Kılıçdaroğlu'ndan mülteci açıklaması!
Kılıçdaroğlu: Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri lazım... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye'deki iç savaşın bitme noktasına geldiğini belirterek, "Suriye'deki iç çatışmadan kaçan ve ülkemize sığınan Suriyelilere kucak açtık. Uzun bir süredir çatışma ortamı yok Suriye'de, neredeyse bitti. Artık bu kardeşlerimizin kendi ülkelerine dönmeleri lazım" dedi.
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İncilipınar Mahallesi'nde Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret etti. Kılıçdaroğlu'nu, cemiyet binasında Cemiyet Başkanı İbrahim Ay ve yönetim kurulu üyeleri karşıladı. Toplantı salonunda basın mensuplarıyla sohbet eden Kılıçdaroğlu, medyanın dördüncü güç olduğunu belirtti. Medyanın kamu görevi yaptığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"
"Medyanın önemini hepimiz biliyoruz. Çağdaş demokraside medya,
4'üncü güç olarak adlandırılır. Yani yasama, yargı ve yürütmeden
sonra 4'üncü güç medyadır. Medya, kamu görevi yapmaktadır. Çünkü
kamunun aydınlanması ve bilgilenme için medya vardır. Medyanın
varlık nedeni budur. Ayrıca medyanın varlık nedeni, güce teslim
olmak değil, gücü denetlemektir. Güce teslim olan medya, medya
olmaktan çıkar; sadece gücü temsil eden bir organa dönüşmüş olur.
Ama medya, eğer gücü denetlerse, yanlışını denetlerse, o zaman
medya gerçek anlamda demokratik bir kurum olarak toplumun
sorunlarını dile getiren, bir organa dönüşmüş olur. Bizim
anayasamızın 28'inci maddesi, 'Basın hürdür, sansür edilemez' gayet
açık ve net. Ama bugün geldiğimiz noktada basının hür ve özgür
olduğu bir gerçekle değil, tam tersi bir gerçekle karşı karşıyayız.
Basın, büyük baskı altında, basın mensupları büyük baskı altında.
Bizi üzen, derinden üzen temel nokta ise 15 Temmuz'dan sonra çok
sayıda gazetecinin hapse atılmış olmasıdır. Bunların bir kısmı
serbest bırakıldı, bir kısmı halen tutuklu. Gazetecilerin
düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri bir Türkiye, dünyada
demokrasisi gelişmiş bir ülke olarak adlandırılır. Eğer
gazeteciler, yazdıklarından ötürü hapisteler ise kalemlerinden
ötürü, düşüncelerinden ötürü hapisteler ise o ülkede demokrasiden
söz edemeyiz. O yüzden CHP olarak medyayı 4'üncü güç olarak
anayasaya yazalım diye çok açık ve net bir çağrımız oldu bütün
partilere. Yasama, yürütme, yargı ve milli iradeyi temsil eden
kurumların başında da medya gelir. 4'üncü güç olarak medyayı
yazmalıyız. Medyanın 4'üncü güç olması, halkı doğru
bilgilendirmesine bağlıdır, gücü denetlemesine bağlıdır."
'ÜLKELERİNE DÖNMELERİ GEREKİYOR'
Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te barınan Suriyeli sığınmacıların da
fazlalığına dikkat çekerek, Suriyelilerin evlerine dönmeleri
gerektiğini belirtti. Suriye'de uzun zamandır çatışmasızlığın hakim
olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Gazi kentimizdeyiz, tarih kokan bir kentte, bağımsızlık savaşının
verildiği bir kentteyiz ve Suriyeli misafirlerimiz var. Elbette ki
Suriye'deki iç çatışmadan kaçan ve ülkemize sığınan Suriyelilere
kucak açtık. Ama Suriyeli kardeşlerimizin, uzun bir süredir çatışma
ortamı yok Suriye'de, neredeyse bitti. Artık bu kardeşlerimizin
kendi ülkelerine dönmeleri lazım. 30 milyar dolar onlar için para
harcandı, helal olsun. Bu ülkenin, fakiri, fukarası, zengini herkes
bir şekilde buna katkı verdi. Kendi ülkelerine dönmeleri gerekiyor.
