Anasayfa /  Politika

Kılıçdaroğlu'ndan mülteci açıklaması!

Kılıçdaroğlu: Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri lazım... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye'deki iç savaşın bitme noktasına geldiğini belirterek, "Suriye'deki iç çatışmadan kaçan ve ülkemize sığınan Suriyelilere kucak açtık. Uzun bir süredir çatışma ortamı yok Suriye'de, neredeyse bitti. Artık bu kardeşlerimizin kendi ülkelerine dönmeleri lazım" dedi.

Abone ol
Abone ol 30 Mayıs 2018 18:25

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İncilipınar Mahallesi'nde Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret etti. Kılıçdaroğlu'nu, cemiyet binasında Cemiyet Başkanı İbrahim Ay ve yönetim kurulu üyeleri karşıladı. Toplantı salonunda basın mensuplarıyla sohbet eden Kılıçdaroğlu, medyanın dördüncü güç olduğunu belirtti. Medyanın kamu görevi yaptığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"

"Medyanın önemini hepimiz biliyoruz. Çağdaş demokraside medya, 4'üncü güç olarak adlandırılır. Yani yasama, yargı ve yürütmeden sonra 4'üncü güç medyadır. Medya, kamu görevi yapmaktadır. Çünkü kamunun aydınlanması ve bilgilenme için medya vardır. Medyanın varlık nedeni budur. Ayrıca medyanın varlık nedeni, güce teslim olmak değil, gücü denetlemektir. Güce teslim olan medya, medya olmaktan çıkar; sadece gücü temsil eden bir organa dönüşmüş olur. Ama medya, eğer gücü denetlerse, yanlışını denetlerse, o zaman medya gerçek anlamda demokratik bir kurum olarak toplumun sorunlarını dile getiren, bir organa dönüşmüş olur. Bizim anayasamızın 28'inci maddesi, 'Basın hürdür, sansür edilemez' gayet açık ve net. Ama bugün geldiğimiz noktada basının hür ve özgür olduğu bir gerçekle değil, tam tersi bir gerçekle karşı karşıyayız. Basın, büyük baskı altında, basın mensupları büyük baskı altında. Bizi üzen, derinden üzen temel nokta ise 15 Temmuz'dan sonra çok sayıda gazetecinin hapse atılmış olmasıdır. Bunların bir kısmı serbest bırakıldı, bir kısmı halen tutuklu. Gazetecilerin düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri bir Türkiye, dünyada demokrasisi gelişmiş bir ülke olarak adlandırılır. Eğer gazeteciler, yazdıklarından ötürü hapisteler ise kalemlerinden ötürü, düşüncelerinden ötürü hapisteler ise o ülkede demokrasiden söz edemeyiz. O yüzden CHP olarak medyayı 4'üncü güç olarak anayasaya yazalım diye çok açık ve net bir çağrımız oldu bütün partilere. Yasama, yürütme, yargı ve milli iradeyi temsil eden kurumların başında da medya gelir. 4'üncü güç olarak medyayı yazmalıyız. Medyanın 4'üncü güç olması, halkı doğru bilgilendirmesine bağlıdır, gücü denetlemesine bağlıdır."



'ÜLKELERİNE DÖNMELERİ GEREKİYOR'



Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te barınan Suriyeli sığınmacıların da fazlalığına dikkat çekerek, Suriyelilerin evlerine dönmeleri gerektiğini belirtti. Suriye'de uzun zamandır çatışmasızlığın hakim olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:



"Gazi kentimizdeyiz, tarih kokan bir kentte, bağımsızlık savaşının verildiği bir kentteyiz ve Suriyeli misafirlerimiz var. Elbette ki Suriye'deki iç çatışmadan kaçan ve ülkemize sığınan Suriyelilere kucak açtık. Ama Suriyeli kardeşlerimizin, uzun bir süredir çatışma ortamı yok Suriye'de, neredeyse bitti. Artık bu kardeşlerimizin kendi ülkelerine dönmeleri lazım. 30 milyar dolar onlar için para harcandı, helal olsun. Bu ülkenin, fakiri, fukarası, zengini herkes bir şekilde buna katkı verdi. Kendi ülkelerine dönmeleri gerekiyor. Ama biz CHP olarak Ortadoğu'yu aynı zamanda bir barış iklimine dönüştürmek istiyoruz. Bunun için kendi seçim bildirgemizde, bir teşkilat kuracağız ve bunun sözünü verdik ve bunu gerçekleştireceğiz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı. Bu teşkilatın kurucuları olan 4 ülke, söz konusu Türkiye, İran, Suriye ve Irak. 4 ülke bir araya geleceğiz ve bu teşkilatı kuracağız."



Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İbrahim Ay ise ziyaretinden dolayı Kılıçdaroğlu'na teşekkür etti.

'NEREYE GİTTİĞİMİZ BELLİ DEĞİL'



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te partisince Şehitkamil Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantıda iş insanları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, muhtarlar ve partililerle bir araya geldi. 24 Haziran seçimlerinde partisinin seçim bildirgesinde yer alan vaatleri anlatan Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'ye destek istedi. Gazianteplilerden sandığa giderken ellerini vicdanlarına koyup, düşünerek oy kullanmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:



"Türkiye geldi bir yerde tıkandı, hepimiz görüyoruz. Referandum sırasında söylüyordum; freni patlamış bir kamyona binmişiz, hep beraber yokuş aşağı gidiyoruz. Aynı süreç devam ediyor. Freni patlamış bir kamyonda hep beraber gidiyoruz. Nereye gittiğimiz belli değil. Söz ediliyor, 'Efendim dolay yükseldi, şöyle oldu, böyle oldu.' Dolar olduğu yerde duruyor arkadaşlar, düşen Türk Lirası. Sorun, dolarla borçlananda, dolarla ödemede. Daha fazla Türk Lirası bulacaksınız ki eski Türk Lirası'nı bulasınız, yakalayasınız, alasınız. İş dünyası, anneler, emekliler, çiftçi, sanayici tedirgin. Herkesin kafasında kocaman soru işaretleri; 'Ne olacak bu halimiz?' diye. İşçi intihar eder 'İşsizim diye', çiftçi kendisini yakmaya kalkar 'Geçinemiyorum, banka borçlarım nedeniyle' diye. Sanayici intihar eder. Bakın gerek işçi, gerek sanayici, gerek çiftçi üçünün bir özelliği var. Bunların üçü de üretmek ister. Güçlerini üretimden alırlar. Rantiye sınıfından intihar eden, kendisini yakan bir adam gördünüz mü hiç? Niye yok? O zaman şu soruyu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Bu düzenden kim memnun? Bu düzenden memnun olan ve memnun olmayan.. Bu düzenden memnun olanlar rantiye sınıfları; parası var, bir kısmı içeride, bir kısmı dışarıda, her tarafı para. Üretim yok, işçi çalıştırmak da yok, bir masa, bir sandalye. Borç mu istiyorsun? 'Faizin kaç olacak' diyor."



'BORÇ ALAN, EMİR ALIR'



Türkiye'nin iç ve dış faiz borcu rakamlarını paylaşan Kılıçdaroğlu, dünyanın en yüksek borçlanan ülkesinin Türkiye olduğunu savunarak, "Son 16 yılda dışarıda bir grup faiz lobisine ödenen faiz 151 milyar 34 milyon dolar. Yani bu ülkenin yeni doğan çocuğu dahil 90- 100 yaşındaki vatandaşına kadar 81 milyonu, bu ülkede vergi veriyor. Bu 81 milyonun ödediği vergilerin bir kısmı, dolarla yapılan borçlanma karşılığı yurtdışında faiz lobilerine ödenen faizdir. Ne kadar? 151 milyar 34 milyon dolar. Bu dışarıya ödenen, bir de içeride var. Devlet tahvili hazine bonosu alıp, karşılığında faiz geliri elde edenler var. Onların Mart 2018 rakamını veriyorum; ödenen faiz 687 milyar 124 milyon lira. Boşuna demiyorum düşünerek sandığa gideceksiniz. Türkiye bu kadar borçlanırsa talimat almak zorunda kalır. Borç alan, emir alır. Şimdi borç aldılar, emir alıyorlar. 'Faizi yükselt, yoksa dolar yok.' Yükselttiler mi? Yükselttiler. Ne kadar? 3 puan. 13,5'tan, 16,5'a çıktı faiz. Yurtdışına ödüyorsunuz siz bu faizi. Dünyanın en yüksek borçlanan ülkesi şuanda Türkiye. 24 Haziran'dan sonra anahtarı verirseniz, kamyonun nereye çarpacağını hep beraber, bütün dünya görecek. Yetkiyi vermeyin, yazıktır, günahtır. Size boşuna demiyorum; 'Düşünerek sandığa gidin.' Çoluk çocuk sahibiyiz. Bu memlekete karşı hepimin bir borcu var, bayrağımıza karşı borcumuz var. Memleket iyi yönetilmiyor değil, yönetilmiyor. Bir devle bir kişiye teslim edilemez. Yazıktır, günahtır" diye konuştu.



