Anasayfa /  Politika

Adalet Bakanı Bozdağ: Bizim yaptığımız Atatürk anayasalarına dönmektir

Adalet Bakanı Bozdağ, TBMM Genel Kurulunda görüşülen anayasa değişikliği teklifine ilişkin, "Bizim yaptığımız Atatürk anayasalarına dönmektir." dedi.

Abone ol
Abone ol 10 Ocak 2017 02:21

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, AK Parti'nin anayasa değişiklik teklifinin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinin tümü üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmada, Cumhuriyet döneminin en önemli ve en esaslı Anayasa değişikliklerinin görüşmelerine başlandığını söyledi.

"Bu anayasa değişikliğiyle siyasi istikrar, güçlü iktidar, güçlü yasama, etkin denetim, hızlı karar alma ve uygulamanın, ülkemizin ve milletimizin güçlü geleceğinin temelleri atılmaktadır." diyen Bozdağ, "Cumhurbaşkanlığı sistemi, milletimizin ve ülkemizin doğrudan bekasıyla da ilgilidir. Güçlü millet ve güçlü devlet ancak güçlü yasama, güçlü yürütme ve bağımsız ve tarafsız yargıyla kurulabilir, oluşturulabilir." ifadesini kullandı.

"Parlamentonun ehliyeti tartışmasızdır"

Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bu Anayasa değişiklik teklifi bir şahıs meselesi değildir, bir şahsın Türkiye'de yürütmenin başına gelmesi hiç değildir. Bu, esasında bir memleket meselesidir, bir Türkiye meselesidir, aziz milletimizin geleceğiyle, devletimizin geleceğiyle yakından alakalıdır. 

'OHAL döneminde Anayasa değişikliği görüşülemez' yaklaşımı doğru değildir, mantığını da kabul etmek mümkün değildir. Bu Gazi Meclis Kurtuluş Savaşı'nın devam ettiği yıllarda 1921 Anayasası'nı yapmış ve yürürlüğe koymuştur. Bu Gazi Meclis Kurtuluş Savaşı'nın bittiği, Cumhuriyetin ilan edildiği yıllarda, savaşın arkasından pek çok olumsuzlukların olduğu bir dönemde 1924 Anayasası'nı yapmış ve yürürlüğe koymuştur. O gün hiç kimse çıkıp da 'Kurtuluş Savaşı var, şimdi anayasa yapma vakti değildir; anayasayı hele bir kenara koyalım, önce şu savaşı halledelim, sonra ona bakarız.' dememiştir. Türkiye'de bugün de devletin terörle mücadelesi ve başka sorunlarımızı çözme konusunda yürüteceği çalışmaları yapacak ayrı birimleri vardır ve bunlar bunu başarıyla yerine getirmektedir. Eğer biz meseleleri çözmeyi sıraya koyarsak, 'Birini çözmeden öbürüne geçemeyiz.' dersek, o zaman devleti işletemeyiz. Eğer biz 'Anayasa'yı burada görüşemeyiz.' dersek parlamentoda hiçbir şeyi görüşemeyiz çünkü 'Ülkenin gündemi bu kadar yoğunken parlamentonun gündeminde olan konuların hiçbirisini ele almayalım.' demek bu parlamentoya yapılacak en büyük saygısızlıktır. Zira parlamento milletin bütün sorunlarının müzakere edildiği ve çözüme kavuşturulduğu yerdir. Bu nedenle bu parlamento terör devam ederken, OHAL döneminde de anayasa yapmaya, Anayasa'da değişiklik yapmaya ve bütün yasal düzenlemeleri yapmaya etkilidir, yetkilidir ve bu konuda ehliyeti tartışmasızdır."

"Bu rejim değil hükümet sistemi değişikliğidir"

Bazılarının, Türkiye'de her büyük değişim olduğu zaman buna karşı duran bir yaklaşım ortaya koyduğunu belirten Bozdağ, "Büyük değişimlere 'hayır' diyerek bu değişimleri bugüne kadar önleme imkanınız olmadı. Bundan sonra da olmayacak." dedi.