Ama biz CHP olarak Ortadoğu'yu aynı zamanda bir barış iklimine
dönüştürmek istiyoruz. Bunun için kendi seçim bildirgemizde, bir
teşkilat kuracağız ve bunun sözünü verdik ve bunu
gerçekleştireceğiz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı. Bu
teşkilatın kurucuları olan 4 ülke, söz konusu Türkiye, İran, Suriye
ve Irak. 4 ülke bir araya geleceğiz ve bu teşkilatı kuracağız."
Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İbrahim Ay ise ziyaretinden
dolayı Kılıçdaroğlu'na teşekkür etti.
'NEREYE GİTTİĞİMİZ BELLİ DEĞİL'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te partisince
Şehitkamil Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantıda iş insanları,
sivil toplum kuruluşu temsilcileri, muhtarlar ve partililerle bir
araya geldi. 24 Haziran seçimlerinde partisinin seçim bildirgesinde
yer alan vaatleri anlatan Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı
Muharrem İnce'ye destek istedi. Gazianteplilerden sandığa giderken
ellerini vicdanlarına koyup, düşünerek oy kullanmalarını isteyen
Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:
"Türkiye geldi bir yerde tıkandı, hepimiz görüyoruz. Referandum
sırasında söylüyordum; freni patlamış bir kamyona binmişiz, hep
beraber yokuş aşağı gidiyoruz. Aynı süreç devam ediyor. Freni
patlamış bir kamyonda hep beraber gidiyoruz. Nereye gittiğimiz
belli değil. Söz ediliyor, 'Efendim dolay yükseldi, şöyle oldu,
böyle oldu.' Dolar olduğu yerde duruyor arkadaşlar, düşen Türk
Lirası. Sorun, dolarla borçlananda, dolarla ödemede. Daha fazla
Türk Lirası bulacaksınız ki eski Türk Lirası'nı bulasınız,
yakalayasınız, alasınız. İş dünyası, anneler, emekliler, çiftçi,
sanayici tedirgin. Herkesin kafasında kocaman soru işaretleri; 'Ne
olacak bu halimiz?' diye. İşçi intihar eder 'İşsizim diye', çiftçi
kendisini yakmaya kalkar 'Geçinemiyorum, banka borçlarım nedeniyle'
diye. Sanayici intihar eder. Bakın gerek işçi, gerek sanayici,
gerek çiftçi üçünün bir özelliği var. Bunların üçü de üretmek
ister. Güçlerini üretimden alırlar. Rantiye sınıfından intihar
eden, kendisini yakan bir adam gördünüz mü hiç? Niye yok? O zaman
şu soruyu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Bu düzenden kim
memnun? Bu düzenden memnun olan ve memnun olmayan.. Bu düzenden
memnun olanlar rantiye sınıfları; parası var, bir kısmı içeride,
bir kısmı dışarıda, her tarafı para. Üretim yok, işçi çalıştırmak
da yok, bir masa, bir sandalye. Borç mu istiyorsun? 'Faizin kaç
olacak' diyor."
'BORÇ ALAN, EMİR ALIR'
Türkiye'nin iç ve dış faiz borcu rakamlarını paylaşan Kılıçdaroğlu,
dünyanın en yüksek borçlanan ülkesinin Türkiye olduğunu savunarak,
"Son 16 yılda dışarıda bir grup faiz lobisine ödenen faiz 151
milyar 34 milyon dolar. Yani bu ülkenin yeni doğan çocuğu dahil 90-
100 yaşındaki vatandaşına kadar 81 milyonu, bu ülkede vergi
veriyor. Bu 81 milyonun ödediği vergilerin bir kısmı, dolarla
yapılan borçlanma karşılığı yurtdışında faiz lobilerine ödenen
faizdir. Ne kadar? 151 milyar 34 milyon dolar. Bu dışarıya ödenen,
bir de içeride var. Devlet tahvili hazine bonosu alıp, karşılığında
faiz geliri elde edenler var. Onların Mart 2018 rakamını veriyorum;
ödenen faiz 687 milyar 124 milyon lira. Boşuna demiyorum düşünerek
sandığa gideceksiniz. Türkiye bu kadar borçlanırsa talimat almak
zorunda kalır. Borç alan, emir alır. Şimdi borç aldılar, emir
alıyorlar. 'Faizi yükselt, yoksa dolar yok.' Yükselttiler mi?
Yükselttiler. Ne kadar? 3 puan. 13,5'tan, 16,5'a çıktı faiz.