'CUMHURİYET'İN KURUCU AYARLARINA GERİ DÖNMEK ZORUNDAYIZ'



Sosyal devletin yeniden ayağa kaldırılması gerektiğini, işsizliğin yok edilmesi ve istihdam yaratılması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:



"Binlerce mağdurumuz var. Mağdur dediğim, sadece adalet cephesinden mağdur olan değil. Geçinemiyor insan. Aldığı aylıkla geçinemiyor. Sosyal devleti yeniden ayağa kaldırmamız lazım. İşsizlikle mücadele etmemiz lazım. Üretim yapanın kazanması lazım, rantiye sınıfının değil. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye tarımı üzerinde 16 yıldır egemen devletlerin dayatması var. Hangi çiftçi hayatından memnun? Antep'in fıstığını biliyorsunuz. Bakan diyor, İran'dan fıstık ithal edeceklermiş. Bir eksiğimiz oydu, onu da ithal edin. Boşuna demiyoruz Cumhuriyet'in kurucu ayarlarına geri dönmek zorundayız. Çiftçi borç içinde. Sözüm söz, 25 Haziran'da parlamento çoğunluğu sağlayacağız ilk yapacağımız işlerden birisi, çiftçinin faiz borçlarını tamamen silmek. Çiftçinin faiz borcunu silmek, benim boynumun borcu. 'Efendim nasıl sileceksiniz?' Sen yandaşının hem vergisini, hem faizini, hem anaparasını siliyorum. Ben bir faizini siliyorum ya nefes alsın adam. Bunları yapacağız. Çiftçi ne ekeceğini bilecek, planlayacağız ve kazanacak. Zarar eden çiftçi olmayacak. Bunları yapmamız lazım. Yeniden, yeniden, yeniden planlamamız gerekiyor. Eğitimden tutun, tarıma kadar her alanı planlamamız gerekiyor. Kimlerin mercimek, kimlerin mısır kimlerin buğday, kimlerin soya ekeceğini planlamamız gerekiyor. Herkes ekecek ve herkes kazanacak. Kimse kaybetmeyecek. Aksi halde kaybeden milli gelir olur, zarar Türkiye'ye olur. Bir çiftçinin ektiğinin karşılığını alamaması, milli gelirde düşüş demektir. Sanayide yeni bir hamle yapmamız lazım. Türkiye'nin büyük değişim ve dönüşümü gerçekleştirme zorunluluğu var. Geleneksel ürünlerin dışına çıkmamız gerekiyor. Katma değeri yüksek ürün üretmemiz gerekiyor. Katma değeri yüksek ürün üretemezse Türkiye, katma değeri yüksek ürün ürütenlerin tüketicisi olur. Siz 50 kamyon tekstil ürünü gönderirsiniz, o bir çanta cep telefonuyla gelir ve sizden daha fazla kazanır. Türkiye bu değişimi yakalamak ve aşmak zorundadır. Bunları yapmak zorundadır."



