacını ithalatla da karşılayamazsınız. Gıda talebini
ithalatla karşılama ihtimaliniz yoktur. Türkiye’ye, Güney
Amerika’dan, oradan buradan çok kaliteli etler de gelmiyor. Yurt
dışından gelen etler, bizim üreticimizin ürettiği kaliteli etlerle
mukayese edilmez. Burada bir şekilde üretici desteklenmelidir.
Üreticimizin desteklenmesi demek et üretiminin desteklenmesi
demektir. Yani üretimi desteklemek zorundayız. Ben inanıyorum ki
üreticiyi desteklediğimizde biz çok rahatlıkla 1,5 milyon ton
civarında kırmızı et üretimine ulaşırız. Bugün 1 milyon tonlar
civarındayız. Problem burada. Ama 1,5 milyon tona ulaşabiliriz.
Üretici desteklenecek bunun başka yolu yok.”
Bir basın mensubunun “Yem maliyetlerinden kaçmak için hayvanların
erken kesildiği iddiası doğru mu?” şeklindeki sorusunu Bayraktar,
“Bize öyle bir bilgi gelmedi. Ben bunu sizden duyuyorum. Üretici
para kazanamazsa hayvanını kesiyor zaten. Bu her zaman böyle
olmuştur. İdeal kiloya ulaşmadan kesiyor. Para kazanacağı kiloya
ulaşmadan kesiyor, ama para kazanamıyorsa hayvanını kesiyor. Bu
şekilde bir bilgi gelmiş değil ama şu an problem şu; maliyetler
yüksek dolayısıyla fiyatlara yansıyor” şeklinde yanıtladı.
Bayraktar, bir soru üzerine, şeker fabrikaları konusunda hükümetten
bir sonuç beklediklerini bildirerek, “Hem işçi hem çiftçi örgütleri
hem de tüketici dernekleri olarak, Türkiye’de bu kadar sosyal
kesim, ‘özelleştirmeyin’ diyorsa buna bir olumlu cevap vermelerini
bekliyoruz” diye konuştu.
‘İSRAİL’İN VAHŞETİNE BİR AN ÖNCE SON
VERİLMELİ’
Bayraktar, Filistinlilerin “Toprak Günü” mitingine İsrail güvenlik
güçlerinin saldırmasını, 16 Filistinliyi katletmesini, binden fazla
Filistinliyi ise yaralamasını, 5 milyon çiftçi adına şiddetle
kınadı. Şemsi Bayraktar, “Bu vahşete bir an önce son verilmeli,
İsrail saldırganlığına ‘dur’ denilmelidir” dedi.