Yurtdışına ödüyorsunuz siz bu faizi. Dünyanın en yüksek borçlanan
ülkesi şuanda Türkiye. 24 Haziran'dan sonra anahtarı verirseniz,
kamyonun nereye çarpacağını hep beraber, bütün dünya görecek.
Yetkiyi vermeyin, yazıktır, günahtır. Size boşuna demiyorum;
'Düşünerek sandığa gidin.' Çoluk çocuk sahibiyiz. Bu memlekete
karşı hepimin bir borcu var, bayrağımıza karşı borcumuz var.
Memleket iyi yönetilmiyor değil, yönetilmiyor. Bir devle bir kişiye
teslim edilemez. Yazıktır, günahtır" diye konuştu.
'CUMHURİYET'İN KURUCU AYARLARINA GERİ DÖNMEK
ZORUNDAYIZ'
Sosyal devletin yeniden ayağa kaldırılması gerektiğini, işsizliğin
yok edilmesi ve istihdam yaratılması gerektiğini anlatan
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Binlerce mağdurumuz var. Mağdur dediğim, sadece adalet cephesinden
mağdur olan değil. Geçinemiyor insan. Aldığı aylıkla geçinemiyor.
Sosyal devleti yeniden ayağa kaldırmamız lazım. İşsizlikle mücadele
etmemiz lazım. Üretim yapanın kazanması lazım, rantiye sınıfının
değil. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye tarımı üzerinde 16
yıldır egemen devletlerin dayatması var. Hangi çiftçi hayatından
memnun? Antep'in fıstığını biliyorsunuz. Bakan diyor, İran'dan
fıstık ithal edeceklermiş. Bir eksiğimiz oydu, onu da ithal edin.
Boşuna demiyoruz Cumhuriyet'in kurucu ayarlarına geri dönmek
zorundayız. Çiftçi borç içinde. Sözüm söz, 25 Haziran'da parlamento
çoğunluğu sağlayacağız ilk yapacağımız işlerden birisi, çiftçinin
faiz borçlarını tamamen silmek. Çiftçinin faiz borcunu silmek,
benim boynumun borcu. 'Efendim nasıl sileceksiniz?' Sen yandaşının
hem vergisini, hem faizini, hem anaparasını siliyorum. Ben bir
faizini siliyorum ya nefes alsın adam. Bunları yapacağız. Çiftçi ne
ekeceğini bilecek, planlayacağız ve kazanacak. Zarar eden çiftçi
olmayacak. Bunları yapmamız lazım. Yeniden, yeniden, yeniden
planlamamız gerekiyor. Eğitimden tutun, tarıma kadar her alanı
planlamamız gerekiyor. Kimlerin mercimek, kimlerin mısır kimlerin
buğday, kimlerin soya ekeceğini planlamamız gerekiyor. Herkes
ekecek ve herkes kazanacak. Kimse kaybetmeyecek. Aksi halde
kaybeden milli gelir olur, zarar Türkiye'ye olur. Bir çiftçinin
ektiğinin karşılığını alamaması, milli gelirde düşüş demektir.
Sanayide yeni bir hamle yapmamız lazım. Türkiye'nin büyük değişim
ve dönüşümü gerçekleştirme zorunluluğu var. Geleneksel ürünlerin
dışına çıkmamız gerekiyor. Katma değeri yüksek ürün üretmemiz
gerekiyor. Katma değeri yüksek ürün üretemezse Türkiye, katma
değeri yüksek ürün ürütenlerin tüketicisi olur. Siz 50 kamyon
tekstil ürünü gönderirsiniz, o bir çanta cep telefonuyla gelir ve
sizden daha fazla kazanır. Türkiye bu değişimi yakalamak ve aşmak
zorundadır. Bunları yapmak zorundadır."
'KOBİ'LERE FAİZSİZ KREDİ DESTEĞİ'
KOBİ'lere faizsiz kredi desteğinde bulunacaklarını yenileyen
Kılıçdaroğlu, "Bir yıl süreyle faizsiz kredi vereceğiz. Bir yıl
süreli ödediği vergi ve sigorta primi kadar borç olmamak kaydıyla
tamamını ödüyorsa devlet o kadar az borçlanacak. Londra'daki faiz
lobilerine o kadar yüksek faizler ödemeyecek. Para Türkiye'de
kalacak. Kredi alan işini büyütecek. Daha fazla istihdam, daha
fazla üretim yapacak. Katma değeri yüksek ürün üretiyorsa, alacağı
kredi 2- 3 kat olacak. Bütün bu teşvikleri düşünün. Kayıt dışı
ekonomi azalacak. İstihdamın ana can projelerinden birisi budur.
