TUNUS’UN BİTMEYEN AĞITI


   Tunuslu olup hayatını Fransa’da devam ettiren Emel Mathlouthi’nin ana vatanlarından mahrum Filistinliler için söylediği ağıt: Naci en Palestina şarkısını bu gün kulaklarımda tekrar duyar gibiyim…


Şarkı aslında Filistin’den bahseder. Şarkının aslı İspanyol özgürlük şarkısı olan Naci en Alamos zannedilir ama şarkının aslı Yunan çingenelerinin bestelerinden gelir. Avrupa Birliği’nin önemli ülkesi Yunanistan’ın azınlık hakları konusunda ne derecede merhametsiz olduğunu ortaya koyuyor bu beste. Çingeneler gibi, Batı Trakya’da  Anavatanlarında sıçan gibi yaşayan Türklerinde sesidir bu beste… 
Ne hikmetse bu ses, özgürlüğün merkezi olan Avrupa’nın hiç bir ülkesinden bu güne kadar hiç duyulmamıştır.


Sözlerini öğrenmeden önce sadece müziğe kendinizi bıraktığınızda bile vatanından uzak kalmış birinin hüzünlü ağıtlarını hissedebiliyorsunuz yüreğinizde. Gerçekten tam anlamıyla şarkıyla birlikte kendinizi özgürlüğün sesine ruhunuzu teslim ediyorsunuz…


Şarkının profesyonel kaydı dahil birçok seslendirmesi olsa da konser sırasında söylenmiş bu yalın hali beni daha çok etkiliyor.


Adsız yerlerden geldim
Toprağım yok
Ana vatanım yok
Ateşler yakıyorum parmaklarımda
Sana şarkılar söylüyorum kalbimle
Yürek telim gönül yakıyor
Filistin’de doğdum
Yerim yok
Toprağım yok
Yurdum yok
Filistin’de doğdum


Sözlerini düşündüm,


Sonrası özgürlüğü…


Ve, Tunus'ta önceki gece Cumhurbaşkanı Kays Said'in Meclisin yetkilerini dondurarak, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmasını ve mevcut Başbakan Hişam el-Meşişi'yi görevden alındığının duyurulmasının ardından şarkıyı tekrar tekrar dinledim. 


Düşlerin gerçekleşmediği bir yerdir Tunus. Adaletin olmadığı umutsuz bir ülkedir. Muhalefet siyasetçileri ve siyasi aktivistler hapse atılır. Sanatçılar ve düşünürler zulüm görür ya da insanlar özgürce konuşmadan veya canlı performans sergileyemeden susturulur. Diktatörlük sahte bir güvenlik duygusuna yol açar, daha iyi bir yaşam için hayal gücünü de zayıflatır. Tunus'ta 17 Aralık'ta kendini yakan Muhammed Buazizi'nin bedeninden ateş alan 'Arap Baharı'nın üzerinden kavurucu 11 yaz ve dondurucu 11 kış geçti. Süreç mücadelenin nasıl verileceğine dair kitaplar dolusu dersler bıraktı ama slogandaki üç hedeften geriye kalan kâbus ve hayal kırıklığından başka bir şey değil. Darbeye rıza üreten zemin ve geri dönen despotizm.  


İsyan dalgasında Tunus'u izleyen Mısır, Hüsnü Mübarek'i devirip yönetime İlk kez seçimle gelen Muhammed Mursi’ye teslim ettikten sonra Abdulfettah el Sisi'nin 3 Temmuz 2013 'popüler' askeri darbesiyle eskinin de gerisine savrulmuştu. 


Tekrar eden darbelerde Tunus’u  eskinin gerisine savuruyor. Tunus halkı ise hala Emel Mathlouthi’nin şarkısındaki “Ateşler yakıyorum parmaklarımda” sözlerini söylemeye devam ediyor. 


Tunus’ta yapılan darbelerin arkasında hep Fransızlar çıkar ve iç savaşlar başlar. Umarız bu sefer böyle olmaz. Tunus kardeş halkına geçmiş olsun dileklerimizi gönderiyorum.


İnşallah en karanlık gece sona erer ve güneş Tunus’a tekrar doğar…

 

Yorumlar