'KOBİ'LERE FAİZSİZ KREDİ DESTEĞİ'



KOBİ'lere faizsiz kredi desteğinde bulunacaklarını yenileyen Kılıçdaroğlu, "Bir yıl süreyle faizsiz kredi vereceğiz. Bir yıl süreli ödediği vergi ve sigorta primi kadar borç olmamak kaydıyla tamamını ödüyorsa devlet o kadar az borçlanacak. Londra'daki faiz lobilerine o kadar yüksek faizler ödemeyecek. Para Türkiye'de kalacak. Kredi alan işini büyütecek. Daha fazla istihdam, daha fazla üretim yapacak. Katma değeri yüksek ürün üretiyorsa, alacağı kredi 2- 3 kat olacak. Bütün bu teşvikleri düşünün. Kayıt dışı ekonomi azalacak. İstihdamın ana can projelerinden birisi budur. Bütün KOBİ'ler katma değeri yüksek ürün üretmeye doğru kendilerini zorlayacaklardır ve Türkiye bölgesinin yıldızı olacaktır" dedi.



'ORTADOĞU'YU BARIŞ HAVZASINA DÖNÜŞTÜRECEĞİZ'



Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin komşu ülkeleri ile kurulacak 'Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'yla, barış havzasına dönüştürülecek Ortadoğu'nun yeniden inşa edileceğini kaydederek, "Ülkemizdeki Suriyeli sayısı 3 buçuk milyon, 4 milyon arasında değişiyor. Yapacağımız ilk iş dış politikada yeni bir hamleyi Türkiye, İran, Irak ve Suriye, 4 devlet bir araya gelip, Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kuracağız, kısa adı OBİT. Ortadoğu'da barışı ve işbirliğini sağlayacağız. Hiçbir ülkenin iç işine karışmayacağız. Egemen devletlerin buradaki baskısına son verelim. Kan akıyor, parayı, silahı kim veriyor? Ya Rusya, ya Amerika veriyor. Ölen kim akrabalarımız. Orada da Araplar, Kürtler, Ezidiler, Türkmenler var burada da var. Peki niye kan akıyor? Bu 4 devlet bir araya gelemiyor mu? Ortadoğu'yu bir barış havzasına dönüştüremiyor mu ? Bunu yapacağız. Ortadoğu'yu bir barış havzasına dönüştüreceğiz ve yeniden inşa edeceğiz. Ve Suriyeli kardeşlerimize 'Evlerinizi, okulunuzu, parkınızı yapıyoruz, şimdi kendi ülkene gideceksin.' Huzur içerisinde kendi ülkesine göndereceğiz" şeklinde konuştu.



'180 BİN ÖĞRETMENİ ATAYACAĞIZ'



Kılıçdaroğlu, seçim bildirgesinde yer alan eğitim sistemine de değinirken, şöyle dedi:



"Bütün okulları nitelikli okul yapacağız. Taşımalı eğitime son vereceğiz, nerede öğrenci varsa öğretmen orada olacak. İlk 1 yıl içerisinde 180 bin öğretmeni atayacağız. Öğretmenleri devlet memuru kanunundan çıkaracağız. Hakimlerin nasıl ayrı bir kanunu varsa, öğretmenin de ayrı kanunu olacak. Öğretmenleri bu toplumun en saygın kişisi yapacağız. Öğretmen, bizim çocuklarımıza emeğini verecekse, bilgisini bizim çocuklarımıza aktaracaksa öğretmen, bu ülkenin en nitelikli kişisi olmak zorundadır. Onur duyulan, gurur duyulan bir meslek haline getirmek durumundayız öğretmenliği. Sanayi ile eğitim arasında ciddi bir bağ kurmalıyız. Teknoloji liselerinden söz ediyoruz. Bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı teknoloji liselerini kuracağız. 6 yıl olacak teknoloji liseleri, 3 yıl okuyup, sonra hangi alanda eğitim alıyorsa staj görecek. Sosyal güvenlik primini Milli Eğitim Bakanlığı ödeyecek, mezun olunca da işi hazır. Üniversiteye gitmek istiyorsa artı puan vereceğiz. Eğitime neden bu kadar önem veriyoruz? Eğitime en büyük önemi veren sevgili peygamberimizdir."