Bütün KOBİ'ler katma değeri yüksek ürün üretmeye doğru kendilerini
zorlayacaklardır ve Türkiye bölgesinin yıldızı olacaktır" dedi.
'ORTADOĞU'YU BARIŞ HAVZASINA DÖNÜŞTÜRECEĞİZ'
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin komşu ülkeleri ile kurulacak 'Ortadoğu
Barış ve İşbirliği Teşkilatı'yla, barış havzasına dönüştürülecek
Ortadoğu'nun yeniden inşa edileceğini kaydederek, "Ülkemizdeki
Suriyeli sayısı 3 buçuk milyon, 4 milyon arasında değişiyor.
Yapacağımız ilk iş dış politikada yeni bir hamleyi Türkiye, İran,
Irak ve Suriye, 4 devlet bir araya gelip, Ortadoğu Barış ve
İşbirliği Teşkilatı kuracağız, kısa adı OBİT. Ortadoğu'da barışı ve
işbirliğini sağlayacağız. Hiçbir ülkenin iç işine karışmayacağız.
Egemen devletlerin buradaki baskısına son verelim. Kan akıyor,
parayı, silahı kim veriyor? Ya Rusya, ya Amerika veriyor. Ölen kim
akrabalarımız. Orada da Araplar, Kürtler, Ezidiler, Türkmenler var
burada da var. Peki niye kan akıyor? Bu 4 devlet bir araya
gelemiyor mu? Ortadoğu'yu bir barış havzasına dönüştüremiyor mu ?
Bunu yapacağız. Ortadoğu'yu bir barış havzasına dönüştüreceğiz ve
yeniden inşa edeceğiz. Ve Suriyeli kardeşlerimize 'Evlerinizi,
okulunuzu, parkınızı yapıyoruz, şimdi kendi ülkene gideceksin.'
Huzur içerisinde kendi ülkesine göndereceğiz" şeklinde konuştu.
'180 BİN ÖĞRETMENİ ATAYACAĞIZ'
Kılıçdaroğlu, seçim bildirgesinde yer alan eğitim sistemine de
değinirken, şöyle dedi:
"Bütün okulları nitelikli okul yapacağız. Taşımalı eğitime son
vereceğiz, nerede öğrenci varsa öğretmen orada olacak. İlk 1 yıl
içerisinde 180 bin öğretmeni atayacağız. Öğretmenleri devlet memuru
kanunundan çıkaracağız. Hakimlerin nasıl ayrı bir kanunu varsa,
öğretmenin de ayrı kanunu olacak. Öğretmenleri bu toplumun en
saygın kişisi yapacağız. Öğretmen, bizim çocuklarımıza emeğini
verecekse, bilgisini bizim çocuklarımıza aktaracaksa öğretmen, bu
ülkenin en nitelikli kişisi olmak zorundadır. Onur duyulan, gurur
duyulan bir meslek haline getirmek durumundayız öğretmenliği.
Sanayi ile eğitim arasında ciddi bir bağ kurmalıyız. Teknoloji
liselerinden söz ediyoruz. Bütün organize sanayi bölgelerinde
yatılı teknoloji liselerini kuracağız. 6 yıl olacak teknoloji
liseleri, 3 yıl okuyup, sonra hangi alanda eğitim alıyorsa staj
görecek. Sosyal güvenlik primini Milli Eğitim Bakanlığı ödeyecek,
mezun olunca da işi hazır. Üniversiteye gitmek istiyorsa artı puan
vereceğiz. Eğitime neden bu kadar önem veriyoruz? Eğitime en büyük
önemi veren sevgili peygamberimizdir."
'BUGÜN TÜRKİYE'DE HİÇ KİMSENİN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ
YOKTUR'
Kılıçdardoğlu, şehit ve gaziler arasındaki ayrımcılığa da son
vereceklerini, adaleti sağlayacaklarını aktararak, konuşmasını
şöyle sürdürdü:
"Biz şehit ve gazilerimizi böldük, ayrıştırdık. Benim vicdanımı en
derinden yaralayan konulardan biridir bu. Gaziler ve şehitler
arasında ayrım olur mu? 16 yılın sonunda geldiğimiz nokta budur.
