SEVGİ NEYDİ?

 Evde geçirdiğim vakit hiç isteyeceğim kadar çok… Birtakım spor yapmalar, mutfağa girmeler, çaktırmadan bir şeyler atıştırmalar sonra tekrar spor yapmalar… Netflix… Yeni diziler, filmler, eski diziler, tekrar başlananlar…  Eski Türk filmlerinin insanın içini ısıtan sıcaklığı… Onlardan Selvi Boylum Al yazmalım filmini ilk defa izledim. Tekrar tekrar ve tekrar izlenesi.

Zaman değiştikçe insanların değer yargılarının nasıl şehirler gibi çarpıklaştığını ortaya koyan bir film. Ve unutulmaz repliği… Hep birlikte hatırlayım:

 “Mutluluk bu muydu? Mutluluk neydi ben bilmezdim. O vardı bir zamanlar, onu sevmiştim. Sevgi o muydu? Sevgi neydi? Coşkun akan dere, sonbahar rüzgarıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı… Sonunda coşkun akan dere durulur, yapraklar kurur, dökülür, yağmur diner, güneş çıkardı.. Sevgi neydi? Sevgi sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeğiydi, sevgi iyilikti, sevgi emekti…”

 Bizimkisi hiçbir şey hissetmemek için kendini dünyaya kapatanların, sevgiyi yenilgi olarak görenlerin olduğu ve hissedenlerin incitildiği bir çağ… Tutunamayanların sesi olan Oğuz Atay’ demiş ya  “Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.” diye. İşte aynen öyle!

 Oysa ben ve elbette siz sevgili okurlar.. Bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok…Fast live…Fast food…Fast Music…Fast Love… Dikte ettirilen yükselen değerler… İn’ler…Out’lar… Benimkine benzer bir sürü odada şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere altında bitecek hepsi. Ey, dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar size sesleniyorum. Hangi tuş daha etkilidir sıcacık bir gülüşten? Ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyifini? İçinizi ısıtan güneşi gönderebilir misiniz mail arkadaşınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yaşarsınız? Geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler neden görmezsiniz bir akasyanın tomurcuklandığını ve ıslak toprak kokusu var mıdır kitaplarınızın arasında? Koklamak… Duymak… Dokunmak…Yok mu yaşam skalanızda? Bilgi toplumu oldunuz da duygu toplumu niye olmuyorsunuz? Hayat ıskalamayı affetmez. Keşkeler, tüh’lerle baş başa kalmadan önce…bir şeyler yapalım.

 Evinizde her kimle iseniz, anne-babanız, eşiniz, çocuklarınız, kediniz-köpeğiniz… Biliyorum sıkıldınız, sıkıldık her gün aynı yüzleri görüp aynı şeyleri yapmaktan, dengesizliklerimiz çoğaldı, gülüp geçmelerimiz azaldı, olaylar tahammül sınırımızı aştı. Ama kendiniz için bugünlük yaşadığınıza şükredin ve sevdiklerinize sımsıkı sarılın. Emin olun kendinizi iyi hissedeceksiniz!

Yorumlar