Anasayfa /  Teknoloji

Otonom araçlar 'Blink' ile duracak

İngiltere'de araştırmacılar, yayaların, otonom araçları el işareti ile durdurabilmesini sağlayan Blink adında elektronik bir sistem geliştirdi

Abone ol
Abone ol 13 Şubat 2017 22:04

İngiltere'de araştırmacılar, yayaların, trafikteki sürücüsüz araçları el işareti ile durdurabileceği bir sensör geliştirdi.



İngiliz medyasında yer alan haberde, Londra Kraliyet Sanat Kolejindeki araştırmacılar, sürücüsüz araçların seyir halinde olduğu trafikte yayaların karşıdan karşıya geçme sürecini kolaylaştırmayı hedefleyen elektronik bir sistem tasarladı.



"Blink" adı verilen bu sistem sayesinde, araç üzerindeki sensörlerin, yayaların hareketlerini okuyabildiği ifade edildi.



Aracın ön camı ile arka pencelerine yerleştirilen ışık yayan diyotlar ile çalışan sistem, yayalara, aracın kendilerini algıladığını ve geçişe izin verdiğini görsel olarak belirtiyor.



Yaya, yolun karşısına geçmeden önce elini 'dur işareti' yapar gibi kaldırırsa, araç üzerindeki sensörler bu hareketi algılayabiliyor ve aracın daha fazla ilerlememesini sağlıyor.



Araç, durduktan sonra da yayaya güvenli bir şekilde yolun karşısına geçebileceğini gösteriyor.



Sürücüsüz araçların etrafındaki yayaları daha fazla rahatlatmak amacıyla geliştirilen sistemin eleştirilere maruz kaldığı ifade ediliyor.



Haberde, sistemin, araç kullanmayanlara fazlasıyla kontrol imkanı verdiği ve yayalar tarafından gereğinden fazla kullanılması durumunda trafik tıkanıklıklarına neden olabileceği gerekçesiyle eleştirildiği kaydedildi.

Sürücüsüz (Otonom) Araçlar

Otonom araçlar içerisinde bulundurdukları otomatik kontrol sistemleri sayesinde bir sürücüye ihtiyaç duymadan yolu, trafik akışını ve çevresini algılayarak sürücünün müdahalesi olmadan seyir halinde gidebilen otomobillerdir. Otonom araçlar radar, lidar, GPS, odometri, bilgisayar görüşü gibi teknolojiler ve teknikler kullanarak çevresindeki nesneleri algılayabilmektedir.

Otonom araçların tarihine baktığımızda 1920-1930 yıllarında bazı göze çarpan sistemler otonom araçların müjdesini çoktan vermişlerdi. Kendi kendine seyir halinde gidebilen ilk modeller 1980'li yıllarda ortaya çıkmıştı. İlk araç 1984 yılında Carnegie Mellon Üniversitesi'nin gerçekleştirdiği navlab ve ALV projeleriyle gerçekleştirildi. Bu projeyi 1987 yılında Mercedes-Benz firmasının ve Bundeswehr Üniversitesi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Eureka Prometheus projesi takip etti. Bu iki araçtan sonra, sayısız şirket binlerce otonom otomobiller ürettiler ve bu otomobillerin bazıları günümüzde birkaç ülkede trafiğe çıkmış durumdalar.

Otonom otomobiller binek araç sektöründe bir devrime yol açarak otomotiv sektöründe de büyük bir dönüşüme neden olacak gibi görünüyor. Sürücüsü araç teknolojilerindeki hızlı gelişim çok yakın bir zamanda Henry Ford'un oyununun kurallarını büyük ölçüde değiştirecek. Özellikle otomotiv sanayisi bu gelişimden en çok etkilenen birimlerden biri olacak. Sürücüsüz ya da otonom otomobillerin yakın gelecekte eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik, sosyal ve çevresel bir değişime de yol açacakları düşünülüyor. Özellikler vatandaşlar bazında mükemmel bir sosyal statü eşitliğine yol açacağı da açıkça ortada. Otonom araçlar gençlerin, yaşlıların veya fiziksel engellilerin kişisel seyahat etme özgürlüklerini eşit bir düzeye gelmesini sağlamakta.

Teknolojik alanda sağlanan birkaç köklü değişimin yanı sıra tüketicilerin taleplerindeki değişimlere gün geçtikçe daha güçlü bataryaların üretilmesi, daha çevreci yakıtların sağlanması ve otonom araçların üretilmesi gibi etkenler de neden olabiliyor. Tüketicilerin taleplerindeki bu değişimler üretici firmaların yaptığı planlamalarda köklü değişimlere gidilmesine de neden oluyor. Bununla birlikte paylaşım ekonomisi de BMW'nin Paris'teki DriveNow veya Autolib gibi farklı hizmetleriyle birlikte otomotiv endüstrisine kadar ulaştı. Tesla bu zamana dek bunun gibi bazı gelişmelerden yararlanarak piyasaya en başarılı adaylar arasında sunulabilecek ürünler sundu. Fakat Silikon Vadisi'ndeki BMW, Toyota, General Motors gibi diğer şirketlerin kurduğu üreticiler de bu alanda iddialı gelişmelere imza atıyorlar. Bu gelişmelerin otomotiv sektöründe 4. sanayi devrimine doğru atılmış en büyük adımlardan biri gibi görünüyor. Avrupa merkezli en büyük stratejik danışmanlık firmalarında biri olan Rolan Berger'de yapılan çalışmalara göre otomotiv, teknoloji ve telekomünikasyon sektörlerinin bir noktada birleşeceği belirtiliyor. Günümüzde piyasada değer kazanmış araçların göz önüne alındığında yaklaşık %30 gibi bir oranda araçların elektroniğe dayalı olduğunu görmekteyiz ve bu oranın sektörün gelecekteki inovasyonları ile birlikte %80 dolaylarına çıkacağı tahmin ediliyor. 