Toplumun her kesimini ayırdılar, bir gazi ve şehitler kalmıştı,
onları da ayırdılar. Herkese saygı göstermek, benim namus
borcumdur. Olmayan adaleti sağlayacağız. Adalet, insanlık tarihi
boyunca insanlığın mücadele ettiği bir alandır. Haksızlığa uğrayan
bir insanın adaleti araması kadar doğal bir şey olamaz. Bugün
Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bir
kararnamenin başındadır; bütün mal varlıklarına el konulabilir ve
her şey alınabilir. Bağımsız yargının olduğu yerde insanların can
ve mal güvenliği vardır. Bugün öyle bir tablo yoktur artık. Adalet,
soylu bir kavramdır. İranlı bir bilgi şöyle söyler; 'Dünyanın bütün
nehirleri, adalete susamış bir insanın adaletsizliğini gidermeye
yetmez.' Bu talep çok köklü bir taleptir. Yine bir bilge şöyle der;
'Adalet bir kutup yıldızıdır, bütün kainat onun etrafında
döner.' Biz şimdi adaleti arıyoruz. Erleri düşünün, 15
Temmuz'dan sonra komutan talimat vermiş, erleri dışarı çıkarmış.
Erler 33 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldılar.
Komutanlar, dayısı olanlar, kayınpederi olanlar, parası olanlar
hepsi dışarıda erler, garibanların hepsi içeride. Bu mudur adalet,
bu mudur vicdan, bu mudur ahlak? Erkeklerin tamamın askerlik
yapmıştır. Komutan emreder, siz komutanın emrini tartışamazsınız?
Suçluysa talimatı veren komutanı atacaksın içeri, erin ne günahı
var, askeri öğrencinin ne günahı var?"
'MUHTARLAR SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMALI'
Muhtarlara da seslenen Kemal Kılıçdaroğlu, muhtarlığın ayrı bir
kanunla söz ve karar sahibi yapacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu,
"Muhtarlar, demokrasinin temel taşıdır. Bunu 'Laf olsun' diye
söylemiyorum. Bu topraklarda yapılan ilk seçim, bir muhtarlık
seçimidir. Ve o seçimin tarihi 1833 Kastamonu Taşköprü'dür.
Muhtarlara, gerekli önemi veriyorlar mı? Hayır. Mademki 'Muhtarlar,
demokrasinin taşıdır, demokrasinin manivelasıdır' diyoruz. Ne
yapmalıyız? Bir, öğretmenler gibi sizin de ayrı bir kanununuzun
olması lazım. Bağımsız özel bir kanunuz yok. 137 kanunda muhtar adı
geçer, ne siz bilirsiniz, ne de ben bilirim bunların tamamını.
İkinci yapacağımız iş, seçimle geldiniz. Sizin resmi bir
makamınızın binanınız olması lazım. Üçüncüsü muhtarlığın elemanının
olması lazım. Yani muhtarın olmadığı zamanda onun işlerini
yapabilecek bir eleman. Bu elemanı geçici olarak İl Özel İdaresi
veya belediyenin sağlaması lazım. Ama bunun kanuna yazılması lazım,
çükü muhtar belediye başkanının eleştirdiği zaman belediye başkanı
'Gel bakim, memuru geri çekiyorum' dememeli. Bir başka önemli
nokta, bulunduğunuz mahalleyle ilgili belediye meclisinde karar
alındığı zaman muhtarın çoğu zaman haberi yoktur. Vatandaş gelir
muhtara sorar, muhtar 'Benim haberim yok' deri. Muhtarın
kendi mahallesiyle ilgili bir karar alınacaksa, o kararın alındığı
belediye meclisi toplantısında muhtar söz ve karar sahibi
olmalıdır. Katılmalı, konuşmalı, söz ve karar sahibi olmalıdır.
Özellikle kentlerdeki muhtarların bir bütçesinin olması lazım."
'ASGARİ ÜCRET 2 BİN 200 LİRA OLACAK'
Kılıçdaroğlu, seçim bildirgesinde yer alan 'Aile Sigortası'na da
değinirken, asgari ücretin 2 bin 200 lira olacağını ifade etti.
Teknolojik yatırımlarla ülkenin kalkındırılacağını anlatan
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Asgari ücreti 1 Ocak 2019'da net 2 bin 200 lira yapacağız.
