‘ŞİMDİ’ DEĞİLSE, NE ZAMAN?

Geçmiş, gelecek ve o an...

Geçmiş, gelecek ve o an arasında sıkışıp kalmış pek çok kimse var. Çoğu zaman her birimiz gider geliriz bu üçlü arasında. Fakat nasıl davranmamız gerektiğini bilmeden... Nasıl bir tepkide bulunacağımızdan habersizce...

Siz de anı yaşayamayıp geçmişte yaşanan sorunlara mı takılıp kalıyorsunuz? Günlerce düşünüp ana dönemeyerek hayatınızı çekilmez bir hale mi getiriyorsunuz?

Geçmişin veya geleceğin tesirinden nasıl kurtulacağınız konusunda hiçbir fikriniz yok mu?

Öncelikle sakin olun. Ve bilmelisiniz ki; yalnız değilsiniz. Zira bu soruları kendine soran çok kimse var. Bu sarmaldan kurtulmak için yol ve yöntem arayan, çeşitli  püf nokta arayışında olanlar da...

Üç önemli zaman dilimi vardır, hayatımızda: Dün, bugün ve yarın.

İçinde bulunduğu halden memnun olmayan bir kısım insan¸ hep geçmişini sorguya çeker. “Geçmişte şu hatayı yapmasaydım, şimdi bu sıkıntı beni bulmaz ve tüm bunları yaşamazdım” düşüncesiyle sürekli geçmişin pişmanlığını içerisinde kıvranıp durur. Bazıları da vardır ki, geçmişte yaşanan her bir olumsuzluğu ve kötü hadiseyi başkalarına mal eder. Hep onları suçlar.

Geçmişte yapılan hataları tekrar etmemek ve o hatalara düşmemek için geçmişi sorgulamak, onu muhasebesini yapmak, geçmişten dersler almak ve böylece geleceğe daha iyi hazırlanmak elbette güzel bir tutum. Ve yapılması gereken de bu olmalıdır. Geçmiş hadiselerden dersler çıkarmak¸ aklını kullanmasını bilenlerin işidir, hem. Ancak bunun tersi olarak, geçmişte yaşanan olumsuzlukları büyütüp bir takıntı haline getirmek ise büyük bir sorunun habercisi olur. Böylesi bir durum başlı başına bir problem teşkil eder. Zira sürekli geçmişin sorunları ile zihnini meşgul edenler¸ henüz bu güne gelemeyerek bugünü yaşayamamakta ve anın fırsatlarını kaçırmakta. Doğal olarak geleceği de riske atmaktadır.

Kişilerin gerçek hayatta, yani şimdide yaşamak yerine, geçmişteki üzüntüleri, pişmanlıkları, kırgınlıkları, öfkeleri veya gelecekle ilgili kaygıları, endişeleri, korkuları onların felaket senaryoları içinde yaşadıkları anlamına gelir. Öyle ki -ister psikolojik sorunları olsun, ister olmasın- bu kişiler yine benzer şekilde şimdiki anda yaşamak, bu anın doyumunu almak yerine geçmiş veya gelecekte yaşarlar. Geçmişe ve geleceğe ait hayalleri, istekleri, planları, düşünceleri ve duyguları âdeta bir kara bulut gibi gelip şimdiki anlarının üzerine çöker. Ve yaşamlarını karartır.

Bu kişiler, sürekli hayalî planlar kurarlar zaten. Hayalleri gerçekleştiğinde ise eski planlarını düzenleyip yeni yeni planlar hazırlarlar. Başarıyı ve mutluluğu¸ kurdukları hayalin gerçekleşmesine bağlarlar âdeta. Öyle ki geleceğin özlemi ile sürdürülen bu koşuşturmalı durum ve amansız mücadeleleri bir ömür boyu sürer gider. Ruhî ve bedenî olarak yıpranırlar. Fırsatları kaçırdıkları için vaktinde yaşanması gereken her bir durum kayıp hanelerine not edilir.

Geçmişe takılı kalanlar ile geleceğin özlemi peşinde koşanlar¸ içinde oldukları günü¸ yani anı zayi etmekle aynı yanlışa düşerler aslında. Onlar da en büyük hatayı yapmış olurlar. Ancak arada tek bir fark olur; gelecek günleri bekleyen ve o günlerin peşinde koşanların halen bir yerde, arabayı geri vitese alıp, anı yaşama ihtimalleri söz konusudur.

Şimdi oturup şöyle bir düşünelim.

Gerçekten anda mıyız? Anı ne kadar yerinde yaşıyoruz?

Şimdi mutsuzluk girdabından çıkmanın, geçmiş pişmanlıklardan ve gelecek kaygısından kurtulmanın tam zamanı... Bulunduğumuz anı sağlıklı ve kaliteli yaşamak, anda kalmak ve anın tadını çıkarmak bizim elimizde. Andaki güzellikleri, verilen nimetleri görmeye, şükrederek varlık içinde maneviyat yokluğunu ve anlam yoksunluğundan sıyrılmaya ne dersiniz?

Geçmiş gitti, gelecek henüz elimize geçmedi. Öyleyse geçmişin pişmanlıklarını ve geleceğin kaygılarını düşünerek değil, şu anı en faydalı şekilde geçirmeye çalışarak yaşayacağız bu ömrü...

Unutmayalım ki; hiçbir pişmanlık geçmişi değiştirmez. Peki ya gelecek kaygısı? Evet şunu da unutmayalım ki; hiçbir kaygı geleceği de değiştirmez. Geçmişin pişmanlığı ve geleceğin kaygısını bir kenara bırakıp bugünün nimetlerine, bize bahşedilen hediyelerine odaklanmak ve o andan lezzet almak en güzeli...

Geçmişin ‘pişmanlıkları’ ve ‘keşkeleri’ ile geleceğin ‘kaygıları’ ve ‘endişeleri’ arasında sıkışıp kalmaya gerek yok!

Anda kalın, şimdiyi düşünün.

Sahi siz değilseniz, kim?

Şimdi değilse, ne zaman?

 


Rahime SÖNMEZ ŞEN

29.11.2020

 

 

 

Yorumlar