Sürücüsüz araç teknoloji endüstrisi şu an için yılda ortalama %16 oranında büyüyor. Bu büyümeyle sürücüsüz araç teknoloji endüstrisinin 2025 yılında piyasada  900 milyar sterlinlik bir piyasa değerine ulaşması bekleniyor.

Peki kurallara uyma konusunda insanlardan daha kusursuz olan otonom otomobiller nasıl çalışırlar? 

Otonom araçların otomatik pilot sürüşü kısaca tekerleklerinde bulunan ultrasonik sensörlerin frenleyen veya park etmiş durumda olan araçların konumlarını tespit etmesiyle başlıyor ve bunun gibi çok çeşitli sensörlerden gelen verilerin merkezi bir bilgisayar sistemiyle analiz edilip direksiyon kontrolü, frenleme, hızlanma gibi olaylar gerçekleştiriliyor. Bu olay sadece bir başlangıç olarak nitelendirilebilir. Gün geçtikçe teknolojinin daha ucuz hale gelmesiyle sürücüsüz araçların geleceği giderek gerçekleştirilebilir bir hal alıyor.

Otonom araçlarda sensör verileri, geniş veri analizleri, makine öğrenmesi ve M2M makineler arası iletişim sistemi gibi sistemler nesnelerin interneti felsefesinin başarılı bir şekilde uygulanması için gereklidir. Şuan piyasadaki bulunan otonom araç projeleri sensör verilerini, analizlerini değerlendirip makine öğrenmesiyle birlikte araç hareketlerini sağlamaktadırlar. Şuan için M2M makineler arası iletişim sistemine uygun bir araç tasarlamak için günümüz trafiğinde yeterli sayıda otonom araç bulunmamaktadır. Ancak bu sayıda belirli bir eşik noktasına ulaşıldığında otonom araçların kontrol sistemleri otonom trafik kontrolü gibi ilginç gelişmelere de olanak sağlanabilir.

Böyle bir sistem bir bütün olarak sanayi ve toplum üzerinde çok olağanüstü bir etkiye sahip olacaktır. Toplum ve yaşam standartları düzeyinde en büyük etkileri kaza sayılarında olan azalma, kolaylıkla birlikte gelen binek araç kullanımının artması ve toplu ulaşım merkezlerindeki kalabalıkların azalması gibi maddeler sıralanabilir. Bunlarla birlikte araç kullanımının artmasıyla birlikte yakıt tüketim miktarlarındaki artış, petrol ticaretindeki artıştan dolayı ülke ekonomilerinde yeni bir hareketliliğe sebep olacak gibi görünüyor.

Önümüzdeki sekiz yıl içerisinde Kore tamamen kendi teknolojisiyle geliştireceği otonom araçlar üretmeyi planlıyor. Şu an için Amerika ve Avrupa merkezli firmaların tekelinde bulunan bu sektörde gelecekte pazarın daha da genişleyerek Asya'ya doğru da uzanacağı öngörülüyor. Kore Hükümeti,  2019 yılına kadar görsel sensörler ve radarlar dahil olmak üzere sürücüsüz araçlar için gerekli olan sekiz ana tamamlayıcı parçayı ülkenin kendi bünyesinde üretilmesi için yaklaşık 2 milyar dolarlık bir bütçe ayırdı. Bununla birlikte 2024 yılında %100'ü Kore yapımı olan otonom araçların yollara çıkması planlanıyor. Otonom araçların dünya çapında çok parlak bir geleceğe sahip olduğu aşikar. Koreli otomobil üreticileri ve Samsung gibi teknoloji devleri çoktan otonom araç endüstrisindeki gelişmelerin içine atılmış bulunmakta.

Şu anda trafikte meydana gelen kazaların %90'lık bir kısmı insan hatalarından dolayı kaynaklanmakta fakat günümüzde tasarlanan ve geliştirilmekte olan otonom araçlar çok yakın zamanda kaza yapmamaya programlanmış olarak sunulacak. Hala bu teknolojiden emin olunması amacıyla devam eden bazı teknoloji sorunların çözümlenmesi için araştırmalar gerçekleştiriliyor. Ayrıca sürücüsüz ve sürücülü araçların karışık olarak bulunduğu bir trafiğin koordine edilmesi çok zorlu bir durum olacak. Bu geçiş döneminde otonom ve otonom olmayan araçlardan oluşan trafikte meydana çıkabilecek en büyük problem her iki araç da yolu paylaşma işlemini geçekleştirirken sürücüsüz otomobiller yola hakim olmaya çalışacaklardır. Bu yüzden sürücüsüz araçların kullanılmaya başlanmasında öncelikle sürücüsüz araçların şeritli yollarda ve özel  yollarda kullanılmaya başlanması daha uygun olacak gibi görünüyor. Zaman geçtikçe bu teknoloji bilim kurgu filmlerinde yer almaktan çıkıp hayatımızın içine girmeye başlıyor.

Kaynak: Ntv-Endustri40


Yorumlar