'BUGÜN TÜRKİYE'DE HİÇ KİMSENİN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ YOKTUR'



Kılıçdardoğlu, şehit ve gaziler arasındaki ayrımcılığa da son vereceklerini, adaleti sağlayacaklarını aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:



"Biz şehit ve gazilerimizi böldük, ayrıştırdık. Benim vicdanımı en derinden yaralayan konulardan biridir bu. Gaziler ve şehitler arasında ayrım olur mu? 16 yılın sonunda geldiğimiz nokta budur. Toplumun her kesimini ayırdılar, bir gazi ve şehitler kalmıştı, onları da ayırdılar. Herkese saygı göstermek, benim namus borcumdur. Olmayan adaleti sağlayacağız. Adalet, insanlık tarihi boyunca insanlığın mücadele ettiği bir alandır. Haksızlığa uğrayan bir insanın adaleti araması kadar doğal bir şey olamaz. Bugün Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bir kararnamenin başındadır; bütün mal varlıklarına el konulabilir ve her şey alınabilir. Bağımsız yargının olduğu yerde insanların can ve mal güvenliği vardır. Bugün öyle bir tablo yoktur artık. Adalet, soylu bir kavramdır. İranlı bir bilgi şöyle söyler; 'Dünyanın bütün nehirleri, adalete susamış bir insanın adaletsizliğini gidermeye yetmez.' Bu talep çok köklü bir taleptir. Yine bir bilge şöyle der; 'Adalet bir kutup yıldızıdır, bütün kainat onun etrafında döner.'  Biz şimdi adaleti arıyoruz. Erleri düşünün, 15 Temmuz'dan sonra komutan talimat vermiş, erleri dışarı çıkarmış. Erler 33 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldılar. Komutanlar, dayısı olanlar, kayınpederi olanlar, parası olanlar hepsi dışarıda erler, garibanların hepsi içeride. Bu mudur adalet, bu mudur vicdan, bu mudur ahlak? Erkeklerin tamamın askerlik yapmıştır. Komutan emreder, siz komutanın emrini tartışamazsınız? Suçluysa talimatı veren komutanı atacaksın içeri, erin ne günahı var, askeri öğrencinin ne günahı var?"



'MUHTARLAR SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMALI'



Muhtarlara da seslenen Kemal Kılıçdaroğlu, muhtarlığın ayrı bir kanunla söz ve karar sahibi yapacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Muhtarlar, demokrasinin temel taşıdır. Bunu 'Laf olsun' diye söylemiyorum. Bu topraklarda yapılan ilk seçim, bir muhtarlık seçimidir. Ve o seçimin tarihi 1833 Kastamonu Taşköprü'dür. Muhtarlara, gerekli önemi veriyorlar mı? Hayır. Mademki 'Muhtarlar, demokrasinin taşıdır, demokrasinin manivelasıdır' diyoruz. Ne yapmalıyız? Bir, öğretmenler gibi sizin de ayrı bir kanununuzun olması lazım. Bağımsız özel bir kanunuz yok. 137 kanunda muhtar adı geçer, ne siz bilirsiniz, ne de ben bilirim bunların tamamını. İkinci yapacağımız iş, seçimle geldiniz. Sizin resmi bir makamınızın binanınız olması lazım. Üçüncüsü muhtarlığın elemanının olması lazım. Yani muhtarın olmadığı zamanda onun işlerini yapabilecek bir eleman. Bu elemanı geçici olarak İl Özel İdaresi veya belediyenin sağlaması lazım. Ama bunun kanuna yazılması lazım, çükü muhtar belediye başkanının eleştirdiği zaman belediye başkanı 'Gel bakim, memuru geri çekiyorum' dememeli. Bir başka önemli nokta, bulunduğunuz mahalleyle ilgili belediye meclisinde karar alındığı zaman muhtarın çoğu zaman haberi yoktur. Vatandaş gelir muhtara sorar,  muhtar 'Benim haberim yok' deri. Muhtarın kendi mahallesiyle ilgili bir karar alınacaksa, o kararın alındığı belediye meclisi toplantısında muhtar söz ve karar sahibi olmalıdır. Katılmalı, konuşmalı, söz ve karar sahibi olmalıdır. Özellikle kentlerdeki muhtarların bir bütçesinin olması lazım."