"Bu bir rejim değişikliği değil hükümet sistemi değişikliğidir." diyen Bozdağ, Anayasanın ilk 4 maddesinde, bu teklifin içeresinde ima yollu dahi olsa bir değişiklik olmadığını; doğrudan, dolaylı bir değişiklik bulunmadığını belirtti. Bozdağ, "O zaman bunu rejim değişikliği olarak nitelendiremezsiniz. Bu farklı bir takdim olur. Kavramların bir de evrensel, bilimsel anlamları vardır. Eğer bu anlamları uluslararası ve bilimsel literatüre uygun olarak kullanmazsak, o zaman ayrı bir hatayı yapmış oluruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Siyasi sorumluluk getiriliyor"

Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerin tamamının yargı denetimine kapalı olduğunu, şimdi yargı yolunun açıldığını belirten Bozdağ, bunun da hukuk devletini güçlendireceğini söyledi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanının resen imzaladığı emir ve kararlara karşı yargı yolu açılmaktadır. Bu hukuk devletini güçlendirir mi zayıflatır mı? Cumhurbaşkanının bugün siyasi sorumluluğu yoktur. Sadece vatana ihanetten dolayı belli çoğunlukla suçlanma imkanı vardır. Sorumsuz bir Cumhurbaşkanlığı makamı söz konusudur. Şimdi Cumhurbaşkanı için siyasi sorumluluk getiriliyor. Siyasi sorumluluk getirmek, hukuk devletini güçlendirir.

Bu düzenlemeyle işlediği iddia edilen bütün suçlarla ilgili Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getiriliyor. Bu, hukuk devletini güçlendirir, zayıflatmaz. Cumhurbaşkanının eylem ve işlemleri de yargı denetimine açılmaktadır? Bu da hukuk devletini güçlendiren önemli bir değişikliktir.

Yeni düzenlemede kararnamenin belli şartlar altında çıkarılacağı ifade ediliyor. Meclisin denetimi zorunlu kılınıyor. Belli süre içinde Mecliste görüşülmeyen Cumhurbaşkanı kararnameleri, OHAL dönemi için kendiliğinden yürürlükten kalkıyor. Bu hukuk devletini güçlendirdiği gibi Meclisi de güçlendiren bir düzenlemedir.

Bugün Türkiye'de yargıda çift başlılık var. Bir yandan sivillerin yargılandığı mahkemeler öte yandan askerlerin yargılandığı mahkemeler var. Bu teklifle yargı birliğini tesis ediyoruz. Hukuk devletinin gereğini yapıyoruz. Bu, hukuk devletini güçlendirir."

"Yaptığımız Atatürk anayasalarına dönmektir"

Bakan Bozdağ, parlamentonun hem yasama hem de denetim faaliyetleri bakımından daha güçlendirildiğini, milli egemenliğin daha da tahkim edildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi milli egemenliği tahkim etmek değil mi? Partili cumhurbaşkanı olur mu? Olması, Türkiye'nin yeni tanıştığı bir şey değil. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk partili, milletvekili, genel başkan, cumhurbaşkanı. İsmet İnönü partili, milletvekili, genel başkan, cumhurbaşkanı. Ne oldu, tarafsızlığına halel mi geldi? Bakanlar partili, milletin tamamının bakanı. Başbakan partili, genel başkan milletvekili, milletin tamamının başbakanı olarak bugün çalışabiliyor mu çalışabiliyor. Meclis Başkanı da partili, çalışabiliyor. Belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, belediye başkanları partili, herkesin başkanı, herkesin meclis üyesi olarak çalışabilecek ama Türkiye'nin cumhurbaşkanı partili olunca kıyamet kopacak. Böyle çelişki olabilir mi? İl genel meclisi üyesine, belediye başkanına, milletvekiline, bakana, başbakana, meclis başkanına hak gördüğünüzü cumhurbaşkanına hak görmemek, çifte standarttır. Bunun ana nedeni 1961 Anayasası'na girdi. Milletin iradesiyle iktidara gelemeyeceğini, iktidar ümidinin azaldığını görenler, cumhurbaşkanın parti ile ilişiğini keserek cumhurbaşkanlığı yoluyla milletin iradesini kontrol etmek için bunu getirdiler. Bizim yaptığımız Atatürk anayasalarına dönmektir, 1921, 1924 anayasalarına, partili cumhurbaşkanına dönmektir. Siz Atatürk'ün anayasasına karşı çıkıyorsunuz."


Yorumlar