Vergisiz olacak, kesilmeyecek asgari ücretten vergi. Damga vergisi,
gelir vergisi, bilmem ne fonu, elektrik parası, TRT'nin fonu falan
olmayacak. Denebilir 'Bu para çok düşük' ama şimdiki gücümüz bu. İş
dünyası üzerine de fazla bir yükün olmaması lazım. Şuanda 1 milyon
644 bin emekli, bin 500 liranın altında aylık alıyor. Bugün asgari
ücret üzerinden emekli olacak kişinin eline 718 lira 69 kuruş
geçecek. Eğer bu kişi 2008'de emekli olsaydı, vereceğimiz bin 500
lira onlara nefes aldıracak. 'Aile Sigortası'nı getireceğiz. Her
evin aylığı olacak. Her ay kadının hesabına bin lira yatıracağız.
Ben size sadece bir rakam vereceğim. 1923- 2002, bütün hükümetler
döneminde harcanan para 713 milyar dolar. Bununla Keban Barajı
yapıldı, Karakaya Barajı yapıldı, Atatürk Barajı yapıldı, Telekom
yapıldı, depremler yaşandı, Kıbrıs Harekâtı yapıldı, Türkiye'ye
ambargo uygulandı vesaire vesaire. Bütün bunların hepsi; Sümerbank,
Etibank, Ziraat Bankası, Şekerbank bütün bunların tamamı yapıldı.
2003- 2017 harcanan para, hükümetlerin harcadığı para 713 milyar
dolar değil. Ne kadar? 2 trilyon 94 milyar dolar. Fabrikaları
sattılar başta Telekom olmak üzere. Bankaları sattılar, TEKEL'i 300
milyon dolara mı ne sattılar. Aldı sahibi bunu yabancılara 3 milyar
dolara sattı. Para var arkadaşlar, para var. Eksik olan namuslu
siyaset. 2 trilyon 94 milyar dolara yeni bir Türkiye inşa ederdik
biz. Arazi kalmaz, fabrika kurulmayan yer kalmazdı. Nereye gitti bu
para, ne yapıldı? O nedenle para var mı yok mu diye hiç
telaşlanmayan. 27 buçuk yıl devlette çalıştım. Herkes beni Sosyal
Sigortalar Kurumu Genel Müdürü olarak tanır. Ben sadece 5 ya da 6
yıl orada çalıştım. Benim bütün hayatım Maliye Bakanlığı'nda geçti.
Bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, para nasıl harcanır,
bunun Türkiye'de en iyi bilen 10 kişiden birisi benim. Bakın her
alanda mütevaziyim ama bu konuda değilim."
'DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ'
Kılıçdaroğlu, konuşamasını şöyle tamamladı:
Osmanlı, sanayi devrimini kaçırdığı için battı. Sanayi devrimini
yakalayan Cumhuriyet'tir. Şimdi biz dijital yakalamak ve onu aşmak
zorundayız. Eğitimle, bilimle aşmak zorundayız. İnsanoğlu,
tekerleği 3 milyon yılda buluyor. Ama bugün her saniyede birden
fazla buluş var. Peki Türkiye'nin buluşu ne kadar? Samsung denen
bir marka var. Bilirsiniz Güney Kore'nin dünya çapındaki
markasıdır. Samsung'un 2013'te aldığı patent sayısı, Türkiye'nin,
Cumhuriyet tarihinden aldığı patent sayısından 15 kat daha fazla.
Ne kadar geri kaldığımızı düşünün artık. Büyük değişimi ve dönüşümü
sağlamak zorundayız. Artık 'Bu iş tamam' demek zorundayız. Bu iş
tamam mı? Türkiye'nin gerçekten de samimi söylüyorum; büyük bir
değişim ve dönüşüme ihtiyacı var. Türkiye'nin huzura, birlikte
yaşamaya ihtiyacı var. Türkiye'nin hiç kimseyi, hiçbir vatandaşını
ötekileştirmediğin bir siyaset ihtiyacına ihtiyacı var. Türkiye'nin
kardeşçe yaşamaya ihtiyacı, kavgaya değil, komşularıyla kavga
etmeden, komşularıyla beraber yaşamaya ihtiyacı var. Türkiye
terörden çok çekti, Türkiye'nin terörü sonlandırmaya ihtiyacı
var."