'ASGARİ ÜCRET 2 BİN 200 LİRA OLACAK'



Kılıçdaroğlu, seçim bildirgesinde yer alan 'Aile Sigortası'na da değinirken, asgari ücretin 2 bin 200 lira olacağını ifade etti. Teknolojik yatırımlarla ülkenin kalkındırılacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:



"Asgari ücreti 1 Ocak 2019'da net 2 bin 200 lira yapacağız. Vergisiz olacak, kesilmeyecek asgari ücretten vergi. Damga vergisi, gelir vergisi, bilmem ne fonu, elektrik parası, TRT'nin fonu falan olmayacak. Denebilir 'Bu para çok düşük' ama şimdiki gücümüz bu. İş dünyası üzerine de fazla bir yükün olmaması lazım. Şuanda 1 milyon 644 bin emekli, bin 500 liranın altında aylık alıyor. Bugün asgari ücret üzerinden emekli olacak kişinin eline 718 lira 69 kuruş geçecek. Eğer bu kişi 2008'de emekli olsaydı, vereceğimiz bin 500 lira onlara nefes aldıracak. 'Aile Sigortası'nı getireceğiz. Her evin aylığı olacak. Her ay kadının hesabına bin lira yatıracağız. Ben size sadece bir rakam vereceğim. 1923- 2002, bütün hükümetler döneminde harcanan para 713 milyar dolar. Bununla Keban Barajı yapıldı, Karakaya Barajı yapıldı, Atatürk Barajı yapıldı, Telekom yapıldı, depremler yaşandı, Kıbrıs Harekâtı yapıldı, Türkiye'ye ambargo uygulandı vesaire vesaire. Bütün bunların hepsi; Sümerbank, Etibank, Ziraat Bankası, Şekerbank bütün bunların tamamı yapıldı. 2003- 2017 harcanan para, hükümetlerin harcadığı para 713 milyar dolar değil. Ne kadar? 2 trilyon 94 milyar dolar. Fabrikaları sattılar başta Telekom olmak üzere. Bankaları sattılar, TEKEL'i 300 milyon dolara mı ne sattılar. Aldı sahibi bunu yabancılara 3 milyar dolara sattı. Para var arkadaşlar, para var. Eksik olan namuslu siyaset. 2 trilyon 94 milyar dolara yeni bir Türkiye inşa ederdik biz. Arazi kalmaz, fabrika kurulmayan yer kalmazdı. Nereye gitti bu para, ne yapıldı? O nedenle para var mı yok mu diye hiç telaşlanmayan. 27 buçuk yıl devlette çalıştım. Herkes beni Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü olarak tanır. Ben sadece 5 ya da 6 yıl orada çalıştım. Benim bütün hayatım Maliye Bakanlığı'nda geçti. Bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, para nasıl harcanır, bunun Türkiye'de en iyi bilen 10 kişiden birisi benim. Bakın her alanda mütevaziyim ama bu konuda değilim."



'DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ'



Kılıçdaroğlu, konuşamasını şöyle tamamladı:



Osmanlı, sanayi devrimini kaçırdığı için battı. Sanayi devrimini yakalayan Cumhuriyet'tir. Şimdi biz dijital yakalamak ve onu aşmak zorundayız. Eğitimle, bilimle aşmak zorundayız. İnsanoğlu, tekerleği 3 milyon yılda buluyor. Ama bugün her saniyede birden fazla buluş var. Peki Türkiye'nin buluşu ne kadar? Samsung denen bir marka var. Bilirsiniz Güney Kore'nin dünya çapındaki markasıdır. Samsung'un 2013'te aldığı patent sayısı, Türkiye'nin, Cumhuriyet tarihinden aldığı patent sayısından 15 kat daha fazla. Ne kadar geri kaldığımızı düşünün artık. Büyük değişimi ve dönüşümü sağlamak zorundayız. Artık 'Bu iş tamam' demek zorundayız. Bu iş tamam mı? Türkiye'nin gerçekten de samimi söylüyorum; büyük bir değişim ve dönüşüme ihtiyacı var. Türkiye'nin huzura, birlikte yaşamaya ihtiyacı var. Türkiye'nin hiç kimseyi, hiçbir vatandaşını ötekileştirmediğin bir siyaset ihtiyacına ihtiyacı var. Türkiye'nin kardeşçe yaşamaya ihtiyacı, kavgaya değil, komşularıyla kavga etmeden, komşularıyla beraber yaşamaya ihtiyacı var. Türkiye terörden çok çekti, Türkiye'nin terörü sonlandırmaya ihtiyacı var."


Yorumlar